Cuma Nisan 19, 2024

Tam sınıf bilinci

Proletaryanın devrim biliminde dikkatli bir okuma yapıldığında “Tam anlama-tam kopuş-tam çözüm-tam sınıf bilinci-tam demokrasi-tam özgürlük-tam hak eşitliği“ vb. kavramlara rastlanır. MLM, ekonomi-felsefe-bilimsel sosyalizm konularında kendi içinde bütünlüklü ve birbiriyle uyumlu olan dünya görüşüdür. Özgürlüğe kurtuluşa geleceğe ait tüm sorunlarda ve konularda kırıntı halinde parçalı, sınırlı hiçbir şeyi talep etmez, mücadele hedefine bunları koymaz. Sömürü ve zulümden “tam kurtuluş”, işçilere-köylülere-emekçilere “tam özgürlük”, ulusların-dillerin-inanç ve cinslerin “tam hak eşitliği” savunulur. Hiçbir teori, hiçbir ideoloji hiçbir öğreti, savunu ve iddiasında gerçekleşen pratiğinde toplumların-ülkelerin geleceğine ilişkin “anlama-çözme-bilinç-özgürlük-demokrasi-eşitliğe” dair konularda bu kadar ileri ve gelişkin düşünceler savunmaz. Proletaryanın devrim biliminin dışında hiçbir bilim ülkeleri-toplumları emperyalizme bağımlılık zincirinden sömürü ve zulme dayalı sistemden tam kurtuluşa tam özgürlüğe kavuşturamamıştır. Kavuşturamaz.

TAM KOPUŞ

“Tam özgürlük-tam demokrasi-tam hak eşitliğine” tam çözüme ulaşmak, varmak için gereken ilk eşik ilk adım “Tam kopuş ve Tam sınıf bilincidir.” Tam kopuşla tam sınıf bilinci arasında kopmaz diyalektik bağ ve güçlü ilişkiler vardır. Burjuva-feodal sistemden felsefi idealizmden, metafizik dünya görüşünden eski toplumun yaşam ve alışkanlıklarından tam kopuş sağlayamayan tam sınıf bilincine sahip olamaz. Eski toplumun yaşam ve alışkanlıklarına duyulan özlemin eskiye olan bağlılıkların kolay terk edilemeyeceği yalpalama ve sarsıntıların, kırılma ve gerilemelerin devam etme olasılıkların fazlaca olduğunu tam kopuşun kolay gerçekleşmediğini zorluklarla dolu mücadele gerektirdiğini yıllar önce gerek Lenin yoldaş gerekse başkan Mao vurgulamıştır. “İnsanların kafaları koşullar ve alışkanlıklarla sınırlanmaya yatkındır. Devrimciler bile her zaman kendilerini bundan kurtaramazlar.” (Mao, cilt 3)

“Küçük-burjuvazinin, eskiye, alışılmışa ve değişmeyene duyduğu büyük bağlılık karşısında, çok doğaldır ki, onların bir taraftan öbürüne kayışlarını kaçınılmaz olarak göreceğiz, yalpaladıklarını, değiştiklerini, kararsız olduklarını vb. göreceğiz.” (Lenin)

Gerilla savaşını sağlamlaştırıp geliştirme yaygınlaştırıp yükseltme mücadelesinde kafayı en çok yoran “kadro ve önderlik” meselesi olmuştur. Gerilla savaşı, kadro ve savaşçılardan yüksek taleplerde bulunur “amaca yüksek düzeyde bağlılık” , “adanmış devrimcilik” talep eder.  Eski toplumdan kopmak, devrime tam ve eksiksiz katılmak, adanmışlık ve canını severek vermek gibi ileri taleplerde bulunur. Bu niteliklere sahip olunmadan büyük fedakârlıklar yapılamaz. Sahip olunan can devrime sunulamaz.

“Tam kopuş” yıllara varan sürüp devam eden sınıf savaşımının ateşi içinde örsle çekiç arasında biçimlenerek elde edilir. Toplumu ve bireyi, kadro ve militanı kuşatan sarmalayan eski düşüncelerden ve geleneksel-yönetsel ve yaşamasal alışkanlıklardan kurtulma mücadelesinde en büyük savaşım militanın kendi içinde burjuvaziye karşı yürüttüğü savaşımdır. “Tam kopuş“ çok zaman militanın tek başına mücadelesiyle sağlanamaz. Militan örgütüyle, kitlelerin ve yoldaşların eleştirel gücüyle gerilla savaşının eğitsel çabasıyla burjuvaziyi alt etmeye çalışır ve tam kopuşu sağlar. Tam kopuş “örgüt-yoldaş-kitleler-gerilla savaşıyla” sağlanır. Örgütün ve yoldaşların çabası ve yardımı olmadan hiçbir şey bütünlüklü ve köklü başarılamaz.

Tam kopuş tam sınıf bilincinin ön kapısıdır. Bu ön kapı ne denli açık ve berrak olursa tam sınıf bilinci elde etmenin zemini güçlenir. Burjuva-feodal sistemden eski toplumdan her uzaklaşma proletaryanın devrim bilimine, sınıfsız toplum ideallerine, kitlelerin özgürlük ve kurtuluş amacına yakınlaşmayı getirir. Sınıf savaşımın gelişim yasaları göstermiş ve öğretmiştir ki parti temsilcileri yöneticileri ne kadar iyi olursa “bölüğün (örgütün) o kadar sağlam olduğunu ve önemli politik rol oynadığını göstermiştir.”

Kadro ve militanların yetiştirilip hazırlanmasında başlangıç nokta olarak “ideolojik ve siyasi eğitim”gelir. Ancak kadroları sağlamlaştıran, savaşın kendisidir. Savaşın kızgın ocağı ve örsünde halk savaşı stratejisine uygun olarak şekillenme esastır. Tüm kadrolar olmak üzere bütün militanların, komutan ve savaşçıların savaşa göre şekillenmesinde “tam kopuş-tam sınıf bilinci” önemli bir yerde durmaktadır.

Bununla birlikte yine unutmamak gerekir ki düşüncede esas olan devrimci çizgi ile bunun karşıtı olan burjuva çizgi arasında sürekli çelişki-çatışma ve karşı karşıya gelme durumu mevcuttur. Kadro ve militanların düşüncesinde her ikisi de vardır. Çünkü hiç kimse yüzde yüz devrimci-komünist değildir. Düşüncede iki çizgi (proletarya-burjuvazi) arasındaki mücadele sürekli olarak yürümektedir ve devrimci çizginin her zaman üstün, esas yön hale gelmesinin hedeflendiği bu mücadele içinde kadroların eğitilmesi kilit rol oynar. Amaçlanan budur. Ancak süreç her zaman böyle akıp ilerlemez.

Emperyalizmin, Türk hâkim sınıflarının ideolojik-politik-askeri saldırı ve baskıları karşısında burjuva-feodal sistemden, eski toplumdan kopamayan kararsız düşen, yalpalayan unsurlar parti içinde burjuvazinin temsilciliğini savunuculuğunu tasfiyecilik çizgisinde yapar. Örgüt içinde yalpalayan küçük burjuvalar, tasfiyeciliğin örgüt içindeki yıkıcı-bölücü temsilcisi olur.  Bugün proletarya partisi içinde bölücü-yıkıcı rolü oynayan darbeciler burjuva feodal sistemden, eski toplumdan tam kopuş sağlayamayan yalpalayan kararsız düşen küçük burjuva unsurlardır.

(Bir Partizan) 

42007

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Sayfalar