Cumartesi Mayıs 18, 2024

Ari Dun (eve gel)

Ermenistan Diaspora Bakanlığı,yurt dışında yaşayan Ermeni'leri,Ermenistan'a davet etti. Onlara tarihin tanıtılması sosyal,külürel ilişkilerin geliştirilmesi için Yerevan misafirler ile dolup taştı.Turistik yerler ziyaret edilerek tanıtıldı.

Yerevan Arjantin,Lübnan,Rusya,Almanya,Fransa'dan gelen misafirlerinin yanısıra ilk defa Türkiye Diyarbakır'dan gelen misafirlerine kucak açtı.50 kişiden oluşan bu gurup 1915 Ermeni soykırımında Müslümanlaşmış veya zorla müslümanlaştırılmış ailelerin çocukları olup artık bugün kendilerini Ermeni olarak gören sıcak kanlı,dost insanlardı.

Şirag Hotel'in önünde tanımadığım ama turist oldukları belli olan bu insanlarla ilkin Merhaba,Rojbaş,Parev diyerek tanışıyoruz.Hepsi çok iyi derecede kürtçe konuşuyorlar.

Peki bu duruma nasıl gelindi ?

Adına siz ne derseniz deyin,ister müslümanlaş tırılmış(mış),dönme Ermeniler,gizli Ermeniler,kılıç artıkları,kurtulan Ermeniler bu topraklar üzerinde 1915 Ermeni soykırımında yani sürgün ve yokedilme zamanında,ya bir komşusunun evine sığınarak,ya bir ağanın yanında kendini gizleyerek,evlatlık edinerek müslüman oldukları,veya ölüm yürüyüşünde insanların müslüman olarak ölümden kurtulduklarını biliyoruz.Yaşam ile ölüm arasında dinini ve kimliğini değiştirerek hayatta kalabilen insanlardır.Ya öleceksin,ya da yaşayacaksın müslümanlaşma yoluyla hayatta kaldıklarını biliyoruz. Hayatta kalmış fakat kimliğini özünü,yaşama tutunabilmek için inkar ve red ederek, başka bir isim ve din değiştirerek kalmayı başarabilmişlerdir.Bunların sayısı Türkiye'de azımsanma yacak kadar Türkiye'de çoktur.Üstelik hassas bir konu olmakla beraber tabu olarak görülmektedir.

Hrant Dink bu konunun ne kadar önemli aynı zamanda tehlikeli olduğunu,yaşadığı süre içerisinde,araştırmalar yaparak gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamış ama bunun bedelini hayatıyla ödemiştir.Bu şekilde yaşayan Türkiye'de 3 milyon civarında insanların varlığından bahsetmektedir.

 Birbirlerinden farklı 50 kişi,birbirinden farklı acı soykırım trajedileri ile dolu bu insan lar kendi öz kimliklerine kavuşmak,köklerine dönmek ve özgürleşmek için Yerevan'dalar.

Birisi,babaannesinin anne ve babasının katliamda öldürülünce,komşuları tarafından Urfa'da Kürt komşuları tarafından ölümden kurtarıldığını,ismini değiştirip,büyüyünce müslüman bir aile ile evlendiğini,bu başkalaşmanın içinde kor gibi yandığını babalarından bugün dinlediğini bizimle paylaşti

Yine bir dost ailesinin büyüklerinin katliam sırasında birbirlerini kaybettiklerini,kendisinin müslüman olunca ölümden kurtulduğunu ama kardeşlerinden birinin izini Suriye Kamışlı'da bulduklarını,bugün kendilerinin çevredekiler tarafından Ermeni olduklarını bildiklerini anlattı.

Sasun'dan gelen Nadir amca önceden akrabalarını bulduğu için şanslıydı.Sadece haber vermiş,onların gelmesini bekliyordu.Çevre köylerden gelen Armen hafta sonunu beraber geçirmek için köye götüreceğini söyledi.Nadir amca Ermenice bilmediği için yardımcı oluyoruz.''size en ufağından en büyüğüne kadar herkesin selamlarını getirdim,ben onların yerine senin ellerinden öpmek istiyorum.Sasun'dan aile büyüklerimin mezarlarından toprak getirdim,burada ölen aile fertlerinin mezarlarına koyacağız artık mezarda birlikteler'' dedi.

Bir başkası yine kardeşine 90 yıllarından kısmen sınırların açılmasıyla Ermenistan'da kardeşinin izine ulaştığını o gündür bu gündür halen ilişkisinin sürdüğünü birinin Yerevan'da çevre köylerde yaşarken,diğerinin Diyarbakır'da müslüman olarak hayatını devam ettirdiğini söyledi.

İçlerinde bazıları akrabaları ile haberleşerek otele gelip hasret gidermenin sevincini yaşarken,bazıları yetkililerden akrabalarına nasıl ulaşacaklarını isimlerini ve adreslerini vererek yardım talebinde bulundular.Öz akrabalar birbirlerinin dilinden anlamayınca tercümanlık yaparak aracı oluyoruz.Günlük yaşantımızda her zaman karşılaştığımız bu tür anlatımlar sınırların açılmasıyla yüzlerce insanın ailelerinin izini süreceği görülmektedir.

Mehmet abinin acısı ise bir başkadır.Bu geziye Silvan'dan tüm imkanlarını kullanarak gelmiş.Belki onlardan bir iz,bir bilgi,bir haber alabilirim düşüncesiyle Yerevan'a gelmiş.Yolda gezinti sırasında ''her Ermeni'ye acaba bu benim akrabam mıdır sormak istiyorum'' diyor.7 kardeşten 2'si katliamdan seneler sonra birbirlerini arayıp bulmuşlar.Ama 5'i o  günden bu yana kayıp,umudunu kaybetmemiş onların torunlarını birgün muhakkak bulacağı umuduyla yaşıyor. İnsanları kendi inançlarından,kimliklerinden kopartmak zor ve baskı ile başka bir kimlik ile yaşamaya zorlamak kadar acı verici bir durum olamaz.İnsanlar kendilerine ait olan dil,inanç, kültür ve değer yargılarıyla yaşadığı sürece ancak özgür olabilirler.Yaşadığı topraklar üzerinde kimliklerini muhafaza edebildiği,dilini serbestçe konuşabildiği,kendilerini var eden inançları ile ancak özgür toplum oluşturabilirler.Bunun aksini düşünmek,insanların köle olarak yaşaması demektir.

Müslümanlaşmış (tırılmış) Ermeni'lerin yüz yıl boyunca,ölüme gidene kadar,kendi iç dünyasında utanç ile duygularını,düşüncelerini bastırmak başka bir kimlik,başka bir inanç ile yaşamaya mahkum etmek kadar dünyada daha korkunç bir zulüm olabilir mi ?

Bugün artık ölüm döşeğinde,son nefesinde ''ermeni olduğunu unutma'' diyerek aramızdan göçüp gidenler,bir ömür boyu korku ve ızdırap içerisinde yaşayanların yerini bugün yaşarken kölelik ve utanç zincirlerini parçalayarak özgürleşmişlerdir.Hrant Dink Vakfı'nın düzenlemiş olduğu Müslümanlaş Ermeni'ler Konferansı Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek tarihi bir adım olmuştur.Artık insanlar korku ve baskı duvarını aşarak,yalan ve inkarı reddederek kendi öz kimliklerine kavuşarak özgürleşmişlerdir.Bu yeni bir sürecin başlaması için bir ileri adım olmuştur.

Soykırım ile yüzleşmek bugün her zamankinden daha çok zorunludur.Yaşadığımız coğrafyada Ezidi'lere yapılan soykırım,21.yyılda da devam ediyor olması insanlığın tarihine utanç dolu kara bir leke olarak yazılmıştır.Soykırıma kayıtsız kalan,seyreden,engellemeyen devletler de o kadar suçlu duruma düşmüştür.1915 soykırım tartışmalarında,belge,döküman arama yerine 3/4 milyona varan müslümanlaştırılmış Ermeni'lerin varlığı yeterli olacaktır.Bunları görmemezlikten gelemeyizTürkiye bu sorunu inkar edemez bu kanıtları yok sayamaz.

                 YEREVAN  MALA  MINE  ( YEREVAN  BENİM  EVİMDİR ) ;

Güneşin kavurucu sıcaklığında ,fırsat bulmuşken Yerevan'ı gezip dolaşmadan edemiyor. Her bir bölgede,parkta heykele rastlamak mümkün.Adeta açık hava müzesini andırıyor.Son yıllarda şehir yapılanmasında  gözle görülür bir düzen ile ilerlemenin olduğu görülüyor.Merakla Gomidas Vartabed(Papaz), (Soğomon Kevork Soğomonyan)'in heykelini arıyor ve buluyoruz.Kompozi- tör,besteci,müzikolog olan Vartabed Kütahya'da Ermeni'lere karşı uygulanan soykırımda annesi ve babasını gözleri önünde öldürülünce akli dengesini yitirmiştir.Anadolu'yu gezerek 3000 kadar Ermeni halk şarkısını derleyerek notaya geçirdi.Türkçe,Kürtçe,Farsça derlemelere imza attı.Hayatını Paris'te ucra bir köşede senatoryumda kaybetti.Hayatının son 20 yılında hiç müzikle uğraşmadı.

Yerevan'ı tepeden seyreden,bütün her taraftan görünen 60m yüksekliğinde olan Mayr Hayastan heykeli bütün heybetiyle Zafer Parkı'ndan görünmektedir.II.Dünya Savaşında,Sovyet'ler ile savaşa katılan Ermenistan 650 bin vatan evladını kaybetti.Soykırım yaralarını saramamış,ufak bir ülke için çok büyük kayıptır.Savaşa,Anayurt savunması için gidip dönemeyen,oğullarının yasını tutan ve zaferi simgeleyen anıt inşa edilmiştir.

Yerevan'a gelip,Erivan Radyosu ile Garabet e Xaço'nun evini,ailesini ziyaret etmeden gitmek büyük eksiklik olacaktır.''Biz,Kürtçe türküleri,sizin sayenizde dinledik,öğrendik'' diyor. Çünkü babasının Kürt,anne tarafının Ermeni olduğunu söylüyor.Ermenice bilmiyor.Kendini Kürtçe ile çok iyi ifade ediyor.Erivan radyosuna şükranlarını sunuyor.Çünkü 1955 yılında kurulan Erivan radyosu Kürt halkının mücadelesinde önemli yere sahiptir.Erivan radyosunun açılmasıyla sanatlarını dünyaya duyuran bir pencere olmuştur.Kürt ulusunun varlığının hiç bir şekilde kabul edilmediği,zor yıllarda sanat,kültür,müzik ile Erivan radyosu sayesinde bugün dört parçada ayağa kalkan Kürt'lerin tek sesi olmuştur.Önemli bir rol oynamıştır.Kürt'çenin,kürdün,kürdistan'ın yasak olan her köşesinde ,Erivanda yasak değildi.Erivan radyosu bu yüzden görevini yerine getirdi.Garabet e Xaço,Aram Dikran,Egide Çimo... gibi daha birçok kürt sanatçının ezgilerini sizin sayenizde dinledik.

Yoksul ve yetim olarak bu coğrafyada tanınan ve bilinen Garabet e Xaço'nun evini,ailesini,mezarını ziyaret ve bir demet karanfil bırakmak için Yerevan dışına çıkıyoruz.Sonunda kasetlerde gördüğümüz evine ulaştık.90 yıl klam söyleyerek,Kürt dengebejlik geleneğinin büyük ustalarından Garabet e Xaço (Garabet Haçaduryan) bütün ailesini soykırımda kaybetmiştir.Küçük yaşta kimsesiz kalan usta,önce Kamışlıya,sonra Ermenistan'a  gelmiştir.Suriye'de15 yıl Fransızlara askerlik yaptıktan sonra,Fransızlar'ın ''seni Fransa'ya götürelim'' talebini red ederek ''ben Ermenistana gideceğim ve orada ölmek istiyorum'' demiştir.1946 yılında  Yerevan'a gelen Garabet e Xaço, Erivan radyosunda Kürtçe bölümüne katılarak,ölümüne kadar burada çalıştı.Ermenice bilmediği, kürtçe söylediği için Ermeni'ler tarafından da eleştirilen,kürtler tarafından da değeri anlaşılmayıp,ortadoğu'da eşi ve benzeri olmayan böyle bir sanatçıya gereken önem,değer verilmedi. Yoksul bir şekilde hayata gözlerini yumdu.Kürt'lerin yüreğine seslenen Garabet e Xaço'nun yeri ve boşluğu bugün doldurulamaz olmuştur.Ailesi  ''öldükten sonra bizi hiç aramadılar,sormadılar bizim zorumuza gitti'' diyerek üzüntülerini dile getirdi.

Cumhuriyet meydanında dolaşırken kalabalık bir gurubun sloganlarına tanık oluyoruz. IŞID Terör örgütünün,ortadoğu halklarına ve Ezidi'lere karşı yaptığı soykırımı protesto eden Ezidi vatandaşlar caddede Şengal'de yaşanan trajediyi kamuoyuna duyurup hükümet yetkilileri ile görüşme talebinde bulunuyorlar.Hemen aklıma TOMA'lar ile gaz sıkan polisler acaba böyle bir şey yaparlar mı diye düşünüyorum.Sonradan kalabalık belli bir istikamet doğrultusunda polisler eşliğinde yürüyorlar.Kalabalığın acılarını biz de aynı şekilde yüreğimizde hissediyoruz.

Bir ABD,İsrail ve RT Erdoğan organizasyonu olan İŞİD terör örgütü Hilafet ilan edip, etnik temizlik yapmaktadır.Müslüman olduğunu söylerken,müslüman veya başka etnik kimlikten olanlara karşı da katliamlara girişmektedir.Ama Gazze'de uygulanan vahşete sessiz kalmaktadır. Bu politika İŞİD'ın kimlere hizmet ettiğini açıkça ele vermektedir.Katliamlara gözlerini kapayarak, hiç bir müdahalede bulunmaması oldukça düşündürücüdür.

Yezidi halkının yaşamış olduğu trajedi soykırımdır.Yaşlı,çoluk,çocuk demeden evlerini köylerini terketmeye zorlanan,dağlarda,çöllerde aç,sususz saldırılarda öldürülen insanların dramına Avrupa'lılar,BM'ler müdahale ederek,kurtarma operasyonu düzenlememiş,insani yardım etmekte sınıfta kalmışlardır.Fakat sonradan yapılacak olanları şimdiden kestirmek zor değildir.Ölenler için anmalar,soykırım anıtları ve timsah gözyaşları olacaktır.

IŞID terörü altında yaşanan köy boşaltmalarında,insanlar zorla dinlerini değiştirmek müslüman olmaya zorlanmışlardır.Bu durum ölüm ile yaşam arasında gidip gelenler,kabul etmiş olsalar dahi,yine ölmekten kurtulamamışlardır.Aynı olaylar 1915 Ermeni soykırımında yaşanmıştır.Bu yüzden Ermeni soykırımında baskı,tehdit,ölüm korkusu ile kişisel veya toplu olarak din değiştirmeler olmuştur.Böylece insanlar ölümden kurtulmuşlardır.Ama aradan geçen zaman,yeni nesillerin  gerçeklerle tanışmasını engelleyememiştir.Bugün kendi köklerine dönmek isteyen,kimliklerine kavuşmak isteyen bu insanlara toplumda var olan yanlış yaklaşımlar ile milliyetçilik hastalığından arınmak gerekir.

Ermeni toplumu içerisinde de var olan tartışmalarda ''müslümanlaştırılmış,ermeni değildir'',''ermenilik eşittir,ermenice bilmektir'',''hristiyan olmakla,bir tutmak'' yanlıştır.Tüm Ermeni toplumunun bağlı olduğu Yerevan'daki Eçmiyadzin kilisesinin bu konudaki düşüncesi doğru olanıdır.''Tarihsel nedenlerle dilini,kültürel mirasını bilmeyen ve inancını koruyamayan insanlar Ermeni kimliği dışında görülmemelidir'' der.

Tüm Kafkas ülkelerinde,Sovyetlerin dağılmasından sonra gösteren ekonomik ve sosyal krizler kendiini Ermenistan'da da gösterdi.Asgari ücretin çok çok düşük  olduğu,iş bulamayan,yolsuzluk ve rüşvetten bıkan insanlar gelecek umuduyla  yurt dışına çıkıyorlar.Göç dalgasının Ermenistan'da fazla olduğunu sokaklardan görebiliyoruz.Bu acı ve kara tabloyu,bir karış özgür vatan için mücadele eden Kürt ulusal hareketi ile ülkelerini terk eden insanlar arasındaki farkı anlamak zor oluyor.

Yerevan'da gezinti sırasında dikkat çeken ayrıntı ise kadınlarla ile ilgili olanıdır.''Her gün aşağı yukarı bir veya iki kadın cinayetinin işlendiği Türkiye'ye göre kadınların bu kadar rahat,özgür ve bilgili başka bir yerde rastlamak mümkün değil'' diyor.

Birlikte olduğumuz sürece diaspora bakanlığından yetkilinin dedelerinin de aslen Muş'lu olduklarını öğreniyoruz.Muş'ta atalarının köylerini ziyaret ettiğini,halen bugün dahi köylerde yüzlerce ailenin müslüman ve Türk kimliği ile yaşadıklarını bizlere anlattı.Diyarbakır (Dikranagerd)' lıların,Vartabed,diaspora yetkililerinin ortaklaşa düzenlediği,bir anlamda Ermeni mutfağının sergilendiği gecede,duygusal anlar yaşandı.''1915 yılında kopan zincirin halkaları bugün artık birleştirilmiştir.Sizler bizim komşumuz değil öz kardeşlerimizsiniz '' diyerek insanlar duygulandı.Gecenin ilerleyen saatlerine kadar insanlar ermeni müzik eşliğinde eğlendi.Sarı gelin türküsü Ararad'dan aşarak

Diyarbakır'a,Dersim'e,Van'a,Bitlis'e,Malatya'ya,Sivas'a ulaşıyor yeni dostları yani Diyarbakır Ermeni'lerinin başlattığı, köklerine dönmeye, Yerevan'a davet ediyordu.

Cengiz Aktar'ın dediği gibi ;''Bugün Türkiye'de 1915 ile ilgili bir hassasiyet gelişecekse,gizli olmaktan çıkan Ermenilerin bunda büyük payı olacaktır''.

Yerevan Ağustos 2014

 Agop Ekmekçiyan

88278

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Sayfalar