Cuma Mart 29, 2024

TKP/ML- GYDK

24 Aralık 1978 Maraş katliamını,19 Aralık 2000 Hapishaneler katliamını ve 28 Aralık 2011 Robiski katliamını Unutmadık/Unutturmayacağız!

Türk devletinin en temel özelliği katliamcı olmasıdır. Bu ona Osmanlı'dan kalan bir mirastır. Türk devleti, Kemalizmin ideolojik rehberliğinde 1923'de kuruluşunu ilan ettiği günden itibaren, yeni oluşturulan Türk devletinin varlığını ancak diğer ulusları ve azınlıkları katlederek, yok sayarak koruyabileceğini benimsediği için çok geçmeden katliamlara başlamıştır. Kürtlerin ''kurtuluş savaşı'' sonrası haklarının tanınacağına ilişkin Lozan'da verilen sözlerin bir anda unutulmasıyla başlayan isyanlara ilk eklenen Şeh-Sait isyanının bastırılması olmuştur. Bunu, 1915 soykırımından geri kalan Ermeniler ve yine ülkede azınlık konumunda olan Rumlar ve Yahudilerin katliamları ve sürgünleri izlemiş, buna yenileri eklenerek günümüze kadar gelmiştir.

Türk devletinin tarihi elbette sadece bu katliamlarla sınırlı değildir. Sınıfsal ve ulusal mücadele yükseldikçe faşizm de katliamlarını o boyutta devam ettirmiştir. Kemalist faşist devlet kendi düzenini korumak için uyguladığı sürekli faşizmle, demokrasinin bazı kırıntılarına dönem dönem göz yumduysa da, ülke sürekli olarak askeri faşist darbelerle, parlamenter maskeli faşist düzenle korunmaya ve sürdürülmeye çalışılmıştır.

Maraş katliamı tesadüfü müydü?

1978 Maraş katliamı Türk devletinin yükselen devrimci hareketin iktidarı sarsan gücünü baskıyla yok etmek, açık faşist bir yönetime geçmek için MHP'li faşistler eliyle gerçekleştirdiği katliamlardan biridir. Alevilerin hedef seçilmesi tesadüfü değildir. Bilinçli ve planlı bir şekilde devlet MHP eliyle bu katliamı gerçekleştirmiş ve ardından sıkıyönetime geçerek, bir yıl sonrada 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi yapılmıştır.

Maraş katliamı bu yönüyle üzerinden kalay kolay atlanacak bir katliam değildir.

Katliama giden yolun ilk fitili 19 Aralık günü gecesi saat 21.30 sıralarında Çiçek sinemasına konan bir bombanın patlatılmasıyla başlatılmıştır. Faşistlerin ''Komünistler camileri bombalıyor'' propagandası gerici kitlenin sokağa dökmesiyle devam etmiştir. Ertesi gün 20 Aralık'ta Alevilerin yoğun olarak gittiği bir kıraathane bombalanmış, aynı gün Töb-Der üyesi iki öğretmenin öldürülmesiyle olaylar iyice alevlenmiştir. MHP'li faşistlerin tezgahladığı, ''Alevilerin ve Komünistlerin cenaze namazları kılınmaz'' tahrikleriyle kalabalık bir kitle cenazelere saldırmıştır. 22 Aralık günü MHP'li faşistler, ''Alevilerin ve Komünistlerin Sünni mahallerine saldıracakları'' provaksiyonunu örgütlediler. Tüm bunlar MHP'li faşistlerin devletin kolluk güçlerini de yanına alarak Alevilere dönük katliam adım adım örülmüş ve 23 Aralık günü kentteki tüm polis gücü geri çekilerek, MHP'li faşistler çevre il ve köylerden getirdikleri silahlı güçlerle katliamı gerçekleştirdiler. İktidarda ki CHP, katliamın ardından 13 ilde sıkıyönetim ilan ederek MHP'nin istediği gerçekleşmiş oldu.

Maraş katliamının gerçek katillerini devlet hiçbir zaman deşifre etmemiştir. Yargılanan bazı MHP'li katillere ise göstermelik cezalar verilerek dava kapatılmıştır.

Alevilere yönelik yeni oyunlar ve olası katliamlar bugün AKP eliyle devam ettirilmektedir. AKP, tam bir Alevi düşmanıdır. Sünni İslam geleneğiyle hareket eden AKP'nin 14 yıllık iktidarı boyunca Alevilere karşı gösterdiği düşmanlık, artık gizlenemez bir şekilde başka araçlarla sürdürülüyor. Cemevlerini türlü gerekçelerle Alevilerin ibadet yeri görmeyen, cami imamlarının maaşları, camilerin su ve elektrik paralarının devletçe karşılandığı, buna karşın Alevilere karşı düşmanca politikalarını sürdüren AKP'nin IŞİD eliyle Alevilere karşı katliamlar planladığı defalarca kamuoyuna yansıdı.

Hapishaneler herzaman devletin hedeflerinden biri oldu!

Faşist diktatörlük sınıf mücadelesinin bir mücadele alanı olan hapishanelerde sayısız katliamlar yapmıştır.

Türkiye'de hapishaneler katliamının en acımasızı ve kanlısı 19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleşen katliamdır. Türkiye hapishanelerinde bulunan devrimci tutsaklar ''F-Tipi'' olarak hayata geçirilmek istenen izolasyon uygulamasına karşı 20 Ekim 2000 tarihinde başlattıkları ölüm orucu ve süresiz açlık grevinin başarıya ulaşmaması için faşist diktatörlük, 19 Aralık 2000 tarihinde aynı anda 20 hapishaneye birden saldırarak 28 devrimciyi katlederken, yüzlercesini de yaralandı. 10 bin askerin yer aldığı bu operasyonda, iş-makinaları, ağır silahlar ve zehirli gazların kullanıldığı operasyona verilen ''Hayata Dönüş'' adı, hapishaneler katliamı olarak tarihe geçmiş bulunuyor.

16 yıl önce 19 Aralık hapishaneler katliamında yitirdiğimiz Ahmet İbili, Ali Ateş, Ali İhsan Özkan, Alp Ata Akçagöz, Aşur Korkmaz, Berrin Bıçkılar, Cengiz Çalıkoparan, Ercan Polat, Fahri Sarı, Fırat Tavuk, Fidan Kalşen, Gülser Tuzcu, İlker Babacan, İrfan Ortakçı, Murat Ördekçi, Mustafa Özdemir, Mustafa Yılmaz, Nilüfer Alcan, Özlem Ercan, Seyhan Doğan, Sultan Sarı, Şefinur Tezgel, Ünsal Gedik, Yasemin Cancı, Yazgülü Güder, Halil Önder, Hasan Güngörmez ve Rıza Poyraz'ı bir kez daha saygıyla anıyoruz. Faşist diktatörlük bu saldırıyla gerçekleştirdiği katliamla direnişi bitireceğini ve devrimcileri teslim alacağını sanmıştır. Ancak yanılmıştır. Devrimci tutsaklar onlarca kayıp vermesine karşın teslim alınamamışlardır. Direniş, katliam sorası da aylarca sürmüş, dışarıda sürdürülen destek eylemlerinde 100 yakın eylemci sürdürdüğü ölüm orucu eyleminde ve devletin direniş evlerine yaptığı saldırlarda hayatını kaybetmiştir. 19 Aralık hapishaneler katliamının katillerini devlet aklayarak bu katliamın dosyasını kapattığını sansa da yanılmaktadır. Bu katliam unutulmayacaktır. Hesabı er ya da geç sorulacaktır.

Hapishaneler şimdilerde tam bir işkence merkezi gibi çalışmaktadır. Kapasitesini aşan ve en az 5 bin kişinin fazladan kaldığı mevcut hapishanelerde, hak ihlalleri, keyfi cezalar, sürgünler devam etmektedir. 500 devrimci tutuklunun hasta olduğu, bunların önemli bir bölümünün ölüm sınırında bulunmasına rağmen bırakılmaması, faşist diktatörlüğün yeni katliam planının bir parçasıdır.

Kanlı bir saldırı Roboski

Türk devleti kurulduğundan günümüze Kürt ulusuna karşı düşmanca bir politikayla hareket etmektedir. Kürtlerin her hak istemi katliamla bastırılmıştır. 1925'ten şimdilere taşınan Kürt ulusal direnişi ve baş kaldırıların da yüz binlerce Kürt köylüsü, emekçisi katledilmiştir. PKK'nın 1984 yılında başlattığı silahlı direniş ve baş kaldırda 50 bin Kürt köylüsü, emekçisi ve aydın katledilirken, 5 milyon Kürt köylüsü yerlerinden edilerek göç ettirilmiştir.

Kürt köylüsüne karşı en acımasız katliamlarından biri de 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski Köyünde sınır ticareti yapan 36 Kürt köylüsünün F-16 savaş uçaklarının yaptığı bombalama sonucu hayatını kaybetmeleri olmuştur. Faşist diktatörlüğün işlediği bu insanlık suçunu sürekli birbirinin üzerine attığı bu katliamın yeni sorumluları olarak bulunan Gülencilerle, devlet işlediği bu suçtan kurtulmanın yolunu bulmaya çalışsa da, AKP işlediği bu suçun hesabını vermekten kurtulamaz.

Kürtlere karşı devletin gerçekleştirdiği yeni operasyonların AKP eliyle sürdürülmesi dozajını artıran bir düzeyde devam ediyor. Daha yakın bir dönemde Suruç, Lice ve daha birçok ilçede gösterilen direnişler karşısında, acımasız bir şekilde, bodrum katlarında topluca katledilen yüzlerce insanın kanı daha kurumamışken, beşer onar katledilen Kürt gerillalarının parçalanan bedenleri faşizmi korkutmaya devam ediyor.

HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve Belediye Başkanlarının tutuklanması, Belediyelere kayyum atanarak Belediyelere el konmasıyla direnişi bitirmeyi hedefleyen Türk devletinin bunu başarmasının mümkün olmadığı, tarihsel direniş tecrübeleriyle sabitken, bu son saldırılarında Türk devletinin başarılı olması hevesi kursağında kalacaktır.

13 Aralık 2006

TKP/ML GYDK 

47236

Berlin’e Savaşı Öldürmek İçin Gitmek

„Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın;Bizler, kadınlar olmasaydık,1945’inİlkbaharı da olmazdıYaşanmazdı”(Nonna Aleksandrovna)[1]

Berlin’e Savaşı Öldürmek,Sur’a Kürt katliamını Durdurmak İçin Gitmek...

 II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın en vahşi günleriydi. Bütün emperyalistlerin dört gözle, Sovyetlerin Nazilerin eline düşmesini beklediği anlardı. Ama, Nazilerin hesaplayamadığı bir şey vardı. Sovyet kadınları...

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Koçgiri'nin Onurlu Direnişi‏

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /

Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir.

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Türk Sermaye Devletinin Demokratik Kürt Ulusal Direnişine Çarpan Emperyal Hayalleri

Türkiye Emperyalist mi?

3-      Türk sermaye devleti, özellikle son on yıldır yeni arayışlar peşindedir. Daha önce de yeni nüfuz alanları elde etme çabaları olsada, son on yıllık süreçte bu çaba, milli gelirdeki yükselişle koşut gitmektedir.

4-      Kapitalizmin karakteristik özelliği, büyümek ve bunun içinde yeni pazar alanları, yeni nüfuz (egemenlik) alanları elde etmektir. Bu, savaş ve işgalle olduğu gibi, sermaye ihracıyla da olmaktadır. 

Drudiler ve annelerimizin başörtüleri

Bugün Diyarbakır'a gidiyorum, sonra da Şırnak ve ilçelerine gideceğim. Yüksekova'daki göç haberleri doğruysa gidip orayı da görmek istiyorum. Katılmak isteyen olursa Diyarbakır'da buluşup ortak bir program yapabiliriz. 

 İçimde soğuk bir ürpertiyle gidiyorum, çünkü Devlet ve PKK arasındaki savaş bugün daha kaç can alacak, yarın kaç ocak sönecek, bilmiyorum!

Sizin Olsun Perinçekçi Maoizminiz

Kovulmak .

Kaç kişiye aynı şeyi yaptınız .

Kartalyalıların yaşamamı istediği utancı yaşamayacam .

Kaçınılmazsa tanını çıkaracaksın .

Her onurlu insan gibi .

- De...  diyemeyecekseniz.

Beybiyi kötü eden nedenler .

Pratiğimiz teorimiz .

-E... inandığımız kadardır .

Maktul mini etkiliydi ve tek başına dışarı  çıkmıştı .

Herkesin bir partili olduğu memlekette .

Hiç kimsede Geziden tutun Cerattepe kadar hiç bir yerde tuttuğu  partinin flamasıyla sokağa çıkmazken .

Kışın Masalın Atına Biner Giderdik-Fadıl Öztürk

Dünyanın her yıl, üç ay sınavına girdiği, zamanın bir zalim halidir, kış. Taş uyur, gül susar, ağaç damarlarındaki suyla idare etmek için, fazlalıklarından arınmak için döker yaprağını. Toprak elini ayağını çeker hayattan. Saysan sayılacak gündür, üç ay. Sövsen sesin dolanıp seni bulacak kadar mesafededir. Saat saat geçer, gün gün, ay ay geçer, ama canlıların hayatına atılmış pusu gibidir, kış. Yoksulların bir türlü kaçamadığı, kapılarını örtseler bile, bacalarından giren ve onların iliklerine işleyen soğuktur kış. En çok onlar çekerler güneşli günlerin hasretini.

Sayfalar