Pazartesi Mayıs 6, 2024

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Sorularımız birbirine karışıyor. “İyiyim, iyiyim” diyor, “merak etmeyin, birkaç güne kalmaz, kalkarım ayağa. .. ” Küçülmüş, yüzü solmuş, göz torbaları şiş şiş… “Ameliyatım iyi geçti” diyor, “çok narkoz yedim ama… Azıcıkta ağrım var” Oysa ağrısının büyüklüğü suratından belli.. Üzülmeyelim diye saklamaya çalışıyor. “Babaanne” diyor Ezgi, “ Bayramda yanındayım. Bir şeye ihtiyacın var mı?”  Kardeşim Nuri’nin yüzüne bakıyor, istemeye çekindiği her halinde belli. ”Kuzucuğum” diyor, “ Neye ihtiyacım olacak ki, burada her şey var. Bir siz yoksunuz!” Ona aldığımız, evde giyebileceği, kırk numara, tüylü patikleri gösteriyoruz. Seviniyor, gözleri ışıldıyor. Ezgi elindeki çiçek desenli, pijama takımını gösterip, “Babaanne” diyor,  “bak sana ne aldım?”  “Ezom kurbanın olam, bana pijama takımı mı aldın?“ diyerek sevincini belli ediyor. Mahzunlaşıyor… Özlemle uzun uzun yüzümüzü inceliyor.  Sonra da “Sen öğrencisin, paranı boş yere harcama” diyerek sitemde bulunuyor.  “Bayram harçlığın benden. Hem de yüz lira…” “Yaşa babaanne, sen çok yaşa!” diye seviniyor Ezgi. Annem de torununu memnun etmiş bir edayla gülümsüyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Kendisine aldığım yün ceketi gösterip,  “Havalar serinleyince giyersin“ diyorum. “Düğmeli mi?” diye soruyor. “Düğmeli” diyorum. Seviniyor. “Amaan fermuarlıyı kullanmak zor,  gözler de gitti, ömür de.“ diyerek uzun uzun iç çekti. Kederlendi. “Oğul” dedi bana, “o ceketi giy sen!” “Nasıl giyineyim anne?” dedim. “ Hiç benim üzerime olur mu? Neredeyse iki katınım senin. Hem genişler” “Yok yok sen yine de giy” dedi ısrarlı bir sesle. “ Giy ki üzerine kokun sinsin” Birkaç kere giydim, çıkardım.

Ezgi bayramda yanına gitti. Hediyelerini verip harçlığını almış. “Ceketi getirdin mi Ezom” demiş. “Getirdim babaannem” Ambalajından çıkarıp vermişler ceketi.  Alıp defalarca koklamış, derin derin içine çekmiş. 10 Eylül sabahı yıldızlara uğurladık onu.  Nuri’ye son anlarını sordum… Gözünü açıp odadakilerden  “Hele bir bardak su verin” demiş. İçer içmez de dalmış. Vücuduna bir ölüm sessizliği oturmuş.  Yüzü küçülmüş,  minik gözleri son kez taramış odayı.  Etrafta oturan çocuklarına sessiz bir bakış fırlatmış.  Nefesi sıklaşmış, kalbi hızlı hızlı atmaya başlamış. Sol memesinin altındaki cevher, ebediyen sönmüş.

 “Ha abi bir de” dedi Nuri, “senin yolladığın ceketi hiç bırakmadı. Öpüp öpüp kokladı.  Bunda Hacımın kokusu var, dedi.  O yollamış bana”

Bugün Cemevinden omuzlar üzerinden Buca Mezarlığına taşındı. Oraya, babamın yanına gömüldü. Biricik aşkı Hasan’ın yanına…

10 Eylül Saat: 01. 2013

109500