Cuma Mart 29, 2024

Tutsak Partizan Serda Göçer, Hasan Karakoç’u yazdı: “Bayrak yarışı bizimkisi...”

Güneş inzivaya çekilirken, yerini karanlığa bıraktı. Gün bitimi, yerine yarını bırakacağının habercisiyken, günün son işi olarak yastığa kafamı koymadan, zindan duvarına kimsenin görmediği sadece benim görebildiğim günün bitiminin ifadesi çentiği attım. Ve her gün yaptığım gibi bugün de bizden olanların/çalınanların hesabını tuttuğum listeye yenilerini ekledim. Susturulmaya çalışılan dilimizin, topraklarımızdan koparılışımızın, bodrum katlarında günlerce işkence edilerek katledilişimizin, sokak ortasında öldürülüşümüzün, yaşatılmayan çocukluğumuzun, maden ocaklarında göçük altında nefessiz bırakılışımızın ve onlarca, yüzlercesinin çeteresini tutuyorum. Unutmamak için, her gün yeniden hatırlamak, hatırlatmak için yazıyorum…

Kafamı yastığa koymamla hayal kapılarımı sonuna kadar açıyorum. Uykuya dalana kadar, başarılı firar eylemlerimi yaşama geçiriyorum. Hapishanenin soğuk, donuk duvarlarını terk edip kendimi toprağa, ormanın yeşiline bırakıyorum. Gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğinde kayboluyorum. Yeşilin bitimi mavinin buluşmasıyla gökyüzü koca okyanus oluveriyor. Manzaranın keyfini yakılan ateşte demlenen çayla çıkarıyorum… Her gün böyle dingin olmayan hayallerim, düş dünyamın zenginliğiyle hapishane duvarlarını aşan maceralara sürüklüyor beni…

Zaman akıyor günler geçiyor tarih gösteriyor. Bu defa zamanı geri almak istiyorum. Birçok akşam yüreğimi ısıtan gülümsemeleriyle beni sıkıca kucaklayarak karşılayan, ateşte demlenen çay eşliğinde sohbetler edip, manzaranın tarifsiz güzelliğinde düşlerime misafir olan yoldaşlarımdan ayrılmak istemiyorum. Birazdan kopacak fırtınanın, patlayan bombaların içinden yoldaşlarımla omuz omuza çarpışarak, onları yanan ateş çemberinden çekip çıkarmak istiyorum. Ancak zamana karşı durulmuyor. Kendi döngüsünde akıyor hayat. Yoldaşlarım ölüme meydan okuyarak tarihteki yerlerini alırken, güne bizden alınanların hesabı da ekleniyor. Bu defa kafamı yastığa koyduğumda dağ başındaki ormanın yeşilinin bitimi gökyüzünün okyanus suları gözlerimden taşıyor. Sonra güneş inzivaya çekiliyor, geceler hayalsiz geçiyor, okyanus peşimi bırakmıyor. Bir kere taşmış, sularını göz pınarlarımdan boşaltmak istiyor. Yarın oluyor, yoldaşlarımızın isimleri açıklanmaya başlarken hayallerimdeki kahramanların sülietleri tek tek beliriveriyor zihnimde.

Ah Hasan’ım, arkadaşım, dostum, başım sıkışınca, canım sıkılınca ilk aradığım dayım, hayalimin başkahramanı, en önemlisi yoldaşım bana yaşamım boyunca unutamayacağım üçüncü sürprizini de yaptın. Bu sefer sürprizinin haberini sen vermedin, veremedin, yoldaşlarımız verdi… Ölümsüzlüğe uğurladıklarımızın arasında sen de vardın...

Güneş inzivaya çekilirken, yerini karanlığa bıraktı. Ne çentik atabildim zindan duvarlarına ne de hayal kapılarımı açabildim. Karanlıktan yüreğimin ortasına çöreklendi. Bu defa kafamı yastığa koyduğumda ben senin son sürprizini düşünüp aydınlığı ararken hafızam geçmişe sardı. İlk sürprizine gidiverdim. Telefonda “sana sürprizim var” dediğinde merakla yan yana gelmeyi bekledim. Yan yana geldiğimizde de sabırsızlıkla bana sürprizini vermeni istedim. Bana artık “yoldaşız” dediğinde; benim gözlerimde şaşkınlık senin gözlerinde ise sonsuz bir mutluluk görülüyordu. Olması mümkün ama benim beklemediğim sürprizin beni o an şaşırtsa da “şaşırmaması gerekirdi”. Onurlandırmış ve aramızdaki bağın daha da kuvvetlendiği hissiyle sıkıca birbirimize sarılmıştık.

Sonra ileriye doğru zaman sarmaya başladı… Son sarılışımız ve ikinci sürprizin geldi hemen aklıma. Ben tutsaklığımın birinci ayını bitirmiş, ilk açık görüşe çıktığımda sen vardın. İkimiz göz göze geldiğimizde biraz şaşkın, biraz da tedirgin baktık birbirimize. Sen de beni burada görmenin hüznü, üzüntüsü, bende ise tutsaklığın acemiliğiyle ilk defa tattığım açık görüşün etkisiyle tedirginlik ve karşımda seni görmenin heyecanı vardı. Yaşamda geçip bitmeyen bir saatin artık nasıl da anlam veremediğim şekilde hızla akıp geçtiğinin şaşkınlığı… Bir saatin sonunda senin “gözüm arkada kalmayacak” cümlenle son kez göz göze geldik. Benim gözlerimde gene şaşkınlık seninkindeyse gene mutluluk, öylece ayrıldık. Şaşkınlığı üzerimden attığımda olması mümkün ve benim beklediğim sürprizini anladım. Bende yarattığın gururla koğuşa dönerken, sen mutlulukla Dersim’in yolunu tutmuştun…

Zaman ilerliyor, şimdiye geliyor… Derin bir nefes alıyorum, bir çentik daha atıyorum soğuk duvara. Tuttuğum listeye bugün de benden/bizden alınanların notunu tutmak için beklerken; bir ses Ahmet Telli’nin dizelerini kulağıma fısıldıyor sanki;

Coğrafyanın memelerinden

emdiğimiz süt

Kan olup akıyor yaralarımızdan

ama ben

Kendimi çağırdım senin yanına,

haysiyeti

Nedir ölümün görüp

yaşayalım birlikte

Sesini duyalım

topraktaki iniltinin ama sen

Seni unutma,

keder de onarır hayatı bazen

Ateşin lânetini İbrahim’e sor

ve suyu dinle

Şehri anlat, hâtıraları koru,

taş çölün rahmidir

Mermerin damarlarına sızmıştır

hikâyemiz

Suyu dinle, toprağı anlat,

seni unutma, diyor.

Ben de Telli’ye;

“O zaman unutmamak, anlatmak için, yaşamak ve yaşatmak için, haysiyeti, onuru, direnişi, baş eğmezliği, umudu inancı soyut sözcüklerden kurtarıp yaşamda somutlamak için ölümsüzlüğe uğurladığımız yoldaşlarımızın ardından onları bir kez daha dinleyelim. Çünkü onlar, kendimden öncekilerden devraldıklarıyla adımladılar patikaları. Onlar yaşamanın ve yaşatmanın mücadelede somutlama cüreti sergilediler. Kavgadaki duruşlarıyla yoldaşların umutları, özlemlerini de omuzlayarak yürüdüler bu yolda. Onlar Leylaları, Aşkınları, Hakanları, Orhanları… yeniden yaşattılar. Haysiyetin, onurun, direnişin… yeniden adı oldular. Şimdi sıra bizde: devrim yolunda sıralarını savan yoldaşların yüklerinde omuzlayıp daha ısrarlı ve kararlı devam etmeli bu yolda. Her ne kadar yükümüz giderek ağırlaşıyor olsa da, aynı zamanda bir o kadar yolumuzu kolaylaştıran, aydınlatan İbrahim’den Mehmet’e ölümsüzleşen sekiz yoldaşımıza, bıraktıkları izleri takip etmemiz yeterli!

Elimde kalem kâğıt bu sefer kendim için değil herkesin görebilmesi için yazıyorum. Unutturmamak, anlatmak için.

Hasan yoldaş, ben seninle vedalaşıp, demir parlaklıklar, tel örgüler arasından gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğinin görünen bir kısmına bakarken martılar beliriveriyor biranda. Heyecanla saymaya başlıyorum. 1, 2, 3, …, 7, 8… Martıların gökyüzünde süzülüşlerini hayranlıkla izliyor, hayal kapılarımı sonuna kadar açıyor, yükümü omuzlayıp gökyüzünde onlara eşlik ediyorum… Anlıyorum ki ne yaşanmışlıklarımızı ne hayallerimizi, düşlerimizi ne de siz olmasanız da yaşayabileceklerimizi elimizden alabilme/çalabilme güçleri var onların… Sana söz veriyorum. Bir gün sen görmeyecek olsan da ben o sürprizi yapıp, yaşayacağım…

 

Tutsak Partizan Serda Göçer

Gebze M Tipi Hapishane

46517

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Sayfalar