Cuma Mart 29, 2024

Ötekileştirilenlerin Rojavaya Gidenlerle Dedikodusu

"Bu demektir ki, köylünün ...... yok olmadığı ...... yerini tarım gündelikçilerine bırakmadığı yerlerde, şunlar olabilir: ...... Fransa'da olduğu gibi her işçi  /köylü/  devrimini engeller ve yıkar  ......  /proletarya/ onun  /köylünün/ durumunu doğrudan iyileştirecek ve bunun sonucunda, onu devrim saflarına kazanacak önlemler almalıdır."  Marks

De ... babo ... türkiye devrimci hareketi hiç bu kadar birbirine benzeşmemişti.

Bakıyorsunuzki genelde demokratlarda olan birbirlerinin siyasi iradesini ali cengiz oyunlarıyla alıp diğerlerini biyat eden olarak görme alışkınlıklarına orta yolcular baş vurmuş.

Bakıyorsunuzki genelde de orta yolcularda  olan karşısındakinin zekasını verdiği bilgi kadarıyla gören yaklaşımada  demokratım diyenler baş vuruyor.

Durumda ahvalda bu olunca sağlıklı bir şeyler üretebilmemizin imkanı da yok değil mi ?

Bize geriye kalanda bizler için karar vermeye soyunanların hakkımızda en hayırlı kararları da vermelerini dilemek değil mi ?

Ee ... halde bu olunca gelin bizde bizim için en sağlıklı kararlar üreteceklerini umduklarımızın kimler /hangi sınıf/ olduğuna bakalım.

Bu kadarını da yapabiliriz değil mi ?

Bildiğiniz gibi ülkemizde emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylülere nazaran hala ilkel sömürgeciliğin ortaya çıkardığı proletarya köylüler çoğunluğu teşekkül etmektedir.

Hale bu geniş topraklarda çok sayıda mülkiyetçi, yarıcı ... köylüler; şehrini terketmediğini, yerel olmanın yoğunluğunu yitirmediğini de bilerek yaşayan proletaryalar vardır.

Lakin gelin görünki kaderin ne garip cilvesidirki hiç birimizde örgütleyen sınıfın bu geniş topluluklarda çıktığınıda söylüyemiyor.

Örgütleyen sınıfında devrimci olmadıklarını da idaa edemiyoruz.

Olaya böyle baktığımız zaman ve de örgütleyen sınıfı devrimci kılanında ne olduğunu sorduğumuz zaman .... 

Her şeyde önce ilk gördüğümüz emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı üretim şeklinin her türlü üretim şeklini tehdit ettiğidir.

Onları ellerindeki köleleri serbest bırakmaya daha çağdaş daha gönüllü köleler olmaya zorladığını görüyoruz. 

Bununlada kalmadığını köleliğin bir çeşidi olan evlilik, aile .... ilişkilerini sürdürmeye çalışanları, onların ahlakiliğini,  tehdit ettiğini,  onları dönüşüme zorladığını da görüyoruz. 

Tüm bunları da gördüğümüzde ülkemizde azınlık olan emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylülerinde neden örgütleyen, ilerici ... olduklarını da daha iyi anlıyoruz.

Tabi ki bu durumunda bir dizi sorunlarıda beraberinde getirmektedir.

En önlemli sorunlardan biride örgütleyenlerin örgütleme isteğinin her şeye yetip yetmeyeceğidir.

Marks yoğunlukta olan avrupa proletaryalarının müfettiklerine karşı teori ve pratik görevlerini yerlerine getirmelerinin her şeye yeteceğini söyler.

Ancak burda dikkat etmemiz gereken marksın yaklaşımının  yoğunluğunu elde etmiş proletaryanın örgütleyen olmasına yönelik olduğudur. 

Peki biz azınlıkta olan ve devrimci değildir diyemediğimiz proletarya köylü kesiminin örgütleyen olmak istencinin her şeye yetip yetmeyeceğini de nasıl anlayacağız. 

Tabi ki de bunuda değişip değişmediklerine bakarak anlayacağız.

İçerilerindeki proletarya köylülerin niteliğine,  dilinin yoğunluğu örgütlemeyi terk edip etmediğine,   halkın rıhatlıkla ulaştıkları bürolar dergiler için nereleri,  kimleri tercih ettiklerine en önemliside değişimi gerçekleştiremediklerinde .... değişimi gerçekleştiremediklerinde .... değişimi gerçekleştiremediklerinde .... yaşadıkları bürokrasizmin, ötekileştirmelerin, savrulmalarının ... değişememenin sorunları olarak görüp görmediklerine bakarak bunu anlayacağız.

İşte tüm bunları yaptığımızda bizim için karar vermeye soyunanların kimler olduğunu  bizler içinde en iyi kararları alıp alamayacaklarını daha iyi anlarız.

Ginede ben zekamızı verdikleri bilgiler kadar görenlere karşı bildiklerimizin onların tahmin edemeyeceklerinden daha çok olduğunu haykırmamız gerektiğine inanıyorum.

Sözün kısa rojavaya giden kardeşler sizin kız yine kendi sınıfına kaçtı.

46221

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

TKP/ML Merkez Komitesi;“Faşist kliklerin dalaşına değil, halk savaşına taraf ol!”

Türk egemen sınıflarının yaşadığı siyasal kriz derinleşerek devam ediyor. Faşist diktatörlük içindeki klik çatışması 15-16 Temmuz 2016’da ordu içinde örgütlenmiş bir cuntanın askeri darbe girişimiyle yeni bir evreye geçmiştir. Türk egemen sınıflarının tarihinde pek tanık olunmadık bir darbe girişimi olmuştur. Darbe girişiminin başladığı saatten (15 Temmuz saat 21.30), örgütlenme biçimine ve kısa sürede yelkenleri indirmesine kadar fiyasko niteliğinde bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu darbe girişimi TC tarihi açısından bir ilktir.

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir.

Parti inşası; ve sürekliligi saglanmış önderlik ;Halil Ahmet

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız kulaklar sağır gözler kör uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Parti ve önderliğin inşası,doğru bir siyasal hattın MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.

Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bunun la berabar doğru temelde çizginin sürekliliği nin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız

ÇÖZÜLME, PARÇALANMA VE KUTUPLAŞMA GÜZERGÂHINDA[*]

“Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı,İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.”[1]

III. Büyük Bunalım’ın yerküresinde, Sykes-Picot’un miadını doldurduğu Ortadoğu’da, nihayet coğrafyamızda devasa bir dissolution (çözülme) fragmantasyon (parçalanma) ve polarizasyon (kutuplaşma) yaşanıyor.

Bunu hâlâ görmeyen, bilmeyen, kavramayan varsa ne yazık.

Çünkü gelecek(imiz) “Fortis imaginatio generat casum/ Zengin hayalgücü, olacakları (önceden) tahmin eder,” kaydı düşülmesi gereken söz konusu gerçeğin biçimleneceği güzergâhtaki çatışmalarla karara bağlanacak.

Gündem'e, düne ve bugüne dair…[1]

“halkımın damlayan kanını gördüm ve ateş gibi tutuşuyordu her damla!”[2]

Bu benim Gündem’e ilk gelişim değil. Yıllar önce, “kirli savaş” döneminde daha çok -orada yaşadığım için- Ankara’da, ama aynı zamanda İstanbul’daki merkez ile Diyarbakır büroda gözüpek genç gazetecilerle yanyana olmanın onurunu yaşamıştım. O zamanlar, gazeteyi yanılmıyorsam Gültan yönetiyordu… Yurdusev haber müdürüydü. Hüseyin dış haberlerde, Ali ve Emine Kültür-Sanat servisindeydiler… Koordinatör yanılmıyorsam Sanlı’ydı…

Neden suriyeli savaş mağdurları istenmez

Dünyamız küresel  emperyalist  semayenin yaşadığı ekonomik kriz sonucu büyük sarsıntılar yaşıyor. Ortadoğu’da başta Amerikan  emperyalizmi olmak üzere,empryalist haydutlar kendi çıkarları,sömürü ve rahatları için insan kanına doymuyor. Daha fazlasını istiyor,kan , katliam kâr, kâr, kâr …Onları kendi çıkar ve menfaatleri ilgilendiriyor. Biz bunları yüzyılın tarihinde çokca yaşadık. Alman emperyalizmi birinci emperyalist savaşta Ermeni soykırımını  İttihat-Terraki paşalarıyla birlikte  gerçekleştirmedimi?

Latin Amerika’nın kesilen devrimci damarları

ABD’nin arka bahçesinde, burjuvaziye karşı mücadelenin büyük bir yanını ABD emperyalizmine karşı mücadele olulşturduğu bilinen bir gerçektir. İspanyol sömürgeciliği kovulduktan sonra, Latin Amerika halkları bu kez karşılarında ABD emperyalizmini buldu.

IŞİD-İsrail, Kürt Hamas'ı ve Suriyeliler meselesi

IŞİD'in son Atatürk Havalimanı saldırısı ile başlayan tartışmalar yüzeysel olmak kadar gerçeği de ters yüz eden tartışmalardır. 

Öyle ki esas açıktan manipule edilerek yapılan çözümlemeler usulen oluyor ve bunlar DAİŞ'in planlayıcılarına objektif hizmet olarak da geri dönüyor.

Dik duran nikbinlik: SABAHATTİN ALİ[*]

“Non segnis stat remeatque dies.”[1]

Cumhuriyet tarihinin -bilinen- ilk “faili (belli) meçhul”üdür Sabahattin Ali; elbette bilinmeyenler hariç.

Kafası taşla ezildi; başka bir rivayete göre bir polis amirinin elinde kaldı. Sabahattin Ali cinayeti, elbette “faili meçhul” bir cinayet değildir. Devlet, Ali Ertekin’i kullanmıştır. Ancak işin içinde devlet olduğu için cinayet hep “meçhul” kalmış/ bırakılmıştır.

Madımak'tan Çığlıklar Geliyor

Yanarak şekil buldu insanlık,böyle süregeldi tarih... 

Tarih tekerrür etti. Binlerce yılın cadı yakma deneyimleriyle evrilmiş kara cübbeli sakallıların ağızlarından salyalar akıtarak giriştikleri en pis en canavarca eylem. Ve o eylemin gerçekleştirildiği mekan: Madımak.

O Madımak'tan halen çığlıklar geliyor…

Emperyalist Avrupa birliği göbekten çatırdıyor

Kimler umut bağlamadı, büyük hayaller beslemedi ki? Nice eski tüfek “sosyalist”, “komünist”ler Marksist-Leninist ideolojiyi Avrupa birliğine feda etmedi ki? Kimler büyük umutlarla tekelci sermayenin yaverliğine soyunmadı ki? “Marksizm Leninizm’in eskidiğini, vadesini doldurduğunu, tarihin çöplüğüne atılması gerektiğini” hangi dönme liberal, demokrat revizyonist burjuvalar savunmadı ki? Ve emperyalist çıkar gruplarıyla oynaşmayı, cilveleşmeyi esas aldılar.

Sayfalar