Cumartesi Nisan 20, 2024

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamanın; geçtiğimiz günlerde “İşçi Köylü Kurtuluşu” adlı bir sitede, TKP/ML MK imzası kullanılarak yapılan “hizip” konulu açıklamaya dair yapıldığı belirtiliyor.

Açıklama yapan komiteler ve GB, Yapılan bu açıklamaya ilişkin söylenecek oldukça fazla şeyin olduğu bir gerçektir. Ancak biz, partimiz içinde boy veren ve bu açıklamayı kaleme alanların aksine partimizin birliğini gerçekleştirme çabamızın hala son bulmamasından dolayı kamuoyunda açık bir tartışmaya daha fazla girmeyeceğiz. Sadece birkaç noktaya açıklık getirmek ve kamuoyunu bilgilendirmekle yetineceğiz” dediler

“Süreç kendisini hazırlamayanları ve yenilemeyenleri affetmemektedir”

Açıklamada şunlara değiniliyor: “Ocak 2017 tarihinde ‘İşçi Köylü Kurtuluşu adlı bir sitede ‘Partimiz TKP/ML’ye gönül vermiş Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçi halkımıza, partimizin üye ve militanlarına’ başlığıyla ‘İLAN EDİYORUZ: ‘GYDK’ İMZALI AÇIKLAMALAR, ÖRGÜTLENEN FAALİYETLER PARTİMİZDE YEŞERMİŞ YURT DIŞI MERKEZLİ HİZİBİN ÇALIŞMALARIDIR. PARTİMİZ TKP/ML DİSİPLİNİ, PARTİ İŞLEYİŞİ VE HUKUKUNUN DIŞINDADIR. YANİ BU OLUŞUM PARTİ DIŞI KALMIŞ BİR HİZİP ÇALIŞMASIDIR. PARTİMİZLE ARTIK İLGİSİ KALMAMIŞTIR. YAPACAĞI HİÇ BİR FAALİYET PARTİMİZİ BAĞLAMAMAKTADIR’ şeklinde TKP/ML-MK imzalı bir açıklama yayınlandı.

Partimiz TKP/ML’nin halihazırda devrim yapma iddiasında olduğu topraklarda, o toprakları da kapsayan Ortadoğu coğrafyasında ve tüm dünyada emperyalist-kapitalist sistemin krizinin derinleştiği, ezilen ve sömürülen halk kitleleriyle düzen arasındaki çelişkilerin giderek keskinleştiği, Türkiye Kürdistanı’nda Kürt ulusunun faşist Kemalist diktatörlüğe karşı can kan pahasına verdiği mücadele koşullarında, yani tam da bir komünist partiden beklentilerin ve görevlerin daha somut ve elverişli hale geldiği bir süreçte, bir kez daha Partimizin yaşadığı sorunlara ilişkin açıklama yapmak zorunlu hale gelmiştir. Bu noktada ‘bir kez daha’ ve ‘zorunluluk’ kavramları özel bir vurgu içermektedir.

Dünya üzerinde emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı ekonomik ve siyasi krizlerin yol açtığı, halk kitlelerinin ayağa dikilmesiyle karşılık bulan isyan silsilesinin ülkemizde vücut bulan hali karşısında ideolojik-politik tıkanıklık yaşadığımız ortadadır. Partimizin yaşadığı kaos tam olarak yaşadığımız bu tıkanıklık ile kitle hareketlerinin itici kasırgası ve egemenlerin buna karşı toptan imhaya varan yöntemlerle diz çöktürmeyi hedeflediği saldırı dalgası arasında kalma durumundan ileri gelmektedir. Süreç ve halk kitleleri; bu tıkanıklığı aşma adına yoğunlaşmayanları, çözüm üretme mekanizmalarını işletmeyenleri, itici kasırga ve saldırı dalgası karşısında kendisini bu sürece hazırlamayanları ve yenilemeyenleri affetmemektedir!”

“Yaşananlar karşısında kitlelerin umudunun kırılmasının üzeri örtülmeye çalışılıyor”

Dolayısıyla yoğunlaşmanın, daha fazla birleşmenin, sisteme karşı çıkan tüm güçlerle daha fazla ortak hareket etmenin önemine sürekli vurgu yaparken, aksine bir pratikle Partimiz yine geçmişte benzer süreçlerde olduğu gibi bir kez daha bölünme, tasfiye edilme, darbelenme açıklamasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, en başta açık bir şekilde tarihimizi diyalektik bir tarih okumasına ve değerlendirmesine tabi tutmayışımızın, dolayısıyla da kendi tarihimizden dersler çıkarmayışımızın ve bu noktadaki dogmatizmimizin bir sonucudur” diyen komiteler ve GB açıklamasını şöyle sürdürüyor:

“Yine daha önce de tecrübe edildiği gibi bu açıklamayı yapanlar, Partinin hukukuna, tüzüğüne işleyişine yönelik darbe ve bu darbeye karşı tavır alanlara yönelik tasfiye operasyonunun üzerini ‘tasfiyecilik, Menşevizm, kuyrukçuluk, hizipçilik, komploculuk, ayrılıkçı, bozguncu, legalist, parlamentarist, barışçıl, sınıf uzlaşmacı, reformist, sivil toplumcu, ekonomist, otonomucu, muhtariyetçi, ilkesiz, popülist, eklektik, dar grupçu, alancı, şehir küçük burjuvazisinin sağ kanadı vs.’ çoktan seçmeli, onlarca sözde ideolojik, politik, örgütsel ithamlarla kapatmak istemektedir. Ne kadar çok kavram kullanılırsa o kadar gerçekçi olunacağına olan inanç ise açıklamayı okuyanların zekasıyla alay edercesine MLM olarak savunulmaktadır. Üstüne üstlük yine daha önceki tecrübelerde olduğu gibi Parti kitlesi ve kamuoyu ‘programcılar ve anti-programcılar’ olarak karşı karşıya getirilip aldatılarak, programcılık adına dogmatizmin, ilkeler adına statükoculuğun propagandası yapılmaktadır.

Halbuki sorunların ayyuka çıktığı sürecin başından itibaren parti tüzüğünü ayaklar altına alan, tüzüğün ‘olağanüstü koşullarda uygulanmayabileceğini’ dahi propaganda ederek egemenlerin OHAL keyfiyetini partiye uyarlama çabasında olan bir yaklaşım sergilenmekte, inisiyatif alanlarındaki tüm komiteler işlevsiz hale getirilerek, faaliyet alanları kolektivizmden uzak adeta ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilmek istenmekte ve bu yöntem bir bütün partimize dayatılmaktadır.

Yine yaşananlar ‘bölünme değil arınma’ söylemiyle tarif edilmeye çalışılarak Partinin güç kaybetmesinin, kitlelerin umudunun kırılmasının üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Ki bunun devamında gelecek olan açıklama, ‘ideolojik, politik ve örgütsel olarak arındık, şimdi daha güçlü şekilde iktidara yüründüğü’ şeklinde olacaktır. Bu ve benzeri açıklamaları yapanların/yapacakların Avrupa’dan ahkam kesmelerinin de ayrıca düşündürücü olduğu bir gerçektir.

Ancak sistem, işçi sınıfı ve tüm diğer ezilenlerin, Kürtlerin, kadınların, gençlerin, LGBTİ’lerin vd. kesimlerin yaşamı ve geleceği üzerine karabasan gibi çökmüşken, bu ajitatif, fakat boş sözlerin bir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır. Halk kitlelerinin artık bu tür anti-bilimsel, gerçek dışı sözlere itibar etmediğini göremeyenlerin sonraki adımı ise Partinin tüzüğünü, hukukunu savunanlara yönelik şiddete varacak söylem ve pratiklerdir; ki bunun adımları bu süreç içerisinde çeşitli şekillerde atılmaya çalışılmıştır. Gayri-meşru bir şekilde de olsa adını kullandıkları ve ayrıca seslendikleri ‘Partimize emek veren çilekeş halkımız ve onun çizgisini omuzlayan yoldaşlarımız’ın emek verdikleri, çizgisini omuzladıkları örgütün isminin TKP/ML olduğunu unutanlar, Parti kitlesinin ve yoldaşlarımızın ‘ideolojik, politik, örgütsel’ arınma adı altında Partinin parçalanmasına artık tahammülünün ve itibarının kalmadığının, şiddet vb. tehditler konusunda ise hiçbir zaman taviz vermediğinin farkında dahi değillerdir.”

“Partimizin birliğini gerçekleştirme çabamız hala son bulmadı”

Yapılan bu açıklamaya ilişkin söylenecek oldukça fazla şeyin olduğu bir gerçektir. Ancak biz, partimiz içinde boy veren ve bu açıklamayı kaleme alanların aksine partimizin birliğini gerçekleştirme çabamızın hala son bulmamasından dolayı kamuoyunda açık bir tartışmaya daha fazla girmeyeceğiz. Sadece birkaç noktaya açıklık getirmek ve kamuoyunu bilgilendirmekle yetineceğiz” şeklinde açıklamasını sürdüren Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi; üç konu başlığına ilişkin şu bilgileri vererek açıklamasını sonlandırdı:

“1) Partimizin illegal yayın organı İşçi Köylü Kurtuluşu’nun internette bir site açılarak yayın hayatına devam etmesine ilişkin partimizin bir kararı yoktur. Ocak 2017 tarihi itibariyle internette yayınlanan ‘İşçi Köylü Kurtuluşu’ partimizi bağlamamaktadır. Bu site resmi değildir. Dolayısıyla buradan yayınlanan imzalı açıklamalar da kurumumuza ait değildir ve partimizi bağlamamaktadır.

2) Partimizde ‘yeşermiş yurt dışı merkezli’ bir ‘hizip’ çalışması yoktur. GYDK, partimizin resmi bir organıdır ve dönemin MK’sınca da onaylanan bir komitedir. Açıklama sahiplerinin ilk olarak dedikodu ve hedef göstererek alanları karşı karşıya getiren ve düşmanlaştıran bir yaklaşım izlenmesinin ardından özellikle ‘yurtdışı’ vurgulu bir ‘hizip’ açıklaması yapması çok açıktır ki yurtdışı alanına yönelik bir yargı yaratma amacı taşımaktadır. Hatırlatmalıyız ki, manipülasyonlarla devrim mücadelesi verilmez.

3) Eylül 2016 tarihi itibariyle MK içinde yaşanan istifa nedeniyle parti tüzüğümüzün ilgili maddesince MK iradesini yitirdiği için hiç kimsenin MK adına hareket etme ve MK imzasını kullanma yetkisi kalmamıştır. Dolayısıyla bu tarihten itibaren MK adıyla yapılan açıklamalar, atılan adımlar/alınan kararlar geçerli değildir!” 

 

(TKP/ML) Ortadoğu Bölge Komitesi,

Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB)

(TKP/ML) Kadın Komitesi

(TKP/ML) Enternasyonal Büro

Geçici Yurt Dışı Komitesi (TKP/ML- GYDK)

 … Komitesi

46685

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar