Varlığımız direniştir… Nubar OZANYAN

Düşman yaratarak açlığı-yoksulluğu unutturmaya çalışan İttihatçı-Kemalist R.T.Erdoğan, geleneksel Türk devlet aklına göre düşünüyor ve hareket ediyor. Yaptıkları katliamdan, işledikleri suçlardan pişmanlık duymayan Türk devlet aklı, her daim katliama ve işgale, soygun ve gaspa çalışır. Fetihçi atalarını ve İttihatçı Enver-Talat paşaları örnek alan R.T.Erdoğan, baş komutanı Mustafa Kemal’e de laf söyletmez. Ait olduğu ulus ve sınıfa uygun konumlanan ve onların çıkarlarına göre plan ve hesap yapan R.T.Erdoğan’dan elbette insanlığa ait bir düşünüş ve davranış beklenemez/ beklenmemeli. Tıpkı Enver-Talat ve Mustafa Kemal gibi... Bilinir ki bu soykırımcı katilleri örnek alanlar sadece Hitler ve benzerleri oldu.
Akıncı orduları gibi kılıç elde fetihten fetihe, işgalden işgale koşma hayalinden yorulmayan faşist TC ve R.T.Erdoğan; Serêkaniyê, Girê Spî, Karabağ işgalinin yaraları henüz sarılmamışken şimdi de Şengal, Derik, Eyn İsa, Medya Savunma Alanları’na yönelik saldırı hazırlığı içindedir. Saldırı için uygun zaman ve anı kollayan, gerekli ve yeterli desteği almayı hesaplayan R.T.Erdoğan, mazlum halklar nezdinde KATİL ünvanına sahip diktatör olarak tarihe geçecektir.
Varlık nedenini Ermeni-Rum-Kürt düşmanlığı üzerine kuran, politik hattını da işgal ve soykırım üzerine kurgulayan R.T.Erdoğan; ülkesinde işçileri, emekçileri, kadınları ve Kürtleri, geniş emekçi yığınları işsizlik ve yoksulluk içinde bir yaşama mahkum etmiştir. Zira Erdoğan-Bahçeli faşist ikilisinin bundan başka bir politik yolu yoktur.
Dünyada ultra zenginlerin serveti ve sayısı artarken çöpten ekmek ve yiyecek toplayanların sayısı da hızla artmakta ve çoğalmaktadır. Dünya üzerinde en zengin yüzde 1’lik kesimin toplam serveti, geri kalan yüzde 99’un servetinden daha fazladır.
Türkiye Cumhuriyeti, uçurumlara varan eşitsizlik ve akıl almaz adaletsizlik içinde debelenen bir bölgede yer kaplıyor. Türkiye’de nüfusun yüzde 1’i paranın yüzde 60’ına sahip. Yaşamından memnun, geleceğinden umutlu olmayanlar nüfusun büyük çoğunluğunu kaplıyor. Halk, açlık yiyip yoksulluk soluyor. Zulüm ve korku iklimi her tarafa hakim kılınmak isteniyor.
Yalan ve aldatma üzerinden “Güçlü ve Gelişen Türkiye” propagandası yapılmaya çalışılmaktadır. En tehlikeli olan da budur. Oysa özgür ve gelişkin olmadıkları halde kendilerini özgür ve güçlü sananlar gafletin en büyüğünü yaşıyorlar.
Dünyada ve Ortadoğu’da yaşam mazlumlar için çekilmez, dayanılmaz durumdadır. Kabul etmek gerekir ki; dünyada ve Ortadoğu’da özgürlüğe ve halklar arasında eşitlik ve kardeşliğe en yakın coğrafya Rojava’dır. Ne zenginlikleri elinde toplayan sömürücü bir sınıf ne de yönetimi tek bir merkezde ve elinde toplayan baskıcı bir zümre vardır. Bugün Rojava’da mülksüz ve mülkiyetsiz, demokratik özerk bir yönetim var. Kürt ulusal özgürlük hareketi sadece Kürt halkının özgürlükleri ve onuru için bir proje ve büyük bedeller ödeyen bir mücadele ortaya koyup örgütlemedi. Arap, Türkmen, Süryani, Asuri, Ermeni halkların özgürlüğü ve geleceği için bir mücadele ortaya koyup yaşama geçirdi. Büyük zorluk ve engeller pahasına karşın halklar, inançlar, kadınlar hiç olmadığı kadar özgür bir yaşamı ellerinde toplamaya çalışıyor; büyük fedakarlık içinde yaşam ve geleceklerine sahip çıkıyorlar.
Özgür toprakları tehdit ve provokasyonla, fitne ve fesatla, ihanet ve işbirlikçilikle yıkmak parçalamak, köleleştirmek isteyen ittihatçı R.T.Erdoğan var karşılarında. Yanına almaya çalıştığı öz kimliğini kaybetmiş, iradesini yitirmiş, geleceğini TC yönetimine teslim etmiş bölgesel bir yönetim var. İttihatçı-Kemalistlerin Kürt düşmanlığı, ezeli ve ebedidir. Yarattıkları ulus-devletin temel dayanakları, Kürt düşmanlığı üzerine kuruludur. Türkçülük ve İslamiyet ideolojik dayanaklarıdır. Hemen her fırsatta ve zamanda sonu gelmez azgın bir Kürt ve özgürlük düşmanlığı yürüten bir Saray yönetimi vardır.
Bundandır ki; bir parça özgür topraklara, Rojava’ya tahammül edemiyorlar. Her şeyi sermayenin emrine, zulmün hizmetine sunmaya çalışıyorlar.
Ortadoğu’nun mevcut sömürü ve zulüm gidişatına uymayan, büyük bedeller ödeyerek yürümek isteyen Rojava’yı sahiplenmek ve korumak için ellerimiz ve canımız yanma pahasına güneşe sarılmalıyız. Karanlık dünyada küçük de olsa yanan bu özgürlük ateşini harlamaya devam ettirmeye çalışmalıyız. Mücadele etmekten başka yol yoktur. Rojava’yı sahiplenmek-korumak en fazla özgürlüğe ihtiyacı olan Ermeni-Süryani-Aşuri halkların görevidir. Varlığı direniş olanlar fedakarlık ve bedel ödemekten çekinmeyecektir.
Son Haberler
Sayfalar

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]
“Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana
Ölülerimiz toplanacaktır
Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]
Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]
“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]
Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ
Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme
“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık. Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.
“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu
Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm
Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür
Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür.

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?
1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.
4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.
5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.
6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...
Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.