Perşembe Şubat 27, 2025

PKK ve Rojava’nın kuantumsal sıçrayışı

  

Türk Ulus-Devleti kurulduğundan bu güne bu devlet, Türk ve İslam dışında ülkede yaşayan tüm halk ve inançlara sömürge hukukuyla yaklaşmış ve sayısız katliamlara imza atmıştır. Katliamlar salt fiziki olmamış, sosyal, ekonomik ve siyasal soykırımlarla birlikte asimilasyon ile de halk ve inançlar adeta kırımdan geçirilmiştir. Öyle bir ülke ki defalarca yapılan darbeler ve kurulan sayısız hükümetlerle neredeyse en çok Başbakan ve Cumhurbaşkanına sahip ülke olarak sıralamada dünyada birinci konuma gelmiştir. Tabi bu da bir yere kadar!

Geldiği yer, Öcalan önderlikli PKK hareketi doğana kadardır. Bu hareket özünde Kürt halkının üzerindeki ölü toprağı kaldırmış ancak genel anlamda tüm sömürge halkların önderliğini yapıyordur. Kürdistan özgürlük hareketi öyle sadece yüz yıllık bir Türk Ulus-Devlet mekaniği karşısında durmamış, İran, Irak ve Suriye devletlerini de karşısına alarak hem binlerce yıllık erk-egemenlik, hem Aristo mantığı ve hem de son dört yüz yıllık Kapitalist Modernite ile birlikte Pozitivist din’in Ortadoğu’daki tüm sistemlerini allak bullak etmiştir. Aslında bugün tek başına Şengal ve Rojava’da verilen direniş, konuyu özetler gibidir.

Konuyu Rojava somutunda ele alırsak eğer; burada açığa çıkan doğal bir olay oluyor. Bu olay evrende, kaos içerisinde düzeni sağlama sırasında maddelerde yaşanan davranışsal özelliklerle benzerdir. Nasıl mı? Bir tarafta uzun yıllar isyan ve direnişlerin olduğu Bakur, Başur ve Rojhılat, diğer yandan bunun örneğinin az görüldüğü Rojava. Normal şartlarda, enerji yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde bir hareket yaşanırken Rojava örneği bize, atom altı parçacıkların hareketliliğinin toplumsal yaşamda da kendisini var edebildiğini bir kez daha göstermiştir.

Şöyle ki! En küçük Kürdistan parçası olan Rojava direniş örneği, Bakur ve diğer parçaları aşan, yani hareketin pratikteki çıkış noktasından ‘sıçrayan’ bir karakterle eylemini ortaya koymuştur. Buna Young’un Çift Yarık deney örneği, madde ve anti-madde çarpışmalarından sonrası nötrinoların davranışsal özelliklerini ve fotonların toplumsal karşılığı olan hüzme birlikteliklerini de ekleyebiliriz. Entropi yasası gereği kaybolmayıp minimum seviyeye inen enerji, adeta Rojava’da maximum seviyede anlam bulup, halklara güç vererek inançlı hale getirmiştir.

Biliniyor ki kuantumsal sıçramalar, özdeki irade ile başlıyor. Burada da özgürlüğü “hak” eden bir toplum var olduğuna göre, netleşme ve/veya kararlaşma tikelden evrensele bir zaferi getirebiliyor.

Rojava direnişi ve görünen zaferi aslında Sayın Öcalan’ın kuramsallaştırdığı Demokratik Ulus paradigmasının karşılık bulması ve diğer taraftan da belki bu güne kadar açığa çıkmamış olan PKK’nin de, somutlaşmış halidir diyebiliriz.

Binlerce yıldır beklenen an belki de bu yaşanan anlardır!

Hareketin paradigmasıyla somutlaşan kuantumsal sıçrayışlar, genel kabul gören “düz çizgisel” olan ilerleyişi duraklatmış ve bugün Rojava’da bir enerji açığa çıkartmıştır. Bu enerji ivme kazanarak dört parça Kürdistan ile birlikte mücadele azim ve kararlılığıyla da Ortadoğu’daki sömürge halk ve inançlara umut ve ışık olmuştur. Bugün eğer Rojava’da bir başarı var ve bir barış sonrası zafere evirilecek potansiyel mevcutsa bu, Öcalan önderlikli PKK hareketinin paradigmasıyla olmuştur. Bugün eğer tüm halk ve inançlar YPG/YPJ’yi umut olarak görüp savaşçılara sarılarak ağlıyorlarsa, bu bin yıllardan beklenen kurtarıcının Ortadoğu özgülünde karşılık bulduğunu da göstermektedir.

Mücadele yeni sıçrayışlara gebe ve kurtarılması gereken bir Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve Dünya var. Yok olmayla yüz yüze olan halklar ve inançlar var. Üzerine titrenilmesi gereken İnsan ve Doğa var. Rojava ile açığa çıkan komünal-kollektivist bir örgütlülük var ve bu güç tez elden Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kenetlenmeli.

Öcalan’ın özgürlüğü demek şüphesiz ki  Demokratik Siyasetle, Demokratik Ulus paradigmasını Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşamsallaştırmak demektir. Öcalan’ın özgürlüğü demek, Demokratik Konfederalizm bayrağıyla Ortadoğu’ya barış ve özgürlük getirmek demektir.

20.06.2015

Mehmet Serhat Polatsoy

     
75425

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Sayfalar