Cumartesi Nisan 20, 2024

TMLGB MK: "Tarihe kanla yazılan bir direniş, göndere çekilen bayraktır 12’ler!"

"Ezilenlerin mücadele defterine, Parti tarihimize, sınıf mücadelesinin en temiz sayfalarına 24–28 Kasım tarihinde; mücadelenin sarsılmaz, savaşımızın vazgeçilmez mevzisinde, Dersim’in başeğmez vadisinde; dizçökmeyişin manifestosunu hafızalarımıza kazıyarak 12 yoldaşımızın, karanlığı aydınlığa çevirmek için yıldızlaşan ölümsüzler kervanına katıldığını öğreniyoruz. 

12 kızıl meşalemizin yürüyüşünün geride kalanlarda yarattığı etki tanıdık bir acının, bilindik bir hissin ötesinde oluşan bir anlam ve mesajdır. Sınıf kini, öfke, düşman bilinci, halk sevgisi, azim ve kararlılıkla örülmüş; cesaret ve fedekarlıkla yaşama geçirilmiş bir direnişin mimarlarının ardıllarına devrettiği bir öğretidir 12’ler. 

Faşizmin bitireceğiz çığırtkanlığını yapan, ezilen milyonların kanı ve emeğini sömürerek varlığını sürdüren devletin hevesini bir kez daha kursağında bırakma eyleminin adıdır 12’ler. Ezilenlerin üstüne kara bir bulut gibi çöken sömürü, zulüm ve katliamların bertaraf edilmesi kararlılığının yankısıdır 12’ler. Dağların başeğmezliğinin, kurtuluşun teminatı olma gerçekliğinin bir tekrarıdır 12’ler. 

En kutsal ölümü bile utandırdı gençliğinizin coşkusu!

Ahmet, Munzur, Aşkın, Cem, Bakış, Orhan, Tuncay, Hakan, Ferdi, Zilan, Özlem, Ekin... Savaşımızın her evresine, mücadelemizin her alanına, adımladığınız her patikaya, aldığınız her göreve, attığınız her slogana inanç, bilinç, kararlılık taşımanın sembolü 12 kızıl karanfilimiz...

Karanlık aydınlığa devretsin diye yerini, bahar daha fazla güç versin diye bize, mevzilerimiz daha ileri kurulsun diye canlarını takas edenlerimiz... En kutsal ölümü bile utandırdı gençliğiniz! 

Şehirlere sığmayan gençliğinizin coşkusu, enerjisi, kararlılığı ve cesareti mesken eylerken dağları; bir devrimcinin, bir komünistin görevlere sarılma, boşluğu doldurma, yeni savaş mevzileri yaratma bilincini taşıdınız adımladığınız her patikaya. Bunun ne sarsılmaz bir inanç olduğunu bilmeyen faşizm, tankıyla, topuyla, bombalarıyla yağarken Aliboğazına; iradenizle kurduğunuz barikat bir kez daha bozguna uğrattı kanla beslenenleri. 

Gençliğin fedekar emekçileri gerillanın yılmaz savaşçıları!

Komsomolun emekçi, güler yüzlü, mütevazi, Sarıgazi’nin efsane militanı Umut... Gölgen bizi hiç terketmedi. Yerini alan her Komsomol militanına sen anlatıldın, gençlik faaliyeti yürüten her yoldaşa örnek gösterildin. Yorulmak bilmezliğin, yılmazlığın, faaliyetten faaliyete koşuşun her yorgunluk belirtisinde aklımıza düştü. 

Gençlik çalışmamızın emektarları Samet, Doğuş, Gamze yoldaşlar... Beklemediniz, tereddüt etmediniz, çelişkiye düşmediniz. Savaş alanının çelişkilerin açığa vurduğu ve çözüm arandığı en net adres olduğunu pratiğinizle kanıtladınız. 

Gençlik çalışmasına kattığınız emeği sırtlayarak adımlarken dik yamaçları bize bir miras yarattınız. Şimdi gülüşünüzle yüreklerimize gömülürken, direnişinizle hafızalarımıza yazılırken, iradenizle bilincimize kazınırken bu mirası mesaj olarak bize devrettiniz. 

12’ler Gençlik Birliğimize görev talimatıdır!

12’ler halk gençliğine çağrı, Komsomol militanlarına boşalan mevzileri doldurma görevidir. Coşkuyla adımladıkları patikaların bizleri beklediğinin bilincindeyiz. Direnişleriyle yarattıkları yeni görevler Gençlik Birliğimiz için talimattır. Mesaj açık, görev nettir. Bu görevi yerine getirmek için bütün enerjimizle, kavgaya daha güçlü sarılacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Halk Ordusu TİKKO, TMLGB

Savaş, Öğren, İlerle Gücümüz TMLGB

Alibağazı Şehitleri Ölümsüzdür! 

Mayıs 2017

TMLGB MK"

42718

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.

Lenin ile Stalin arasinda ulusal sorun konusunda"çeliski var"miydi

 

Abdullah Öcalan,Hatip Dicle ve “Kapitalist Modernite”’

Time dergisinin her yıl açıkladığı “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesinin 2013 versiyonunda Ortadoğu’dan sadece iki liderin adı vardı: Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen.Liderliğini esaret koşullarında sürdürmesiyse Abdullah Öcalan’ın çok özel durumuna işaret ediyor.Tam anlamıyla bıçak sırtında yapılan bir politika üretiminden bahsediyoruz.Bu politika üretimine ilişkin tartışmalar Öcalan’ın bir komployla 15 Şubat 1999’da TC’ye tesliminden ve takip eden sorgu aşamasındakı performansından itibaren hiç durmadı.Öcalan’ın özeleştiri vererek önünü kesmediği bu tartışmalar başta PKK dü

Mültecilik ve düşünce üretimi

Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içinde eskiden beri “mülteciliğe” bir kızgınlık ve yabancılaşma vardır. Özellikle “mülteci” devrimcilere iyi gözle bakılmaz. Bunun TDH’ne, “kötü” olarak yansıması TKP’nin mülteciliğinden kaynaklanıyor. TKP önderleri,,, ülkedeki baskı koşularından dolayı uzun bir süre yurtdışında (o zamanki adıyla Sovyet bloku ülkelerinde) yaşamak zorunda kalmaları, 1970’lerden sonraki devrimci kuşak içinde, “lanetlenen” bir durum oldu.

Zor Yıllarda "Aydın olmak"

“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]

“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü. 

Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Yusuf KÖSE

Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek

Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde. 

Alamut Kartal Yuvasıdır

Bundan yaklaşık bin yıl önce Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Bunlar duvarların arkasında, memleketin kötülüğünü isteyerek karışıklık çıkarrnaya çalışırlar.” (Aktaran, Faik Bulut. Hasan Sabbah Gerçeği)  demişti. Bu sözlerin muhatabı, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun baskısı altında açlık ve yoksulluk içinde yaşayanlara eşitlik-adil bir toplum için umut olan, ezilenler üzerinde gerçekleşen sınıf ve inanç baskısı karşısında başkaldıran, Nizari İsmailliğinin kurucusu Hasan Sabbah’dı.

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru

CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.

Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Adı aşk olsun

Faruk Eskioğlu, bu kitapta yurtdışında yaşayan göçmenlerin memleket ve sıla özlemlerini tarihsel olaylarla harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Faruk Eskioğlu, yazarlık yetisiyle gazetecilik gözlemlerini bütünleştirmiş, dişiyle tırnağıyla uğraşarak bulunduğu yerden hayata seslenmiş gazeteci bir dostumuzdur. Kendi deyimiyle bu kitap: ”Gurbetçilik, sürgünlük, kişinin dişiyle tırnağıyla, etiyle ayakta kalma savaşıdır.” Belki de bu tanımlama hayatın yeniden üretilmesi için uğraşan insanların dur-durak bilmeden bulundukları yerlerde çalışarak var-olma savaşını bizlere anlatmış.

Esas İşçi mi Köylü mü ?

Ya... bunlar insanı zoraki öncü ederler ya.. öncü.

Sayfalar