Perşembe Nisan 18, 2024

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Kadın kimliğinin bin yılların egemenliğine dayanan ataerkil toplumsal yapıdan kaynaklı tarihsel sorunları vardır. Bu sorunlar sınıf egemenliğine dayanan tüm toplumsal sistemlerin buna yeni halkalar eklemesi, kendi gerici sınıf egemenliğine dayanan ihtiyaçların karşılanmasına paralel birikerek büyümesini getirmiştir. Kadınlar, sömürücü egemen sınıfların erkek egemen zihniyeti altında çığ gibi büyüyen cinsiyet baskısına acımasızca maruz kalmıştır. Erkek egemen anlayış baskı, sömürüye dayalı toplumsal sistemin sürdürülmesinde “yaratıcı” yöntemlerle kendini her defasında yeniden üretmeyi başarabilmiştir. Bu sistemlerin yönetme anlayışının temellerinden, her hücresine ve inşa edilen sürecin bütün ruhunda vardır.

Ezilen cinsiyet sorunu toplumsal devrimin bilinci ve ruhu olmak zorundadır. Kadın sorununun tarihsel karakteri aynı zamanda kadın mücadelesinin ve direncinin de tarihsel karakteridir. Nasıl ataerkillik her gerici egemen toplumsal sistem tarafından bir sopa ve baskı aygıtı olduysa bu durum karşıtı olan direnci ve mücadeleyi de beraberinde getirmiştir.

Kapitalizm çağında toplumsal yaşama daha fazla katılan kadınların sınıfsal mücadeleye tutuşması ezilen cins olan kadının birikmiş sorunlarını hem daha fazla görünür kılmış hem de örgütlü bir mücadelenin konusu haline getirmiştir. Bu görünürlük süreç içinde ezilen cinsiyet temelinde mücadeleci güçlerin paydaşlığını da ortaya çıkarmıştır. Farklı sınıflardan kadınların ortak paydada buluşmasını, ortak mücadele ve hak talebi ekseninde hareket etmesi olanağını da beraberinde getirmiştir. Bu çıkar birliği kuşkusuz ataerkil anlayışa karşı bir ittifak niteliğine sahiptir. Ataerkil anlayışın nerde ve hangi biçimde, hangi üretim ilişkilerinde ve hangi sınıfta açığa çıktığına bakmaksızın bir toplumsal mücadele konusu olacaktır. Bu mücadelenin özü tarihseldir, haksızlık tarihseldir ve hiç kuşkusuz bu ortadan kalkana kadar, bunun tüm kırıntıları temizlenene kadar da bu mücadele sürecektir.

Emperyalizm çağında ezilenlerin sorunu olan, sınıfsal temele dayanan kadın mücadelesi hiç kuşkusuz proleter devrimlerin müttefikidir. Demokratik halk devrimi ya da sosyalist devrim programlarının parçasıdır.

Kadın sorunu proleter devrimcilerin hem çözme iddiasıdır hem de aynı zamanda bağrında taşıdığı toplumsal bir sorunun kendisidir.

Kadın sorununu, siyasal iktidar hedefli toplumsal devrimle önündeki engelleri yıkıp geçmekle ancak ayağındaki bağlardan kurtulma olanağına daha fazla kavuşacaktır. Ama aynı zamanda toplumsal devrimin bağrındaki erkek egemen anlayışa karşı sıkılaşmış bir ideolojik mücadele, erkeğin elindeki egemenliği berhava etme kavgasıdır da. 8 Mart sadece egemen gerici sınıfların ürettiği sorunlara isyan bayrağı değil, erkek egemenliğin ilerici mevzilerde ortaya çıkan yanlarına karşı kaldırılmış mücadele bayrağıdır.

Kadın mücadelesi çok yönlü, çok katmanlı ve kuşkusuz kesintisiz bir ideolojik, politik mücadeledir. Sınıfsal ve cinsiyet temelli ortaya çıkan sorunların ortadan kaldırılmasını kapsadığı için karmaşık, zorlu ve çok yönlüdür. Hangi sınıftan olursa olsun erkeğin egemenliğini yıkma, onu ayrıcalıklarından koparma ve aynı zamanda değiştirme mücadelesidir.

Kadınlar bugün toplumsal üretimin ve yaşamın ikinci unsuru olarak baskılara maruz kalmaktadır. Toplumsal üretim içine çekilmeyen “çocuk doğurmak”, “evinin hanımı olmak ve o sınırlar içine hapsedilmek”, “öğretilmiş kadın kimliğini yaşamakla” mükellef kılınmaya çalışılmaktadır. Ev içinde görülmeyen emekle kısırlaştırılan, toplumsal karşılığı sınırlı ya da hiç olmayan bir denklem içine hapsedilmektedir. Üretim içinde söz hakkı kısıtlandığı oranda toplumsal, siyasal, kültürel ilişkiler içinde de yok sayılmakta, aşağılanmakta, baskılanmaktadır.

Kadınlar emek pazarında ucuz iş gücünün temel unsuru olarak görülmektedir. Güvencesiz, esnek çalışma koşullarının en fazla mağduru olan kesimlerdir kadınlar.

Feodal kültürün ve gerici değer yargılarının aileden töreye, abiden babaya, kocadan devlete uzanan geniş bir baskı, şiddet ve yaşam hakkına uzanan saldırıları yaşanmaktadır.

Kadın bedeni yarı-feodal ilişkiler içinde hem kullanılacak cinsel meta hem de kapatılmış-sabitlenmiş erkek mülkü olarak görülmektedir. Bu bağlamda evlendiğinde tasarrufu erkeğe ait bir ev üretim aracı, onun dışında ise tacize-tecavüze uğramayı hak eden bir cinsel meta olarak görülmektedir. Fiziksel ve psikolojik şiddet, cinsel taciz iş-ev ve sosyal yaşamın her alanında yaygın ve gaddarca uygulanmaktadır.

Özel olarak devletin polis, yargı, siyaset ve medya ayağında ise sistematik bir teşhir, yok sayma, potansiyel suçlu görme uygulamaları söz konusudur. İnfial yaratan erkek şiddetinde “timsah göz yaşı” döken devlet makinası diğer her türlü şiddet, taciz, tecavüzde kadını yeniden mağdur eden uygulamalardan geri durmamaktadır.

Kadınlar emperyalistlerin ve gerici güçlerin çıkardığı her savaşta en çok mağdur olan kesimlerdir. Göç yollarında kadınlıkları suistimal edilen, en zor koşullarda bırakılan, en ağır baskıya maruz kalan kadınlar olmaktadır. Savaşın en acımasız yüzü onların karşısına çıkmaktadır.

Kadın hakları konusunda devrimci, demokratik mücadele ise Faşist diktatörlük tarafından hem psikolojik savaşla, hem gerici feodal değer yargıların baskısı altında hemde faşist devletin zor aygıtlarıyla baskılanmaktadır. Sokakta devlet şiddeti, siyasal, sosyal ve kültürel hayatta devletin en tepesinden hedef göstermeler duraksamaksızın uygulanmaktadır.

Türkiye Kürdistanında kadın kimliği devletin özel hedefindedir. Ulusal kurtuluş mücadelesinin en temel dinamiklerinden olan kadınlar ve bedenleri aşağılık yöntemlerde rencide edilmektedir. Panzer arkasında sürüklenen kadınlar, çırılçıplak teşhir edilen kadın gerillalar, mücadele eden kadınların mücadele eden erkeklerin kapatması olduğu psikolojik savaş argümanları Kürt kadınların aynı zamanda siyasallaşmış kimliklerine yönelik bir saldırıdır da. Faşist diktatörlük son 40 yılda durmaksızın bunu yaptığı gibi bugünde şehir direnişlerinde, dağlarda şehit düşen kahraman Kürt Kadın savaşçılarına aynısını yapmaktadır.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü kadın kimliğinin devrim-sosyalizm ve komünizm davasıyla kendi özgürlüğünü bütünleştirdiği, kaynaştırdığı sınıfsal ve cinsiyetçi gerici egemenlik ve ayrıcalığa baş kaldırdığı tarihsel bir gündür.

8 Mart özgürlüğün gelecek sorunu değil bugünün derdi olduğunun siyasal, pratik ve ideolojik kavranışıdır.

8 Mart proleter kadınların sınıfsal sorunlarından, cinsiyetten kaynaklı sorunları devrime doğru, sosyalizme doğru, komünizme doğru akıtmayı beceren bir özdür.

8 Mart partimiz için Meral Yakardan Beşlere kadın sorununu içine doğru çeken, yetkinleşen, olgunlaşan erkek egemenliğe savaş açan, bu anlamda Komünist kadın damarını benimseyen bir çizgi ve yönelimin örgütlenmesidir.

8 mart işçi, emekçi erkekler için kadın sorunun kavranmasının, kavrandığı oranda erkek kimliğinin, erkek ayrıcalığının ortadan kalkması, aynı zamanda ayrıcalıklardan arınan erkekliğin özgürleşmesi anlamına gelmektedir.

ŞAN VE ŞEREF OLSUN ÖZGÜRLÜK UĞRUNA SAVAŞAN KADINLARA!

ŞAN VE ŞEREF OLSUN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE!

ŞAN OLSUN KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DEVRİM, SOSYALİZM VE KOMÜNİZM DAVAMIZLA KAYNAŞTIRAN ŞEHİTLERİMİZE!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!

TKP/ML MK 

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ / MARKSİST-LENİNİST MERKEZ KOMİTESİ

43506

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar