Cumartesi Nisan 20, 2024

Unutma! 7 Temmuz’da Alişer ile Zarife katledildi! GÜLFER AKKAYA

''7 Temmuz 1937 yılında yıllardır Dersim dağlarında yaşayan Zarife Xanim ve Alişer Bey devletin ajanı olan Kürt kişilerce katledilir. Başları kesilir. Devletluların huzuruna götürülür. Bedenlere ne olduğu hala devlet sırrıdır.

Bu nedenle bedenlere ne olduğu bilinmemekte, mevcut iddialar rivayetten öteye geçememektedir.

Koçgirili Zarife Xanim ve Alişer Bey’i Dersim dağlarına dek götüren nedenler ve süreç neydi?

Ulus hareketlerinin yükseldiği yüzyıllarda Osmanlı egemenliği altında yaşayan ulusların tek tek özgürleştiklerini görüyoruz. Balkanların kaybedilmesi diye resmi tarih tarafından adlandırılan şey aslında oradaki ulusların özgürlüklerini ilan ederek uluslaşmalarıdır.

Balkanları kaybeden, İstanbul’a sıkışan Osmanlı hiç olmazsa Anadolu’yu elinde tutma çabası içine düşmüş, Anadolu’daki uluslaşma hareketlerine karşı en vahşi yöntemleri uygulamaktan geri kalmamıştır.

1915 yılına gelindiğinde Anadolu’da uluslaşama çabaları içinde olan Ermeni halkına soykırım uygulanmış, diğer iki ulus olan Rumlar, Kürtler sıraya konmuştur.

1919 yılında Samsun’dan Anadolu’ya geçiş ile bu planlar iyiden iyiye hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bir yandan “Anadolu’da birliği” sağlamak için yapılan kongreler, diğer yandan “birliği” kabul etmeyip kendi bağımsızlığını isteyenlere yönelik planlanan askeri ve illegal gruplarca yapılan saldırılar.

Kürtlerin Osmanlı egemenliğinden kurtularak uluslaşma süreci (yerel olmanın ötesinde) geçtiğimiz yüzyılın başından itibaren kendini gösterir. Kürt Teali Cemiyetinin kurulması, bu cemiyetin Kürt illerinde şubeler açması bu dönemdedir.

Ancak aynı dönemde Koçgiri adlı bölgede Kürt Teali Cemiyeti ile henüz ilişkide olmayan başka bir ulusal uyanış hareketi başlamak üzeredir. Ve bu hareket Kürt Teali Cemiyeti’nin aksine Osmanlı ya da Mustafa Kemal ile herhangi bir ilişkide olmamıştır. O, Türklerle birlik yerine Kürtlerin özgürlüğünü hedeflemiş, içeride ve uluslararası alanda çeşitli çalışmalara girişmiştir.

Koçgiri aşiretinin lideri Mustafa Bey’in kedisine itaat etmediği için Osmanlı sarayı tarafından katledilişinin ardından daha da bilenen Koçgiri siyasal önderleri, kısa sürede Anadolu’da kendisini örgütlemeye gelen Mustafa Kemal ve adamlarının hedefinde de yer alacaklardı. Koçgiri ve sonradan Dersim’i de kapsayacak olan bu hareketin başında Alişer Bey ve Zarife Xanim bulunmaktadır. Alişer Beyin liderliğini yaptığı bağımsız Kürt ulusu hareketi, Mustafa Kemal’in çağırısının yeni bir egemenlik altına girişe davetiye olduğunun farkındaydı. Alişer ve kadrosu hem İstanbul’a hem Ankara’ya karşı bağımsızlık istiyordu.

Uluslararası ilişkilerde iyi olan, diller bilen, dönemin siyasal atmosferine hakim, politik ve silahlı mücadeleyi iyi bilen lider olarak Alişer Bey’in amacı Kürt (Alevi) halkının sömürüden kurtuluş mücadelesini vermekti. Bunun için yeni hiçbir oluşumun egemenliği altına girmeyecek, tam bağımsızlığı hedefleyecekti.

Onun bu bağısızlıkçı fikirleri Mustafa Kemal’i olabildiğince rahatsız etmiş, Alişer ve yoldaşlarını şimdilik etkisiz kılma taktiğini devreye sokma planları kurdurmuştur. Bu amaçla Mustafa Kemal siyasi rüşvetler sunmaya başlayacaktır. Güçlü olunan yerlerde kaymakamlıkların yanı sıra yapılacak kongrelere diğer Kürt illerinde olduğu gibi Dersim ve Koçgiri bölgelerinden de vekiller çağırtmıştır.

Bir siyasal deha olarak Alişer, Mustafa Kemal’in planlarını bozmuş, Koçgiri ve Dersim bölgesinde Kürt aşiret reisleri ile yaptığı toplantılarda güçlü ve etkili tüm aşiretleri bağımsızlık saflarında buluşturabilmiştir.

Mustafa Kemal’in çağırısına bireysel çıkarları için katılan vekiller, çok değil birkaç yıl sonra bunun bedellerini ağır ödeyeceklerdi.

Alişer Bey Koçgiri ve Dersim’de uluslaşma hareketini elbette yalnız başına örmedi. Tıpkı onun gibi dönemin siyasal gelişmelerine hakim, oldukça iyi bir örgütçü ve ajitatör olan Zarife Xanim merkez kadro içindeydi. Alınan kararlar ayrıca özellikle bu iki kişi arasında enine boyuna değerlendirilerek alınıyor, çıkan karara göre işbölümü yapılarak ulusal bilinç hareketi daha geniş bölgelerde yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu. Hareketin kurucu kadroları olarak Baytar Nuri, Alişan Bey, Haydar Bey’i sayabiliriz.

Zarife Xanim sadece Koçgiri bölgesinde değil, Dersim’de de örgütlenme çalışmaları yapıyor, başta kadınlar olmak üzere insanları bir araya getiriyor, hareketin amaçlarını anlatıyor, yanı sıra arası bozuk olan Dersimli aşiretleri buluşturup barıştırarak ulusal mücadeleyi güçlendiriyordu.

İşte bu sırada Alişer Bey Kürt Teali Cemiyeti ile de ilişkiye geçip mücadeleyi birleştirme niyetindedir. Baytar Nuri ile beraber cemiyete bağlı şubeler açılacak ve cemiyetin yayın organı olan Jin (Kadın) adlı dergi ile halkta ulusal bilinç oluşturulmaya devam edecekti.

Bir süre sonra Kürt Teali Cemiyeti’nin mücadeleyi sönümlendirmesi ile Alişer, Zarife Xanim ve Baytar Nuri yalnızlaşacak ancak Koçgiri ve Dersim bölgesindeki ulusal mücadele güçlenerek devam edecek.

Özellikle Koçgiri’deki yoğun çalışmaları çoktan fark eden Mustafa Kemal, oraya asker göndermekle kalmayacak Topal Osman gibi soyguncu, tecavüzcü, katil, çıkarcı, insanlık ideallerinden uzak, başkaları hesabına satın alınarak kiralanan çeteleri Koçgiri üzerine salacaktı.

Topal Osman çetesi sadece Kürtlere karşı değil, aynı dönemde Pontuslu Rumlara karşı da kullanılacaktı.

“Topal Osman, Balkan Harbi’ne katılır, ardından hapishane mahkûmlarından oluşturduğu çetesiyle I. Dünya Savaşı başlayınca Artvin Bölgesi’ndeki Ermeni tehcirinde önemli görevler alır. Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum katliamlarını örgütleyen yine Topal Osman’dır. Sabıkası bunlarla sınırlı değil. Zalimliğiyle ünlü, Sakallı Nurettin Paşa’nın yanında 1921 Koçgiri ayaklanmasına katılır, ‘Mustafa Kemal’in artık en yakın adamı olan Topal Osman’ın oluşturduğu 47. Alay, Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırırken öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır.’”

İktidar, bir dönemin kirli işlerini yaptırıp, varlığını kendileri için tehlikeli gördüğü kişileri gün gelip kendisi gibi katiller eliyle temizleyecekti. Topal Osman’ı da temizledi, ardından Giresun’un yüksek tepesine adeta ibretlik diye gömdürdü.

O ve onun gibi insanlık düşmanı çeteler, efendileri tarafından ortadan kaldırılırken Koçgiri isyanının yenilmesi ile Alişer ve Zarife Xanim Koçgiri’den daha güvenli bir bölge olan Dersim’e geçeceklerdi.

Geride devasa bir katliam, soygun, sürgünler, saldırılar bir süre daha devam edecekti.

Kürt halkının biricik önderlerinin hala yok edilememesini Kemalist kadrolar içlerine sindiremeyeceklerdi. Çünkü yaşadıkları sürece Kürt halkı için umut, onlar için tehdit olacaklardı.

Ne Osmanlıya, ne de Kemalist cumhuriyete baş eğmeyen, onlara biat etmeyen bağımsızlıkçı kadroların yok edilmesi için yeni planlar devreye girecekti.

Kemalist cumhuriyet Koçgiri ve Dersim’de yükselen ve teslim olmayan Kürt ulusal isyanının öcünü alacaktı. Çünkü cin şişeden çıkmıştı. Koçgiri isyanı sonrası Şeyh Sait ve Ağrı isyanları ile başı dertten kurtulmayan Kemalist cumhuriyet bunları da bastıracaktır.

1937-1938 Dersim katliamı, Koçgiri isyanının rövanşıdır. Bu planın ilk adımı 1937 Dersim katliamıydı. Bu katliamda ilk olarak yok edilmesi gerekenler belliydi. Alişer Bey ve Zarife Xanim.

Tarihler 7 Temmuz 1937’yi gösterdiğinde bu iki devrimci insan katledilecek ve Dersim’de dünya tarihinin görüp görebileceği en yüksek şiddette katliamlardan biri yaşanacaktı.

Paşalar peş peşe övüneceklerdi ben yaptım diye.  İnönü kendi halkına yaptığı zulmümden paye bekleyecekti. Ama 1938 yılında yaşanacak olan ikinci perdede ona rol verilmeyecekti.

7 Temmuz günü Alişer Bey ve Zarife Xanim’ı katledenler iki kişiyi değil, bir fikri, o fikrin isyanını ve halkın liderlerini yok etmeyi hedeflediler.

7 Temmuz bu nedenle unutulmak yerine başta Koçgiri ve Dersim olmak üzere Kürtler tarafından tarihi bir gün olarak anılmalıdır.

Asla unutulmamalı, unutturulmamalıdır.

Kaynaklar:

Ah Maria! Bu yazı senin anına, Gülfer Akkaya

Kürdistan Tarihinde Dersim, Dr. Nuri Dersimi

Dersim Merkezli Kürt Aleviliği, Munzur Çem 

38557

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Sayfalar