Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair
MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye.
Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.
MKP’li arkadaşların birlik çağrı ve tartışma istemlerinin “devrimci kaygılar”ından doğduğu muhakkak; ancak doğru tarzda ele alınmayan her şey gibi bu çağrı ve tartışma istemleri de amaca hizmet etmeyen, önemli oranda ona ters düşen ve de aslında böylesi stratejik bir sorunu güncelleştirme kabiliyetini de esasen yitirmiş olan; dejenerasyona uğramış bu haliyle de aslında basbayağısından bir suiistimal aracına dönüşmüş olan bu ısrarlı çağrı gerçekliğinin görülmesi gerekiyor artık.
MKP’nin " komünistlerin birliği" çalgılarında ki gerçek muhataplarının tam olarak kimler olduğu ve bunların her biriyle, örgütsel birliğin üzerinde inşa olacağı devrim teorilerinde, bir araya gelmelerinin nasıl mümkün olabileceğine dair kamuoyuna yapılmış doyurucu bir açıklamaları da yok üstelik.
MKP’nin, “komünistlerin birliği”yle meramı, farklı renk ve tondaki oportünist yapı ve gurupların aynı çatı altında bir oraya toplaşması değilse şayet; o halde, kimleri hangi kriterler üzerinden komünist gördüğünü net olarak ortaya koyması gerekmektedir öncelikle. Öte yandan bunu sırf MKP nin yapması da yeterli gelmez; birleşmesi istenen yapıların karşılıklı olarak birbirlerini komünist olarak değerlendirmeleri gerekiyor. Ama biliniyor ki, başka sebepleri de olmakla birlikte, birlik çağrılarının muhatapları öncelikle MKP’yi komünist olarak görmemekte, bu bir gerçek. Öte yandan bu muhataplar, kendileri dışındaki diğer çağrılanları da komünist olarak görmemekteler. Hatta bazıları, tabiri caizse, birbirleriyle adeta “kanlı bıçaklı” vaziyeteler. Peki böylesi bir realite içinde MKP’nin bu birlik çağrılarının nasıl bir gerçekliği olabilir ki?!
MKP, birlik için her hâldeki sadece ideolojik olarak “kardeş yapılar” olma kriterini baz alıyor ve bunu da yeterli görüyor olmalı. Bu temel üzerinden, birbirlerini oportünist değerlendiren yapıların birleşebileceğine ve bununda komünistlerin birliği olacağına kendisini ikna etmiş olmalı ki, çağrısını yıllardır ısrarla tekrarlayıp duruyor. Biraz Nasrettin Hoca mizacı mı var acaba: “Ya tutarsa!”
Evet, keşke tutsa...
Ama maalesef ki hayatın gerçekleri farklı mecradan akıyor; “boş hayaller”e pek şans tanımıyor gibi.
Neden “boş hayal”? Çünkü her şeyden önce MKP’nin komünist olarak addettikleri birbirlerini komünist olarak değerlendirmiyor. Öte yandan, örgütsel birliğin olmazsa olmazı olan, üzerinde ortaklaşabilecekleri bir devrim teorisine sahip değiller. Örneğin MKP sosyo-ekonomik yapı tahlilinde ve devrim stratejisinde kiminle ortaklaşabileceğini sanıyor mesela? Kendi görüşlerinden vazgeçmeyi mi düşünüyor, yoksa diğerlerinin, kendi çizgilerini benimseyeceği beklentisinden midir?
MKP birlik uğruna kendi devrim teorisini terk etmeye, diğerleriyle uzlaştırmaya evet diyorsa, o zaman öncelikle bunu kamuoyuna deklere etmesi gerekmez mi?
Keza, dışındaki muhatabı yapıları birbirlerini komünist görmeye ikna etmesi gerekmez mi? Yapılar birbirlerini komünist olarak görmüyor, ama MKP tutturmuş, “biz komünistiz gelin birleşelim.” Komik ötesi…
İşte tüm bu sebeplerden ötürü MKP’nin birlik çağrıları, hali hazırda karşılığı bulunmayan ham hayallerden ibarettir.
Bu gerçekliğe rağmen yapılıyor ve ısraren sürdürülüyor olması da kusura bakılmasın ama, o kadarda masumane değil, çünkü niyetlerden bağımsız olarak alenen bir suiistimale dönüşmüş durumda. Takdir edilecektir ki bu da nahoş bir durum. Aralık 2019
https://halilgundogan.blogspot.com/2019/12/komunistlerin-birligi-cagrlarna-dair.html#more
[1] 2019 yılı sonunda halilgundogan.blogspot.com adresinde yayınalan bu makaleyi, güncelliği nedeniyle yeniden yayınlıyorum. Ayrıca „birliğe“ ilişkin yazıların devamı gelecek.
Halil GÜNDOĞAN
Halil Gündoğan
Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]
“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.
Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip
çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]
KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!
Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.
Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.
Martager (Nubar Ozanyan)
Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.
Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle
“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)
Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)
26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.
Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".
“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )
Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.
Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)
Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!
Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!
“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)
Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.
Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.
Dedikoducu Modacılar
Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.
Neysee...
Nerede kalmıştık.
Maltepe'de bir mayıs.
Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.
Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.
Bu keşmekeşliğin içerisinde de..
Tip'çilerin gözleri hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.
Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)
Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi.