Avrupa’dan Ermeni Devrimciler:Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nu selamlıyor kampanyayı destekliyoruz!

Rojava’da 2011’den beri devam eden karşı-devrimin güdümündeki azgın saldırılar günümüz koşullarında farklı boyutlarda da olsa devam ediyor. 2011’de TC, S. Arabistan, Ürdün, İsrail gibi ülke devletlerinin Suriye’ye saldırıları, 2012’de Rojava’yı da hedef almıştır. 12 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Komitesi kuruldu ve PYD önderliğinde YPG/YPJ güçleri üzerinden bu saldırılar göğüslendi. 24 Temmuz 2012’de iç asayişten sorumlu Asayiş Güçleri de oluşturuldu. Ve devamında Afrin, Kobane, Cizre’de oluşturulan kanton yönetimler üzerinden özerk Rojava yönetimi ilan edildi.
Ancak bu dönemler hiçbir direnişle karşılaşmadan Irak’a yerleşen DAİŞ çeteleri Suriye ve Rojava’ya da saldırdılar. Suriye’nin birçok bölgesine giren DAİŞ çetelerine karşı, 2014’te Rojava’da direniş gösterildi. DAİŞ ve El-Nusra tarafından işgal edilen Cizre Kantonu’ndaki Til Hemis ve Til Berak kasabaları kurtarıldı. Ancak DAİŞ’in esas saldırısı 15 Eylül 2014’te üç koldan Kobane’ye yapıldı. Amaç Kobane’ye girmek ve ardından Rojava’yı tümden ilhak etmekti. Ancak burada PYD önderliğinde YPG/YPJ tarafından devrimci savaşçıların da katılımı ile görkemli bir direniş gösterildi ve 26 Ocak 2015’te DAİŞ yenilgiye uğratıldı. Böylece Rojava’da oluşturulan özerk yönetim daha sağlam temeller üzerine oturtuldu.
Bu mücadele içinde Kürtler, Araplar, Süryaniler başta olmak üzere bölgede bulunan tüm milliyetlerden halklar yer aldılar. Bu güçler daha sonra Suriye Demokratik Güçlerini oluşturdular. Kuzey-Doğu Suriye’de devrim yapıldı ve özerk yönetime geçildi. Bunun sonucu yörede olan her halk askeri, meclis ve toplumsal alanda oluşturdukları örgütlenmelerini kendi öz savunmaları misyonuyla yürütmektedirler. Rojava’daki Ermeniler de bu yönetim ve mücadele içinde yer aldılar. Giderek Ermenilerle kurulan ilişkiler dahada geliştirildi ve daha örgütlü bir konumda yer aldılar. Bunun sonucu DAİŞ’e karşı mücadelede şehit düşen Nubar Ozanyan anısına Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu kuruldu.
Şehit Nubar Ozanyan Taburu
Rojava Ermenileri mücadele içerisinde giderek daha örgütlü ve daha aktif olarak yer aldılar. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler gibi Ermeniler de Özerk Yönetim içerisinde kendi örgütlenmelerini oluşturdular. Bu örgütlenme Ermeni soykırımının 104. yılında oluşturuldu. Böylece Rojava Ermenileri tarafından Ş. Nubar Ozanyan Askeri Taburu ve Ermeni Sosyal Konseyi kuruldu. Ermenilerin kendi öz savunma taburu olan Ş. Nubar Ozanyan Taburu, Suriye Demokratik Konseyi ve Özerk Yönetimin öz savunması olan Suriye Demokratik Güçleri’nin bir parçası olarak örgütlenmiştir. Böylece Rojava’da yaşayan Ermeniler tarihlerinde askeri ve siyasi alanda ilk kez örgütlenmeye gitmişlerdir. Ve yine bu örgütlenme Rojava Ermenilerinin kendi tarihlerini, dillerini, kültürlerini de daha net belleklerine kazımalarını hedeflemektedir. Rojava’da Ş. Nubar Ozanyan Taburu Ermeniler açısından tarihsel bir görev üstlenmiş ve bu doğrultuda önemli pratik adımlar atılmıştır.
Nitekim günümüzde TC devleti tarafından desteklenen ve yönetilen DAİŞ, ÖSO ve SMO çetelerinin Rojava’da saldırılarına karşı verilen mücadelede Ermeniler de yer almaktadırlar. Geçmişte soykırıma uğramış, tehcire zorlanmış ve zoraki asimilasyona tabi tutulmuş Rojava Ermenileri, bir kez daha bu minvalde saldırılarla karşı karşıyadır. İkinci bir soykırım dayatmasına karşı Rojava Ermenileri, diğer Rojava halkları ile omuz omuza haklı ve meşru bir mücadele içindedirler. Aksi takdirde diğer Rojava halkları gibi Ermeniler de hedef alınacaklardır. Dolayısıyla Ermeniler Rojava Devrimi’ni savunmak ve yapılan saldırılara karşı hep birlikte topraklarını korumak zorundadırlar.
Ş. Nubar Ozanyan Taburu böylesi bir gerçekliğin sonucudur. Her örgütlenme gibi, Rojava Ermenilerinin de örgütlenmesi –Rojava’da yapılan saldırı, ilhak ve katliama karşı– bir ihtiyacın ürünüdür. DAİŞ, ÖSO gibi çetelerin ve arkalarındaki gerici güçlerin saldırılarına karşı -Rojava’daki örgütlenme ve mücadele- bu mevcut durumun sonucudur. Dolayısıyla Ş. Nubar Ozanyan Taburu diğer Rojava halklarıyla birlikte aynı mevzide yer almak zorundadır. Kimliklerini ve topraklarını korumak için Rojava Ermenilerinin askeri ve siyasi temsilcileri bu perspektifle hareket etmektedir. Ş. Nubar Ozanyan Öz Savunma Taburu bu tarihsel durum sonucu oluşmuştur.
