Cumartesi Mayıs 4, 2024

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Son zamanlarda çeşitli Cemevi ve Dergahlarda cenaze erkânının, Kırk Lokmasının Müslüman inancına uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, Ramazan ayı süresince veya sonunda Alevi erkan, ritüel ve kurallarında olmayan ne idüğü belirsiz  “bayram cemi”, ve “bayram namazı” gibi uygulamaları duyar ve görür olduk. 

 

Ben de geçtiğimiz günlerde demokratik Alevi Hareketinin ve örgütlemesinin lokomotifi sayılan, Alevi örgütlemesinde, demokrasi ve emek mücadelesinde son 20 yılda çok önemli işlev, görev ve sorumluluklar üstlenen bir dernek/cemevimizde Kırk Lokması (yemeği) erkânını büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle izledim. Töreni gerçekleştiren sözde “dede” olan kişi adeta bir Arap ülkesindeki cami hocası gibi tek sözcüğünü anlamadığımız Arapça duayla töreni gerçekleştirdi. Kitle bir çeşit asimilasyon olan bu durumu, yani hoşnutsuzluğunu, homurdanmalar ve kısmen konuşarak belli etti. Daha önce de bir Alevi dedesiyle bu konuda tartışma yaşayan “cemevi hocası /imamı” ise bildiğinden şaşmadı.(1)

 

Sorun, Cemevlerinde salt cenaze erkânın, 40 lokmasının Müslüman inancına uygun sürdürülmesi değil. Sorun, sadece Cemevlerimizde salt Ramazan sonunda “bayram cemi”, “bayram namazı” da değil. Kimi Cemevlerinde ilin valisine, komando tugay komutanına, cumhuriyet başsavcısına, Jandarma komutanına, il emniyet müdürüne ramazanda “iftar sofrası” kuran Cemevleri var. Öte yandan Cemevinde devrimcilerin cenaze törenlerinin yapılmasına izin vermeyen sözde Alevi dedeleri var. Bayram cemi, bayram namazı yaratan, devrimci cenazelerini Cemevine almayan, Alevi cenaze törenini Müslüman inancına göre uygulayan / uygulatanların yaptıkları “düşkünlük”tür.

 

Yüzyıllar boyu Alevi Kızılbaş inancına karşı sürdürülen kıyımlar, sadece Mezopotamya ve Anadolu topraklarında değil, sadece Selçuklular ve Osmanlılar zamanında değil, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana da sürdürüldüğünü;  Alevi Kızılbaş inancının yasaklandığını, horlandığını, inkâr edildiğini, kimi zaman Alevi önderlerinin, kimi zaman da Alevi Kızılbaş toplumunun toplu kıyımlara uğratıldığını biliyoruz. Bu katliamların, soykırımları çok acı örneklerini biliyoruz, kimi kıyımları da yakın süreçlerde bizzat yaşadık.(2) 

 

Sistematik bir şekilde sürdürülen bu baskı, yasak, inkâr ve imha politikalarına rağmen bu YOL’u sürenler, sürdürmek isteyenler çeşitli sürgün, kıyım ve asimilasyon uygulamalarına karşı bedeller ödeyerek yol’u günümüze kadar bir şekilde getirmişlerdir. Bu yazı, tam da inkâr, yasaklama, imha ve katliam dışında, bir de çok sistemli gerçekleştirilen asimilasyon politikalarına, bu politikalara bilerek ya da bilmeyerek hizmet edenlere yöneliktir. Sisteme karşı o ya da bu şekilde, bölük pörçük, eksik de olsa sürdürülen bir karşı duruş mücadelesi vardır ve asimilasyon politikalarından vazgeçilene kadar da bu mücadele sürdürülmelidir.

 

Devletin özellikle diyanet kurumuyla kuşatma altına aldığı, naylon dernek ve onurlarını satan bazı rantiyeci, düşkün Alevi kökenden gelenler yardımıyla da Aleviliği asimile etmeye çalıştığı yadsınamaz bir gerçekliktir. İşte devletin her türlü olanaklarını kullanarak asimilasyona çalışanlar kadar, çeşitli hangi sebeple olursa olsun bu politikalara göz yumanlar, önemsemeyenler, bilerek ya da bilmeyerek bu duruma hizmet edenler de bir o kadar suçludurlar.

 

Ne yazık ki, Alevi kanaat önderlerinin önemli bir kısmı da, Aleviliği bilimsel şekilde inceleyen, araştıran kimi yazar ve dernek yöneticileriyle, bilinçli Alevi dedeleri de bu asimilasyona karşı mücadeleyi terk etmiş bir görüntü sergilemektedirler. Bu kişiler En-el Hak dediği için Hallacı-Mansur’un idam edildiğini, Nesimi’nin derisinin yüzüldüğünü, Pir Sultan Abdal’ın darağacında idam edildiğini, Kalender Çelebi’nin öldürüldüğünü unutmuş olmalılar.

 

Hepimiz gibi bu yukarıda saydıklarımda görülüyor ki, kimi Dergâh ve Cemevinde ezan okunuyor, kuran kursları organize ediliyor, mevlüt okutuluyor, sadece cübbeleri eksik kimi din görevlileri de Müslüman inancına uygun cami imamı benzeri icraatlar gerçekleştiriyor. Ve müdahil olması gerekenler sessiz kalıyor, susuyor, göz yumuyor. Oysa unutulmamalıdır ki, sessiz kalmak, susmak, göz yummak ve tepki göstermemek onaylamaktır. Ve bu durum en basit anlatımıyla “asimilasyon suçuna ortak olmak” demektir.

 

Aleviliğin asimile edilmesinde Cemevine “cümbüşevi”, “Alevinin kestiği yenmez” diyen, köprülere, semtlere, cadde ve meydanlara katil “Yavuz Sultan Selim” adını veren, Alevi Kızılbaşların malı, canı ve namuslarının helal olduğu şeklinde fetvalar veren “Ebu Suud’u” öven, zorunlu din derslerini uygulamaya devam eden, eğitim sistemini imam hatipleştiren Alevi düşmanları kadar, onlarla işbirliği içinde olanlar, ya da bu asimilasyon politikalarına sessiz kalanların da suçu  vardır.

 

Bu yaşanan olumsuzlukların yanında kimi olumlu çabaları da gözlemlemekteyiz. Asimilasyona karşı, Alevi yolu, erkânının özüne uygun bir tarzda gelecek kuşaklara aktarılması için Alevi toplumunun belli bir kesimi, kimi dernek ve dergâhlarla, kimi bireyler tarafından Aleviliğin kendi özüne dönüşüyle ilgili çeşitli adımlar atılıyor.

 

Alevi kanaat önderleri, özellikle dernek yönetici ve dedeleri mutlaka akıllarını başlarına almalı ve asimilasyona karşı mücadeleyi asla terk etmemelidirler. Bu onların öncelikli görevleri, inançları uğruna kimi derileri yüzülerek, kimi darağaçlarına giderek hakka yürüyenlerimize ve Alevi toplumuna borcu; gelecek kuşaklara karşı da tarihi sorumluluklarının gereğidir.

 

Alevi dernek yönetici ve dedeleri, aydın, yazar, araştırmacıları, kanaat önderleri açık açık Müslümanlığı dayatanlara, işbirlikçilere, yol düşkünlerine dur demeli, öncelikle Cemevi ve dergâhlarında Alevi erkânı yerine Müslüman inancına uyan cenaze töreni ve 40 lokması töreni yapılmasına son vermelidirler.

Bozatlı Hızır yardımcımız ola.

Erdal YILDIRIM

15.08.2013

 

NOTLAR:

1-   AABK İnanç Kurulu Başkanı, Cafer Kaplan dede, Hasan Kılavuz Dede, Hüseyin Gazi Metin dede, Ali Kenanoğlu, Musa Kazım Engin’inde aralarında olduğu bir çok dedenin defalarca yazılı ve sözlü olarak belirttikleri gibi, Alevilikte “Ramazan Orucu”, “Ramazan Cemi”, “Bayram Cemi” veya kimi dede geçinenlerin gerçekleştirdiği bir cenaze töreni, ya da 40 duası da yoktur.

2-    Alevi Katliamları:  1920 Koçgiri (Alevi Kızılbaş Kürt katliamı) , 1937-38 Dersim Katliamı, 1938 Zini, 1966 Ortaca Katliamı, 1967 Elbistan, 1971 Kırıkhan, 1978 Sivas, 1978 Malatya,  1978 Maraş,  1980 Çorum, 1993 Madımak Katliamı, 1995 Gazi Katliamı

102764

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Erdal Yıldırım

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar