Perşembe Nisan 25, 2024

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

Devrim dediğimiz o büyük alt üst oluş için gerekli objektif şartlar her geçen gün daha nitelikli anlamda açığa çıkmaktadır. Parçası olduğumuz coğrafya, ekonomik resesyona doğru gitmekte, işçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik hayatı günden güne sefalete sürüklenmektedir. Ortadoğu tarihinin en kanlı alt üst oluşlarından birisine şahit olmakta ve cihatçı faşist çetelerin saldırıları karşısında bölge halklarının ulusal ve dinsel kimlik temelli yürüttükleri mücadeleler bölgede emperyalist hedeflerin çarkına çomak sokmaktadır.

Peki, tüm bu çelişkiler yığını içerisinde, çelişkiyi örgütlemek ve başka bir uzamda bir toplumsal dönüşümü üretmek adına yola çıkanların bu realite karşısındaki durumları ne denli hazırlıklıdır? Zira devrimci öznenin müdahalesi, nesnel duruma dair gelişimin kaderini temelden belirlemektedir. Bu sebepledir ki, devrimci öznelerin bahsettiğimiz somut olgu ile ne düzeyde ve hangi biçimlerde bağ kurduğu, kendisini emekçi sınıfların ihtiyaçlarına göre nasıl dizayn ettiği sorunu, esas itibari ile devrimde ne denli ısrarcı olduğu sorunudur.

Bu temelde TDH'ın karnesinin, neredeyse 50 yıllık mücadele geçmişinin nice değerli birikimine, ödenen onlarca bedele rağmen ete kemiğe bürünmüş bir devrim hareketine dönüşememesine şahitlik ettiğini en baştan belirtmek gerekmektedir.

Yazı özgülünde tartışmak istediğimiz başlık, tam da bu sorunlar yığınına ve bunların pratik görüngüleri olan kavrayışta dogmatizm ve pratik çalışmada düşülen bürokratizm hastalıklarının kaynaklarına dairdir. Bu kaynaklardan birisi olarak devrimci eğitim sorununu tartışmak, bahse konu yetmezliklerin giderilmesi açısından ihtiyaç dahilindedir. Zira güçlerin eğitimi ve teorik-ideolojik-örgütsel anlamda yetkinleştirilmesi sorunu, yürüttüğü politik faaliyet ile gelişecek olan her hareket için daima günceldir.

 Teorik ve Politik Eğitim…

Bu noktada akıllardan çıkartılmaması gereken şey devrimci eğitimin, sadece bir nitelik arttırımı meselesi değil bir yetkinleşme, sürecin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçları dahilinde ve bu olguyla geliştirici bir bağ içerisinde ele alınması sorunu olduğudur. Bu temelde devrimci eğitim, kadroların teorik birikimin artırmanın, politik kabiliyetini geliştirmenin, örgütsel olarak yetkinleşmenin ve kültürel olarak dönüşmenin kaynağı olan her araç ve biçimde üretilebilir.

Bu temelde TDH özgülünde tartıştığımızda teorik ve politik eğitimin, devrimci eğitimin diğer başlıklarına göre daha önemli bir yetmezlik alanına işaret ettiğini baştan belirtmek gerekmektedir. TDH'ın bütünlüklü ve sistematik müdahalelerden ve kadro okulları vb. pratiklerden ziyade genel yöneliminin kadroların teorik gelişimini "pratiğin öğreticiliği"ne havale etmek şeklinde olduğunu açıkça söyleyebiliriz.

Problemli ele alışın ilanı olan bu tutum, temel anlamda devrimci teori ile devrimci pratik arasındaki diyalektik ilişkinin ve teorinin pratik karşısındaki rehber misyonunun reddi anlamına geldiği ise açıktır. Dünya devrim deneyimlerini ve Marksizm’in politik yöntemini öğrenmek; bunun rehberliğinde politik faaliyeti üretmek ve sınamak, bir yönelim olarak devreye girmedikçe yerini kavrayışta dogmatizme ve faaliyette dar-pratiğe ve gelecek tahayyülünden uzaklaşarak günü kurtarmaya hapsetmektedir.

 Örgütsel eğitim ve kültürel dönüşüm

Devrimci eğitim sorunu, esas anlamda bir kadro yaratma ve devrimi gerçekleştirecek örgütlülüğü inşa etme, bunu geliştirme sorunudur. Bu da devrimci eğitim başlığını hem örgütsel eğitim ekseninde hem de devrimci kimlik ve kültür ekseninde geliştirmeyi koşullamaktadır.

Bu temelde belirtmek gerekir ki; devrimci örgüt devrim tahayyülünün inşacısı olarak kendisini işçi sınıfının, ezilen ulus, cins ve kimliklerin öncüsü şeklinde örgütlemek zorundadır. Bu rol, bir önderlik misyonu edinmeyi ve buna uygun devrimci kadro gerçekliğini ve devrimci kimliği üretmeyi koşullar.

TDH özgülünde kadro gerçekliğinin güncel tablosu ise pratiğin yarattığı zorluklara karşı yeterli dirençten yoksun, örgüt içi düşensel yaşamda ve ideolojik-politik çalışmada cansız ve tüm bunların sonucu olarak sınıf hareketinin ihtiyaçlarına göre biçimlenmekten uzak bir yapıya işaret etmektedir.

Bu noktada ise, sorunu doğru koyarak sürekli olarak kadroları bu temelde sevk etmek, uygun araç ve yöntemleri devreye sokmak, eğitim programları ve kadro okulları uygulamak ise tam da örgütsel önderlik görevidir. Ki açıktan belirtmek gerekir ki, TDH gibi neredeyse yarım yüzyıldır mücadele sürdüren bir geleneğin tarihsel süreç boyunca somut bir devrim hareketini yaratamamasının temel sorumluluk noktası tam da bu önderlik etme misyonunu oynayamayanların problemidir.

Bu yetmezlik alanı, devrimci kültür ve kimlik olarak tariflenen vasıfları da silikleştirmekte, devrimci adanmışlık, fedakarlık, halka ve yoldaşlara bağlılık vb. değerler geçmiş tarihin hikayeleri olarak kalmaktadır.

Müfreze olmada seferberlik çağrısı…

Tartışmayı toparlarsak eğer, devrim denen o büyük alt üst oluş süreci, onu bugünden üretenlere ihtiyaç duymakta, sınıf mücadelesinin dinamiklerine uygun örgütlülükleri ve emekçi sınıfları peşinden sürükleyen kadroları koşullamaktadır. Ancak tüm bunlar temelde bir nitelik sorununa işaret etmektedir ve Dimitrov yoldaşın ifadeleri ile "çalışmamızı uyuşturucu hazır taslaklardan, zararlı medresecilikten kurtarmak", güncelin yasalarını dogma ve kör ısrarın üstünde egemen kılmayı, tüm bunlar ise devrimci eğitimin önemini kavramayı bize emretmektedir.

Tekrar etmek pahasına belirtelim; doğru devrimci pratik doğru politikalar ve önderlik ile mümkündür. Ancak bunların gerçek olması nitelikli kadroları ve pratiğin tıkanıklığını açacak Marksist anahtarı gerekli kılmaktadır. Öyleyse TDH açısından bu temelde devrimci eğitim sorunu esaslı bir görev olarak karşımızda durmakta, Kadro okulları, okuma seferberlikleri, pratik karşısında eleştirel tutumun geliştirilmesi ve örgüt içi canlı siyasal ortamın üretilmesi gibi ihtiyaçlar somut kadro politikalarına dönüştürülmeyi beklemektedir.

(Bir Partizan

49656

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Sayfalar