Perşembe Mart 28, 2024

“Rojava’yı anlamak”

Rojava, emperyalizme-faşizme ve gericiliğe karşı savaş ve direnişin yürütüldüğü hatırı sayılı toprak parçalarından biridir. Bir yandan TC ordusuna ve DAİŞ faşistlerine karşı direnilirken diğer yandan “ekonomi-eğitim-sağlık-kültür-basın-güvenlik-demokratik yönetim-inşa” gibi birçok konuda özgürlükler tarihine eklenebilecek nitelikte önemli ders ve deneyimler kazanılıyor. Rojava, ezilenlerin direniş ve savaş geleneğine özgürlük ideallerine değişik düzeylerde katkı sunacak mütevazi süreci yaşamaktadır.

Acıdır ki henüz Türkiye devrimci hareketinin belli bir kesimi ve aydınların hatırı sayılı bir bölümü Rojava topraklarında neler oluyor, neler yapılıyor, neler başarılıyor, halklar-özgürlükler lehine atılan adımlar neler olduğu konusunda ciddi bir duyarsızlık-küçümseme-önemsememe, bilgisizlik durumunu yaşıyor. İlgilenme ve bilgilenme düzeyleri burjuva-feodal medya kuruluşlarına yansıyan bazı saldırı-çatışma haberleriyle ya da Suriye’ye gidip dönen bazı gazetecilerin yazılarıyla sınırlı bilgilerdir. Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin lekeleri, reformizmin darlığı üzerinden yüzeysel-tek yanlı-parçalı algılama-bilgilenme pratiği yaşanınca ortaya kocaman bir duyarsızlık-ilgisizlik-sorumsuzluk uzak durma hali yaşanmaktadır.  

Dışından-uzağından-bilinen ezberlerle-peşin yargı ve hükümlerle-küçümseyerek -istemeyerek BAKMAK! Ve bu bakış açısı üzerinden gelişmeleri anlamaya çalışmak, mesafeli kalmak! Küçük burjuvazinin hatırı sayılı önemli bir bölümü Türk milliyetçiliğinin gözleriyle algılarıyla Rojava’ya bakıyor. Sonuç; ne doğru temelde gerçeğin bilgisine sahip olunuyor ne de hangi devrimci görevlerin kendilerini beklediği konularında gerekli ve yeterli bilgilere sahip olarak gerekli adımlar atılıyor. 

Batılı aydınlar her dönem doğuya küçümseyerek bakmıştır. Özellikle Avrupa merkezli siyaset bilimcileri-aydınları-politikacıları doğuya (Asya-‘Ortadoğu’ya) ve yaşanan toplumsal gelişmelere yaratılan değerlere hep kuşkuyla bakarak ve mesafeli durmuşlardır. Sınıf savaşımları tarihine-bilgisine-tanıklığına başvurduğumuzda bu tezin sayısız örneklerine rastlayabiliriz. Türk aydınları da doğuya, Kürdistan’ın dört parçasına benzer bakış açısıyla yaklaşmıştır. Batıda olan doğuya, dışında ve uzağında olan gerçekliğin içinde olana ya ilgisiz duyarsız kalmıştır ya da küçümseyen önemsemeyen bir tutum sergilemiştir.  İbrahim Kaypakkaya yoldaşın dışında devrimcilerin ezici bölümü de Kürdistan’a-Kürt sorununa üstenci-kuşkulu-milliyetçi gözlerle bakmış ve bu bakış açısıyla gelişmelere-yaşananlara karşı tutum alarak yanlış yerde konumlanmıştır. Filistin deyince kısmi bir duyarlılık gösterenler Kürt özgürlük mücadelesi- Kürt devrimcileri onların yarattığı değerler-kazanımlar denince hep kaygılı bakmış ve mesafeli yaklaşmıştır.

Nasıl ki Kautsky-Bernstein ve dönemin Avrupalı sol sosyalist etiketli aydınları Lenin yoldaşa Rusya’da devrimci gelişmelere kuşkulu ve küçümseyici gözle bakmışsa halen Avrupa merkezli aydınlar-sol-sosyalist etiketli solcular doğuya, Ortadoğu’ya aynı bakış açısıyla bakmaya devam ediyorsa bugün de Türk aydınları solcuları da Kürt meselesine, gelişmelere milliyetçi gözlerle bakmaya devam ediyor. Bilimsel bakış açısına sahip komünist önder İ. Kaypakkaya yoldaşa da aynı bakış açısıyla baktılar. Bugün de aynı merkezli benzer tutum devam etmektedir. Ancak üzücü ve acı olan şudur ki; kendisine devrimci diyen bazı küçük burjuvalar da Rojava’daki gelişmelere, alt üst oluşlara ve bu gelişmelerin Türkiye devrimine sunduğu katkı-kazanımlara doğru bakamamaktadır. Gelişmeleri ve ortaya çıkan devrimci görevleri kavrayamamaktadır.

Kemalizm’in-Türk milliyetçiliğinin ciddi etkilerini lekelerini Rojava’daki gelişmelere yansıyan bakış açısında görebiliriz. Rojava’daki gelişmeler bildik ezberlere-dogmalara uymuyorsa “orada mutlaka doğru olmayan politikalar yanlış giden gelişmeler var” denilmektedir. Kuşkular güvensizlikler devam etmektedir. Buradan eleştiri, devrimci değerlendirmeler yapılmasın anlamı çıkarılmamalıdır. Anlatılmak vurgulanmak istenen daha derinde olan lekeli zihniyetin varlığıdır.  Bu bakış açısı ve mesafeli duruş tehlikeli ve yıkıcıdır. Ortadoğu halklarının başına bela olan DAİŞ faşistlerine arkasındaki en büyük destekçi güç olan ABD emperyalizmine karşı mücadele ve kazanımların görülmemesidir. Görülmek istenmemedir.  Demokratik kazanımların anlaşılmamasıdır. Bu uzak ve mesafeli bakış açısı aynı zamanda halklar arasında birliği-dayanışmayı bozan gerileten yıkıcı özellik taşımaktadır. Rojava’da mazlumların zalimlere karşı haklı ve onurlu bir savaşımı sürmektedir. Özgürlükleri ve temel demokratik hakları uğruna haklı bir savaşım verilmektedir. İnsanlık tarihine geçecek kahramanlık örnekleri yaşanmaktadır. En başta TC faşist devletine, çocuk-kadın-alevi-insan düşmanı DAİŞ barbarlarına karşı verilen mücadele ülke devrimine dolaysız hizmet niteliğindedir. Güçlü moral kaynağıdır. 

Rojava’daki gelişmelere ister devrim densin ister altüst oluş ister direniş yaşanan gelişmeler alt üst oluşlar hangi biçimde nasıl tanımlanırsa tanımlansın ülke devrimine-demokrasi mücadelesine politik-askeri ve moral gelişimine sunulan dolaysız hizmet olduğu gerçekliğidir. Gelişmeleri- değişimleri alt üst oluşları tarihin çarkını ileri doğru ilerleten özellikte okumak gerekir. Türkiyeli bazı devrimci örgütlerin Rojava topraklarında olmaları direniş ve savaş içinde aktif yer almaları anlamlıdır. Kendi “ideolojik ve örgütsel bağımsızlıklarını koruyarak” enternasyonal dayanışma ruhunu güçlendirmektedirler. Ve halklar arasında birliği yakınlaşmayı yaratmaktadırlar. Bundan daha anlamlı ve değerli ne olabilir ki? Her türden şovenizme-milliyetçiliğe-gericiliğe devrimci darbe vurulmaktadır. Rojava’da halklar-devrimciler arasında mücadele içinde yaratılan dostluk-yoldaşlık ülkemizdeki devrim mücadelesine de örnek teşkil edecek şekilde gelişmektedir. Kürt-Arap-Türkmen-Çeçen-Süryani-Ermeni halklar arasında bir yakınlaşma dayanışma varlıklarını mücadele içinde birlikte koruma, geleceklerini birlikte inşa etme gibi muazzam kazanımları olan bir süreç yaşanmaktadır. Ve yaşanmaya devam etmektedir. Proletaryanın enternasyonal bayrağının direniş sancaklarının Rojava topraklarında özgür ve serbestçe dalgalanması bile emperyalizm ve proleter devrimler çağında büyük bir anlam ifade etmektedir. Geriye dönüşlerle birlikte indirilen proleter renkli bayrakların Rojava topraklarında dalgalanıyor olması büyük bir coşku ve ilham kaynağıdır. 

Çeşitli milliyetlerden halklar-devrimciler-ilericiler birlikte bir arada kardeşçe, yoldaşça, yaşıyor-tartışıyor-savaşıyor. Bundan daha anlamlı ne olabilir ki? Rojava devrimine-direnişine faşizme-gericiliğe karşı koyuş pratiklerine soğuk bakan ona uzak ve mesafeli duran onu küçümseyen her anlayış, yaklaşım ve duruş problemlidir. Küçük burjuvazinin çeşitli temsilcileri ve kesimleri Filistin meselesi olsa dalgalı küçük burjuva heyecanı duyarak birkaç laf ederek birkaç satırlık yazı kaleme alarak görevini yaptığını sanarak kendisini aldatır. Ancak dört parçadaki Kürdistan denilince devrim ve direniş denilince milliyetçiliğin en kaba renklerinden en ince renklerine kadar farklı tonlarda lekelerini-izlerini görmek mümkün oluyor. 

Ülkedeki gerilla savaşıyla Rojava’daki direniş ve savaş arasında dolaysız ve doğrudan bir diyalektik gelişim bağı vardır. Ülkedeki gerilla savaşında yer almak Rojava’daki direnişe hizmettir. Rojava’da direnişte yer almak DAİŞ faşistlerini savaş dışı bırakmak ülkemizde sürüp devam eden gerilla savaşına dolaysız ve doğrudan hizmettir. Her iki parçadaki direniş ve savaş gerçekliği birbirini geliştirmekte-büyütmektedir. Bugün sınıf bilinçli proleterler Rojava topraklarında ortaya çıkan devrimin olanakları ve imkanı içinde daha fazla yer almalı görev kuşanmalıdır. Hem Rojava’daki devrimci ilerici hamleleri adımları daha da geliştirip-büyütmek hem de ülkedeki devrimin olanak ve imkanlarına dolaysız ve doğrudan hizmet etmek açısından büyük bir sorumlulukla ciddi görevlerle karşı karşıyadır. Hiçbir burnu büyüklük, kibir Rojava topraklarında savaşan direnen halk ordusunun direniş gerçekliğini ve yarattığı değerleri ortaya çıkardığı kazanımları gölgeleyemez.

Ülkemizde gerilla savaşı iddiasının önemli bir işareti de Rojava’daki silahlı direnişin geliştirilmesidir. Birine uzak, soğuk bakmak diğerine de aynı benzer bakış açısıyla bakmayı ve yaklaşımı beraberinde getirir. Devrimin küçümsenmeyecek düzeyde bilgi-birikim-yönetsel-örgütsel-askeri tecrübe ve deneyimleri olanak ve imkanları Rojava topraklarında yaşanmaktadır. Görev buna uzanmak dokunmak ve ele almaktır.

Bir Partizan

41312

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar