Perşembe Nisan 25, 2024

"Siz geldiniz ya, sizi bekliyordum. Artık uzun bir yolculuğa çıkabilirim.’’ MERYEM BAKIRCIYAN

     Irksal, dinsel kültürel ayrımcılığı ömrünce bilfiil yaşadı. Faşist diktatörlüğün baskılarına seksen dokuz yıl yaşayarak tanık oldu. Diyarbakır’da eşinin ve kendinin gördüğü baskılar yetmezmiş gibi çocukları da akla gelmez baskılara maruz kalır. Irksal olduğu kadar dinsel baskıların haddi hesabı yoktur. Gördükleri baskılar öylesi bir hal alır ki artık dayanılmaz hal alır. Dinsel baskı artık çocuk yaşamlara kadar yansır. Her öğlen sefer tasıyla babalarına yemek götüren Ermeni çocukların yolları Türk, Kürt, yani Müslüman çocuklar tarafından kesilerek İslami işaret ve haç işareti yapılarak "sen bu musun, yoksa bu musun "sorusu sonrası sefer tasları ellerinden alınır yemekler dökülür ve sefer tası kırılırmış. Armenek *Orhan* de bu aşağılık dinsel, ırksal baskıya defalarca maruz kalır. Ağlayarak eve gelir ve annesiyle kavga eder. Ve  "neden, niçin sorusuna cevap bulmaya çalışır ama bir türlü aradığı sorunun cevabına ulaşamaz. Dinsel baskı öylesi artar ki baba bu baskılara dayanamaz Amed’i terk etmeye karar verir. Yanına da en büyük oğlunu alarak İstanbul’un yolunu tutar. Aradan birkaç ay geçmeden oğlunu Amed’e geri gönderir. O gün bu gündür kendisinden bir daha haber alınamaz. Ölümüdür sağ mıdır, bilen çıkmaz.

   Irkçı faşist baskılara dayanamayıp yedi çocuğunu terk ederek sırra kıdem basan Ermeni bir babanın bıraktığı yedi çocuk ve onların üzerine yüklediği büyük sorumluluk... Artan baskılar giderek toplumsal bir boyut kazanır, artık Amed’de 60’ların ortalarına doğru yaşama şartları giderek ortadan kalkmaya başlar. Bazı Ermeni dostlarında yardımıyla Meryem Ana AMED’İ terk ederek yeni bir serüvene yedi çocuğuyla birlikte yola çıkar ve İstanbul’un yolu tutulur. İstanbul’a geldiklerinde yeni yaşam, yeni yaşamın sunduğu zorluklarla mücadele başlar. İşsizlik, yoksulluk, çocukların bakımı ve eğitim sorunu Meryem anayı daha da dirençli kılar. Dönüpte arkasına bakmaz. Irksal dinsel vb. baskılara karşı mücadelede bağışıklık kazanarak acıları bal eyler.

Atmışlı yılların sonu ve yetmişli yılların başlarında devrimci mücadele dünyada ve Türkiye topraklarında önemli sıçramalar gösterir. Kaypakkaya’nın önderliğinde kurulan TKP M-L Türkiye tarihinde ilk defa Ermeni katliamına parmak basar. Bir buçuk milyon Ermeni halkının 1915’de katledildiğini deşifre eder. Ermeni ulusuna yapılan bu katliamı ve tarihi haksızlığı kınar. Bu tarihi yarayla yaşanamayacağına önemle vurgu yaparak Türkiye solunun Kemalist ve şovenizmin ağır etkisinde kaldığını açıklar.  Kürtlerin ulus olduğunu, kendi kaderini kendilerinin tayin hakları olduğuna vurgu yaparak Türkiye’de Kürt ulusunun varlığına vurgu yapmıştır. Armenek bu dönemler genç bir ermeni devrimci olarak Kaypakkaya’dan etkilenir ve Ermeni arkadaşlarını da Kaypakkaya çizgisinde yer almaya, mücadele etmeye teşvik eder.  HIRANT DİNK VE İSKENDER gibi çocukluk ve okul arkadaşlarını TKP-ML saflarına kazanır.

 Anne Meryem ilk önceleri oğlunun devrimci, komünist olmasına karşı çıkar ve büyük kaygılar taşıyarak engellemeyi dener. Sonraları Meryem Ananın kendi deyimiyle; "Destek verdim, yanında oldum. Çünkü haklı bir kavgada yerini alıyordu " diyecekti. Armenek’in yakalanması, kaçırılması aktif mücadelede yer alarak faşist diktatörlüğe karşı verilen mücadelede TKP-ML’nin önemli kadrolarından olması, özellikle de Ermeni milliyetine ait ve de gayri Müslüm olması faşizmi ve onun erklerini daha da azgın saldırılar yapmaya itiyordu. Anne Meryem artan baskılar karşısında kaygılarını ve korkularını daha da çoğaltır. Çünkü geride altı çocuk ve torunların yaşam kavgaları öne çıkmaktadır. Bu sebeple Meryem ANA çocuklarının büyük çoğunluğunu alarak yurtdışına çıkarlar. Yıl bin dokuz yüz yetmiş dokuz başlarıdır.

Armenek Karakoçan’da azılı bir halk düşmanı komiseri cezalandırma eyleminde şehit düştü. O gün bu gündür acılar yaşayan Meryem Ana Armenek’in yoldaşlarıyla bazı kereler görüşmesine ve ağırlanmasına karşın sürekli bir iletişim kurulamaz.  Yakın bir yıllık dönem öncesi kimselerle ilişkileri olmaz. Ailece içe kapanılır. Armenek yoldaşla ilgili belgesel çalışmanın planlanması, projelendirilmesi sonucu Armanek’in yoldaşları yoğun bir çalışma ve iz sürme sonucu Meryem ANA ve çocuklarıyla ilişki sağlayarak bir daha kopmaz bir bağ oluşturulur.

Ve MERYEM ANA: "Ben Armenek’in yoldaşlarının bir gün geleceklerini biliyordum. Onu unutmadıklarını sahiplendiklerini biliyordum. Ve siz geldiniz, sizleri gördüm artık gözüm arkada kalmayacak. “der. Ve devamla, "Eğer ki geçmişte büyükler davalarına sahip çıksalardı, Fedailer haksızlığa karşı isyan etselerdi o zaman Armenek ve arkadaşları öldürülmeyecekti "

  "Artık bana uzun bir yolculuğa çıkma zamanı geldi" diyerek, evlatlarına, yoldaşlarına, dostlarına vedayı huzurluca, gönül rahatlığı içinde yaparak ta o gün hepimize sevgilerini, selamlarını iletti Evet yoldaşlar, dostlar arkadaşlar gerçekten de MERYEM ANA bizleri, ARMENEK belgeselini yapan yoldaşlarını, dostlarını beklemişti. Yoldaşlarına verdiği mülakatla asırlık yaşamında Ermeni ulusunun kırımından, Silvan’da geçen çocukluğa, Amed’de uğranılan zulme, İstanbul’da karşılaşılan zorbalık ve baskılara,   Armenek yoldaşın yaşamından İsveç’e uzanan ve nihayet bulan tarihten bizi koparmayarak en ince detayına anlattığın için sana hepimiz teşekkürlerimizi, saygılarımızı sunuyoruz, ellerinden, yanaklarından doyasıya öpüyoruz. Hoşça kal Ararat’ın yiğit kızı, AMEDİN boyun eğmez onurlu Ermeni gelini,  İstanbul’un her türlü zorluklarına karşı göğsünü siper eden fedakâr anamız ve Armenek’in yoldaşlarını ölüme direnerek bekleyen, bizleri görmeden ölmeyeceğini söyleyen güzel yürekli anamız güle güle... Huzur içinde uyu. Hepimiz seni seviyoruz, saygıyla anıyoruz.

PARTİZAN AİLESİNİN VE BÜTÜN SEVENLERİNİN BAŞI SAĞ OLSUN. GÜLE GüLE ARARAT’IN TERTEMİZ YÜREKLİ ANNESİ. 

 

90891

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Sayfalar