Pazartesi Nisan 29, 2024

TKP/ML Kadın Komitesi’nden 8 Mart açıklaması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yakınlaşırken TKP/ML Kadın Komitesi, bir açıklama yayınlayarak “Sokağımızdan mücadele alanlarımıza kadar söz sahibi olacak şekilde inisiyatifleşelim, inisiyatifleştirelim, örgütlenelim, örgütleyelim! 8 Mart'ı canı bedeli yaratan kadınların, bizden en büyük beklentisi budur! Meral'den Kamile'ye, Ayfer'den Münire'ye, Çiğdem'den Suzan'a ve de Beş Kızıl Karanfilimize kadar şehit yoldaşlarımızın bizlerden beklentisi budur” dedi.

TKP/ML Kadın Komitesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yakınlaşırken bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamada “Erkek egemen sömürü düzeni, kadın ve LGBTİ'lerin yaşamını dar etmeye ve böylelikle kendi varlık zeminini sağlamlaştırmaya çalışsa da, ‘artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığının ve olmayacağının da’ farkında. Çünkü geride bıraktığımız yılın 27 Mayıs'ından bu yana bu ülkede çok şey değişti” denildi.

“27 Mayıs'ta AKP'nin talan politikalarına karşı durarak Taksim Gezi Parkı'na sahip çıkmak isteyen “bir avuç” çevre savunucusuna azgınca saldıran polisin bu şiddetine karşı milyonlarca insan, yılların biriktirdiği öfkeyi dışa vurarak sokaklara döküldü, yasaklı alanları işgal etti ve ülkenin aynı zamanda ticari kalbi de olan Taksim'e 2 hafta boyunca devleti sokmayarak bir ilki gerçekleştirdi” diyen Kadın Komitesi, “Bu isyan, birçok anlamıyla bir ilki temsil ederken aynı zamanda ‘dipten gelen dalganın yüzeydeki ilk büyük halkası’ niteliğini taşıyor. Ancak Gezi İsyanı boyunca ve sonrasında atılan ‘Bu daha başlangıç...’ sloganında olduğu gibi, isyan artçı sarsıntılarla devam ederek günümüze gelinmiş ve Eylül Sendromu, cami-cemevi, ODTÜ protestoları ile dershane krizi derken 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu ile devletin ve bugünkü temsilcisi AKP'nin saltanatını tehlikeye düşürecek büyük gelişmelere yol açmıştır” sözleriyle sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

 

“Kadınlar isyanın yaratıcısı…”

 “Gezi İsyanı'nın önemli yanlarından biri de her yaştan ve kesimden kadının, daha önce hiçbir direnişte olmadığı kadar çok isyanın içerisinde yer almasıydı. 27 Mayıs'ta isyanın kıvılcımını yakan polis saldırısının hedefindeki kırmızılı kadından TOMA'nın suyuna dans ederek direnen siyahlı kadına ve ‘sapanlı teyze’ye kadar simgeleşen direnişçi kadınların yanı sıra milyonlarca kadın isyandaki yerini aldı” diyerek, isyanda kadının yerine vurgu yapan Kadın Komitesi, “İşgal bölgelerinde yaşam alanlarının düzenlenmesinden kolektif yaşamın örülmesine, barikatların kurulmasından gaz bombaları altında çatışmalara katılmaya, hapsedildiği evindeki ‘kölelik takılarını’ yani tencere-tavasını isyan silahı haline getirmekten her akşam emekçi semtlerden meydanlara akan halk kitlelerinin arasında yerini almaya kadar isyanın tüm karelerinde var olan kadınlar, aynı zamanda isyanın yaratıcılarıydı da...” dedi.

 

“LGBTİ’ler isyanın her karesindeydiler…”

“Emeğimizi yok sayan erkek egemenliğinin, yürürlüğe sokmaya çalıştığı yasaların sonucunda kadınların önemli bir bölümünün eve hapsedilme hedefinin güdüldüğü bir ortamda aynı zamanda kürtajı yasaklayarak ve kaç çocuk yapacağımıza karışarak (ve de bunu toplumu yönlendirip somut bir baskı ortamı yaratarak yapıyor) hayatımızı iyice zorlaştırması bardağı taşıran son damlalardı” diyerek kadınların isyana katılımındaki nedenlere değinen Kadın Komitesi ayrıca LGBTİ’lerin süreçteki yerine de şu sözlerle değindi:

“Diğer yandan cinsel kimlikleri ve yönelimleri nedeniyle hayatın her alanında dışlanan, ötekileştirilerek her türlü nefret saldırısının hedefi haline getirilen LGBTİ'ler de bu isyanın her karesinin oluşmasında emek verdiler. Bu emekleriyle isyanın yaratıcısı ve parçası oldular. Homofobi ve transfobiye karşı mücadeleyi isyanla birleştirip erkek egemenliğine karşı güçlü bir kalkan yaratan LGBTİ'ler bu duruşlarıyla her yerde olduklarını, olacaklarını haykırdılar. İsyanın ardından Taksim'de yapılan Onur Haftası'nda on binlerle yürüyen LGBTİ'ler bu sürecin ardından ülkenin birçok yerinde oluşum ve örgütlenme yarattılar.

Güvencesizliğin, geleceksizliğin, yok sayılmanın, muhafazakarlığın karanlığında boğulmaya çalışılan kadınlar ve LGBTİ'ler; Gezi İsyanı'nda erkek egemenliğine karşı isyan çığlığını attılar. Yani AKP'den direnişçilere kadar herkesin söylediği gibi bu isyana asıl sebep görüldüğü üzere ‘üç-beş ağaç meselesi’ değildi!”

“Yolumuz uzun ama yürüyeceğiz…”

“İsyan günleri, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı verilen bir mücadeleyi ifade eder. Ve bu sürecin bize öğrettiği ve hatırlattığı çok şey var. İsyanın yarattığı ruhu, içimizde barındırıyor ve bu ruhun coşkusuyla geleceğe bakıyoruz. Çünkü hala yıkacak, yeniden inşa edecek ve yaratacak çok şey var. Sadece Gezi İsyanı'nda kadın direnişçilerin tacizle evlerine gönderilmeye çalışılması, Eylül Sendromu'nun ardından ‘kızlı-erkekli’ öğrenci evlerinde kalan kadınların ‘ahlaksız’ ilan edilip ana-babalarına şikayet edilmekle tehdit edilmesi bile daha alacak uzun bir yolumuz olduğunu gösteriyor” diyen Kadın Komitesi, “Bunların yanı sıra kadına ‘doğum teşvik paketi’ gibi aldatmacalarla dolu düzenlemelerle kadın eve, güvencesiz çalışma koşullarına ve ucuz emek olmaya razı edilmeye çalışılıyor, kadın ve nefret cinayetleri devlet eliyle teşvik ediliyor, taciz ve tecavüzle kimliğimiz aşağılanmaya; sözün kısası, bizler sokaktan, işyerlerinden, fabrikalardan uzaklaştırılmaya çalışılıyoruz” sözleriyle kadına yönelik saldırıları sıraladı.

 

“Kadının Rojava deneyimi önemle incelenmelidir…”

“Diğer yandan yanı başımızda Suriye'de, Rojava'da kadınlar ‘savaş ganimeti’ olarak görülüyor ve savaşın en adi yüzünü yaşamaya mahkum ediliyorlar” diyerek Rojavalı kadınların direnişine de değinen Kadın Komitesi şunları ekledi: “Savaştan ülkemize kaçan kadınlar, kaçtıkları erkek egemenliğinden sonra yeni bir erkek düzenle acımasızca karşı karşıya geliyor ve fuhuşa sürükleniyorlar. Tüm bu saldırganlığa ve yıkıma karşın kadınlar Rojava'da kendi yönetimlerini kurmak, geliştirmek ve korumak için inisiyatif geliştiriyor ve silahlanıyorlar. Bu deneyim bizler açısından çok kıymetlidir ve önemle incelenmesi gerekir.”

 

“Eşbaşkanlık kadınların başarısıdır…”

Yapılan açıklamada yaklaşan yerel seçimler üzerine de değerlendirmelerde bulunan Kadın Komitesi’nin açıklaması şu şekilde devam ediyor:

“Eşitsizlik, ayrımcılık ve bunların acımasız uygulamaları sürerken yaklaşan yerel seçimlerin etkisinde 8 Mart'a yürüyoruz. Bu 8 Mart'ın, yerel seçimler öncesi bir sıçrama tahtası olacağı açıktır. Ancak 8 Mart, özgün ve kadınların kanla, canla yarattığı bir gündür. Bu yüzden de yerel seçimlerin gölgesinde kalmamalı ve erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bu konunun ağırlığı altında ezilmemelidir.

Faşist ve erkek egemen TC'nin kadınlara ‘seçme ve seçilme hakkını bahşettiği’ 1933-34 yıllarından bu yana hiçbir büyükşehir belediyesinde kadın yöneticinin görev almayışı ve yalnızca 4 ilde merkez belediyelerinde toplam 5 kadının belediye başkanı olabildiği ülkemizde, kadının yerel yönetimlerde söz sahibi olduğunu iddia etmek gülünçtür. İşte tam da bu yüzden kadına yönetimlerde eşitlik hakkı tanıyan ‘eşbaşkanlık’ gibi sistemlerin tartışılmaya başlanması ve kimi alanlarda yürürlüğe girmesi kadınların başarısı ve lehinedir. Bu sistemden bizlerin de öğreneceği ve uygulayabileceği çok önemli yönleri vardır.”

 

“DHD, cinsiyet eşitsizliğine karşı bir eşik…”

“Elbette bizler için amaç, yerel yönetimlerde kadın sayısını artırmak değildir tek başına. Yerel yönetimlerin kadın bakış açısıyla inşa edilmesi için kadınların burada yer alması önemlidir. Gezi İsyanı'nda da gördüğümüz, öğrendiğimiz ve yaşatmaya çalıştığımız üzere artık hem kendi adına hem de yaşam alanları hakkında söz söylemek isteyen geniş kadın kitlelerinin varlığı ortadadır” diyen Kadın Komitesi, esas amacın toplumsal cinsiyet eşitsizliği mücadelesinde DHD’yi bir eşik olarak propaganda etmek olduğunu şu sözlerle aktardı:

“Demokratik Halk Devrimi'nin geniş propagandasının yapılabileceği bu politik süreçte kadın kitleleri ile ilişkilenmek ve kadınlara DHD'yi toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelemizde en büyük eşik olarak görüp, kadın gücüyle gerçekleştirme propagandası yapmak asli görevimizdir.”

 

“Yaşamımızı şiddetten,  tacizden, ayrımcılıktan temizleyelim…”

“Ancak kadın mücadelesinin bize gösterdiği gerçeklerden biri de, bizim bu propagandayı yapmamızın yolunun; mahalle aralarındaki aydınlatmanın yeterli hale getirilmesinden yaşam alanlarımızı çembere alan şiddet, taciz, tecavüz ve ayrımcılık sarmalından temizlememize kadar bir dizi önemli ve hayati meseleyi gündemleştirmekten ve bunun mücadelesini vermekten geçtiğini göstermiştir. Bu tür ayrıntılar küçük gibi görünebilir ama kadınlar açısından çok önemli bir yerde durmaktadır” diyen Kadın Komitesi açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:

“Sözün özü; bu 8 Mart'ın, yerel seçimlerin ve doğrudan yerel yönetimlerin erkek egemenliğine darbe vuracağımız gün olması gerekir. Kadınların yaşam alanlarının şiddet, taciz, tecavüz ve ayrımcılık sarmalından temizlendiği bir dünya yaratma özlemimize ve düşümüze doğru bu 8 Mart'ta büyük bir adım atalım. Sokağımızdan mücadele alanlarımıza kadar söz sahibi olacak şekilde inisiyatifleşelim, inisiyatifleştirelim, örgütlenelim, örgütleyelim! 8 Mart'ı canı bedeli yaratan kadınların, bizden en büyük beklentisi budur! Meral'den Kamile'ye, Ayfer'den Münire'ye, Çiğdem'den Suzan'a ve de Beş Kızıl Karanfilimize kadar şehit yoldaşlarımızın bizlerden beklentisi budur! Şan olsun 8 Mart'ı yaratanlara ve yaşatanlara!”

91092

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar