Cuma Mart 29, 2024

Rojava’dan TKP/ML-TİKKO kadın savaşçısı: “Eller cepte devrim mücadelesi verilemez!”

Öncelikle tüm yoldaşlara selam ve saygılarımı iletiyorum. Örgütümüz içerisinde/dışarısında yaşanan tartışmaların hem içerisinde hem de “dışında” bir savaşçı olarak ben de birkaç söz söylemek istiyorum. Gönül isterdi ki tüm bu tartışmaların örgütün sistemi içerisinde tartışılsın, mücadele edilsin, çözüme kavuşturulsun. Ancak  bu haliyle bile olsa bu bizim gerçekliğimizdir, ne kadar zor ve can sıkıcı bile olsa bu süreç yine devrimcilerin ve halkın çıkarına sonuçlanacağına, inancım sonsuz. İzninizle Mao yoldaştan bazı alıntılarla devam etmek istiyorum. (Bu arada ne hikmetse herkes Mao yoldaştan alıntılar yapıp farklı sonuçlara varabiliyor. Halbuki Mao yoldaşın çok sade ve net yazdığını düşünüyorum.)

“Ateş, kağıda sarılıp sarmalanamaz. Şimdi yangınların çıkması iyidir.” Demek ki bizim için hizipçi diyen arkadaşlarla partimiz içerisinde yeterince mücadele edememiş, eleştiri-özeleştiri silahını toprak altına gömmüş, doğru bir yöntem bulamamışız ki süreç böylesi bir duruma evrilmiş. Çok mu kötü bu, kesinlikle hayır. Bir şey son haddine vardığında karşıtına dönüşür, hatalar üst üste yığıldığında da aydınlık çıkar. Bizim bu yaşadığımız şafaktan önceki karanlıktır. Bu şekilde yaşanan olumsuzlukların bize katkısı, dogmatizmle idealizmle mücadele etmeyi öğrenmektir.

“Hava değişince giysileri değiştirmek gerekir. Her yıl bahar yaza, yaz güze, güz kışa, kış da bahara dönerken bu değişikliği yapmak zorunda kalırız. Ama alışkanlıkları sonucu bazıları bunu zamanında yapmazlar. Artık kışlık giysilerimizi dolaba kaldırıp düşmanla savaşırken çevik hareket edebilecek şekilde elbiselerimizi giymemiz gerekiyor. Oysa biz hala sımsıkı sarınıp sarmalanıyor, hantallaşıyor, savaşa tamamen elverişsiz bir duruma geliyoruz.” (Mao yoldaş)

Biz üzerimizdeki kışlık elbiseleri atıp, baharın renklerini kuşanmak isterken, bizi ya kış vakti çıplak, ya da yaz vakti üzerimize dikmeye çalıştıkları kalın kıyafetlerle tutmaya çalışan, somut koşulların somut tahlilini yapmaktan uzak, güncel politikadan, halktan kopuk, aklın yerine alışkanlıkları koyan bürokratik “önderlik” yapmaya çalışan insanları istemiyoruz.

Eller cepte devrim mücadelesi verilemez. Eller cepte nöbet tutulmaz mesela, çünkü düşmanla karşılaştığında hazır olana kadar düşman seni çoktan imha edebilir. Bu yüzden elin silahında olmak zorundadır. Biriyle karşılaştığında selam verene kadar karşındakinin eli havada kalır. Ellerinle yaratır, ellerinle kavrarsın. Bir tek burjuvazinin elleri cebindedir. İhtiyaç duymaz çünkü. Emirlerle yaptırır işlerini, kendisi öldürmez ama başka ellerle öldürtür, ezer, katleder. Eller cepte ancak seyredersiniz sınıf mücadelesinin akışını. Tek bir el alkış çalamaz, başka ellere ihtiyacı vardır. Bu yüzden çıkarın ellerinizi ceplerinizden, dokunun halka, halkın acılarına, yoldaşlarınıza, silaha. Kaldırıp atın koltuklarınızı, çıkın “yuvalarınızdan”. Öncü, önder olmak bunu gerektirir. Önder olmak başarılardan değil, eksikliklerden hatalardan pay almaktır.

Örgütü kendi mülkleri olarak gören, partinin merkezini bir pay kavgasına çevirmeye çalışan bu anlayış, çiçekleri at sırtından izlemeyi bırakıp, toprakla, halkla yani gerçekle iç içe olmalıdır. Rojava’yı görmeden, buradaki mücadelenin sıcaklığını, her karışı şehit kanıyla sulanmış toprağa el sürmeden “gerçek enternasyonalizm” yazıları yazanlar at sırtında seyirci kalmaya devam edeceklerdir.

“Gerçek enternasyonalizm” yazısının sahibi bu anlayıştır ki Kobanê savaşına katılmak isteyen, Rojava’da DAİŞ çeteleriyle mücadele etmek isteyenleri engelleyerek, “legal mücadele alanlarını” boş bırakmamıştır.

Kürt ulusal mücadelesine destek vermek gerektiğini yazıp çizenler, Kürt ulusunu Rojava’da yalnızca yapay bir sınırın böldüğünü bilmekten uzaktır. Madem gerçek enternasyonalizmin komünistlerin kendi ülkesindeki savaşı büyütmekten geçtiğini söylüyorsunuz, Ankara’da, Suruç’ta TC destekli DAİŞ çeteleri yüzlerce insanımızı katlederken neredeydiniz, özyönetim direnişlerinde Türkiye Kürdistanı’nda halk ilmek ilmek barikatları örerken, Şirnex’te bodrum katında göz göre göre bir insanlık katledilirken neredeydiniz? Hani nerede kaldı sizin enternasyonalistliğiniz?

Komünist partilerde farklı görüşlerin ortaya çıkması doğaldır. “Görüşleri ifade etmemenin bize hiçbir yararı olmayacağı gibi, yarım ifade etmek de hiçbir şeyi çözmez. Görüşler tam ifade edilmelidir.” Ancak “birçok zehirli ot güzel kokulu çiçek kılığında boy gösteriyor, birçok saçma sapan söz de materyalizm ya da sosyalist gerçeklik etiketini taşıyor.” (Mao yoldaş)

 

Sancısını çeken ve yaratan yine kadınlar

Geçtiğimiz günlerde tutsak Resmiye Vatansever’in gazetede sürece dair kaleme aldığı yazıyı okuma fırsatı buldum. Yazı, bu süreci biz kadınlar cephesinden nasıl okunması gerektiğini gösteren nitelikte bir yazıydı. (Bu arada başta Resmiye olmak üzere tüm devrimci tutsaklara selam ve sevgilerimi yolluyorum)

Ne diyordu yazıda? “Son beş-on yılımıza baktığımızda ön açıcı politikaların en canlı ve dinamik şekilde kadınlar tarafından üretilmiş ve kabul görmüş olduğu ortadadır. Dogmatiklerimizin ulusal sorunun çözümünde yıllardır sürdürdükleri ‘suya sabuna dokunmama’ anlayışına karşı da kadınlar pratik ve anı yakalayan politikalarıyla İbrahim’in çözümlemelerini sahaya taşımışlardır.”

Sık sık bir araya gelerek, tartışmalar yürüterek, güncel politika üreten, “kitle çalışmasının” sınırsız özelliklerini gösteren kadınlar oldu. Alınan kararları en çok sahiplenen, en çok tartışan, dogmatizm ve sekterlikten uzak düşünen, eyleyen, partimizin özellikle son yıllarda daha fazla güçlenmesini sağlayan devrimci cins bilinciyle donanmış kadın yoldaşlar olmuştur. Zaten bir partinin gücüne niteliğine bakmak için onun kadın politikalarına ve kadın niteliğine bakmak gerekir. Bugün nasıl ki Rojava Devrimi kadınlar olmadan gerçekleşemeyeceği gibi, biz kadınlar olmadan da bu süreç aydınlığa kavuşmayacaktır. Her devrim sürecinde ya da devrimci komünist örgütlerin sıkıntılı süreçlerinde kadınlar ön açıcı olmuştur. Bakın PKK’de Zilan ve Beritan arkadaşların bu kadar sembol olmasının bir anlamı vardır. Onlar tasfiyeciliği pasifizmi reddederek peşlerinden yüz binlerce insanı sürükleyecek bir yol açtılar. Bizde de Beşler’i, özellikle Sefagül yoldaşı bu kadar özel kılan, onların tıkanan, değişmeyen eski olana vurdukları darbedir. Dünya devrimler tarihine baktığımızda ve tabii ki kendi parti tarihimize baktığımızda nasıl zor zamanlar yaşandığını, nasıl mücadele edildiğini ve kazanıldığını görürüz.

Kadın yoldaşlar! İşte biz tam olarak böylesi bir tarihsel sürecin içerisindeyiz. Sayısız direniş, mücadele pratikleriyle dolu olan tarihimiz, şu an içinde bulunduğumuz anı da kapsamaktadır. Bunu kavramak, bu hassasiyet ve titizlikle yaklaşmak, attığımız atacağımız bütün adımları bu fedakarlıkla atmamız gerekiyor. “Meydanı erk/eklere bırakmayalım.” Daha ileri, daha görünür, daha fedakar, daha cesur olmanın, yeniyi aramanın ve yaratmanın zamanıdır. 

40314

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

PARTİ VE KAYPAKKAYA ÇİZGİSİNE SAHİP ÇIK, TEORİK TEMELLERİNİ GÜÇLENDİR, ONU KAVRA ve GELİŞTİR

Partimizin kurucusu şahsında amaç ve araç, hedef ilişkisi bağlamında kuracağımız analiz-sentez ilişkisi bizim sorunu nasıl ele alacağımızla direk ilintilidir. Tarihsel olarak olaya baktığımızda İbrahim Kaypakkaya (İK) sıradan bir devrimci önder değildi. Onu komünist yapan doğrudan savunmuş olduğu ve yaptıklarıydı, yani teori ve pratik bütünlüğüdür.

Bir ikiye bölünür / Halil Ahmet

Herşey bir çelişkidir. Bu Maoist felsefi tanımdan yola çıkarak soruna bakarsak olayları ve olguları ve bunların arasındaki iç bağlantıları doğru bir şekilde kurabiliriz.

“Hareketin kendisi bir çelişkidir veya bir ikiye bölünür” Maoist felsefi yaklaşımını nasıl ele almalıyız? Başkan Mao’nun bu noktadaki ML’ye yaptığı katkılardan biri olarak felsefe alanında çelişki yasası olduğu gerçeği de herkes tarafından kabul edilmektedir.

“Bir ikiye bölünür ama asla iki birleşip bir olmaz. İkiyi bir yapmak revizyonistçe bir yaklaşımdır.” (Mao Zedung)

TKP/ML – TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI: 24 Nisan devrimin zorlu ve onurlu yoludur!

Savunduğu devrim öğretisiyle burjuva-feodal devletin soluğunu kesen kıvılcımı-aleve, alevi tüm ülkeye yaymaya çalışırken sadece gerçeğin sesine ve gerçeğin izinde yürümeye çalışan Kaypakkaya yoldaş işçi sınıfının ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın önderi olmaya devam ediyor. Kaypakkaya yoldaşın devrim ve örgüt öğretisi, işçi sınıfının kazandığı ve sahip olduğu en ileri devrimci öğretidir. Ülkemizde hiçbir teori, hiçbir düşünce ve strateji Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu kurtuluş yolu kadar gerçekçi, uygulanabilir ve güvenilir değildir.

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

15 NİSAN 2015 TARİHİNDE TUTUKLANAN 10 DEVRİMCİ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!

ALMAN CEZA HUKUKUNUN 129/a-b  MADDESİ İPTAL EDİLSİN!

Almanya Adalet Bakanlığının 2012 tarihinde verdiği talimatla başlatılan soruşturma 15 Nisan 2015 tarihinde yapılan bir operasyonla ilk aşaması tamamlamış ve bu operasyon sonucu Avrupa çapında içlerinde  ATİK yöneticileri ve TKP/ML yöneticisi oldukları iddiasıyla 10 devrimci tutuklanmıştır. Almanya bu uluslararası operasyonu; Yunanistan, İsviçre ve Fransa devletleriyle ortak bir şekilde   gerçekleştirdi. Tutuklanan 10 devrimci Almanya'nın Bavyera eyaletinin çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadırlar. 

Atik Operasyonu, Ortaya Çıkan Gerçekler Ve Büyük Kuşatmanın İlk Hamlesi!-Marco KARAKAYA

Nisan 2015’de ATİK yöneticilerinin de içinde bulunduğu 13 devrimci Alman ve Türk devletinin işbirliği ile “terör örgütü üyesi” olmaktan dolayı tutuklandı. Fransa, İsviçre ve Yunanistan’ın da dahil edildiği Avrupa çapında bir operasyon yaşandı. Alman devleti bu üç ülkede iade talebinde bulundu.

Filipinler İşçi Sınıfı Üzerinde Gün Geçtikçe Yoğunlaşan Neoliberal Saldırılar

Kamu Emekçileri Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’nun (COURAGE) 10. Kongresi’nin Açılış Konuşması, 5 Nisan 2016 Halkların Uluslararası Mücadele Birliği Başkanı Profesör Jose Maria Sison

Biz, Halkların Uluslararası Mücadele Birliği (ILPS) olarak Devlet Çalışanları Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’na (COURAGE) ve sizin 10. kongrenize gelmiş bulunan yüzlerce katılımcıya en gönülden selamlarımızı iletiyoruz. Aynı zamanda bu kongreyle eş zamana düşen COURAGE’ın kuruluşunun 30. yıl dönümünü de sizle beraber kutlamaktayız.

Zayıflığın Üstüne Atılan Örtü, “Birlik Anlayışında” Sınıf Uzlaşmacılığının Devrimci Hareketleri Getirdiği Nokta!- MARCO KARAKAYA

Devrimci ve demokratik güçlerin sınıf mücadelesinin sorunları ekseninde ortak kaygıları, sorunları ve buluştukları büyük bir payda vardır. Bu paydaşlık dostluk ilişkilerini nesnel olarak yaratır. Bunun yanında bu nesnel zeminin güçlendirilmesi gibi öznel bir tutumda zorunludur. Bu ise siyasetin işidir. Yani devrimci ve demokratik mücadeleye dair dünya görüşü, sınıfsal-sosyal- toplumsal düzeydeki çeşitlilik ve farklı çıkarları olan kesimlerin bir araya gelme zorunluluğu birlikte mücadele siyasetini üretmeye iten dinamik olur.

Yol açan,yol gösteren...

İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütlenme ve savaşma ihtiyacının olduğu yerde bir yönetme ve yürütme ihtiyacı var demektir. Bir yol göstericiliğe ihtiyaç var demektir. İşçi, kadın, gençlik vb. çalışmalarını, bir birimi, bir grubu, bir örgütü örgütlemek-yönetmek ya da bir harekete önderlik etmek kısaca devrimin parçalarda ve farklı alanlarında ve bir bütüne önderlik etmek gibi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya olunduğu bir gerçektir.

Sayfalar