Salı Mart 19, 2024

SUZAN ZENGİN | “Hesapsız-çıkarsız yaşadı ama yanlışlarla hesaplaşmaktan asla vazgeçmedi”

kaypakkaya-partizan
Ulrike Meinhof’a dair eserlerin ilk çevirisini yapanlardan birinin Suzan olduğu belirten Zengin, Suzan’ın mücadeleci kimliği ve iki çocuğunun varlığına karşın faşizme karşı mücadelesine devam etmesi yönleriyle Ulrike’ye benzediğini belirtti: “Ben her Suzan’a baktığımda onda Ulrike’yi, Ulrike’ye her baktığımda da onda Suzan’ı görüyorum.”

 

Devrimci gazeteci Suzan Zengin’in 6. ölümsüzlük yıldönümüzde ailesi ve yoldaşları mezarı başında bir araya geldi. Yaşamı ve mücadelesi ile Ulrike ile kesişen özelliklerinden bahsedilen Suzan için “Hesapsız-çıkarsız yaşadı ama mücadele içerisinde yanlışlarla hesaplaşmaktan asla vazgeçmedi” denildi.

28 Ağustos 2009’da evi basılarak gözaltına alınan ve bir komployla tutuklanarak girdiği hapishanede tedavisinin engellenmesi sonrası ilerleyen hastalığı nedeniyle 12 Ekim 2011’de ölümsüzleşen devrimci gazeteci ve çevirmen Suzan Zengin için ailesi ve yoldaşları mezarı başında bir araya geldi. 6 yıldır aramızda olmayan İşçi-Köylü gazetesi muhabirlerinden Suzan nezdinde ilk olarak devrim ve demokrasi şehitleri için saygı duruşu gerçekleştirildi.

“Suzan’a bakınca Ulrike’yi, Ulrike’ye bakınca Suzan’ı görüyorum”

İlk olarak söz alan bir yoldaşı aradan geçen 6 yıl boyunca Suzan’ın yokluğunun daha fazla hissedildiğini belirtti. Yapılan konuşmada bu yokluğun sadece bedenen değil koca bir yaşamın ve devrimci deneyimin olduğu ifade edildi.

Daha sonra söz alan eşi Bekir Zengin, kendileri için Suzan’ın yokluğu ile tanışmalarının son 6 yıl değil, 8 yıl olduğunu belirterek bir komployla tutuklandığını ve ardından tahliye olduktan sonra sadece 4 ay gibi kısa bir süre sonra kavgaya daha güçlü hazırlanabilmek adına ameliyat olmak istediği sırada ölümsüzleştiğini anlattı.

Suzan’ın çok ve düzenli okuyan, bulunduğu her an’ı-alanı devrimcileştirdiğini söyleyen Zengin, hapishane sürecini de verimli bir şekilde değerlendirerek, muhabiri olduğu gazeteye düzenli olarak yazı hazırladığını ve çeviri yapmaya devam ettiğini söyledi. Ulrike Meinhof’a dair eserlerin ilk çevirisini yapanlardan birinin Suzan olduğu belirten Zengin, Suzan’ın mücadeleci kimliği ve iki çocuğunun varlığına karşın faşizme karşı mücadelesine devam etmesi yönleriyle Ulrike’ye benzediğini belirtti: “Ben her Suzan’a baktığımda onda Ulrike’yi, Ulrike’ye her baktığımda da onda Suzan’ı görüyorum.”

“Suzan gençlerin yanında olur, karşı karşıya getirilmesine karşı çıkardı”

Son zamanlarda devrimciler arası yaşananları değerlendirdiğinde sık sık Suzan’ın bu konuda ne diyeceğini düşündüğünü söyleyen Zengin, “Bu konuda en emin olduğum konu, Suzan bu yaşananlar karşısında gençlerin, gençliğin yanında olurdu. Çünkü Suzan her zaman onlara çok değer verir, onlarla özel olarak ilgilenirdi” dedi. Suzan’ın aynı zamanda gençleri karşı karşıya getiren ve devrimcilere şiddet uygulanmasına götüren politikaların da kesinlikle karşısında duracağını düşündüğünü söyledi.

“Geçen 6 yıl içerisinde yokluğunu daha fazla hissediyoruz”

Zengin’in ardından söz alan bir yoldaşı da onun devletin hasta tutsaklara dönük politikasının bir sonucu olarak yaşamını yitirdiğini söyleyerek hala hapishanelerde yüzlerce hasta tutsağın bulunduğuna dikkat çekti. “Suzan Zengin bir gazeteciydi ve biz bugün devletin gazetecilere ne kadar düşman olduğunu görebiliyoruz. Ancak Suzan abla sadece sıradan bir gazeteci değildi, devrimci bir gazeteciydi. O sadece haber yapmakla sınırlamıyor ve haberini yaptığı işçilerin hayatına da dokunuyordu” dedi.

Onun yerinin doldurulmasının zor bir devrimci olduğunu söyleyen yoldaşı “Son yıllarda çok değerli yoldaşlarımızı yitirdik. Her birini düşündüğümüzde bu yoldaşlarımızın mücadelemize daha katabileceği çok değer olduğunu daha iyi görüyoruz. Suzan abla yaşasaydı, bulunduğu hiçbir alanda gençlerin karşı karşıya getirilmesine mutlaka karşı çıkar, yanlış yapan kimi gençleri yanlışından döndürmeye çalışırdı. Geçen 6 yıl içerisinde Suzan ablanın yokluğunu daha fazla hissediyoruz” dedi.

“Devrimcilik onun için sonradan edinilmiş bir durum değildi”

Daha sonra söz alan kardeşi Nebahat Alkan, Suzan’ın devrimci kişiliğinin aslında örgütlendikten sonra kazandığı bir özellik olmadığını, devrimciliğin aslında onun kişiliği olduğunu söyleyerek “Devrimcilik onun için sonradan edinilmiş bir durum değildi” dedi. Genel olarak insanların devrimcilerle tanışmasının erken yaşlarda olduğunu, ancak Suzan içinse bunun 30’lu yaşlarına denk geldiğini söyledi.

Suzan’ın 6 kız kardeşin en büyüğü ve her zaman kız kardeşlerini koruma çabası içinde olduğuna değinen Alkan’a ek olarak, eşi Zengin de, Suzan’ın Almanya’da iken 1979’de İran’da gerçekleşen İslam Devrimi’nin ardından Avrupa’ya sürgün giden İranlı mültecilere yardımcı olduğunu söyleyerek bu duruma örnekler verdiler.

“Tekin ve Suzan’ın ortak yanları vardı”

10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda gerçekleşen katliamda yaşamını yitiren eşi Tekin Arslan ile ablası Suzan’ın birçok yönden birbirlerine benzediklerini söyleyen Alkan, “Ablamı kaybettiğimizde Tekin benim en büyük destekçim olmuştu. Tekin’i kaybettiğimde ise ablamın yokluğunu daha derin hissettim, o olsaydı daha güçlü karşılardım Tekin’in yokluğunu” dedi.

Alkan, Tekin ve Suzan’ın siyasi kurumlarla komplekssiz bir şekilde ilişkilenmesi ve herkesin onlara güven duyması yönleriyle de birbirlerine benzediklerini düşündüğünü söyleyerek “Ben bu yaşadığımız süreçte bütün siyasal kurumların bu şekilde komplekslerini aşmaları gerektiğini düşünüyorum. Ülke gündemi alıp başını gitmişken bizim buna ihtiyacımız var” dedi.

Anma “O çıkarsız ve hesapsız yaşadı. Ama mücadele söz konusu olduğunda hiçbir şeyle hesaplaşmaksızın yaşamadı, liberal kalmadı” sözleriyle sona erdi. 

999