Cumartesi Mayıs 4, 2024

Ari Dun (eve gel)

Ermenistan Diaspora Bakanlığı,yurt dışında yaşayan Ermeni'leri,Ermenistan'a davet etti. Onlara tarihin tanıtılması sosyal,külürel ilişkilerin geliştirilmesi için Yerevan misafirler ile dolup taştı.Turistik yerler ziyaret edilerek tanıtıldı.

Yerevan Arjantin,Lübnan,Rusya,Almanya,Fransa'dan gelen misafirlerinin yanısıra ilk defa Türkiye Diyarbakır'dan gelen misafirlerine kucak açtı.50 kişiden oluşan bu gurup 1915 Ermeni soykırımında Müslümanlaşmış veya zorla müslümanlaştırılmış ailelerin çocukları olup artık bugün kendilerini Ermeni olarak gören sıcak kanlı,dost insanlardı.

Şirag Hotel'in önünde tanımadığım ama turist oldukları belli olan bu insanlarla ilkin Merhaba,Rojbaş,Parev diyerek tanışıyoruz.Hepsi çok iyi derecede kürtçe konuşuyorlar.

Peki bu duruma nasıl gelindi ?

Adına siz ne derseniz deyin,ister müslümanlaş tırılmış(mış),dönme Ermeniler,gizli Ermeniler,kılıç artıkları,kurtulan Ermeniler bu topraklar üzerinde 1915 Ermeni soykırımında yani sürgün ve yokedilme zamanında,ya bir komşusunun evine sığınarak,ya bir ağanın yanında kendini gizleyerek,evlatlık edinerek müslüman oldukları,veya ölüm yürüyüşünde insanların müslüman olarak ölümden kurtulduklarını biliyoruz.Yaşam ile ölüm arasında dinini ve kimliğini değiştirerek hayatta kalabilen insanlardır.Ya öleceksin,ya da yaşayacaksın müslümanlaşma yoluyla hayatta kaldıklarını biliyoruz. Hayatta kalmış fakat kimliğini özünü,yaşama tutunabilmek için inkar ve red ederek, başka bir isim ve din değiştirerek kalmayı başarabilmişlerdir.Bunların sayısı Türkiye'de azımsanma yacak kadar Türkiye'de çoktur.Üstelik hassas bir konu olmakla beraber tabu olarak görülmektedir.

Hrant Dink bu konunun ne kadar önemli aynı zamanda tehlikeli olduğunu,yaşadığı süre içerisinde,araştırmalar yaparak gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamış ama bunun bedelini hayatıyla ödemiştir.Bu şekilde yaşayan Türkiye'de 3 milyon civarında insanların varlığından bahsetmektedir.

 Birbirlerinden farklı 50 kişi,birbirinden farklı acı soykırım trajedileri ile dolu bu insan lar kendi öz kimliklerine kavuşmak,köklerine dönmek ve özgürleşmek için Yerevan'dalar.

Birisi,babaannesinin anne ve babasının katliamda öldürülünce,komşuları tarafından Urfa'da Kürt komşuları tarafından ölümden kurtarıldığını,ismini değiştirip,büyüyünce müslüman bir aile ile evlendiğini,bu başkalaşmanın içinde kor gibi yandığını babalarından bugün dinlediğini bizimle paylaşti

Yine bir dost ailesinin büyüklerinin katliam sırasında birbirlerini kaybettiklerini,kendisinin müslüman olunca ölümden kurtulduğunu ama kardeşlerinden birinin izini Suriye Kamışlı'da bulduklarını,bugün kendilerinin çevredekiler tarafından Ermeni olduklarını bildiklerini anlattı.

Sasun'dan gelen Nadir amca önceden akrabalarını bulduğu için şanslıydı.Sadece haber vermiş,onların gelmesini bekliyordu.Çevre köylerden gelen Armen hafta sonunu beraber geçirmek için köye götüreceğini söyledi.Nadir amca Ermenice bilmediği için yardımcı oluyoruz.''size en ufağından en büyüğüne kadar herkesin selamlarını getirdim,ben onların yerine senin ellerinden öpmek istiyorum.Sasun'dan aile büyüklerimin mezarlarından toprak getirdim,burada ölen aile fertlerinin mezarlarına koyacağız artık mezarda birlikteler'' dedi.

Bir başkası yine kardeşine 90 yıllarından kısmen sınırların açılmasıyla Ermenistan'da kardeşinin izine ulaştığını o gündür bu gündür halen ilişkisinin sürdüğünü birinin Yerevan'da çevre köylerde yaşarken,diğerinin Diyarbakır'da müslüman olarak hayatını devam ettirdiğini söyledi.

İçlerinde bazıları akrabaları ile haberleşerek otele gelip hasret gidermenin sevincini yaşarken,bazıları yetkililerden akrabalarına nasıl ulaşacaklarını isimlerini ve adreslerini vererek yardım talebinde bulundular.Öz akrabalar birbirlerinin dilinden anlamayınca tercümanlık yaparak aracı oluyoruz.Günlük yaşantımızda her zaman karşılaştığımız bu tür anlatımlar sınırların açılmasıyla yüzlerce insanın ailelerinin izini süreceği görülmektedir.

Mehmet abinin acısı ise bir başkadır.Bu geziye Silvan'dan tüm imkanlarını kullanarak gelmiş.Belki onlardan bir iz,bir bilgi,bir haber alabilirim düşüncesiyle Yerevan'a gelmiş.Yolda gezinti sırasında ''her Ermeni'ye acaba bu benim akrabam mıdır sormak istiyorum'' diyor.7 kardeşten 2'si katliamdan seneler sonra birbirlerini arayıp bulmuşlar.Ama 5'i o  günden bu yana kayıp,umudunu kaybetmemiş onların torunlarını birgün muhakkak bulacağı umuduyla yaşıyor. İnsanları kendi inançlarından,kimliklerinden kopartmak zor ve baskı ile başka bir kimlik ile yaşamaya zorlamak kadar acı verici bir durum olamaz.İnsanlar kendilerine ait olan dil,inanç, kültür ve değer yargılarıyla yaşadığı sürece ancak özgür olabilirler.Yaşadığı topraklar üzerinde kimliklerini muhafaza edebildiği,dilini serbestçe konuşabildiği,kendilerini var eden inançları ile ancak özgür toplum oluşturabilirler.Bunun aksini düşünmek,insanların köle olarak yaşaması demektir.

Müslümanlaşmış (tırılmış) Ermeni'lerin yüz yıl boyunca,ölüme gidene kadar,kendi iç dünyasında utanç ile duygularını,düşüncelerini bastırmak başka bir kimlik,başka bir inanç ile yaşamaya mahkum etmek kadar dünyada daha korkunç bir zulüm olabilir mi ?

Bugün artık ölüm döşeğinde,son nefesinde ''ermeni olduğunu unutma'' diyerek aramızdan göçüp gidenler,bir ömür boyu korku ve ızdırap içerisinde yaşayanların yerini bugün yaşarken kölelik ve utanç zincirlerini parçalayarak özgürleşmişlerdir.Hrant Dink Vakfı'nın düzenlemiş olduğu Müslümanlaş Ermeni'ler Konferansı Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek tarihi bir adım olmuştur.Artık insanlar korku ve baskı duvarını aşarak,yalan ve inkarı reddederek kendi öz kimliklerine kavuşarak özgürleşmişlerdir.Bu yeni bir sürecin başlaması için bir ileri adım olmuştur.

Soykırım ile yüzleşmek bugün her zamankinden daha çok zorunludur.Yaşadığımız coğrafyada Ezidi'lere yapılan soykırım,21.yyılda da devam ediyor olması insanlığın tarihine utanç dolu kara bir leke olarak yazılmıştır.Soykırıma kayıtsız kalan,seyreden,engellemeyen devletler de o kadar suçlu duruma düşmüştür.1915 soykırım tartışmalarında,belge,döküman arama yerine 3/4 milyona varan müslümanlaştırılmış Ermeni'lerin varlığı yeterli olacaktır.Bunları görmemezlikten gelemeyizTürkiye bu sorunu inkar edemez bu kanıtları yok sayamaz.

                 YEREVAN  MALA  MINE  ( YEREVAN  BENİM  EVİMDİR ) ;

Güneşin kavurucu sıcaklığında ,fırsat bulmuşken Yerevan'ı gezip dolaşmadan edemiyor. Her bir bölgede,parkta heykele rastlamak mümkün.Adeta açık hava müzesini andırıyor.Son yıllarda şehir yapılanmasında  gözle görülür bir düzen ile ilerlemenin olduğu görülüyor.Merakla Gomidas Vartabed(Papaz), (Soğomon Kevork Soğomonyan)'in heykelini arıyor ve buluyoruz.Kompozi- tör,besteci,müzikolog olan Vartabed Kütahya'da Ermeni'lere karşı uygulanan soykırımda annesi ve babasını gözleri önünde öldürülünce akli dengesini yitirmiştir.Anadolu'yu gezerek 3000 kadar Ermeni halk şarkısını derleyerek notaya geçirdi.Türkçe,Kürtçe,Farsça derlemelere imza attı.Hayatını Paris'te ucra bir köşede senatoryumda kaybetti.Hayatının son 20 yılında hiç müzikle uğraşmadı.

Yerevan'ı tepeden seyreden,bütün her taraftan görünen 60m yüksekliğinde olan Mayr Hayastan heykeli bütün heybetiyle Zafer Parkı'ndan görünmektedir.II.Dünya Savaşında,Sovyet'ler ile savaşa katılan Ermenistan 650 bin vatan evladını kaybetti.Soykırım yaralarını saramamış,ufak bir ülke için çok büyük kayıptır.Savaşa,Anayurt savunması için gidip dönemeyen,oğullarının yasını tutan ve zaferi simgeleyen anıt inşa edilmiştir.

Yerevan'a gelip,Erivan Radyosu ile Garabet e Xaço'nun evini,ailesini ziyaret etmeden gitmek büyük eksiklik olacaktır.''Biz,Kürtçe türküleri,sizin sayenizde dinledik,öğrendik'' diyor. Çünkü babasının Kürt,anne tarafının Ermeni olduğunu söylüyor.Ermenice bilmiyor.Kendini Kürtçe ile çok iyi ifade ediyor.Erivan radyosuna şükranlarını sunuyor.Çünkü 1955 yılında kurulan Erivan radyosu Kürt halkının mücadelesinde önemli yere sahiptir.Erivan radyosunun açılmasıyla sanatlarını dünyaya duyuran bir pencere olmuştur.Kürt ulusunun varlığının hiç bir şekilde kabul edilmediği,zor yıllarda sanat,kültür,müzik ile Erivan radyosu sayesinde bugün dört parçada ayağa kalkan Kürt'lerin tek sesi olmuştur.Önemli bir rol oynamıştır.Kürt'çenin,kürdün,kürdistan'ın yasak olan her köşesinde ,Erivanda yasak değildi.Erivan radyosu bu yüzden görevini yerine getirdi.Garabet e Xaço,Aram Dikran,Egide Çimo... gibi daha birçok kürt sanatçının ezgilerini sizin sayenizde dinledik.

Yoksul ve yetim olarak bu coğrafyada tanınan ve bilinen Garabet e Xaço'nun evini,ailesini,mezarını ziyaret ve bir demet karanfil bırakmak için Yerevan dışına çıkıyoruz.Sonunda kasetlerde gördüğümüz evine ulaştık.90 yıl klam söyleyerek,Kürt dengebejlik geleneğinin büyük ustalarından Garabet e Xaço (Garabet Haçaduryan) bütün ailesini soykırımda kaybetmiştir.Küçük yaşta kimsesiz kalan usta,önce Kamışlıya,sonra Ermenistan'a  gelmiştir.Suriye'de15 yıl Fransızlara askerlik yaptıktan sonra,Fransızlar'ın ''seni Fransa'ya götürelim'' talebini red ederek ''ben Ermenistana gideceğim ve orada ölmek istiyorum'' demiştir.1946 yılında  Yerevan'a gelen Garabet e Xaço, Erivan radyosunda Kürtçe bölümüne katılarak,ölümüne kadar burada çalıştı.Ermenice bilmediği, kürtçe söylediği için Ermeni'ler tarafından da eleştirilen,kürtler tarafından da değeri anlaşılmayıp,ortadoğu'da eşi ve benzeri olmayan böyle bir sanatçıya gereken önem,değer verilmedi. Yoksul bir şekilde hayata gözlerini yumdu.Kürt'lerin yüreğine seslenen Garabet e Xaço'nun yeri ve boşluğu bugün doldurulamaz olmuştur.Ailesi  ''öldükten sonra bizi hiç aramadılar,sormadılar bizim zorumuza gitti'' diyerek üzüntülerini dile getirdi.

Cumhuriyet meydanında dolaşırken kalabalık bir gurubun sloganlarına tanık oluyoruz. IŞID Terör örgütünün,ortadoğu halklarına ve Ezidi'lere karşı yaptığı soykırımı protesto eden Ezidi vatandaşlar caddede Şengal'de yaşanan trajediyi kamuoyuna duyurup hükümet yetkilileri ile görüşme talebinde bulunuyorlar.Hemen aklıma TOMA'lar ile gaz sıkan polisler acaba böyle bir şey yaparlar mı diye düşünüyorum.Sonradan kalabalık belli bir istikamet doğrultusunda polisler eşliğinde yürüyorlar.Kalabalığın acılarını biz de aynı şekilde yüreğimizde hissediyoruz.

Bir ABD,İsrail ve RT Erdoğan organizasyonu olan İŞİD terör örgütü Hilafet ilan edip, etnik temizlik yapmaktadır.Müslüman olduğunu söylerken,müslüman veya başka etnik kimlikten olanlara karşı da katliamlara girişmektedir.Ama Gazze'de uygulanan vahşete sessiz kalmaktadır. Bu politika İŞİD'ın kimlere hizmet ettiğini açıkça ele vermektedir.Katliamlara gözlerini kapayarak, hiç bir müdahalede bulunmaması oldukça düşündürücüdür.

Yezidi halkının yaşamış olduğu trajedi soykırımdır.Yaşlı,çoluk,çocuk demeden evlerini köylerini terketmeye zorlanan,dağlarda,çöllerde aç,sususz saldırılarda öldürülen insanların dramına Avrupa'lılar,BM'ler müdahale ederek,kurtarma operasyonu düzenlememiş,insani yardım etmekte sınıfta kalmışlardır.Fakat sonradan yapılacak olanları şimdiden kestirmek zor değildir.Ölenler için anmalar,soykırım anıtları ve timsah gözyaşları olacaktır.

IŞID terörü altında yaşanan köy boşaltmalarında,insanlar zorla dinlerini değiştirmek müslüman olmaya zorlanmışlardır.Bu durum ölüm ile yaşam arasında gidip gelenler,kabul etmiş olsalar dahi,yine ölmekten kurtulamamışlardır.Aynı olaylar 1915 Ermeni soykırımında yaşanmıştır.Bu yüzden Ermeni soykırımında baskı,tehdit,ölüm korkusu ile kişisel veya toplu olarak din değiştirmeler olmuştur.Böylece insanlar ölümden kurtulmuşlardır.Ama aradan geçen zaman,yeni nesillerin  gerçeklerle tanışmasını engelleyememiştir.Bugün kendi köklerine dönmek isteyen,kimliklerine kavuşmak isteyen bu insanlara toplumda var olan yanlış yaklaşımlar ile milliyetçilik hastalığından arınmak gerekir.

Ermeni toplumu içerisinde de var olan tartışmalarda ''müslümanlaştırılmış,ermeni değildir'',''ermenilik eşittir,ermenice bilmektir'',''hristiyan olmakla,bir tutmak'' yanlıştır.Tüm Ermeni toplumunun bağlı olduğu Yerevan'daki Eçmiyadzin kilisesinin bu konudaki düşüncesi doğru olanıdır.''Tarihsel nedenlerle dilini,kültürel mirasını bilmeyen ve inancını koruyamayan insanlar Ermeni kimliği dışında görülmemelidir'' der.

Tüm Kafkas ülkelerinde,Sovyetlerin dağılmasından sonra gösteren ekonomik ve sosyal krizler kendiini Ermenistan'da da gösterdi.Asgari ücretin çok çok düşük  olduğu,iş bulamayan,yolsuzluk ve rüşvetten bıkan insanlar gelecek umuduyla  yurt dışına çıkıyorlar.Göç dalgasının Ermenistan'da fazla olduğunu sokaklardan görebiliyoruz.Bu acı ve kara tabloyu,bir karış özgür vatan için mücadele eden Kürt ulusal hareketi ile ülkelerini terk eden insanlar arasındaki farkı anlamak zor oluyor.

Yerevan'da gezinti sırasında dikkat çeken ayrıntı ise kadınlarla ile ilgili olanıdır.''Her gün aşağı yukarı bir veya iki kadın cinayetinin işlendiği Türkiye'ye göre kadınların bu kadar rahat,özgür ve bilgili başka bir yerde rastlamak mümkün değil'' diyor.

Birlikte olduğumuz sürece diaspora bakanlığından yetkilinin dedelerinin de aslen Muş'lu olduklarını öğreniyoruz.Muş'ta atalarının köylerini ziyaret ettiğini,halen bugün dahi köylerde yüzlerce ailenin müslüman ve Türk kimliği ile yaşadıklarını bizlere anlattı.Diyarbakır (Dikranagerd)' lıların,Vartabed,diaspora yetkililerinin ortaklaşa düzenlediği,bir anlamda Ermeni mutfağının sergilendiği gecede,duygusal anlar yaşandı.''1915 yılında kopan zincirin halkaları bugün artık birleştirilmiştir.Sizler bizim komşumuz değil öz kardeşlerimizsiniz '' diyerek insanlar duygulandı.Gecenin ilerleyen saatlerine kadar insanlar ermeni müzik eşliğinde eğlendi.Sarı gelin türküsü Ararad'dan aşarak

Diyarbakır'a,Dersim'e,Van'a,Bitlis'e,Malatya'ya,Sivas'a ulaşıyor yeni dostları yani Diyarbakır Ermeni'lerinin başlattığı, köklerine dönmeye, Yerevan'a davet ediyordu.

Cengiz Aktar'ın dediği gibi ;''Bugün Türkiye'de 1915 ile ilgili bir hassasiyet gelişecekse,gizli olmaktan çıkan Ermenilerin bunda büyük payı olacaktır''.

Yerevan Ağustos 2014

 Agop Ekmekçiyan

88212

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar