Cumartesi Haziran 1, 2024

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

Bana göre Kaypakkaya‘yı yaşadığı koşullar içerisinde en iyi anlatan silah arkadaşı Muzaffer Oruçoğlu‘dur. Oruçoğlu  İbrahim‘in işkencede katledilmesinin; yani devletin Kaypakkaya düşmanlığının altını çizerken iki  temel meseleden kaynaklandığını söyler.

1.Milli mesele (Kürt meselesi)

2.Kemalizm Eleştirisi

Devrimin yolu, Cephe, vs ,vs  devrimin onlarca sorununa (genç yaşına rağmen) cevap aramış ve cevap olmuştur yoldaş Kaypakkaya.

Her meseleye yaklaşımında diyalektik bir metot görürüz. Kemalizm‘i incelerken, Kemalist hareketin hangi sınıfı temsil ettiğini incelemiştir, buradan doğruyu yakalamaya çalışmıştır. Ancak bundan dolayıdır ki; ezen ulus  şovenizminden gram  etkilenmemiş, milli mesele gibi  Türkiye  Devrimci Hareketi‘nin bugün hala üzerine fırtınalar kopartılan en önemli meselesine 50 yıl önce cevap olmuştur.

“Böyle bir öndere sahip olmak ayrıcalıktır“ sözünün altını bir kez daha çizmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Almanya‘ya  göçün 62 yılında,n ölümsüzlüğünün 50. yılında Avrupa‘da yaşayan yerli ve göçmen emekçiler için  ne anlam taşır Kaypakkaya yoldaşın belirlemeleri? Şimdiye kadar hiç tartışılmayan  yada benim böyle bir tartışmaya şahit olmadığımdır üzerinde durmak istediğim bu mesele!

Avrupa cografyasında Kaypakkaya yoldaşı anma etkinliklerinin yapıldığı şu günlerde, Kaypakkaya yoldaş bir gece, bir kaç panelle anılabilinir mi? HAYIR! Yoldaş bir gece ve panellere sığmayacak kadar BÜYÜKTÜR!!

“Kaypakkaya’yı anmak demek,  onun görüşlerinin yılmaz savunucusu olmak demektir“ diye başlayan klasik bir söylem vardır! Evet  Avrupa  cografyasında Kaypakkaya‘yı anmak, Kaypakkaya cı olmak demek,  üretim alanında iş yerinde  örgütlenmek yerli emekçilerle dayanışmayı büyüterek en ilerici unsurlarla birleşerek yaşasın  proleterya enternasyonalizmi sloganını en güçlü şekilde haykırmak demektir!  Yaşamın her alanında yaşadığımız cografyanın sorunlarına duyarsız kalmadan sınıfın bilinci ile coğrafyamızda ve dünyada gelişen  olaylar karşısında sınıftan yana tavır koymaktır! Gençliğin yerli ve Uluslararası  Gençlik Hareketleri ile birleşmesi yaşadığı cografyanın ML hareketleri ile bütünleşmesi yaşadığı cografyanın siyasetine duyarsız değil, bizzat gençliği örgütleyen diğer uluslardan gençlerle ML hareket içinde bütünleşen bir gençlik hareketi yaratma becerisi Kaypakkaya‘yı anmak demektir!

Kısaca bedeni burada kafası Türkiye cografyasında yaşayan, mülteci devrimcilikle vakit geçirip nostalji yaşayan, üretim alanında sessiz, suya sabuna dokunmayan, işyerinde kedi, dernekte aslan kesilen bir şekilleniş  Kaypakkaya ile bütünleşemez!!

17.05.2023

İsmail.S

1951

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

Sayfalar