Perşembe Mart 28, 2024

Soslandırılmış başkanlığa da geleceksizleştirme saldırılarına da H-A-Y-I-R

“Referandum sürecinde en çok durmam gereken şey 18 yaş meselesidir. Seçme hakkı olan yaş grubuna seçilme hakkını da vermek en büyük reformdur. Bu bizim gençlerimize ufuk getirecek!”

Bu sözler Pakistan dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamada bulunan R. T. Erdoğan’a ait. 16 Nisan referandumunda oylanacak olan ve var olan faşist sistemi daha da boyutlandıracak anayasa değişikliğinin gençlere getireceği “en büyük reform” buymuş. Artık 18 yaşında meclise seçilebilecekmişiz!

15 yıllık hükümeti boyunca gençliğin esas sorunlarının hiçbirini çözmeyen (zaten çözemez!) Erdoğan–AKP’nin, gençliği referandumda arkasında yedekleyebilmek için “büyük umut” diye sunduğu düzenleme; seçilme yaşını 26’dan 18’e indirmek! Erdoğan’ın ve şefi olduğu AKP’nin referandum çalışmalarında anayasa değişikliğine ekledikleri bu maddeyi ballandıra ballandıra anlattıklarına sıkça şahit oluyoruz. “İstikrar”, “milli güvenlik”, “koalisyonlar dönemi kapanacak” vb. şeklindeki klasik söylemlerine ek olarak anayasa değişikliğine kitleleri ikna edebilmek için kullanabildikleri nadir söylemden biri de bu. Erdoğan ve Binali Yıldırım neredeyse günde 2-3 kereyi bulan konuşmalarının önemli bir bölümünü düzenlenmenin bu maddesine ayırıyorlar.

Erdoğan ve AKP’nin referandumda sonucu lehlerine çevirebilmek için    gençliğe ayrı bir önem verdikleri aşikar. Nitekim yaptıkları çalışmalarda kullandıkları söylemler de bunu gösteriyor. Zira gençliğin gerek oy potansiyeli gerekse de enerjisi ile sahadaki çalışmaları ivmelendirme potansiyeli herkesin malumu. Bu anayasa düzenlemesine “seçilme yaşının 18’e düşürülmesi”nin eklenmesinin nedeni de bu potansiyelden faydalanmaktır. Bu maddenin değişikliğe eklenmesinin diğer bir nedeni de “Evet”çi cephenin elinde neredeyse başka hiçbir argüman bulunmamasıdır. Faşist sistemi daha da tahakküm edecek bu değişikliğin nedenlerini kitlelere anlatamıyorlar. Sözkonusu madde ile de değişikliği soslayıp, hem ellerinde kullanabilecekleri bir argüman yaratmak hem de tartışmalarda, meselenin özünü kitlelerden saklamayı, dikkatleri özden kaçırmayı amaçlıyorlar.

Bu değişiklik maddesine çeşitli çevrelerden tepkiler yükseldiğine şahit olduk/oluyoruz. Daha çok sistemin kurucu partisi CHP ve diğer bazı sistem içi “hayır”cılardan yükseliyor bu itirazlar. Bu itirazların minvali daha çok “bu yaşta daha işi–gücü yokken gelip nasıl vekillik yapacak?” ya da “askerlik işi ne olacak?” vb. şeklinde. Ancak işin özünün bu olmadığı açık. Zaten sistem partilerinin itirazı da ancak bu kadar olur!

TC tarihi boyunca göstermelik bir kurumdan ibaret olan parlamentonun özellikle OHAL sürecinden sonra iyice etkisiz kılınmış olduğu tartışma götürmez. Başkanlık sistemi ile bu etkisiz-silik hal yasallaştırılmak isteniyor. Yani bu silik halde 18 yaşında da olsa bir gencin, halk gençliğini temsil edemeyeceği zaten şimdi de faşist devletin parlamentosunun böyle bir işlevin bulunmadığı ayrı bir tartışma konusu. Şu an mecliste bulunan HDP dışındaki parlamento gruplarının (AKP, CHP, MHP)  herhangi bir vekilinin, herhangi bir halk katmanını temsil edemeyeceği, zaten böyle bir dertlerinin de, işlevlerinin bulunmadığı aşikardır. HDP dışındakilerin parlamentoda gerçek anlamda  (CHP’nin çıkışları sahtedir) gençliğin taleplerini dillendiremeyecekleri ortadadır. Ancak burada belli oranda yapmaya çalışan HDP’nin bugün uğradığı saldırılar, eş başkanlarının tutuklanması toplam 12 vekilinin hala zindanlarda olması, binlerce üyesinin gözaltına alınıp, birçoğunun tutuklanması vb. parlamentodan bir sonuç çıkmayacağını bize gösteriyor.

Zira TC’nin yapısı bunu gerektiriyor. Yani mesele 18 yaşında bir genç de olsa ya da meclisteki bütün milletvekilleri 18 yaşında da olsa parlamentodan gençliğin esas sorunlarına bir çözüm çıkmayacağı ve de şu anda mecliste bulunan partilerden HDP dışındakilerin bu esas sorunları, gençliğin taleplerini orada dillendiremeyecekleri gerçeğidir.

Bu “18 yaş” düzenlemesi ile gençliğin hangi sorununa çözüm gelecekmiş? Hiçbirine! Aksine bu anayasa değişikliğinin tümden geçmesi durumunda, zaten OHAL, KHK’lar ile iyice tırpanlanan,  gençliğin çok güdük olan kazanımları daha da tırpanlanacak ve de kalıcı hale getirilip yasallaştırılacaktır. Zaten sınırlı sayıda olan demokratik örgütlenmelerin önüne geçilecektir. Gençliğin sokaklarda kendi taleplerini dillendirmesinin, fiili-meşru mücadelesinin önündeki engeller daha da büyüyecektir. Bunun işaretlerini de bugün başkanlığın “OHAL”inde üniversitede akademisyenlerin açığa alınmasını, ihraç edilmesini protesto eden gençlere polis-ÖGB- sivil faşist çetelerin saldırılarından görüyoruz.

Ayrıca halk gençliğinin esas problemlerinden birinin işsizlik olduğu da bir gerçektir. Rakamlarla oynamada uzmanlaşmış TÜİK’in kasım döneminde açıkladığı rakamlara göre “Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılının kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 590 bin kişi artarak 3 milyon 715 bin kişi oldu.15-24 yaş grubundakilerin işsizlik artışı % 3.5 artarak % 22.6’ya yükseldi.” (Birgün, 25.02.2017, Gençlik Geleceksizlik Çıkamazında, Burcu Cansu) Görüldüğü üzere, şu an TÜİK’in rakamlarına göre her 5 gençten 1’i işsiz. Bu tablo bile yeteri kadar açık.

Ya da bugün başkanlık sistemini getirmeye çalışanların düzenlemesi olan 4+4+4 sisteminin marifetlerine bakalım. 4+4+4 düzenlenmesine geçilmeden önce MEB verilerine göre açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken 4+4+4 sonrasında hızlı bir artış yaşandı ve 2015-16 eğitim-öğretim yılında açık öğretim lisesinde öğrenci sayısı 1 milyon 536 bin 135’e çıktı… AKP hükümetinin TEOG sistemi ile istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin, bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmaları nedeni ile rakam kısa sürede yükseldi… Aynı şekilde 4+4+4 ile birlikte örgün eğitimdeki kız çocuklarının sayısında ciddi düşüş yaşandı. 2013-14 yılında %  96.61 olan kız çocuklarının okullaşma oranı, 2015’te % 96.57’ye, 2016’ da ise % 95.22’ye düştü…

2015’te Türkiye’de 18-24 yaş arası yaklaşık 3.2 milyon genç, ekonomik yetersizlikler yüzünden okulunu terk etmek zorunda kaldı. Türkiye’de 18-24 yaş arası 9 milyonluk genç nüfusun % 36.42’si liseye ulaşmadan eğitimini bırakmak zorunda kalıyor. Kız öğrencilerde % 37.6, erkek öğrencilerde % 35 olan eğitimi bırakma oranı ile Türkiye açık ara Avrupa birincisi oldu. (agy). Sırf bu rakamlara bakarak bile 4+4+4’ün eğitimdeki yıkımı nasıl büyüttüğünü görürüz.

Diğer yandan erken yaşta evlilik konusunda da TÜİK’in verileri çarpıcı bir tabloyu ortaya koyuyor. 2015’te toplam 602 bin 982 resmi evlilikten 31 bin 337’sinde 16-17 yaşındaki kız çocukları evlendirildi. Resmi evliliklerin % 5.2 olan bu rakamın gerçekte çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. (agy)

Gençliğe dönük saldırılara son dönemde üniversitelerdeki saldırıları da ekleyebiliriz. Onlarca muhalif akademisyen üniversitelerden ihraç edildi. Birçok devrimci-demokrat öğrenci ya okuldan atıldı ya da uzaklaştırma dahil disiplin cezası verildi. Diğer yandan KHK’larla üniversitelerde göstermelik de olsa yapılan rektörlük seçimleri kaldırıldı. Üniversitelerde devrimci-demokrat-yurtsever öğrencilerin yapmak istediği hemen hemen her siyasi etkinlik gerek polis –ÖGB gerekse de faşist güruhların saldırıları ile karşılaştı. Öte yandan öz yönetim direnişlerinde kahramanca direnen Kürt gençleri, faşist ordu-polis güçlerinin top tank atışlarıyla toplu katliamlarıyla, sokak infazları ile katledildi.

Suruç’ta, 10 Ekim’de Ankara’da onlarca devrimci-demokrat–yurtsever genç katledildi. Devrimci, demokrat ve yurtsever binlerce genç gözaltına alındı, yüzlercesi tutuklandı. Sosyal medya paylaşımlarından dahi birçok gence soruşturma açıldı, birçoğu tutuklandı.

Gençliğe dönük daha birçok saldırıyı sayabiliriz. Ancak bu saydıklarımız bile gençliğin nasıl bir geleceksizleştirme-örgütsüzleştirme saldırısı altında olduğunu göstermeye yetiyor. Ne bu sistem ne de AKP–Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi bu sorunları çözemez. Aksine başkanlık sistemi tüm bu saldırıların boyutunu büyütecektir. Yani her ne kadar bu değişikliği “18 yaş” düzenlemesi ile soslasalar da gençliğin yararına hiçbir şey getirmeyecektir. Tam tersi elinde az da olsa bulunan demokratik olanı, belli başlı bazı kazanımları tırpanlanacaktır.

Bizim Hayır’ımız OHAL’in kalıcılaştırılmasına, faşist terörün tırmandırılmasına Hayır’dır! Bizim Hayır’ımız gençliğin, faşizmin OHAL’ine de bu haline de karşı mücadeleyi güçlendirmek, halk gençliğinin tüm bu saldırı furyasına karşı, birleşik mücadelesini örmek içindir. Bugün referandum çalışması süreci bize tüm bu imkanları sağlıyor. Ancak bunun için Gezi gençliği gibi yaratıcı ve dinamik 6-8 Ekim Kobane Serhildanı gençliği gibi ortak, özyönetim direnişinde tüm imkansızlıklara rağmen kahramanca mücadele eden gençlik gibi cüretli, Aliboğazı şehitlerimiz gibi davaya bağlı ve fedakar olmamız gerekiyor. Tüm bunları yapabilirsek faşizme karşı mücadelemizi büyütürüz ve en sonunda da kazanan biz oluruz.

42670

Şengal'de Hamo Şerro'nun direniş ruhu yaşıyor, bir de Kürt sorunu hala Kaypakkaya geleneğinin kırmızı çizgisidir!

3 Ağustos 2014, Ezidi halkının tarihinde kara bir gün olarak anılıyor. Bugüne kadar 73 kez zalimlerin fermanı ile karşı karşıya kalan halk en son Şengal'de IŞİD çeteleri tarafından katliamlara maruz kaldı. Üstelik ''uygar'' dünyanın gözleri önünde, haberleşmenin, teknolojinin en yüksek aşamasında, engellenemeyen soykırım insanlığın yeni utanç sayfalarından biri olarak tarihe geçti.

Ayrılık Teorik Değil

Acemiler Abisi Acemiler.

Sendikalarda ....

Örgütleyenin proletarya köylü, örgütleneninde halk olmasını beklerken ...

Neye niyet neye kısmet.

Ayrılın şöyle bir bakalım, ayrılın.

Ayıp değil mi ? Neden bu şekilde davranıyorsunuz ? Yakıştıramadım sizlere.. Şöyle bir ayrılın bakayım. Sen şu taşı eline al bakayım. Sende şu değneği.  Ha ... şöyle. Şimdi başlayın.

Acemiler abisi acemiler.

Göreceksiniz abileri ayrılıkları konusunda ileride öyle teorik açıklamalarda bulunacaklarki hepimizin dudağı uçuklayacak.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı Ortadoğu halklarının Newroz’unu selamladı. Rojava Komutanlığı “İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç bizden büyük sorumluluklar beklemektedir. Bu anlamda Kawa’nın Ortadoğu’ya yaydığı özgürlük ateşini harlandırmak en temel görevimiz olmalıdır” dedi.

“Kawa’nın tutuşturduğu özgürlük ateşini direnişle harlayalım!”

Hizip safsatası ile üzeri örtülen gerçekler

Kolektifimizin uzun bir süredir gündeminde olan bir dizi tartışma kamuoyuna yansımıştır. Bu tartışmaların taraftar ve kamuoyuna sızdırılmasına başından beri karşı çıktık. Tartışmaların zamanında ve yerinde yürütülmesini esas aldık. Elbette burada temel kaygımız kolektifimiz içinde ortaya çıkan ideolojik-politik-örgütsel tartışmaların bizi güçlendirecek bir içerik ve misyonla ele alınmasıdır. Kolektifimiz içinde ideolojik mücadelenin sağlıklı bir biçimde yürütülmesinin koşullarını yaratmaya çalıştık.

Hollanda ve Türkiye arasında yaşanan “krizi” nasıl okumalıyız?! H.Gürer

AKP’nin siyaset yapma Algoritması!

TKP/ML-GYDK;NEWROZ ATEŞİNİ SANDIKLARA TAŞIYARAK AKP'Yİ HAYIR OYLARIMIZLA YAKALIM!

NEWROZ PİROZ BE

Newroz başkaldırı ve özgürlük bayramıdır. Demirci Kawa'nın Asur Hükümdarı zalim Dehag'a karşı başlattığı isyan 2600 yıldır ezilen mazlum halklara yol göstermeye devam ediyor. Bir Kürt olan Demirci Kawa'nın 21 Mart günü tüm insanlığa armağan ettiği bu direniş geleneği, tarihin serüveni içinde sadece Kürtlerin sahiplendiği bir direniş olmaktan çıkarak, tüm Ortadoğu halklarının sahiplendiği bir güne dönüşmüştür.

“Kaypakkaya’yı pratiğiyle çizilmiş yolu izleyerek sarsılmaz bir kararlılıkla anıyoruz”

Katledilişinin 44. yıldönümünde, önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’yı onun teorisinin bakış açısında durarak ve pratiğiyle çizilmiş yolu izleyerek sarsılmaz bir kararlılıkla anıyoruz!

18 Mayıs 1973!

BOYKOT tavrı üzerine: Taktik hata, stratejik körlük!

15 yıllık iktidarı ile ülkemizdeki faşizmin özgün bir vearsiyonunun temsiliyetine erişen AKP tarihinin en kaotik seçimlerinden birisine hazırlanıyor. Yaklaşan referandum, AKP’nin son yıllarda aldığı darbeler ile açığa çıkan krizinin giderilmesi ya da kalıcılaşması açısından ciddi bir dönemeç anlamına gelmektedir.

Demirdağ’dan öğrenelim: Savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir!

Hem ülkemiz devrimci hareketinin tarihi hem de uluslararası deneyimler halk gençliğinin devrimin motor gücü olduğu gerçeğini birçok kez göstermiştir. Ülkemizde de sınıf mücadelesinin tarihi dönemeçlerine kısa bir bakış, gençliğin üstlendiği rolün tayin edici olduğunun görülmesine yetecektir. Öyle sanıyoruz ki, 68 gençlik hareketinin çıkışına kadar gitmeye gerek yok bu gerçeği görmek için. Kobanê’yi zafere taşıyan direnişin öncülerine bakmak yeterli olacaktır. Coğrafyamızda halk gençliği, Kobanê’den yükselen isyan çığlığına akın akın sınırları aşarak yanıt olmuştur.

Ötekileştirilenlerin Rojavaya Gidenlerle Dedikodusu

"Bu demektir ki, köylünün ...... yok olmadığı ...... yerini tarım gündelikçilerine bırakmadığı yerlerde, şunlar olabilir: ...... Fransa'da olduğu gibi her işçi  /köylü/  devrimini engeller ve yıkar  ......  /proletarya/ onun  /köylünün/ durumunu doğrudan iyileştirecek ve bunun sonucunda, onu devrim saflarına kazanacak önlemler almalıdır."  Marks

De ... babo ... türkiye devrimci hareketi hiç bu kadar birbirine benzeşmemişti.

TKP/ML Kadın Komitesi

 

Kadın Komitesi: “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!” dedi.

Sayfalar