Pazartesi Haziran 3, 2024

ÖSO'nu Al da git!

Astana'da yapılan görüşmelerde ''Suriye'de çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması'' kararının alınmasının ardından Rusya öncülüğünde İran ve Türkiye'nin katılımıyla Soçi'de üçlü bir zirve gerçekleştirildi.

Bu zirvede alınan en önemli karar önümüzdeki günlerde ''Suriye'deki tüm kesimlerle bir araya gelinecek olan bir ulusal kongre gerçekleştirilecek'' olması. Yapılacak bu kongreye PYD'nin katılması da gündemde.

Üçlü Soçi zirvesinin düzenleyicisi ve sahibi konumundaki Rusya PYD'yi bir şekliyle bu ulusal kongreye katmaktan yana. Bunu açık açık da belirtiyor. Rusya Ortadoğu politikasında özellikle de Suriye politikasında PYD'le birlikte Rakka operasyonunu gerçekleştiren ve RTE'nin tüm karşı çıkmalarına/çırpınmalarına rağmen her türlü teknik ve silahlarla donatan ABD'ye Kürtleri kaptırmama siyasetini yaşama geçirmek için çabalıyor.

Soçi zirvesine katılan RTE'de PYD'nin yapılacak olan Suriye ulusal kongresine katılmaması için bilinenleri tekrar etmekten öteye gitmeyen cümleler sarf etti. ''Milli güvenliğimize kast eden terör örgütüyle aynı çatı altında olmamızı, aynı platformda yer almamızı bizden kimse beklemesin. Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine bağlılığımızı ifade ediyorsak bu ülkeyi bölmeye çalışan eli kanlı çeteyi meşru aktör olarak göremeyiz''. Yani kendilerinin kırmızı çizgilerini bir kez daha vurgulamış oldu. Üstü kapalı olarak. Ama ne yazık ki bir zamanlar BOP'un eş başkanı olmakla şişinen/böbürlenen RTE'yi kimse artık ciddiye alıyor. Daha düne kadar Emevi camiinde namaz kılmaktan dem vuran RTE'nin Suriye siyaseti çökmüş görünüyor. Yani bu anlamda Ortadoğu'da, özellikle Suriye'de de kaybedenin RTE ve AKP'nin politikası olduğu görülüyor.

Şimdiye değin ''Kati Eset'' değişini dilinden düşürmeyen RTE'nin Soçi zirvesinde Şam yönetimini yani Beşar Esad'ı tanıdığı görülüyor. Bu tanımayla da yapılacak olan ulusal kongreyle Beşas Esad'ın iktidar kalmasını garantilediği görülüyor. Diğer yandan PYD'i sürekli ''terör örgütü'' olarak niteleyen ve onlarla bir araya gelmenin/görüşmenin sözünü dahi ettirmeyen RTE ve AKP yönetimi yapılacak ulusal kongreyle PYD ile aynı masaya oturacağı Soçi zirvesiyle bir gerçeklik kazanmış bulunuyor.

Bu konuda açıklama yapan PYD eş başkanı Şahoz Hasan ''Soçi'de düzenlenecek kongreye davet edildik, katılacağız'' dedi. Ve bununla yetinmeyerek Cenevre'de yapılacak BM Suriye oturumuna da katılacaklarını açıkladı. Yani daha düne kadar PYD'ye ''terör örgütü'' diyerek ver yansın eden RTE ve AKP yönetimi PYD'le masaya oturma durumuna düşürülmüştür.

RTE Soçi'de, üçlü zirvede masaya oturmuştur. Ama o masadan yengi ile değil yenilgiyle ayrılmıştır/kalkmıştır. Zirvenin kazananı değil kaybedeni olmuştur.

Yenilgi gerçekliğine bir madde daha ekleyebiliriz: Rusya yakın br gelecekte Esad yönetimiyle Rojava kantonlarını barıştırabilir. PYD ile Şam yönetimini bir masaya oturtabilir.

''Putin'e burnuna kaptıran kurtulamaz'' değişinin gerçekliğe dönüştüğüne tanıklık ediyoruz desek yanılmış olmayız. Rus'un uçağını düşürüp efelenmenin sonuçlarını kestiremeyenlerin düştüğü hazin durumlara tanık oluyoruz...

İki emperyalist güç arasında Vietnam'da yapılan görüşmelerde de varılan mutabakatta ''Suriye'de İŞİD'e karşı savaştan başka savaş olmayacak''. İŞİD'in dışında kalan bütün sorunlar savaşla değil uzlaşma/anlaşma yöntemleriyle çözülecek. Ne Suriye Şam yönetimi QSD ile olan sorunlarını ne de

QSD Suriye Şam yönetimiyle sorunlarını savaşla/silahla çözmeye kalkmayacak. İŞİD'in dışında hiçbir konuda silah ve savaş söz konusu olmayacaktır.

İşte burada RTE'nin Afrin ve Rojava hesapları da suya düşüyor. Kürt halkı Suriye'de elde etmiş olduğu kazanımların vermiş olduğu moralle siyasi ve diplomatik alanında önemli mevziler kazanacak ve RTE köşeye sıkıştırılacak.

Zaten epey uzun bir süredir RTE ve AKP'si izledği politikalarla bölgenin dışına düşmüştü. Söz konusu bu Vietnam mutabakatıyla da bölgenin dışına itilmiş oluyor. Yakın bir süreçte Vietnam mutabakatında belirtildiği gibi bağımsız birleşik bir Suriye'nin oluşturulması için RTE'nin Türkiye'sinin işgal ettiği Cerablus ve El Bab'dan çekilmesi de kaçınılmaz olarak gündeme gelecek.

Önümüzdeki kısa bir süreçte Rusya'nın öncülüğünde gerçekleşecek olan (Suriye'deki bütün güçlerin katılacağı) Suriye ulusal kongresinde RTE ile Beşar Esad'ın oturmalarına da tanık olacağımız günler yakındır.

Görüşme masasında sorunlar tartışılırken Esad'ın aklına RTE'nin Mersin'de çiftçi bir vatandaşla tartıştığında söyledikleri ''artistlik yapma lan! Ananı al da git'' aklına gelip de RTE'ye

ÖSO'nu al da git!

Der mi? DER

45681

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Çetin Çetin

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Sayfalar