Ve Mevcut Durum
Rojava’daki saldırıların ve baskıların ardında Rusya, ABD gibi emperyalist devletlerle birlikte TC Devleti de vardır. Her gerici güç Rojava’da verilen mücadeleyi kendi emelleri doğrultusunda yönetmek istemektedirler. Elbette ki Rojava halkı bu durumu göz önünde bulunduracak ve bu devletlere karşı kendi çıkarlarını koruyacaktır. ABD ve Rusya gibi devletler Rojava halkı karşısına daha çok politik minvalde çıkıyorlar. Onlarla mücadele ve ilişki daha çok politik arenada yürütülmektedir. Rojava halkı ne kadar kararlı ve birlikte hareket ederse ileride “barış içinde bir arada yaşama” ilkesine uygun haklı ve meşru kazanımlar elde edilecektir.
Ancak TC ve desteklediği çeteler politik arena dışında açıktan askeri saldırılar yönetmektedir. Rojava halkı TC’nin Osmanlı dürtüsüyle yaptığı saldırılar sonucu açıktan hedef alınmaktadır. Bunun sonucu Rojava’da TC’nin ve DAİŞ, ÖSO, SMO gibi çetelerin gerçekleştirdiği askeri saldırılar ile bazı yerler (Efrin, Serekaniye ve Gre Spi) ilhak edilmiştir. Bu saldırılar devam ediyor. Ama bu saldırılara karşı mücadele de devam ediyor.
Nitekim bu işgal ve saldırılar Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi topraklarında yaşayan Ermenileri de hedef alıyor. Bunun sonucu Ş. Nubar Ozanyan Ermeni Taburu da savunmasını yapıyor. Ermeniler 106 yıl önce yaşadıkları soykırımı tekrar yaşamamak için direniş ve mücadele içindedirler. Bu saldırılarla beraber Ermenilerin asimile edilmeleri, kültürel ve ulusal kimliklerinden arındırılmaları, dini olarak da Müslümanlaştırılmaları hedef alınıyor. Ancak kurulan Ş. Nubar Ozanyan Taburu Müslümanlaştırılmış Ermenilerle de ilişki kurmuş ve hakim sınıfların dini asimilasyonuna karşı da mücadele etmektedir. Nitekim Müslümanlaştırılmış, Araplaşmış ve Kürtleşmiş Ermenilerle de ilişkiler kurulmuştur. Bunun sonucu Ş. Nubar Ozanyan Taburu ve Ermeni Sosyal Konseyi tarafından dil ve kültürel kampanyalar da örgütlenmiş, yürütülmüş ve yürütülmektedir.
Görüldüğü gibi Rojava Ermenileri birbirine bağlı ikili mücadele yürütüyorlar. Bir taraftan işgal ve saldırılara karşı öz savunma verilirken, diğer taraftan ulusal kimliğin korunması mücadelesi yürütülmektedir. Bunun sonucu mücadeleden edindikleri tecrübelerle daha güçlü ve daha kitlesel bir mücadele yürütülmektedir. Öz savunma ve diğer milliyetlerden halklarla kurulan bağları daha fazla güçlendirmek, Rojava’da Ş. Nubar Ozanyan Taburu’nun önündeki asli görevleri oluşturmaktadır.
Nitekim Rojava’da bu doğrultuda kampanya açılmıştır.
Kampanyanın Amaçları Nelerdir?
Ş. Nubar Ozanyan Taburu tarafından açılan kampanya şöyledir:
“1. Ermeni halkının mücadelesi Rojava devriminden bağımsız değildir. Burada yaşayan Ermeniler de devrimi kucaklamak ve güçlendirmek için bu devrimi kendi cephelerinden de güçlendireceklerdir. Kampanyanın rolü, bu önemli çalışmayı desteklemek ve farkındalık yaratmaktır.
2. Ş. Nubar Ozanyan Taburu, Rojava devrimini ve kendi halkını askeri olarak savunan öz savunma gücüdür. Bu anlamda Türk faşizmine ve desteklediği çetelere karşı cephede durmaktadır. Tabur, Ermenilerin ve dünyadaki müttefiklerinin siyasi, askeri ve mali desteğine ihtiyaç duyuyor.
3.Ermeni Sosyal Konseyi, Kuzey-Doğu Suriye Ermeni halkının demokratik kitle örgütüdür. Soykırımdan sonra Müslüman olarak yaşayan ve Arap ya da Kürt olan Ermenilerin anadillerini öğrenmeleri ve tarihini bilmeleri gerekmektedir ve Konsey’in yaşayan bir kültürün geri getirilmesinde önemli bir yeri vardır. Hem Hıristiyan hem de Müslüman Ermeni halkını tek çatı altında örgütleme anlayışına, gözetimine ve yeteneğine sahiptir. Kendi halkını örgütlemeyi ve Rojava devriminin kazanımlarını yaygınlaştırmayı hedefliyor. Bu, varoluşun ve mücadelenin bakış açısıdır. Bu anlamda hem öz savunma hem de demokratik-kültürel kazanımlar güçlenecektir. Bu sosyal projeleri hayata geçirmek için Konsey’in Ermeni ve diğer demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve aktörlerinden uluslararası desteğe ihtiyacı vardır.”
Bizler Avrupa’da yaşayan Ermeniler olarak, Rojava’da Ş. Nubar Ozanyan Taburu ve Ermeni Sosyal Konseyi’nin başlatmış olduğu kampanyayı aktif olarak desteklediğimizi ifade ediyoruz. Önümüzdeki süreçte kampanyanın Avrupa’da örgütlenmesi için çalışmalar yürüteceğimizi ilan ediyoruz.
Avrupa’dan Ermeni Devrimciler
Ekim 2021
Son Haberler
Sayfalar

Yolsuzluk
2010 yılında Anayasa refarandumu onaylanması için Maltepe meydanında halka hitaben yaptığı konuşmada Başbakan R.T.Erdoğan şöyle diyordu '' merhum Menderes'lerin biz bu yola çıkarken kefenimizi de yanımıza aldık'' dedikleri gibi,''biz kefenimizi zaten yanımızda taşıyoruz'' sözlerini şaşkınlıkla dinledim.Bir başbakan vatandaşlarına ''nasıl böyle bir şey der'' diye düşündüm.Ne yapmış olabilir ki ''kefene'' gerek duyulsun.Bu sözün ne anlam taşıdığını bugün daha rahat anlayabiliyorum.

Beni ve hamile eşimi çırılçıplak soydular!
Dışişleri eski bakanı Coşkun Kırca'nın, Kürt milletvekili K'ye cevap vermek için çıktığı meclis kürsüsünde, "Türkiye'de her Türk vatandaşı Türk'tür. Hepsi Türk'tür. Kendi vicdanınızda bunu hissediyorsanız öyledir; ama kendiniz sapmışsanız o zaman size ancak susmak ve susanlara karşı Türk devletinin gösterdiği sabırdan istifade etmek düşer, daha fazlası değil…"dediği günlerdi.

Hukuk Mu Dediniz?
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, emperyalist bir tekelin çıkarları uğruna maden işçilerinin katledilmesi (16.08.2012)
Burjuvazi ve onu hizmetindeki kalem erbabı; “hukuk”, “adalet”, “hukukun üstünlüğü”, “yargı bağımsızlığı”, “bağımsız Türk mahkemeleri”, “demokrasi” “insan hakları” gibi kavramları çok sever. Her fırsatta bunları dile getirirler. Burjuvaziyi tanımayanlar; “bunlar ne kadar da adalet ve hukuk düşkünüymüş” diye hayret içinde kalır ve alıkışlarlar, kendi zayıf “hukuk düşkünlüklerinnden" ve zayıf “adaletli” oluşlarından utanır olurlar.

“Zamanın ruh(suzluğ)u”na karşı İbrahim Kaypakkaya
“Geçmiş asla ölü değildir.Geçmiş, geçmiş bile değildir.”[1]
Postmodern vazgeçiş dört yanımızı kuşatmışken; çürüyen “zamanın ruh(suzluğ)u”na inat İbrahim Kaypakkaya hakkında yazmak, konuşmak çok önemlidir ve gereklidir…
Gereklidir çünkü gerçeklerin “unutuşa”, “suskunluğa” terk edilmek istendiği yalanın egemenliğinde, Mihail Yuryeviç Lermontov’un ‘Düşünce’ başlıklı şiirindeki, “Kaygıyla bakıyorum bizim kuşağa!/ Geleceği ya boş ya karanlık görünüyor...” dizeleri anımsamamak/ anımsatmamak elde değil…

Beşikçi ve Kürd resmi ideolojisi
Ömrünü Türk resmi ideolojisiyle mücadele etmekle geçirmiş,Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin kırk yıllık emektarı İsmail Hoca’nın Apocu resmi ideolojinin yeniden üretiminden ve propagandasından sorumlu Ferda Çetin üzerinden eleştiri adı altında saldırıya uğraması hazin olmanın ötesinde Kürdistan’da Kürdistanlıların iktidarından yana kesimlerle Türkiyelileşme sevdalısı entegrasyoncu kesimler arasındaki ideolojik cephe savaşının başlangıç düdüğü olma potansiyeline de sahiptir.

Edebiyatin Latin Cephesine kenar notlari[*]
“Adını değiştir,öykü seni anlatsın.”[1]
“Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim hâlde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden, bu ödülü verenlerin konumundan dolayı, kabul edemem,” vurgusuyla ekler Jean Paul Sartre:

Latin Amerika'dan barış süreçleri 'El Salvador’ örnegi
* Anlaşıldı:Savaş artık Barış demek.Öyleyse bundan böyle domuzlara at,kız çocuklarına erkek deyip geçelim...”[1]
El Salvador’da iç savaşın tarihi, 1970’li yıllarda, topraksız köylülerin, kent yoksullarının, işçilerin, öğrencilerin sokaklara dökülen muhalefeti karşısında ABD destekli ordunun kanlı operasyonlarına dayanır.

Kanlı parseller
Bugün 2014'ün ilk günü. Hastalar sağlık, yoksullar varlık, mahpuslar özgürlük, âşıklarsa kavuşmayı diler her yeni yılda. Ben nice hayaller kurarak binlerce yıl öncesine gittim yeni yılın bu ilk dakikalarında. Hayal bu ya, Tanrı ilk yarattığında dünyayı, sihirli bir değnekle dokunsaydı eğer hayatın zümrüt yeşili bahçelerine, atalarımız olan ilk insanlar cennet bir dünyaya açacaklardı hayretle gözlerini.

Muharrem Erbey'in suçu ne
Geçenlerde Diyarbakır cezaevine gidip bazı dostları ziyaret ettim. Uzun yıllardır tutuklu olan Senanik Öner, Hatip Dicle, Şırnak belediye başkanı Ramazan Uysal, Muharrem Erbey ve İdil belediye başkanı Resul Sadak'la kısıtlı bir zamanda da olsa hasret giderdim. Hepsi yıllardır hapiste; hapislik adeta yaşamlarının bir parçası haline gelmiş. Kendisini meselenin tarafı olarak gören mahkemeden herhangi bir beklentileri kalmamış, hukuk ve adalet duygularını haklı olarak yitirmişler. Rehin olarak içeride tutulduklarını düşünüyorlar.

Ecdat(iniz)in VukatU(lar)i[*]
“İşte bir sürü olay sana. Ve bir sürü soru.”[1]
Hepimize Stephen Hawking’in, “Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir, bildiğini zannetmektir,” sözünü anımsatan bir “Ecdat” yaygarası aldı başını gidiyor…
Semih Gümüş’ün, “Tarihi anlar yaratamaz”; Giorgio Agamben’in, “Tarih asla anda yakalanamaz, sadece bütüncül süreç olarak yakalanabilir,”[2] uyarılarını kavrayamayan “ecdat körlüğü” dört yanı sarıp sarmalıyor…

Umutlarımızı Büyütüyoruz
“... komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek (revolutionieren), varolan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir.”Marx-Engels