Perşembe Nisan 18, 2024

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Siyaseti, somut şartların somut tahlili sonucunda izlenecek yol ve yöntem olarak tanımlamak mümkün.Somut şartların somut tahlilini yapıyorsanız,yani olguya objektif bakma kaygınız varsa,günümüzün Kürdistanını tanımlarken kullanmanız gereken kavramlar Kürd uluslaşması ve ulusal birlik,ulusal kongre,ulusal ordu,ABD,AB,Rusya,Çin,BM,dış dinamikler,enerji ve petroldur.“Çözüm süreci” adı verilen TC’nin Kürdistan ulusal kurtuluş hareketini çözme,Kürd özgürlük hareketinin de “ava gideni avlama” projesinde yukarıdaki kavramlardan sözeden yok.Tedavüldeki kavramlar silahsızlanma,Türkiye partisi,halkların kardeşliğidir ve olguyu anlamada bize yol
göstermez.Ulusal birlik,dış dinamikler,enerji,petrol gibi kavramları kullanmıyor olmaları,bu sürecin taraflarının bu kavramlardan bihaber oldukları anlamına gelmiyor.Üçüncü göz tartışmaları herkesin dip dalgasının farkında olduğunun açık kanıtı.

Kullanılan “barış” söylemlerinin tam tersine,TC daha önce El Nusra üzerinden yürüttüğü vekalet savaşını IŞİD üzerinden bir Kürd-Arap savaşına dönüştürmek için elinden geleni ardına koymadı. Kürd özgürlük hareketi buna serhildanlarla “kamu düzenini” hırpalayarak sınırlı bir karşılık verdi. Nato sınırları güvencesinin yanına eklenecek bir Kürd-Arap savaşı güvencesini TC’nin sömürgesinin muhafazasına yönelik stratejisi olarak değerlendirmek gerekiyor.Ve bu stratejinin başarısızlığa mahkum olduğunu iddia edecek durumda değiliz.Bu stratejiyi kırmanın yolu Japonya’dan ABD’ye kadar tüm dünyada oluşan,barbarlara karşı başarılı bir yurt savunması sürdüren
Kürdistani güçler sempatisini örgütlemek, Kürd diplomasisine yeni kanallar açmak ve Batı dünyasıyla ittifak olanaklarını arttırmaktır.Bunun “demokratik modernite” teorileriyle yapılamayacağı ortadadır.Bu stratejiyi kırmaya dönük bir diğer önemli hamle de Güney Kürdistan’daki “TC müttefiki olmayan” güçlerle entegrasyona gitmek ve ulusal ordulaşma pespektifini hızla yaşama geçirmektir.Sömürgeci devletlerin yaralı bir hayvan olduklarını ve Kürdistani güçlerin çok üzerinde askeri kapasiteye sahip olduklarını ve bu kapasiteyi kullanılmaz hale getirmenin yolunun uluslararası ittifaklar kurmaktan geçtiğini bilince çıkarmak zorundayız.Saddam Hüseyin diktatörlüğü ve Güney Kürdistan karşıtlığının ürettiği sonuçların AKP yönetimindeki TC ve müttefiki IŞİD ile Kuzey Kürdistan karşıtlığında tekrarlanabileceği ihtimaline de hazırlıklı olmak gerekiyor.

Dünyayı bir satranç tahtası olarak olarak kullanan güçler açısından artık dört parçalı Kürdistan sosyolojik değil,siyasal ve ekonomik bir alandır.Kürdistan enerji kaynaklarının denize çıkışı meselesi dünya ekonomisi açısından yaşamsal önemdedir. Böylesi bir dönüşüm momentinde Kemalizmvari sahtekar bir anti-emperyalizmi aşmak önemlidir.Parçalı sömürge Kürdistan’ın çelişkisi emperyalizmle değil,Kürdistan’ı askeri ve ekonomik işgal altında tutan sömürgeci yapılarladır.TC’nin “Kobane düştü,düşecek” hevesini kursağında bırakan kardeş halkların dayanışması ya da bir gülüşüne dünya kurban edilesi gencecik çocukların şehadetleri değil;”kapitalist modernite”nin IŞİD mevzilerini darmadağın eden hava saldırıları ve TC’ye çektiği sert ayar olmuştur.Uzun süredir söyleyegeldiğimiz üzere: paradigma değişmiştir,tez değişmiştir,politik zemin değişmiştir.Anti-tez de değişmek zorundadır.Güney Kürdistandaki TC yanlısı yapıların siyaset zemini de,Kuzey Kürdistanda sınır tartışmayan, sahte solcu,“bağımsızlığı çöpe atan” kafa yapısı da paradigma değişikliğiyle birlikte tarihin çöp sepetinde yerini almıştır.Mevlana’nın dediği gibi: “Dünle beraber gitti ne kadar söz varsa düne ait cancağızım,Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”



02.12.2014, ZÜLKÜF AZEW

89204

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Zülküf Azew

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar