Cumartesi Nisan 20, 2024

Sürüngen gökte kartal olmaz! (2)

30 yıllık Ermeni mücadele tarihinde Kafkaslar'da, Batı-Doğu Ermenistan'da ve Ortadoğu'da Ermeni toplumu içerisinde en güçlü, çoğunluğu elinde bulunduran, temsil eden EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu) Taşnak Partisi, aynı zamanda kendi içerisinde siyasal çatışmaların yaşandığı uzun bir dönemeçtir. Bu dönemecin önemli figürlerinden birir olan Antranik Paşa yeni bir yüzyılın başında Osmanlı'ya karşı mücadele içerisinde bir HINÇAK Parti taraftarlığından, Taşnak Partisi'nin bir savaşçısı, aynı zamanda Halkın Fedaisi konumuna getiren onun partiler üstü konumu olmuştur. “Benim partim Ermeni halkıdır” diyerek kendi duruşunu belirlemiştir. Onu efsane durumuna getiren, kendini halkı ve mücadelesi için feda etmiş olmasıdır.

1917 Ekim Devrimi'nin erken gelmesi, Ermenilerin bundan sonraki politikalarının belirlenmesi için Batı Ermenileri Konseyi inşa edildi. Antranik Paşa, Bulgaristan ulusal kurtuluş mücadelesine destek olduktan sonra Varna üstünden Kafkasya'ya geldi. Halk, Antranik Paşa'nın gelişini coşkuyla karşıladı. Ermeniler Antranik Paşa'nın grubunda savaşmak için isimlerini yazdırmaya başladılar. Halk artık umudunu Antranik'e bağlamıştı. Tiflis'te halk Osmanlı soykırımından kurtarılması için Antranik'in oluşturduğu Gönüllüler Birlikleri'nde savaşmak için toparlandılar.

Rus ordusunun geri çekilmesi ve dağılması ile oluşan kaosta Kerenski Hükümeti, Rus ordusunun Kafkasya'dan çekilmesi halinde Osmanlı'nın Kafkaslar’a saldıracağını biliyordu. Kafkas halklarına bu durumda savaşmaları için yetki verildi. Ermeni halkının Gönüllüler Birliğini yöneten Ulusal Büro, Ermeni Ulusal Konseyi'ne dönüştü. Liderliğine ise Boğos Nubar Paşa getirildi. Yerevan'da Batı Ermenilerinin gerçekleştirdiği ilk toplantıda Doğu ile Batı Ermenilerinin arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. Hemen hemen her konuda EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu), Taşnaklar ile Antranik Paşa arasında yaşanan tartışmalarda Taşnak delegelerin bir kısmını oluşturan Muşlular, Anranik'ten yana tavır aldılar. Bu Doğu Ermenilerinin, Batı Ermenilerini ''Göçmen'' olarak görmelerinden ile gelmektedir. Göçmen, Batı Ermenilerini kendi kardeşleri olarak görmeme anlamına geliyordu. Bu duruma çok sinirlenen Antranik toplantıyı terk etmiştir.

Olay bununla kalmamış Ermeni eyaletlerinin korunması için Antranik Paşa tarafından 30 bin kişilik Batı Ermenilerinden bir ordunun oluşturulması fikrini Ruslar ve müttefik kuvvetler tarafından doğru bulunmuş Antranik Paşa'nın sunduğu plan kabul görmüş, desteklenmiştir. Fakat Taşnak yöneticiler bu plana karşı çıkmış, kendilerine sunulmadığı için desteklememişlerdir. Antranik ile görüş ayrılığına düşmüş, araları açılmıştır. Savaş koşullarında Taşnakların ellerine geçen böyle tarihi fırsatlar iç çekişmelere kurban gitmiş oldu. Batı Ermenileri Ulusal Delege Başkanı olan Boğos Nubar Paşa ''Eğer Batı Ermenileri kendi güçleriyle, Batı Ermenistanı sınırlarını koruyabilirse, müttefikler de onun bağımsızlığını resmen tanıyacaklar...'' demiştir anılarını kaleme alırken. Ermeni Ulusal Konseyi bu gelişmelerden sonra acilen önüne, hükümetin oluşturulması, Antranik Paşa komutasında bir ordu oluşturmak için Batı Ermenileri arasında asker toplanması, askerlerin eğitilmesi için askeri okulun açılması kararı alındı. Hemen uygulamaya geçilince Ruslar ile müttefikler tarafından tanındı.

1917 Ekim Devrimi ile iktidarı ele geçiren Bolşevikler, devrimden önce Kerenski hükümeti döneminde planlanan 30 bin kişiden oluşturulması planlanan Ermeni Ordusu bu kaos ve karışıklık ortamında hayat bulamadı. Ekim Devrimi ile Rus ordusu dağıldı. Hükümetin yoksul köylülere toprak dağıttığını duyan askerler bir an önce köylerine dönmek için ordudan ayrıldılar. Rusların geri çekilmesiyle oluşan boşluğun doldurulması Ermeni Ulusal Konseyi yöneticileri arasında tartışılmaya yol açtı. Bu boşluk nasıl ve kim tarafından doldurulacaktı? Batı Ermenileri yöneticilerinin düşüncesine göre Batı ile Doğu Ermenileri el ele verip Batı Ermenistanı birlikte savunmaya arzuluyorlardı. Oluşturulacak Ermeni Ordusu'nun başına Antranik Paşa'nın getirilmesi düşünüldü.

Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir zamanda Tiflis'te, Ermeniler arasında Doğu ile Batı Ermenileri sorunu doğdu. Doğu Ermenileri, Batı Ermenistan'a ve kardeşlerine özel ilgi göstermediler. Batı Ermenistan'ın savunmasını kendi sorunları olarak görmediler. ''Biz Doğu Ermenileri, Doğu Ermenistan'ın sınırlarını koruyalım, Batı Ermenileri de Batı Ermenistan'ın sınırlarını korusun'' dediler. Antranik Paşa'nın ise ''Batı Ermenistan'ın sınırlarını birlikte koruyalım, bununla birlikte Doğu Ermenistan'ı da korumuş oluruz. Batı Ermenistan güvencede olursa Doğu Ermenistan da güvencede olur... Doğu Batı Ermenistan anlayışları sona ermeli, siperleri birlikte korumalı ve düşmana birlikte konulmalıdır'' dedi. Daha da ileri gidilerek “zayıflıklar, yetersizlikler, askerlerin bozuk psikolojisi'' denilerek, Batı Ermenistan'dan vazgeçilme fikirleri bile tartışma konusu oldu. Kısacası Anavatan'ın terk edilmesi önerilmiştir. Oysa cephelerde Fedailer acil olarak yardım bekliyordu. Erzincan'da Sivaslı Murad, Bayburt'ta, Erzurum’da Fedailerin durumu ağır, cepheden gelecek yardıma ihtiyaç vardı. Antranik Paşa elini kolunu bağlayan siyasi erkana lanet yağdırıyordu.

Ekim Devrimi ve tarihi fırsatlar

Batı Ermenilerinin acil sorunu ülkede bulunan ve sayıları 160 bini bulan Ermenilerin Osmanlı barbarlarına terk edilmemesiydi. Ekim Devrimi ile dünya gündemine gelen Bolşevikler ile Osmanlılar arasında imzalanan Brest-Litovsk antlaşması, Batı Ermenistan'ın terk edilmesini öngörüyordu. Ruslar geri çekilirken çok büyük çapta askeri mühimmat ile yiyecek bırakmışlardı. Osmanlı generali Vehip Paşa'nın 20 bin kişilik ordusuna karşılık Ermenilerin Rus Ordusu içerisinde asker sayısı 200 bindi. Ayrıca Osmanlı ordusu tarihi boyunca hiç bu kadar ekonomik ve askeri olarak zor duruma düşmemiş, Ermenilerin de eline bu kadar çok askeri mühimmat tarihin hiçbir döneminde geçmemişti. Koşulların cephane, erzak, insan gücünün her zamankinden iyi olduğu bir dönemde, en az 6 ay, en çok idareli kullanılırsa 1 yıl yeterli olacağını belirten Antranik “Eğer, Rus devrimi 1 yıl gecikseydi, Batı Ermenistan kurtulmuştu…'' demiştir.

Tüm savaş koşulları Ermenilerin lehine olmasına rağmen, siyasi hedeflerin belirlenmesinde yetersiz kalan Taşnaklar, 1918 yılında Ruslarla Osmanlı arasında imzalanan antlaşmaya umutlarını bağlamışlardı. 1877-78 yıllarında Osmanlı-Rus savaşında Ruslara kalan Kars, Ardahan ve Batum'un Brest-Litovsk antlaşmasıyla devrimi her ne pahasına olursa olsun kurtarmak için Bolşevikler, Türklere tavizlerde bulunmak zorunda kaldılar.

Döneme uygun kendi politikalarını belirlemeyen, Osmanlı'ya karşı Anavatan'ın savunulması mücadelesini örgütlemeyen Taşnakları, Kafkaslar Sovyet Komiseri Başkanı Stepan Şahumyan eleştirirken şöyle demiştir. ''Kendi ülkesini korumaya hazır Ermeni birlikleri tasfiye ettiniz. Siz bu kuvvetleri dağıttınız. İşte sizin suçunuz budur'' diyerek kısa ve öz olarak belirtmiştir. Şahumyan'ın eleştirisinin ne kadar doğru ve haklı olduğu Sardarabat Anavatan savunmasında ortaya çıkmıştır. Rus Ordusunun geri çekilmesiyle yalnız kalan Ermeniler kendi güçleri ile varlık ve yokluk arasında Osmanlı ordularını yenmişlerdir.

Ekim Devriminden önce Ermeniler içerisinde tartışılan konuların başında, Rusya'dan ayrılıp ayrılmama gündemi geliyordu. Büyük çoğunluğu kalmaktan yana görüş bildirirken, Rusya gibi büyük garantör devletten ayrı kalmak istenmemektedir. Azınlık da olsa bazı anlayış sahipleri, Ankara hükümetinin gölgesi altına girerek, Ermenistan'ı kaybetme pahasına Rusya'nın güvenliği altına girmeyi reddediyordu. Rusya'nın garantörlüğü altında kendilerini güvencede hisseden Doğu Ermeni halkının rüyası İran'dan 1828 yılında kurtularak, Rusların hakimiyeti altına girmesiyle Ermenilerin asırlık rüyası gerçekleşmiş oldu. Ermeni tarihçiler, aydınlar Rusları kutsayan yazılarında “Rus kılıcına dağlar bile dayanmaz” diyerek destek olmuşlardır.

(Devam Edecek) 

41946

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

Sayfalar