Cumartesi Nisan 20, 2024

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

           Bu İntikam eylemi savaş suçlularının her nerede olursa olsun Ermeni halkının elinden kurtulamayacağı ve devamının geleceği işaretini verdi.Nitekim Enver Paşa,Cemal Paşa,Teşkilat-ı Mahsus kurucusu Bahattin Şakir....elini kana bulamış unsurlar Ermeni fedaileri tarafından cezalandırıldılar.1915 Tehcir yıllarında bütün yakınlarını kaybeden Erzincanlı Soğomon Tehleryan 2-3 Haziran 1921 yıllarında yapılan iki gün süren duruşmalarda Talat Paşa'yı öldürdğünü kabul etti.Mahkemenin ve jüri üyelerinin de katılımıyla beraat etti.

         Ailesinin bütün fertlerini kaybettiği kendisinin ise tesadüfen hayatta kaldığı olayı şöyle anlattı.

      Tehcir,Erzincanlı Soğomon Tehleryan ve ailesini 1915 Haziran ayında yakaladı.Çok yürümek zorunda kaldılar.Erzincan'dan çıkmışlardı ki,önce yağma sonra kıyım başladı.2-3 Haziran 1921'de görülen mahkemede verdiği ifadeye göre başına bir darbe yiyen S.Tehleryan kendisine geldiğinde ağabeyisinin ölüsünün üstünde buldu.Başı baltayla parçalanmış ağabeyinin bütün kanı üzerine akmıştı.Yol cesetlerle doluydu.cesetler arasında tüfekle mi,sopayla mı yoksa birkaç kılıç darbesiyle mi öldürüldüğünü bilmediği annesi de vardı.15/16 yaşlarındaki iki kız kardeşi kıyım başlamadan önce jandarmalar tarafından çalılıklara götürülmüş annesi ''gözlerim kör olsaydı da bugünleri görmeseydim''. diye haykırmıştı.Tecavüz edilen kız kardeşleri muhtemelen öldürülmüştü.Kafilenin ön tarafında yürüyen babasının ve diğer ağabeyinin kucağında  bebeği ile yürüyen ablasının akibetini bilmiyordu.

          Sonrası uzun bir hikaye idi.Dersimli , yaşlı bir kürt kadını onu iki ay saklamıştı.Yaraları iyileştikten sonra ,Kürt giysilerine bürünmüş Harput'ta katliamdan kurtulmuş iki genç ile birlikte gündüzleri saklanıp,geceleri yürüyerek,ot ve bitki kökleri ile beslenerek yollarına devam ettiler.Batı'ya ilerleyen Rus ordusuyla karşılaşınca önce İran'a,sonra Tiflis'e geçtiler.

          Talat Paşa  öldürme olayını mahkemede şöyle anlatıyordu ;

          ''Olaydan iki hafta önce katliam görüntülerinin hatıraları yüzünden kendimi çok kötü hissediyordum.Annemin cesedini gördüm,sonra ceset ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı.Annem dedi ki :''Talat'ın burada olduğu seni hiç ırgalamıyor mu,oğlum filan değilsin'' deyince öldürmeye karar verdim'' dedi. Cinayetle yargılanan S.Tehleryan'ı üç avukat savundu.Psikolojik rahatsızlık geçirdiğini,cinayeti işlediğini kabul etti.Ermeni soykırımında ölenlerin intikamını almak için Talat Paşa'yı öldürdüğünü ,bunun üzerine savunma yaptı.

          Bir anda Türkiye'nin yargılandığı mahkemeye dönüşen duruşmalarda,mahkeme ve jüri üyeleri iki gün sonra S.Tehleryan'a beraat kararı verdi.Mahkemeyi izleyenler arasında tanıklıklarına başvurulan önemli şahsiyetler olmuştur.Pek çok tanığın dinlendiği duruşmalarda mahkemeyi yakından izleyen sıhhıye subayı olarak Türkiye'de bulunmuş olan  ve Tehcir sırasında katliamları fotoğraflarla belgeleyen yazar Armin T.Weger ile 62 yaşındaki Protestan papaz Profosör Dr.Lepsiusde bulunmuş tarihe not düşecek önemli açıklamalarda bulunmuşlardır.

         19 Ocak 2007

          Yer, Halaskar Gazi caddesi, Agos gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink öldürüldü. 1915 Ermeni soykırımından sonra artık bir avuç kalmış Ermeni halkının son zamalarda yetiştirdiği önemli  kişilerden biri olarak tanındı.

          Günlük olarak çıkan Ermenice gazetelerden Jamanak ve Marmara'dan tamamen değişik haftalık politik gazete çıkarmaya başladı.Bir ilki gerçekleştirdi. Siyasi düşüncelerinin şekillenmesinde İbrahim Kaypakkaya geleneğinden gelen can dostu,yoldaşı Armenak Bakırcıyan'ın (Orhan Bakır) önemli yeri olmuştur. Yeni bir anlayış ve yönelim ile AGOS Gazetesini çıkarıp ermeni halkının sorunları ile tarihe ışık tutacak 1915 Ermeni Soykırımı hakkında geleneksel Türk tezlerinin eleştirisini yaptı.

            Gazete  ve TV kanallarında açık oturum ve tartışmalarda korkmadan inandığı düşüncüleri her türlü provakasyonlara ,ölüm tehditlerine rağmen savundu.Bugün bile halen tartışılamayan dönme Ermeniler ile ermeni mallarının yeni sahiplerini açıklayınca yer yerinden oynadı.

            En son 1938 Dersim'in bombalanmasında ilk kadın pilot olarak tarihe geçen Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in ailesini soykırımda kaybetmiş Ermeni bir yetim kızı,esas isminin Hatun Sebilciyan olduğunu fotoğraf ve akrabalarının anlatımıyla belgelerle açıklayınca Devleti dolayısıyla TSK'ni çileden çıkardı.  Artık karar verilmişti Hrant Dink öldürülecekti.Valiliğe çağrılarak dönemin valisi olan Muammer Güler ve beraberindeki MİT mensupları ile tehdit edildi..Ayağını denk al dediler.

            Hrant Dink'in öldürülmesi üç yıl önceden karar altına alındı.Trabzon Emniyeti katili'de,azmettiriciyi'de,nasıl öldürüleceğini bir yıl önceden biliyordu.Trabzon jandarması altı ay önceden haber almıştı.Silah markasını dahi biliyordu.

            Yazdığı yazılar ile panellerdeki konuşmalarından dolayı TCK'nın 301.maddesinden yani Türk'lüğe hakaret etmekten hakkında  üç kez dava açıldı.2005 yılında Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.Türklüğü tahkir ve tezyif etmek suçundan aldığı 6 ay hapis cezası Yargıtayca  onaylanınca,son yazısında  AİHM 'ne başvuracağını  anlatmıştı.Çevresinde Ermeni'lerden çok Türk dostları,arkadaşları olan Hrant Dink için bu dava hiç kabul edilebilir cinsten değildi.Her gün yüz yüze geldiği dostları için ''ben onları nasıl aşağılarım,onlara nasıl hakaret ederim'' diyerek asla içine sindiremiyordu.Görülen duruşmalar linç provasına  dönüşmüştü.Avukat Kerinçsiz'in başını çekiği ülkücü çetelerin linç girişimi yetmiyormuş gibi Veli Küçük,Muzaffer Tekin duruşmaları ellerini kollarını sallayarak takip ediyor.davayı etkiliyordu.Bir keresinde avukatına telefon açarak ''Veli Küçük duruşmaya geldi mi'' diye sormuştu.''Evet'' cevabını alınca ''işin rengi değişti,bu iş artık farklı'' dedi.

           Ailesi,dostları,yurt dışında yaşayan akrabaları yaklaşan tehlikeyi gördükleri için belli bir dönem de olsa ,güvenlik için yurt dışında kalma tavsiyesinde bulundular.Kabul etmeyerek Türkiye'de kalmayı tercih etti.Tehditlere rağmen hayatta kalma umudu ile yaşıyordu.Profesyonelce bir saldırı yapılacağını biliyordu.Koruma talebinde hiç bulunmadı.Bir röportajında şöyle diyordu ;    ''Başıma ne gelirse katlanacağım,sonucunda ne gelirse ona da katlanacağım,ben TC vatanda şıyım,Türkiye'liyim ve çok yerel bir insanım.Anadolu'luk benim iliklerime işlemiş vaziyette.Burası benim atalarımın yaşadığı topraklar.ben burada yaşamak istiyorum.Dilim giderim dese de,adımlarım gitmek istemiyor.kalmak istiyorum.Burada yaşamak istiyorum.İnşallah bunu başarırım''.   Çok sevdiği bu toraklardan ölüm pahasına olsa da kaçıp itmedi.Yaşamasına müsade etmediler.Öldürdüler.Başına bir iş geleceğini bu saldırırnın da profesyonelce olacağını çok iyi biliyordu.Sonradan ortaya çıkan konuşmalar,belgeler ifade tanıkları Hrant Dink'in öldürülmesini Talat Paşa'nın infaz edilmesi olan intikam eylemi ile  benzer şekilde olmasını planladılar.

           2007 yılında ortaya çıkan ses kayıtlarında Trabzon İstihbarat Dairesi görevini yürüten Engin Dinç'in yanında aynı şubede polis memuru olarak görev yapan Muhittin Zenit'in dinlenen telefonları ortaya çıktı.Erhan Tuncel ile arasında geçen çarpıcı konuşmalar bu düşünceyi doğrulamıştır.

          __ Erhan Tuncel :....benim bildiğim şöyle yani paylaşmak istediğim şey şöyle olur.Yani vurulma şekli belliydi ,vurulacak şekil belliydi.Eğer öyleyse bunlarla alakalıdırda zannetmiyorum...

          __ M.Zenit : ...ne oğlum direkt kafaya sıkmışler..

          __ Erhan Tuncel : ...öldü mü ?

          __ M.Zenit :...Tabii canım tek farklılık kaçmayacaktı ama kaçtı.

          __ Erhan Tuncel : Yakalandı mı peki ?

          __ M.Zenit : Yok canım ...diye geçen telefon kayıtlarında bu kişilerin başından sonuna kadar her şeyden haberdar oldukları ortaya çıkıyordu.

          Yine Mc Donalds bombacısı Yasin Hayal'in hapisten çıktıktan sonra babasıyla aralarında geçen konuşmalar basına yansıdı.

         __ Baba ,Talat Paşa'nın nasıl öldürüldüğünü biliyor musun ?

         __ T.Paşa'yı öldüren adamın ceza almadığını serbest bırakıldığını da biliyor muydun ?

diye geçen anlatımlardan olaya karışan faillerin Talat Paşa'nın öldürülme olayından haberdar olduklarını,bunlara  bilgi verildiğini,olay için yönlendirildikleri ortaya çıkıyor.

          Cinayeti bizzat örgütleyen ve yapan devlettir.  Cinayetten başından sonuna kadar her şeyden haberi olan devlet görevlileri, görevlerini ''başarıyla'' yerine getirdikleri için ödüllendirildi ve terfi ettiler. Muammer Güler İç İşleri Bakanlığı'na,Celalettin Cerrah Osmaniye Valiliğine,Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve Engin Dinç İstihbarat Daire Başkanlığına,Özel kalem müdürlüğüne ise Muhittin Zenit atandı.Ogün Samast ile fotoğraf çektiren polis memuru Malatya Emniyet müdür yardımcılığına atandı.

          Devlet,Hrant Dink'in vurulduğu andan itibaren,aradan geçen altı yıl boyunca olayı çözmek,katillerin arkasındaki güçlere ulaşmak,adalete teslim etmek bir yana bütün delilleri karattı.Davayı çıkılmaz hale soktu.  Olay yeri kamera kayıtları silindi,Ogün Samast'ın yanında beraber olduğu da tespit edilen kişilere halen ulaşılamadı.Telefon ve Internet görüşmeleri açığa çıkarılmadı.MİT elindeki bilgileri mahkemeye vermekten kaçındı. Tüm bu bilgiler savcı nezaretinde toplanıp mahkemeye sunulması gerekirken,avukatların Fethiye Çetin'in adeta iğneyle kuzu kazarcasına seneler sonra kendi gayretleri ile ortaya çıkardıkları gerçeklerdir.

           Başbakan R Tayyip Erdoğan'ın H.Dink'in ölümünden sonra ''taziye ziyareti'' için evine gittiğinde ailesi,kardeşleri ile arasında geçen konuşmalar seneler sonra kamuoyu ile paylaşıldı.Başbakan o görüşmede ''faillerin yakalanıp adalete teslim etmekte elinden geleni yapacağı'' sözünü vermişti.Konu dönüp dolaşıp Ermenistan-Türkiye ilşkilerinde Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı takındığı tavırlardan hoşnutsuzluğunu dile getirmiş öldürülen H.Dink'in TC vatandaşı değil,Ermenistan vatandaşı gibi  despot, diktatörce davranışlarından dolayı aralarında soğuk bir görüşme gerçekleşmişti.

         Altı yıllık oyalama süreci R T Erdoğan'ın olayı çözmek niyetinde olmadığını ortaya çıkardı.

           Peki bugüne kadar devlet eliyle öldürülen hangi sanatçı,yazar,solcu,aydının,araştırmacı profesörün katiline ulaşıldı?Hiç birine ,hepsi de Ankara'nın dehlizlerinde zaman aşımından,soruşturmaları kapanan dosyalarla doludur.her ne ''tesadüf ''ki ,her öldürülen,katledilen muhalif kimliğiyle solcu,aydın,ilerici devrimci olmaktadır.Öldürüp,katilleri korumak,cinayetlerde delilleri karartmak,katilleri ''kahraman'' olarak,topluma tanıtmak alışık olduğumuz gerçeklerdir.Bunun için Tansu Çiller'in ''ülke uğruna,millet uğruna,devlet uğruna kurşun atan da,kurşun yiyen de her zaman için saygıyla anılır.'' sözleri halen unutulmuş değildir.

           SİZLER CİNAYET İŞLEMESİNİ ÇOK İYİ BİLİRSİNİZ ;

           Cumhuriyet döneminde de devam eden İttihat-Terakki gelenekleri adeta devletin genlerine işlemiş durumdadır.Değişmeden olduğu gibi devam etmektedir.Topal Osman,İpsiz Recep,Veli Can Oduncu,Mehmet Ali Ağca,Oral Çelik,Haluk Kırcı,Ünal Osman Ağaoğlu,Kıvanç Ağaoğlu,Ogün Samast....özel olarak yetiştirilmiş katillerdir.

           Bir suıkast sonucu  öldürülen araştırmacı yazar Uğur Mumcu cinayetinden sonra ,dönemin başbakan yardımcısı ''bu hükümetin namus borcudur,bu cinayeti mutlaka aydınlatacağız'' demişti. Ne oldu ? CHP İzmir milletvekili Güldal Mumcu yaşadıklarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu günleri hatırlayalım.Savcı'nın kendisine ''üstüme gelmeyin,devlet yapmıştır.Siyasi iktidar isterse çözer,devlet sırrıdır'' sözlerini unutmayalım.

           1980 yılında kızının gözleri öünde öldürülen DİSK genel başkanı Kemal Türkler davası bir hukuk cinayet olarak görülmüştür.Kızının katili, Ünal Osman Ağaoğlu'nu teşhis etmesine rağmen hiç bir cezaya çarptırılmadı.Katil senelerce korundu.Dava zaman aşımı nedeniyle düştü.Katil serbest kaldı.Sonradan yargıtay Ceza  Genel Kurulu tarafından Kemal Türklerin katilinin Ünal Osman Ağaoğlu olduğuna karar verdi.Fakat çok geçti dava zaman aşımı nedeniyle kaldırılmasına karar verildi.

            İnsanoğluna karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaması gerekirken 37 aydın ve sanaatçının devlet gözetiminde Sivas Madımak otelinde diri diri yakılıp,sanıkların  zaman aşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verildi.Katillerin savunmasını AKP 'nin içindeki avukatlar üstlendi.RT Erdoğan bu karar için ''ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun'' diyerek kutladı.

           S.Balıkçı ,Ermeni olduğu için yaslı bir günde, 24 Nisan'da askerlik görevini yaparken ülkücü bir katil tarafından öldürüldü.Sevag Şahin Balıkçı'nın katili Kıvanç Ağaoğlu bugün serbest olarak elini kolunu sallayarak aramızda dolaşmaktadır.Verilen ceza ile adeta ödüllendirildi.

           2000 yılında yapılan referandurumda sözde toplumun en ileri kesimi olan bazı kesimler,topluma doğru ve yanlışı ve ileriyi göstermekle görevli aydınlar,yazarlar politikalarını AKP üzerine inşa edenler çok büyük yanılgı içine düştüler.AKP'nin sözde ''ileri demokrasi'' nutuklarına,kendini ''mağdur'' gösterme ve sahte ''açılımlara'' inanarak politikalarını ''Yetmez Ama Evet'' şeklinde  belirlediler.Topluma da empoze etmeye çalıştılar.

           Kitap okuyarak kazanamayacağımız hayat tecrübeleri,kitleler mücadele içerisinde ,kendi öz yaşantısından,islamcı – faşist uygulamalardan çıkardığı sonuçlardan AKP'nin gerçek yüzünü tanıdılar.Kitleler Yetmez ama Evet 'çilerden daha ileri konumda yer aldılar.AKP'nin her sıkışma durumunda yeni bir paket ,yeni bir açılım ile kitlelerin ve Kürt ulusal başkaldırısını etkisiz hale getirip ve kırma gayreti içerisinde olduğunu görüyoruz.

           Bölgelere göre  oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nin araştırma ve inceleme yaparak oluşturduğu ve Başbakana sunulan istek ve öneriler hiç dikkate alınmadan raflara kaldırıldı. 34 yoksul Kürt köylüsünün hunharca öldürülmesi emrini veren R T Erdoğan çok ağır suç işlemiştir.Roboski katliamı,aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen halen sorumlular açığa çıkarılmış değil.Oluşturulan komisyon raporlarından çıkan koskocaman bir hiçtir.

         Ermeni,Rum,Yahudi soykırımları ile yüzleşilemediği için katliamlar ve cinayetler bugün de olduğu gibi devam etmektedir.Sanatçılar,aydınlar,solcular yani Sabahattin Ali'ler,Nazım Hikmet'ler,Musa Anter'ler,Ahmet Arif'ler,Uğur Mumcu'lar,Abdi İpekçi'ler,Doğan Öz'ler,Bahriye Üçok'lar Ahmet Kaya'lar Hrant Dink'ler devlet tarafından öldürüldü.Yine aynı devlet öldürdükleri yazarlarımıza sahip çıkarak putlaştırdı.Heykellerini dikti,isimlerini parklara ,bahçelere vererek ölümsüzleştirdi.Böyle iki yüzlü bir devlet mekanizmasıyla karşı karşıya bulunmaktayız.

          Altı yıldan sonra Hrant Dink cinayeti davası Yargıtay'dan dönünce 14.Ağır Ceza mahkemesi tarafından yeniden görülmeye başlandı.Korunan,kollanan katiller bir hukuk skandalına dönüşen mahkemeler artık toplum nezdinde güvenini,geçerliliğini kaybetmiştir.Bu yüzden Hrant Dink ailesi bu komedi karşısında artık adalete  olan inançlarını yitirdiler.Biz artık bu müsamerede yokuz diyerek çekildiler ,dava artık halkın sahipleneceği kamu davası oldu.

          Talat Paşa'nın intikamını almak için,aynı yol ve yöntemle öldürülen Hrant Dink cinayetini soruşturan mahkemelere ,hiç bir bilgi,belge sunmayan MİT suç üstü yakalandı.Hrant Dink'in avukatı Fethiye Çetin'e itiraflarda bulunan bir MİT mensubu olan Ramazan Dündar şunları söyledi.MİT'te kripto uzmanı olarak çalıştığını,Hrant'ın infaz emrinin Kiril alfabesiyle MİT'in verdiğini söyledi.Bir tiyatro oyununa dönüşen mahkemelerden sonra ailenin umudunu yitirmemesi elde değil.

          R T Erdoğan ve AKP hühümeti halklara ,işçisınıfına,Kürt ulusuna karşı toplu savaş açmıştır.Gezi olayları ile doruk noktasına ulaşan isyan ateşi,halkın en ufak demokratik taleplerini dahi kanla bastırmıştır.Doğayı koruma -kollama şeklinde gelişen çeşitli uydurma komplo teoriler ile süreci kararatmaya çalışan,kontrolündeki basın ile gerçek dışı haberlerle kamuoyunu yanıltan RT Erdoğanın miyadı dolmuştur.Bunun için başta kürt ulusuna  emekçi halka savaş ilan etmiştir.

           Afyon'da 25 askerin öldürüldüğü cephanelik patlaması İslami cihat örgütlerine silah sevkiyatı sırasında olmuştur.Reyhanlı'da 52 vatandaşın öldüğü bombalı saldırı yine hükümet ile El kaide işbirliği ile gerçekleşmiş olduğu gizli yazışmalarda ortaya çıktı.

          Gezi olayları ve sonrasında yitirdiğimiz gencecik fidanlar Abdullah Cömert,Ethem Sarısülük,Mehmet Ayvalıtaş,Mustafa Sarı,İrfan Tuna,Ali İsmail Korkmaz ve Hasan Ferit Gedik AKP'nin polis teşkilatı tarafından öldürüldüler.Nicelerinin kafatası kırıldı,niceleri gözlerini kaybetti.Polislere soruşturma bir yana, ödül verildi.

         Ekmek almak için sokağa çıkan başına isabet eden fişek ile150 gündür komada ölüm kalım savaşı veren 14 yaşındaki Berkin Elvan'ın durumu halen kritiktir.Sorumlu polisleri bulup yargıya teslim edeceği yerine, kollamış yeni yeni ölümlerin sinyalini vermiştir.Bu arada Mısır'da askerler tarafından öldürülen İhvan lideri'nin kızı  Esma için ise rol icabı ağlayabilmiştir.Kendi vatandaşı olan Berkin için ise bu hakkaniyeti gösterememiştir.

            Demokrasi paketi,çözüm süreci,müzakereler,açılımlar ile toplum aldatılmaya çalışılmakta Bu yüzden süreç tıkanma noktasına gelmiştir.Süreç AKP'nin adil,ahlaki olamayacağını ortaya çıkarmıştır.En büyük yargı ise halkların vicdanıdır..Devlet ve AKP burada mahkum olmuştur. AKP'nin polis diktatörlüğü altında ,dışarıda İslami cihat guruplarını silahlandırarak masum insanların ölümlerine sebep olmaktadır.İçeride ise halka karşı topyekün savaş etmektedir.Kabarık suç dosyası ile resmen insanlığa karşı ağır suçlar işlemeye devam etmektedir.Kralların da elbet bir gün mutlaka sonu gelecektir.Yargılanacağın zaman adalet,hukuk sana da lazım olacaktır.Ama iş işten geçmiş olacaktır.

 

 

 

           Ekim 2013

100915

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar