Bizim Sara…Nubar OZANYAN

Soğuk bir kış gecesi kırık bir radyo yayınında duydum. Sara ve iki kadın arkadaşın şehit düşüş haberini. Dışarıda bir metreyi geçkin kar altında aylarca toprak altında üşümeden direndim. Ta ki Sara’nın ölüm haberini duyuncaya kadar. Dersim/Aliboğazı’nın buz kesen havası ve sert esen rüzgarı hiç bu kadar işlemedi içime. Keskin bir bıçak gibi kesti boğazımı. Yutkundum. Sanki içime kan damladı. Kalleş pusular neden buz kesmiş Ocak’ı seçer? Neden Ocak’ta daha çok katledilir kadın devrimciler? Rosa, Sara ve Meral yoldaşlar...
Sara, asi bir özgürlük rüzgarıydı. Dersim’den Medya Savunma Alanları’na ve dört parça Kürdistan’da dolaşan, esmekten asla korkmayan cesur bir devrimci duruştu. O alçaktan esmeyi bilmeyen, asla bilemeyecek olan gerçek bir Kürt rüzgarıydı. Yüzünü göremesem de sesini ilk kez Amed Zindan koridorlarında duydum. Duvara dayalı başımızda yankılandı Sara’nın asi, dik ve devrimci sözleri. Askerin Sara’ya sözlü saldırılarından anladık Heval Sara’nın mahkemeye çıkarılışını. Farklı hücre ve koğuşlardan toplatılan tutsaklar, mahkemeye çıkarılmadan önce Amed Zindan koridorlarında elleri kelepçeli, başları duvara dayalı işkence olsun diye uzun süre bekletilirdi. Çirkin sesli asker gardiyanların, belli başlı tutsaklara özellikle de öncü konumunda olan arkadaşlara iradeyi kırmaya yönelik sözlü saldırıları, onuru incitmeye çalışan sözleri duyulurdu.
Sara’ya sözlü sataşmalarına karşın o yanıt vermeye tenezzül bile etmezdi. Olgun, sessiz, devrimci duruşunu korurdu. Bütün yılışık, düşkün asker yaklaşımına karşın Sara’dan ses çıkmazdı. Sara’nın sessizliği içinde büyük bir karşı koyuş, cesur bir meydan okuma vardı. Asker gardiyanların düşkün sesleri, Sara’nın sessizliği altında ezilirdi. Onun bu duruşu koridorda mahkemeye çıkmayı bekleyen tutsaklarda bir sempati ve saygınlık yaratırdı. Yüzünü görmek, onunla konuşmak isteğim gerçek olmadı. Aynı koğuşta birlikte kaldığım Metin Cansız’ın, onunla ilgili anlatımları zindandaki duruşu Sara’ya olan saygımı daha fazla büyüttü.
Amed Zindanlarından tekrar Dersim’e dönen düş yolculuğumda her yerde Sara ve Sêvêleri aradım. Kürt kadınlarının ağıtlarını dinledim. Tırmandığım her vadide, çıktığım her zirvede, ilk kez girdiğim ’38 mağarasında kararmış viran olmuş soykırım izlerine rastladım. Evlatları katledilmiş anaların, eşleri boğazlanmış kadınların çığlıkları yankılandı kulaklarımda. Ne de çok benziyordu Ermeni anaların seslerine. Kendilerini uçuruma bırakan, Fırat’a atan Kürt kadınlarının çığlıkları Ermeni kadınların çığlıklarından farklı değildi. Her Dersim Soykırım hikayesi beni sessizce, derinden Ermeni Soykırım hikayelerine götürür. Dersim’in her karış toprağında Ermeni, Kürt ve gerilla kanına rastlanır. Toprağında kemikler saklıdır. Yıllar geçmesine karşın, zirvelerinde halen silinmeyen üç derin patika izi görülür. Ermeni-Kürt-gerilla patikaları yan yana yürür.
Karşılaştığım her Dersim yaşlısından dinlediğim her hikaye beni Deir-ez Zor çöllerine götürür. Onları dinlerken sanki çocukluğumda bana soykırım anılarını anlatan yayamı (nene) dinler gibi oluyordum. Ölünceye kadar suskunluğunu ve dik duruşunu koruyan yayama benzetirdim her Dersim yaşlısını.
Onları dinlerken en sağır edici sesin, acı çeken mazlum bir halkın suskunluğu olduğunu bilerek sustum. Ve bir kez daha direnmenin her türlüsünü yaşamaktan başka bir yolun olmadığını haykırdım. Yüreği yara olup dile dökülemeyen çok şeyin olduğunu bilerek yaşamak ve direnmek gerektiğini anlattım karşılaştığım her genç yoldaşa.
Her Ermeni Sara’sı nedendir bana Dersim Sara’sını hatırlatır ve yaşatır. Yüreğimin iki devrimci yanı gibidir SARAlar. Ermeni ve Kürt Saraları zorla bedeni ve ruhu köleleştirilmeye çalışan zalimlere karşı kadın duruşudur. Dersim Sarası Sakine Cansız’ın en önemli farkı, uğruna ölünesi özgürlük davasını yaşanılası dava haline getirmek için yaşamını hep kavga yapmasıydı. Sakine Cansız, bir kavga yaşamıdır.
Bildiğini söyleyen, söylediğini yapan Sakine Cansız özlemini duyduğu özgürlüğün bedelini ödemeyi göze almaktan asla çekinmedi. Celladın yüzüne tükürmekten, onursuzun üstüne yürümekten bir an olsun tereddüt etmedi. Korkmanın kaybetmek olduğunu bilerek mücadele etti. O tıpkı bütün kadın özgürlük savaşçıları gibi sonsuza dek “vardım, varım ve var olacağım” seslerini yankılandırdı zindanlarda ve dağlarımızda.
Seni unutmayacağız Dersim’in onurlu yoldaşı Sakine Cansız. Tıpkı Viranşehir’de bedeninin her bir parçası Ayıp Ağa tarafından teslim alınan, ancak son nefesine kadar ruhunu teslim etmeyerek direnen Ermeni kızı Sara gibi sizleri asla unutmayacağız!
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)