Cuma Nisan 26, 2024

TKP/ML - TİKKO Rojava Komutanlığı: “Onlar devrimimizin kızıl kurşunları olacaklardır!”

Devrim ve Komünizm Şehitlerini Anma Haftası’na ilişkin bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO)’na bağlı Rojava Komutanlığı “Onlar kavgamızın sönmeyen meşalesi, devrimimizin kızıl neferleri olarak mücadelemizde yaşayacaklardır” dedi.

Elimize e-posta yoluyla ulaşan habere göre “Sınıf mücadeleleri tarihi kanla yazılmıştır. Geçmişten günümüze kadar olan toplumsal süreçte ezilen-sömürülenlerin, ezen-egemenlere karşı yürüttükleri kavgada birçok bedel ödemiştir. Bedelsiz hiç bir mücadele biçimi yoktur ve olamaz da. Mücadelenin kazanımları bedeller üzerinden yükselmiştir. Spartakistler özgürlüklerine birçok bedelle kavuştular. Kadınlar feodal zihniyete karşı savaşımda binlerce kadın ‘cadı kazanlarında yakıldı’ en temel hakları olan eşitlik ve özgürlük uğruna” denilen açıklama şu şekilde devam ediyor:

Ve Paris komünü kadınlı-erkekli  çocuklar ve yaşlılar… Ortak yaşam şiarı ile komünü kurdular birçok bedel karşılığında. Sovyetler komün bedellerinin yarattığı deneyim üzerinden yükseldi. Keza Çin’de aynı şekilde komün ve Sovyet deneyimi üzerine… Sovyet devrimi Türkiye-Türkiye Kürdistanı topraklarına taşıyıcısı olan Mustafa Suphi ve yoldaşları Ocak ayında Karadeniz sularında faşist Kemalist diktatörlük tarafından katledildi… İbrahim yoldaş yeniden doğrultur TKP/ML’yi Türkiye-Türkiye Kürdistanı topraklarına. Vartinik’te boy verip filiz açtı… Vartinik’te atılan tohumu ardılları en iyi şekilde devrettiler bir sonrakine… Ser verip sır vermeyen mirasın taşıyıcıları…

“Bu sevdadır onları değiştirip dönüştüren…”

“Kimileri; düşmanla girdiği çatışmada son mermisine kadar kahramanca savaşmış, parti değerlerinin düşmanın eline geçmemesi için silahını kırarak şehit düşmüşlerdir.

Kimileri; yoldaşına bedenini siper etmiştir.

Kimileri; diri diri yakılmış parti sırlarını ve yoldaşlarının yerlerini vermemiştir.

Kimileri; işkencelerde, ölüm oruçlarında düşmanın beyninde patlayan mermi olmuşlardır.

Kimileri; Cizire’de, Sur’da, Nusaybin’de Kürt halkının özgürlüğü uğruna diz çökmeyeceğiz şiarı ile destansı direnişleri ile tarihin en güzel sayfalarında yerini almışlardır.

Ve daha nice şehitlerimiz…  Devrim koşusunu en iyi koşanlardı. Hiçbir çıkar gözetmeden-beklemeden bir tek şunu bilirlerdi; halkın çıkarı benim de çıkarımdır. Bu sevdadır onları umutlu, kararlı ve inançlı kılan. Bu sevdadır onları bıkmadan, usanmadan, yorulmadan çalışkan kılan. Bu sevdadır onları fedakar-özverili ve alçakgönüllü kılan. Bu sevdadır onları değiştirip dönüştüren…

Partimizin kuruluşundan, 1972’den bugüne burjuva-feodal karakterli sisteme karşı yürütülen mücadele tarihimizde ezilen emekçi halkımızın tarihini yön gösteren, yürüttükleri destansı direnişleriyle özgürlük değerlerimizi yaratan şehitlerimiz dünümüz, günümüz ve geleceğimizdir… Bu direniş tarihimizin her bir karesinde duruşları yürüyüşleri ve gösterdikleri fedakarlıklarıyla mücadele tarihi boyunca dünya halkının zalimlere zorbalara boyun eğmeyen, başı dik olmasını sağlamışlardır şehitlerimiz.”

“Onlar devrimimizin kızıl kurşunları…”

“Bu anlamıyla şehitlerimizin her bir pratiğinden öğrenmek, onların bize bıraktığı en değerli mirası temsil etmekten geçer. Bu bilinçle hareket etmek her anımızı he günümüzü yeniden-yeniden yaratmak onlara bağlılık sözü yaşamımızda onlarla birlikte yaşamaktır. Çünkü şehitlerimiz bizde yaşamı sürdürüyorlar. Biz onların bir parçasıyız. Onlara verdiğimiz değer ancak bu şekilde somutlaşır. Bu görevi onlara yakışır şekilde yerine getirmeliyiz nasıl ki şehitlerimiz egemenlerin dayattığı köle gibi yaşama hayır dedilerse, biz de onların bıraktıkları mirası sahiplenerek her zaman her yerde her saat… Faşist zorbalıkların dayatmalarına karşı çıkarak halk savaşımızı büyüterek sınıfsız sömürüsüz özgür bir dünya yaratma azmi, pratik kararlılığını sürdüreceğiz… Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizmi yaratana kadar özgürlük savaşımızı dün olduğu gibi bugün de, yarın da sürdüreceğiz. Onlar devrimimizin kızıl kurşunları olacaklardır…” 

45491

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

Sayfalar