Pazartesi Mayıs 27, 2024

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Sorularımız birbirine karışıyor. “İyiyim, iyiyim” diyor, “merak etmeyin, birkaç güne kalmaz, kalkarım ayağa. .. ” Küçülmüş, yüzü solmuş, göz torbaları şiş şiş… “Ameliyatım iyi geçti” diyor, “çok narkoz yedim ama… Azıcıkta ağrım var” Oysa ağrısının büyüklüğü suratından belli.. Üzülmeyelim diye saklamaya çalışıyor. “Babaanne” diyor Ezgi, “ Bayramda yanındayım. Bir şeye ihtiyacın var mı?”  Kardeşim Nuri’nin yüzüne bakıyor, istemeye çekindiği her halinde belli. ”Kuzucuğum” diyor, “ Neye ihtiyacım olacak ki, burada her şey var. Bir siz yoksunuz!” Ona aldığımız, evde giyebileceği, kırk numara, tüylü patikleri gösteriyoruz. Seviniyor, gözleri ışıldıyor. Ezgi elindeki çiçek desenli, pijama takımını gösterip, “Babaanne” diyor,  “bak sana ne aldım?”  “Ezom kurbanın olam, bana pijama takımı mı aldın?“ diyerek sevincini belli ediyor. Mahzunlaşıyor… Özlemle uzun uzun yüzümüzü inceliyor.  Sonra da “Sen öğrencisin, paranı boş yere harcama” diyerek sitemde bulunuyor.  “Bayram harçlığın benden. Hem de yüz lira…” “Yaşa babaanne, sen çok yaşa!” diye seviniyor Ezgi. Annem de torununu memnun etmiş bir edayla gülümsüyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Kendisine aldığım yün ceketi gösterip,  “Havalar serinleyince giyersin“ diyorum. “Düğmeli mi?” diye soruyor. “Düğmeli” diyorum. Seviniyor. “Amaan fermuarlıyı kullanmak zor,  gözler de gitti, ömür de.“ diyerek uzun uzun iç çekti. Kederlendi. “Oğul” dedi bana, “o ceketi giy sen!” “Nasıl giyineyim anne?” dedim. “ Hiç benim üzerime olur mu? Neredeyse iki katınım senin. Hem genişler” “Yok yok sen yine de giy” dedi ısrarlı bir sesle. “ Giy ki üzerine kokun sinsin” Birkaç kere giydim, çıkardım.

Ezgi bayramda yanına gitti. Hediyelerini verip harçlığını almış. “Ceketi getirdin mi Ezom” demiş. “Getirdim babaannem” Ambalajından çıkarıp vermişler ceketi.  Alıp defalarca koklamış, derin derin içine çekmiş. 10 Eylül sabahı yıldızlara uğurladık onu.  Nuri’ye son anlarını sordum… Gözünü açıp odadakilerden  “Hele bir bardak su verin” demiş. İçer içmez de dalmış. Vücuduna bir ölüm sessizliği oturmuş.  Yüzü küçülmüş,  minik gözleri son kez taramış odayı.  Etrafta oturan çocuklarına sessiz bir bakış fırlatmış.  Nefesi sıklaşmış, kalbi hızlı hızlı atmaya başlamış. Sol memesinin altındaki cevher, ebediyen sönmüş.

 “Ha abi bir de” dedi Nuri, “senin yolladığın ceketi hiç bırakmadı. Öpüp öpüp kokladı.  Bunda Hacımın kokusu var, dedi.  O yollamış bana”

Bugün Cemevinden omuzlar üzerinden Buca Mezarlığına taşındı. Oraya, babamın yanına gömüldü. Biricik aşkı Hasan’ın yanına…

10 Eylül Saat: 01. 2013

109859

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar