KCK Silahlı Mücadeleyi Terkediyor mu? - Dursun Ali Küçük

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir.
KCK lideri Öcalan esir alındıktan sonra ilk geri çekilmeyle silahlı mücadeleye veda görüşleri belli düzeyde ortaya çıkmıştı.
Sonra 2003 te yeniden ve hemde kontrol altındayken, Genelkurmay-Ergenekon isteği (ki o zaman yeni gelen AKP hükümetine karşı darbe yapılacaktı, asker buna ihtiyaç duyuyordu) üzerine yeniden “silahlı mücadeleyi değerlendirin” mesajlarını göndermeye başladı.
O zaman merkez toplantısı yapıldı. Merkezin önemli çoğunluğu silahlı mücadeleye başlamayı doğru görmedi. Daha sonra 2004 te Öcalan avukatlarını tüm partiden sorumlu yetkilerle donatarak Qendil’e gönderdi. Kongra Gel ikinci kongresinde silahlı mücadeleye yeniden başlama gündemleştirildi ve bu yönlü karar alındı.
O zaman benim görüşüm, “Demokratik cumhuriyet için silahlı savaşımın gerekli olmadığı” noktasındaydı.
***
Aradan zaman geçti, yeniden silahlı mücadeleye son vermek ve gerillayı dağdan indirmek için KCK lideri Öcalan’ın çeşitli açıklamaları oldu. Basamak stratejisi ile yeniden sınır ötesine çekilme gündemleştirildi.
AKP ve MİT son yıllarda özellikle KCK nin silahsızlanmasına öncelik veriyorlar. Barıştan asıl anladıkları budur.
KCK lideri Öcalan son yıllarda Türkiyelileşme ve Türkiye partisi adımlarını attı ve ağırlıklı önceliği Türkiye’nin demokratikleşmesine vereceğini vurguluyor.
KCK her seferinde “biz adımlar attık, AKP adım atmıyor” demesine rağmen, bu kez yine yeni adımlar atmayı göze aldı. Neticede belirleyici olan KCK lideri Öcalan’dır.
Stratejik bütün konularda ve savaş ve barış ile ilgili, yine silahsızlandırma ve TC ye karşı silahlı mücadeleye son verme konusunda KCK lideri Öcalan tek yetkilidir. KCK nin bütün temel konularda karar alma ve inisiyatif koyma gücü yoktur. İrade sahibi değildir. Söylediklerinin arkasında durmadılar, sözüm ona Öcalan’ın elini güçlendirme taktiği uyguluyorlar.
****
SİLAHLI MÜCADELEYE SON VERECEKLER
Bu süreci KCK en fazla uzatabilir. Buna karşı koyma iradesi bulunmamaktadır.
KCK lideri Öcalan, hükümet ve İmralı heyetinin toplantısı ile kongre toplayıp silahlı mücadeleyi sonlandırmanın startını verdi.
KCK lideri Öcalan, bu yılki Newroz mesajıyla silahlı mücadeleye son vermekle birlikte Türkiyelileşmeyi güçlendirecek mesajlarını ileri bir noktaya taşıyacaktır.
Silahlı mücadeleye son verip güçleri Kandil’e çekme ve orada toplama görüşü ağırlık kazanacak bir husustur. Kongreyi de toplayacaklardır.
Bu konuda en fazla uzatmalar oynanabilir.
“DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN SİLAHLI MÜCADELE VERİLEMEZ”
Kürdistan ın bağımsızlığı, federasyon ve İsviçre’deki gibi konfederasyon için silahlı mücadele değerlendirilebilir. Ben şahsen demokratik cumhuriyet için savaşmam. Ayrılma gerekçelerimden biri buydu.
Bu gün Türkiyelileşme, Türkiye partisi, demokratik cumhuriyet, belediyelerin yetkilerinin artırılması vb. için silahlı savaşım bir intihardır.
KCK amaçları ve Türkiyelileşmesi ile aslında Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini ve bu uğurda silahlı savaşımı bıraktı.
KCK, ikide bir “başlarım ha”, “yapmazsan gerilla devreye girer”, “adım atmıyorsunuz, bizim attık sabrımız kalmadı” vb. türünden demeçler vermektedir. Sonuçta söylediklerini unutmaktadır. Geçmişte Kürdistan’ın kurtuluşu için yürütülen haklı savaş gelinen noktada amacından saptırılmıştır.
Öte yandan Ortadoğu da Kürdistan ve Kürtler üzerinden savaş yürütülüyor, topraklarına saldırılar ve işgaller var, doğal olarak Kürtler kendilerini savunacak, savaşacak, silahlanacak ve meşru bir silahlı mücadele yürütmektedir. Güney ve Rojava Kürdistan’ında yapılan budur. Doğu Kürdistan’da da silahlı direniş hakkı meşrudur.
Kuzey halen işgal altındadır. AKP nin bu sorunu çözeceği yoktur. Meşru olan ve tüm dünyaca hak verilen direniş şekilleri Kuzey Kürdistan içinde geçerlidir. Bunların ne zaman ve nasıl devreye gireceği mücadele eden güçlerin sorunudur. TC nin tutumuna yakından bağlıdır.
ON MADDE GERÇEKLEŞİRSE SİLAHLI MÜCADELEYE SON VERİRİZ
KCK açıkladığı bildiri ile silahlı mücadelenin sonuçlandırılması ile ilgili liderlerinin görüşüne katıldığını beyan etti.
En son 10 madde ve bunların hepsi de “demokratikleşme” maddeleridir. Kürdistan ve Kürtlerin hiç bir talebi yer almamaktadır.
Adeta yapılan müzakerelere başlangıç ve anlaşmak için bu 10 madde (1) şart koşulmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, ekoloji, kadın vb ile ilgili genel ve soyut maddelerdir. Kaldı ki demokrasinin kriterleri vardır ve hiç bir somut madde bulunmamaktadır. Amaç, taraftarlarının “bakınız bu teorimize uygundur” demelerini sağlamaktır.
PKK silahlı mücadeleye niçin başladı ve bu kadar şehit niye verildi, Kürdistani amaçlardan niye vazgeçildi?
Herhalde kurtuluş mücadelesi bu 10 madde için verilmedi. Bunları sayıp yerine getirirseniz “silahlı mücadeleye kongreyi toplayıp son vereceğiz” demek hiçte mantıklı ve Kürdistani politikalara uygun değildir.
TC ve AKP hükümeti bu soyut maddelere ses çıkarmamakla beraber bu kadarını müzakere etmeye bile yanaşmıyor. Daha dün TC cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ne Kürt sorunu diyorsunuz, sanki başka birşey yok mu. Türkiye de ne haklar varsa Kürtlerde sahiptir. Sizde herşey olabiliyorsunuz” demektedir. “Asimilasyona son verdik ve inkarı kaldırdık” diye bilme hayasızlığını göstermektedir.
TC ve hükümet bu 10 maddeye katılsa çok ciddi bir değişiklik olmaz. Zaten bizde demokrasiyi savunuyoruz, ekoloji ve kadın haklarını ve hukukunu savunuyoruz vb diyeceklerdir.
Silahlı mücadeleyi son vermeyi bu on maddeye bağlamak ve başka gerekçeler saymak çok ciddi bir politika olamaz. Kimseyi de ikna edemez.
Çünkü ne zaman formatlar, aşamalar, yüzyıllık anlaşma yaptık, Mit güvenlidir vb. denilse öncelikle ele alınan konu silahların bıraktırılmasıdır.
Çünkü görüşme, diyalog, müzakere ve barış yöntemleri baştan beri yanlış inşa edilmiştir. Yanlış inşalar ve temel üzerinde bina inşa edemezsiniz. Yıkılmaya mahkûm olur.
Herşeyi buza yazıyorsunuz. Görüşmede üçüncü taraf yok. İzleme komitesi tıpkı akil adamlar politikası gibi olacaktır. Dört tutsağın taşınması ile de sekretarya oluşmaz.
Buza yazılan erimeye mahkûmdur. İlk güneş vurduğunda unutulacaktır ve eriyip gidecektir.
QENDİL’İN İTİRAZ ETTİĞİ ve BEĞENMEDİĞİ HUSULAR SÜPHESİZ Kİ VARDIR
Qendil ve KCK yürütme konseyi itirazlarının olduğu ve katılmadığı noktaları kendi içinde gizli tutmaktadır. Pratikte bazı geciktirmeler ve geç uygulamalar yapmaktadır. Fakat resmiyette “Önderliği”nin söylediği hiç bir şeye itiraz etmemektedir.
Qendil itirazları olsa bile kapalı kutu gibidir. Kapalı kutu politikaya dönüşemez. Resmiyette açıkladıkları ve söyledikleri geçerlidir.
Son bazı açıklamalarına bu durum yansımaktadır. Fakat yayınladıkları bildiride ise Önderliklerini tümüyle onayladıkları belirtmektedirler.
Son Ortadoğu gelişmelerinden sonra yeni fırsatlar ortaya çıkarken Rojava politikasında yaptıkları ve direnişi teşvik etmeleri, izlenen bazı politikaları doğrudur.
Fakat iş Türkiye ve TC ye geldiğinde elleri ve ayakları bağlıdır. İzledikleri politika yanlıştır. Çok AKP ye karşı çıkmalarına rağmen AKP güçlendirmeye hizmet etmektedir. Dolasıyla KCK lideri Öcalan’ın silahlı mücadeleye son verin talimatına karşı direnemezler.
Ortadoğu’daki son gelişmelerle birlikte Kandil’in Kürdistani çizgiye çekileceğini kısmen umut ediyordum. TC ve AKP ile girilen son ilişkiler ve uyguladıkları politikalarla eskiye devam dediler. Bunu derinleştirmekten kendilerini kurtaramazlar.
TC nin KURD/KURDİSTAN POLİTİKASI ÇOK NETTİR
AKP ve TC Kürdistan ve Kürtler konusunda izlediği politika çok nettir. Bu konuda zikzaklar çizmiyorlar. Seçimler yaklaştığında bol vaatler olsa bile seçimleri kazanmaya dönük politikaları uygulamaktan çekinmiyorlar. AKP açıktır ve Kürdistan sorununun çözümü için hiç bir projesi bulunmamaktadır. Öyle temel talepler konusunda “umut” falan dağıttıkları da yoktur. Politikaları ve sözlerini açık söylüyorlar. Ama bazıları anlamak istemiyor ve anlamamazlıktan geliyorlar.
KCK bu konularda zikzaklar çizmektedir. Ne istedikleri ve Kürtlerin temel taleplerini gündemleştimek konusunda başarısızdırlar. “Çözüm süreci” nin peşinde sürüklenmekte, itirazları olsa bile sonuçta onaylamaktadırlar. Kendilerini hapse koymuşlardır ve özgür değiller. İrade sahibi değiller.
Sık sık “özgür irade” vurguları yapılsa bile bunun gereklerini yapmamaktadırlar. Özgür iradeyi İmralı’ya indirgemekte ve özdeşleştirmektedirler. En ciddi zaafları budur. TC ve AKP, KCK’nin aşil topuğunu bulmuştur ve oradan vurmaya devam etmektedir.
Dursun Ali Küçük-16.3.2015
Son Haberler

Nurhak Ayaktayken “Öldü Mü Denir Onlara”?![*]
Kırıkkolum iğriboynum
sağırkapım-dilsizim
Vaktidir direnmenin
Vaktidir şimdi.”[1]
Atillâ İlhan’ın, “bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı/ güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı/ hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı/ gittiler akşam olmadan ortalık karardı,” dizelerindekilerdendiler…

Filistin’e Uluslararası Destek İçin Ortak Deklarasyon
Filistin’deki son olaylar, Mescid-i Aksa’da ve Kudüs’teki komşu Cheikh Jarray Mahallesinde İsrail’in sömürgeci şiddetiyle bağlantılı olarak, Filistin davasına mümkün olan ve gerekli tüm biçimlerde daha fazla enternasyonalist desteğe ihtiyaç duyuyor.

Mütevazı ama iddialı
Tansiyonu hiç düşmeyen bir dünyada, ortalamanın hep üzerinde seyreden ateşiyle, gündemi sürekli yüklenen bir ülkede mücadele veriyoruz. Dünyada savaş ve çatışmaya, kriz ve bunalıma dair ne varsa dolaysız biçimde içindeyiz.
Böyle olduğu için, sürekli saldırgan bir düşmanla mücadele ediyoruz. Olayların gelişim hızı ve çeşitlenme derecesi ile saldırıların yoğunlaşma oranı, işlerin faşizm açısından yolunda gitmediğinin açık kanıtlarını oluşturuyor.

2 Temmuzda Tutuştu Bedenim (Nubar Ozanyan)
Yüzünü dönme! Bak bana! Sivas’ta yanan bendim. Yazardım, sanatçıydım, bilge Aleviydim. Alınteriyle yaşayan onurlu bir emekçiydim. Bir gündüz vakti yaktılar bizi otel koridorlarında. Bir gündüz vakti yaktılar Sivas’ın ortasında.
Aklın, dinin; dinin de zulmün hizmetinde olduğu bir ülkede faşist devlet aklıyla benden öncekiler gibi katledildim.

İktidar, Pandemi ve Aşı: Yunanistan’la “yaz aşkı”…
Tarih boyunca insanların kitlesel olarak hastalanmasına ve ölümlere neden olan bulaşıcı hastalık ve salgınları, mevcut sistemlerden bağımsız değerlendirmek, “doğal”mış yaklaşımı sergilemek yanlıştır.
Her ne kadar hastalıklar veya salgınlar “kader”, “olası” vb. gibi görünse de esasta sömürücü sistemlerin doğal döngüde yarattığı tahribat ve bu tahribatın birikiminden kaynaklanmaktadırlar. İşin ilginç yanı egemenlerin bir taraftan bu tahribatı derinleştiren politikalarda ısrar ederken diğer taraftan da “sağduyu”, “fedakarlık”, “dikkat” vb. çağrılarla topluma duyar kasmalarıdır.

Madımak’ta Yakılıp Yıkılan Hepimizdik[*]
“İnsan ışığı görmez, ışıkla görür.”[1]
“Recorder, anımsamak; Latincesi ‘re-cordis’, yani kalbi delip geçmek,”[2] demekmiş. Doğrudur!
Dört yüzyıl önce Giordano Bruno’nun, Roma’da diri diri yakılmasını; Nazilerin “Kristal Gecesi”ni daha nicelerini anımsatan Madımak’dan (#unutMADIMAKlımdan) her söz ettiğimizde anımsamanın “kalbi delip geçmek” olduğundan şüphesi olan var mı hâlâ? Varsa ne yazık!

2 Temmuz’un karanlığını Devrim aydınlatır!
Alevi sanat festivalinin ikinci günü olan 2 Temmuz 1993’te, binlerce cihatçı, yaklaşık yüz Alevi sanatçının kaldığı bir otelin önünde toplandı. Yaklaşık bir saat sonra otel ateşe verildi.
Otelde bulunanlar, faşist güruhun otele girememesi için kapı önüne barikat kurdular fakat bu kez de pencerelerden atılan binlerce taşın kurbanı oldular.
Polis, olay yerinde bulunmasına rağmen kalabalığa müdahale etmeyerek otelin içinde bulunan insanların katliama uğramasına an an ‘seyirci’ kaldı.

KKB Savaşçısı Avaşîn Ateş: LGBTİ+ları saflarımıza katılmaya çağırıyoruz!
Onur ayı vesilesiyle Rojava’dan KKB’li savaşçı Avaşîn Ateş’le LGBTİ+lara yönelik saldırıları, emperyalist politikaları, devrimci ve komünistlerin LGBTİ+lara bakışına dair konuştuk.
– Merhaba, öncelikle seni tanıyalım. Bize kendinden bahseder misin?

Zilan ( Nubar OZANYAN )
Özgürlüğe dair yapılan ve söylenen her şeyin tarihin bir parçası olduğu zorlu bir süreçten geçiyoruz. Her özgürlük savaşçısının yaşamı ve savaşımı, tarihin önemli bir parçasıdır. Heval Zilan, 30 Haziran 1996 tarihinde Dersim'de soykırımcı-Kemalist devlet güçlerine yönelik fedai eylemi ile tarih yazdı. Özgürlüğe ve ideallerine son derece tutkun, yaşama ve halkına sevdalı bir militanın nasıl tarihsel bir rol oynayabileceğini öğretti bizlere.

ANALİZ | KDP’NİN TC AŞKI!
TC devletinin Irak Kürdistanı'na yönelik işgal amaçlı saldırıları devam ediyor. TC zaten Hewler ve Musul'la ilgili hayallerini sürekli tekrarlıyor.
TC devleti, Irak Kürdistanı’na yönelik saldırılarının sonuncusunu 23 Nisan 2021’de başlattı. TC ordusunun, 23 Nisan’da Irak Kürdistan Yönetim Bölgesi (IKYB) toprakları içerisinde yer alan Metina, Zap ve Avaşin-Basyan’da gerillaya karşı Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım isimleriyle kara ve hava harekatını başlattığını bizzat Savunma Bakanı basına yaptığı açıklamayla duyurdu.