Salı Nisan 16, 2024

Müslüm Elma; “Emperyalizm ve Ortadoğu” (2.bölüm)

ATİK dava tutsaklarından Müslüm Elma’nın savunmasının “Emperyalizm ve Ortadoğu” başlıklı bölümünden alınmıştır.

Emperyalizm bulaşıcı bir hastalık gibidir. Girdiği her yerde kıyım ve yoksulluk üretir. Ulusal-dinsel ve mezhepsel çelişkileri kışkırtarak, ezilen halklar arasında haksız savaşlar yaratır. İran-Irak Savaşı, Lübnan’da yaşanan iç çatışmalar, Irak’ta yıllardır süren iç savaş ve Filistin halkının bitmeyen dramının sorumlusu başta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm emperyalist güçler ve bölgedeki uşak yönetimlerdir. Bu ölüm ve zulüm makineleri daha büyük kıyımlar için Ortadoğu’ya silah satıyorlar. Başta petrol olmak üzere diğer zenginlik kaynaklarını önemli oranda denetiminde tutuyorlar. Deyim yerindeyse, yeni göç dalgaları yaratıyorlar. Yoksulluk ordusuna yeni ordular katıyorlar. Tüm bunları da “demokrasi”, “özgürlük” söylemleri eşliğinde gerçekleştiriyorlar. Ortadoğu halkları emperyalistlerin “demokrasi” ve “özgürlük” söylemlerinin pratik karşılığının ne olduğunu bugün yaşayarak görüyor. Görünen o ki; bölgede bu sömürü ve zulüm çarkının kısa vadede ortadan kalkmasının nesnel koşulları da zayıf. Bölge halklarının birleşmesinden çok, yeni ayrışmaların ortaya çıkma ihtimalleri gün geçtikçe artıyor.

Gelinen aşamada şu tehlikeler görülmek zorundadır: Birincisi; emperyalist güçlerin IŞİD denilen katil sürüsüne karşı “savaşıyoruz” propagandası, emperyalist merkezlerdeki işçi ve emekçilerin, bu işgallere karşı sessiz kalmasına ve hatta belli oranda destek sunmasına neden olmaktadır. İkincisi; tam da buna paralel olarak ezen ve ezilenlerin savaşımı yerine dinsel ve mezhepsel temelde bölünmelerin ve savaşların da bu eksene oturtulması çabası somut bir olgu haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bu, ezilen halklar için, emperyalist kölelik ilişkisinin daha da derinleşmesi anlamına gelmektedir. Başta emperyalist merkezlerdeki işçi ve emekçiler olmak üzere tüm ezilen halklar buna karşı çıkmalıdır. Dinsel ve mezhepsel temelde savaşlar, ayrılıklar ezilen halkların demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesine saplanan bir hançer gibidir. Bu temelde yürütülen savaşlarda akan kan mazlumların kanı olacaktır. Kazanan ezilen dünya halkları değil, emperyalistler olacaktır.

Emperyalist merkezlerde ve Ortadoğu’da oluşan bu tehlikeleri biraz somutlayacak olursak; IŞİD’in uygulamış olduğu karşı-devrimci pratik şahsında, emperyalist merkezlerde Müslüman halklara karşı belli oranda bir tepki, bir önyargı da oluşmuş durumdadır. Ortadoğu’da ise, Şii ve Sünni mezhepler temelinde var olan çelişkiler daha bir derinleşmektedir.

Örneğin; Suudi Arabistan öncülüğünde Aralık 2015 yılında 14 devlet temsilcisinin katıldığı “Teröre Karşı İslam İttifakı” toplantısı Riyad’da gerçekleşti. Burada kastedilmeye çalışılan IŞİD’e karşı mücadeledir. Oysa IŞİD ile çatışmaların en yoğun yaşandığı ülkeler Suriye ve Irak’tır. Bu ülkeleri İran da aktif olarak desteklemektedir. Ama bu toplantıya bu ülkeler çağrılmamıştır. Çünkü, yapılan toplantı Sünni mezhebine mensup ülke yönetimlerini kapsayan bir toplantıdır. Nitekim Suudi Yönetimi’nin Suriye muhalefetinin arkasında olduğu ve yine mezhepsel duruşa uygun olarak Irak Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesud Barzani’yle de ilişkilerin geliştirilmeye çalışıldığı bilinmektedir. Keza, faşist Türk devleti bu oluşuma destek sunduğunu açıklamada gecikmedi. Kaldı ki, Erdoğan ve çetesi baştan itibaren IŞİD vb. karşı-devrimci güçlere yukarıdaki düşünüş tarzına uygun olarak destek sundular. “Teröre” karşı mücadele iddiasıyla toplantıya ön ayak olan Suudi Arabistan ise, IŞİD’e Suriye’de en büyük ekonomik desteği sunan ülkedir. Katar da aynı desteği sunmuştur. Türk devletinin desteğiyle bu katil sürüsü yurtsever Kürt halkına, devrimci ve demokrat güçlere karşı katliamlar yaptılar. Amed, Suruç, Ankara vb. tüm katliamların altında IŞİD’in imzası vardı. Destekleyicisi ve yönlendiricisi de Türk İstihbaratıdır.

Aslında faşist Türk devleti uluslararası mahkemelerde işlemiş olduğu bu insanlık suçundan dolayı yargılanması gerekirken; bugün IŞİD’e karşı mücadele ettiklerini iddia edenlerin yanında duruyor. Uluslararası emperyalist burjuvaların ikiyüzlü politikaları, ezilen dünya halklarına karşı işlemiş oldukları suçlar, TC gibi uşak yönetimlerin suçlarını örtbas etmeye elverişlidir. Çünkü sonuç itibariyle, suç ortağıdırlar. Aynı bataklıkta ürüyorlar, aynı bataklıktan besleniyorlar.

Aksi takdirde IŞİD’in yaratılmasına ve gelişmesine ön ayak olan Suudi Arabistan, Katar, Türkiye’deki faşist ve gerici yönetimlerin, gerçek manada IŞİD’le mücadele edemeyeceklerini başta ABD emperyalizmi olmak üzere, Batılı emperyalist devletler bilmiyor mu? Tabii ki biliyorlar, faşist Türk devletine sınırlarını kontrol etmede daha duyarlı olması gerektiği noktasında yapılan uyarılar bir itiraf niteliğindedir. Dahası R. T. Erdoğan’ın “bombalar Avrupa’nın başkentlerinde de patlayacaktır” türündeki her açıklamasının ardında bu ülkelerde şeriatçı/IŞİD bombaları patlatılmaktadır. Bu durum, organik bir ilişkinin ve suç ortaklığının başka bir göstergesidir.

Nitekim Batılı duyarlı tüm güçler yapılan bu işbirliğinin farkındalar. Erdoğan ve çetesine karşı bu konuda derin bir güvensizlik duymaktadırlar. Tabii ki bu tepkinin haklı bir zemini vardır. Paris sokaklarını kan gölüne çeviren bu gerici anlayışın temsilcileri, direkt ve dolaylı yoldan yukarıda altını çizdiğimiz devletlerden destek gördüler. Bu devletler bugün sözüm ona yarattıkları “terörist” odağa karşı Batılı emperyalistlerle aynı masadalar. Ama IŞİD’e karşı en kahramanca mücadeleyi yürüten Kürt halkının temsilcileri Alman mahkemelerinde yargılanıp mahkum edilmektedir. Yine Türkiyeli sosyalistler-devrimciler benzeri saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Tüm bunlar bize neyi gösteriyor?

Tüm bunlar bize emperyalistlerin ve uşaklarının esas hedeflerinin yurtsever-devrimci ve sosyalist güçleri olduğunu gösteriyor. Tüm gerici odaklar şu veya bu şekilde sonuç itibariyle uluslararası emperyalist güçlerin çıkarlarına uygun olarak konumlanırlar. Bu karşı-devrimci cepheye kan taşırlar. Dönemsel olarak çıkarlarından dolayı aralarında yaşanan çatışmalar yukarıdaki gerçeği değiştirmez. Sorun ezilenler, devrimciler, sosyalistler olunca bütün haydutlar aynı yöne bakar. (Devam edecek)

45584

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Dünya, Türkiye ve Ortadoğu'ya kısa bir bakış (Bir Partizan)

Emperyalizmin egemen olduğu bugünün dünyasında çelişkiler derinleşiyor. Hem emperyalist güçler ve bloklaşmaları arasında hem de emperyalizm ve uşaklarıyla dünya proletaryası ve emekçi halkları arasındaki çelişkiler keskinleşiyor. Bir avuç emperyalist gücün aralarında paylaşmış olduğu dünyanın, bugün Ortadoğu’dan Afrika'ya; Güney Asya bölgesi, Baltık bölgesinden Ukrayna ve Karadeniz'e doğru alanda çelişkiler daha da keskinleşmektedir.

Garbis Ağparik ile Reportaj

*-Siz nerelisiniz ? Kaç kardeşsiniz ? Büyük anne ve büyük babanız Ermeni katliamları ile ilgili size hiç anlatımları oldu mu? Anadolu'dan toplanıp İstanbul'a okumaya getirilen Ermeni çocuklardan, sizin memleketten de gelenler oldu mu? İlkokulu nerede okudunuz? Ermeni okulları ile tanışmanız nasıl oldu ?

Cengiz, Hakan ve Özgüç anısına… Onları yaşatmak…

İnsanlar ölür, sözleri kalır. Devrimcilikte söz, devrimci duruştur. Devrimci duruş; devrim için kendini örgütlemek, kendini örgütlerken halkı örgütlemek ve bunları yaparken tüm yaşamını devrime örgütlemektir. Ve yaşamını devrime örgütleyenler bugün ölseler bile devrime sevdalı her yürek atışında yeniden canlanırlar.

Yasal Çalışma ve Yeraltı Çalışmasının Önemi Üzerine

Faşizm en koyu, en kanlı, en vahşi biçimiyle hükmünü sürdürüyor. Faşist devletin başında bulunan Erdoğan ve müttefikleri faşist diktatörlüğünü daha açık, daha şoven, daha ırkçı şekliyle sürdürüyor. Öyle ki, kendi koyduğu yasaları tanımıyor, parlamento ahırının ona tanıdığı yetki ve kuralları hiçe sayıyor, darbe üstüne darbe yapıyor. Kendi eliyle organize ettiği ‘darbe’ oyununu bahane ederek her alanda devrimci, demokrat, aydın ve yurtsever güçleri topluca tasfiye etti. Suriye’ye topraklarına girdi.  İŞİD’i gerekçe göstererek Suriye ve Kürdistan toprakları işgal edildi.

Korkak Kedi (Kitleyle Kedinin Hikayesi )

Ah kedi kız ah!

Marks'ta mı senin gibi proletaryayla birleşme sorunun dururken sanat proletaryayla öncüyü birleştiren mi olmalıdır sorusunun cevabını aradı durdu ?

Şimdi kalkıp desen ki sırada proletaryadan gelen her eleştiriyi hoş karşılamalıyız ne fayda.

Artık hiç bir şey umurumda değil.

Ben ölüyorum.

Seni ilk gördüğüm zaman her sokakta kitle yürüyüşlerinin yükseldiği gezili günlerden bir gün idi.

Kitle içerisinde örgütlenmeyi ret etmezken:

Kitlenin halk olduğu aklına gelmiş.

Yetersizliklerimiz dediğinde Maoistliğini...

T.C.'nin OHAL HALİ; Çetin Çetin

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra ''bu darbe bize Allahın bir lütfudur'' anlayışıyla harekete geçen AKP hükümeti askerde, poliste, kamuda, üniversitelerde ne kadar muhalif varsa açığa alma/görevden uzaklaştırma gibi cezalarla cezalandırıldılar. Bu sürede işten uzaklaştırılanların/açığa alınanların sayısı 100 bini geçti.

OHAL(olağanüstü hal) ve KHK(Kanun hükmünde kararname) ile halka yönelik baskı ve saldırılarda sınır tanımayan AKP halka yönelik yeni bir saldırı dalgası daha başlattı.

Komünistler Alman Burjuvazisini Yargılıyor (Münih Duruşmaları)

Yıl 4 Ekim-12 Kasım 1852, Köln’de, 11 Komünistler Birliği üyesi yargılanıyor.

Yıl 2015-2016 Münih. TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist) olduğu gerekçesiyle 10 komünistin “yargılanma” amaçlı duruşmaları ve esaretleri devam ediyor.

Birinciler, “vatana ihanet” suçlamasıyla ceza alıyor.

TKP/ML’liler; “Türkiye’de terör örgütü yöneticileri oldukları” gerekçesiyle “yargılanıyor”.

Karar Verin: “Sizin Muhammed Ali’niz Hangisi?”[*]

“Ölüm haberim bir abartıydı.[1]
 
Eski dünya ağırsıklet boks şampiyonunu 3 Haziran’da 74 yaşında kaybettik. Epeydir Parkinson’dan mustaripti. Konuşma dahil pek çok yeteneğini yitirmişti. Eşi Lonnie’nin deyişiyle “İnsanlarla gözleriyle, kalbiyle konuşmaktaydı”...

Ortadoğu ve Türk devletinin cerablus işgali

Ortadoğu zengin petrol kaynaklarının bulunduğu büyük bir pazar olmanın yanında; enerji kaynaklarının geçiş güzergâhı olarak da her zaman emperyalistlerin iştahını kabartmıştır. Bu coğrafyada kurulan kukla devletler, başta İngiltere ve ABD’nin denetiminde Ortadoğu’da emperyalizmin bekçiliğini yapmaktan geri kalmamışlardır. Irak, Tunus, Suriye, İsrail ve İran emperyalist ülkelerin bölgedeki temsilcileri olmuşlardır.

FETÖ yerine RETÖ Darbesi Gerçekleşti-Çetin Çetin

Bugün Türkiye'de gelişmelere baktığımızda Türk hakim sınıflarının iki açmazı ön plana çıkmaktadır. Birincisi OHAL ilan edilerek FETÖ ile mücadele adı altında yürütülen çalışma. Hükümet kendisine muhalif olan kesimleri devlet aygıtından temizleyerek buralara kendi badem bıyıklarını yerleştirme çabaları içerisindedir. 17 Temmuz askeri darbe girişimini önceden haber alan ve buna uygun hazırlıklar yaparak ‘’Bu darbe bize Allah'ın bir lütfudur’’ diyerek bunu kendi çıkarları için bir fırsata çeviren Cumhurun başı R.T.E. kendi darbesini gerçekleştirdi.

Faşizmin “demokrasi” oyunu bitti; sermaye tükendi; Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri ortadoğu ‘da yeni oyunlar sahneliyor.

Sivil faşist darbenin postal sesleri yaşamın her alanında kendini gösteriyor. “Cemaat, Gülen, askeri darbe” senaryosu bir kurguydu. Faşist diktatörlük asıl darbeyi gerçekleştirmek, toplumda teşhir olan karanlık katliamcı yüzünü gizleyebilmek için, “askeri darbe oyununu bir trajikomik şekilde piyasaya sürüverdi. Bu oyunu Erdoğan tek başına kurgulamadı, ABD bu kurgunun içerisinde.

Sayfalar