Cumartesi Nisan 20, 2024

Yağma düzeninin suç ortakları adaleti getiremez! Gerçek adalet ezilenlerle gelecek!

Popüler deyimle ifade edersek; Türkiye’de siyaset sahnesi giderek ısınıyor ve öyle anlaşılıyor ki dengeleri sarsacak yeni gelişmelerin arifesindeyiz.

16 Nisan referandumuyla devletin temel organları arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi marifetiyle, düzenin yeniden yapılandırılması amaçlanıyordu. Ne var ki OHAL koşullarına, gözaltı, baskı ve türlü engellemelere; CHP’nin “istemem yan cebime koy” tavrına rağmen sandıktan “Hayır” sonucu çıktı. AKP/Saray hile ile sonuçları değiştirdiyse de yığınların büyük bir kesiminin bu yeni değişikliğe, hem de CHP’nin yancı sıfatıyla sürece verdiği desteğe rağmen “Hayır” dediği ortaya çıktı. 16 Nisan’da kitleler, AKP şahsında, faşizme yönelik birikmiş tepki ve öfkelerini dışa vurdu. Bunu gözaltı ve tutuklamalara karşın sokakta da dile getirmekten geri durmadı. 16 Nisan referandum sürecinin, geniş emekçi yığınların yaşama geçirilen politikalara karşı büyüttüğü tepkiyi açığa çıkaran belki de bardağı taşıran damla olduğunu söylemek yanlış olmaz. 16 Nisan, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, LGBTİ’lerin, emekçilerin ve de gençlerin AKP iktidarının uygulamalarına “artık yeter” deme noktasına geldiğini ve mücadele duygusunu bilediğini gösterdi.

Fırtına bulutları birikiyor

OHAL KHK’ları ile işten atılan, açığa alınan on binlerce akademisyen ve öğretmenin sesi olarak eyleme başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişi, söz konusu birikmiş öfke ve tepkinin sokağa daha belirgin ve güçlü bir şekilde taşmasına, yansımasına vesile oldu. Kısa sürede ülkenin dört bir yanı, Nuriye ve Semih’le dayanışma eylemlerine, işe geri dönme talepli direnişlere sahne oldu. AKP iktidarının ikinci Gezi ve Tekel endişesi bu koşullarda ortaya çıktı. Direnişin adeta bir çığ etkisiyle büyüdüğünü gören, fark eden AKP, hemen önlem aldı ve Nuriye ve Semih’i tutukladı. Ne var ki direniş zindan koşullarında 100’lü günleri geride bırakmış durumda. İvmesi düştüyse de KHK’lara karşı mücadele ve dayanışma sokakta sürüyor. Şişecam işçilerinin, grevlerinin Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmesine rağmen direnişten vazgeçmemelerini de, toplumsal muhalefetin moral ve motivasyonunu besleyen ve güçlendiren bir faktör olarak saymalı.

Denilebilir ki, R.T.Erdoğan/Sarayın gündeme getirdiği kıdem tazminatı ve zeytinliklerin yağmalanmasına yönelik saldırılardan kısmen ve şimdilik geri adım atmasında bahsini ettiğimiz birikmiş sinerjinin büyük bir fırtınayı tetiklemesinden duyulan korku belirleyici olmuştur. Görünen o ki, hâkim sınıflar, bir yandan işçi sınıfı ve emekçilere yönelik hak gaspları ve saldırılarını sürdürürken diğer yandan da her an patlayacak büyük bir öfke kasırgasından endişe duymaktadır. Zira, OHAL’le birlikte iyice ağırlaşan uygulamalarla bunun koşullarının ziyadesiyle oluşturulduğunun elbet onlarda farkında.

Müesses nizam dışında kalan CHP

Kitlelerin, OHAL koşulları altında da mücadeleyi sürdürme kararlılığının giderek arttığı, kitle hareketinin yeni koşulları da özümseyerek mücadele gücünü giderek bilediği söylenebilir. Kimi gelgitleri, geri çekilmeleri olsa da bundan sonra, toplumsal muhalefetin daha etkin ve güçlü hem de daha radikal çıkışlarla yol alacağını, temel yönelimin bu olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Hareket, OHAL’le birlikte maruz kaldığı kapsamlı saldırı dalgası karşısındaki şaşkınlığını ve geri çekilme sürecini atlatan bir rotaya girmiş görünüyor. Bunun işçi sınıfından geniş emekçi kitlelere, Kürtlerden Alevilere, kadınlardan LGBTİ’lere çok geniş bir yelpazede demokrasi ve özgürlük mücadelesinde pozitif etkilerini görmek olası.

CHP milletvekili Enis Berberoğlu’na MİT TIR’ları davasında 25 yıl ceza verilmesi ve apar topar tutuklanmasını bu arka plan içinde analiz etmek faydalı olacaktır. Her şeyden önce söylemek gerekir ki, Enis Berberoğlu’nun gazetecilik yaşamı, Hürriyet olmak üzere pek çok yerde; devrimci, ilerici ve yurtseverlere saldırı, infaz ve katliamları meşru kılmak, aklamakla geçmiştir. Sözgelimi, 8 Mart 1999’da Tokat’ta çıkan çatışmada ölümsüzleşen halk ordusu gerillası, namlu gibi bakan yeşil gözlü komutan Ayfer Celep’e yönelik bölge halkının sempati ve sevgisi Enis Berberoğlunu rahatsız etmiştir: “…Çünkü Türkiye Cumhuriyeti on altı yıllık Güneydoğu deneyimini, personel ve teçhizatla donatarak bölgeye yığmaya başladı. Bu güce boyun eğmeyenin yaşam şansı kalmadı.”( 19 Mart 1999-Hürriyet)

Gazetecilikten milletvekilliğine terfi eden Berberoğlu’nun tutuklanabilmesi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması sonucu gerçekleşmiştir. Bu da CHP’nin onayıyla olmuştur. CHP, AKP’nin sınır ötesi operasyonlarına, Kürtlere yönelik vahşi katliamlarına “terörle mücadele” adı altında ortak olmuştur. İşçi sınıfı ve emekçilere yönelen kapsamlı saldırılara sessiz kalarak veya tepkileri meclis koridorlarına sıkıştırarak destek olmuştur!

CHP, bugün, o zaman HDP’ye karşı AKP ile birlikte kurduğu milliyetçi, ırkçı şer ittifakının kurbanı haline gelmiştir. Görünen o ki, Yenikapı’da 15 Temmuz ruhuna payanda olan, 16 Nisan referandumunda “komşular muhalefette görsün” tavrına rağmen CHP yeni müesses nizamın ortağı olmayı başaramamış, denklemin dışına itilmiş dahası bir anda kendini hedef tahtasında bulmuştur.

CHP, 16 Nisan sonuçlarına yönelik halkın tepkisini sokaktan çekerek, devletin devamlılığı adına AKP’ye can simidi olmuş yine de rakip kliğin gazabından kurtulamamıştır. CHP genel merkezi, dokunulmazlıklar konusunda aldığı kararla kendi ayağına sıktığı kurşunla bugün ciddi anlamda köşeye sıkışmış durumda. Bu hem yargı eliyle AKP iktidarının avucuna düşmek anlamında böyledir hem de kendi tabanı nezdinde teşhir olmak bağlamında.

CHP, kitle hareketine oynuyor!

Korkunç bir sömürü, milliyetçi ve şovenizmden muzdarip vahşi bir devlet terörü ile ayakta duran düzenin kaptan köşküne girmek mümkünse dümenin başına geçmek istemektedir CHP.

CHP’ye yön veren Kemalist-ulusalcı klik öyle anlaşılıyor ki, artık dişini göstermeye ve iktidara en azından kısa vadede ortak olmak adına daha etkin bir hatta yürümeye karar vermiştir. Toplumsal koşulların, iklimin sağladığı olanaklar ve kitlelerin AKP iktidarına yönelik öfkesiyle yelkenlerini şişirmeyi planlamaktadır. Diğer yandan HDP’nin siyasi soykırım operasyonlarıyla engellenmesi ve eş başkanlarının tutuklanmasıyla CHP’nin ana muhalefetin odağı haline getirilmeye çalışıldığı da açık!

Kemalist-ulusalcı klik, OHAL’le birlikte baskı altına alınan, her türlü hak ve özgürlükleri yok sayılan, engellenen emekçilerin bilincinde, fay hatlarında biriken enerjinin pekâlâ farkındadır. Yaşanan olası bir depremde, geniş emekçilerin enerjisini soğurmayı ve devletin bekasını korumayı amaçlamaktadır. CHP’nin kendi gerçekliği içinde radikal sayılabilecek böylesi bir eyleme yönelmesi, gelişebilecek olası sokak eylemlilikleri ve hak arama mücadelelerinde inisiyatif almak içindir. Nihayetinde CHP, bir düzen partisidir. Hem de AKP’den farklı olarak, TC devletinin üzerinde inşa edildiği, ona dayanak ve temel olan bir düzen partisi.

Yürüyüşe yönelik daha ilk günden R.T. Erdoğan’ın ve AKP kurmaylarının öfkesi, eylemden ciddi anlamda rahatsız olduklarını gösteriyor. Bunun Kılıçdaroğlu’nun sokağa çıkmasından ziyade, 16 Nisan hilesine karşı sokağa taşan “Hayır” iradesiyle buluşulmasından duyulduğu söylenebilir. CHP’nin bu yönelimi, “Hayır” iradesini ortaya koyan kitlenin sokağa daha fazla yönelmesi anlamında etkili olacaktır. Ki bu önemli bir gelişmedir.

Ne var ki aslolan geniş yığınların düzene karşı biriken ve gelişen öfkesinin yine bir başka düzen partisinin potasına akıtılmasına engel olmaktır. Bunun CHP’nin politikalarına angaje olmakla olmayacağı açıktır. Bu hamle, CHP’nin emekçi yığınların, sokağa dönük eğilimi gördüğünü anlatıyor. Öyleyse devrimci, ilerici ve yurtseverler de bağımsız, özgün politikalarıyla temel hak ve özgürlüklere yönelik taleplerini sokakta daha fazla dile getirmek için daha ısrarcı olmalıdır!

38158

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Sayfalar