Cuma Mayıs 3, 2024

Birleşik mücadeleyi büyütelim; gerici-faşist partiler çözüm olamazlar!

Türkiye ve T. Kürdistanı coğrafyasının seçimlerle imtihanı bir türlü bitmek bilmiyor. Öncesinde “sopalı seçimler”de olmak üzere bu toprakların seçimle imtihanı Cumhuriyetin kuruluşu ile başlamış, ardından çok partili sistemle devam etmiş ve nihayetinde 2002 yılından bu yana biteviye emekçi kitlelerin önüne sandık konulmuş ve demokrasinin vuku bulması adına sandıktan çıkacak sonuçlara bel bağlanmıştır.

AKP iktidarının sandık ve millet iradesine dair yoğun söylemleri ve muhalefete yönelik temel düsturu da bu olmuştur. Bu durum açık ki AKP’den CHP’ye;  İYİ Parti’den Saadet Partisi’ne ancak onları da aşan bir gerçekliğin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Türk Komprador Büyük Burjuvazisi’nin ve Toprak Ağalarının içerde ve dışarda, geleceğe ilişkin beklentileri ekseninde, devletin yeniden yapılandırılması hedefi, sandık-seçim-millet iradesi şeklinde formüle edilebilecek siyasal yönelimin temel nedenidir. Sermaye müesses nizamını, işçi sınıfı ve emekçilere; Kürtler ve Alevilere, kadın ve gençlere, baskı altında tutulan diğer milliyet ve inançlara karşı daha ileri bir düzeyde, daha güçlü ve merkezi bir işleyişle yeniden kurma stratejisi ile hareket etmiştir. Bu sürecin ana taşıyıcı aktörü ise AKP iktidarı olarak seçilmiştir.

Başka bir deyişle, geniş kitleler açısından “rıza”nın üretilmesi ve yeni rejimin inşa edilmesi sürecinde kaptan köşkü için; yığınlarla etkileşimi, etkisi ve mobilizasyonu; Ortadoğu’daki hassas dengeler vd. faktörler dikkate alınarak AKP iktidarında karar kılınmıştır. Kuşkusuz Ortadoğu’da ve ülkedeki çelişkilerden hareketle bir analiz yapıldığında, AKP dışındaki bir seçeneğin söz konusu geçiş sürecini yönetme şansı da yoktu. Açık ki AKP iktidarı, Komprador Büyük Burjuvazinin ve Toprak Ağaları’nın icazeti ile 2002 seçimlerinde önemli bir başarı yakalamış ve 2001 krizi ile çıkış arayan geniş kitleler için bir umut ve adres olarak sunulmuştur. Sürecin AKP iktidarı eliyle uzunca bir süre başarılı bir şekilde yönetildiğini de kaydetmek gerekir.

Kuşkusuz rejiminin re-organizasyonu ve Türk sermayesinin emperyalist-kapitalist sistemle entegrasyonuna yönelik politikaların yaşama geçirilmesi sürecinin gizli kahramanı ise CHP olmuştur. CHP, AKP iktidarı karşısındaki son derece pasif ve edilgen muhalefeti ile, en önemlisi de, sıkıştığı her kritik süreçte adeta ona can simidi atarak, gerçekte iktidarın önünü açmıştır. Söz konusu işçi sınıfı ve emekçileri doğrudan ilgilendiren; Kürt ulusuna yönelik gerici-faşist; Alevilere dönük ayrımcı ve asimilasyoncu vb. politikalar söz konusu olduğunda AKP iktidarı ile aynı çizgide buluşmaktan geri durmamıştır. Geride kalan süre içinde, çeşitli operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalar etrafında kamuoyunda ses getiren gelişmeler de iktidar mücadelesi, devlet aparatına hakim olma kavgasının bir izdüşümüdür.

AKP-MHP hamaset politikası yolsuzluk ve talanı örtmek için…

16 Nisan referandumu, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimleri ve onu takip eden 31 Mart yerel seçimleriyle sınırlı tutulacak bir bakış bile iktidarın sandık-seçim-millet iradesi üzerine kurduğu paradigmanın ne kadar büyük bir sahtekarlık ve riyakarlıkla bezeli olduğunu anlamaya yetmektedir.

Açık ki iktidar, sandığı, istediği sonuçları almak, varlığını geniş yığınların iradesine yaslamak ve böylelikle meşrulaştırmak hedefiyle ele almaktadır. Kuşkusuz bu durum, ülkemizde devletin, faşist-gerici niteliğinin bir sonucudur.

Nihayetinde 31 Mart yerel seçimlerinde, kendileri tarafından yeniden kurgulanan ve YSK eliyle de tam bir tahakküm altında tutulan seçim süreci içinde İstanbul’u İmamoğlu’na kaptırmıştır.

31 Mart’ta AKP, sadece İstanbul’u değil Türkiye nüfusunun çok önemli bir bölümünü barındıran çok önemli kentleri de kaybetmiştir. 31 Mart, AKP iktidarının geniş kitleler üzerindeki etkisinin büyük bir hızla eridiğini ve ezilenler açısından yaşanan devasa sorunların kaynağı olarak görüldüğünü göstermiştir.

2016’dan bugüne uygulanagelen OHAL uygulamaları; baskı, gözaltı ve tutuklamalar ile toplumun en örgütlü kesimlerine, direniş odaklarına dahası toplumun tümüne yönelik diz çöktürme stratejisi yaşama geçirilmiştir.

Bu tablo içinde, sandık, mevcut niteliğine rağmen AKP iktidarına karşı mücadelenin bir adresi haline gelmiştir. Sandıklardan çıkan sonuç, işçi sınıfı ve emekçilerin; Kürtlerin ve Alevilerin; kadın ve LGBTİ+’lerin sistemin uygulamalarına karşı biriktirdiği öfkenin de bir barometresi olarak işlev görmektedir.

31 Mart’ta geniş emekçi kitleler AKP-MHP gerici ittifakını, kriz, işsizlik ve yoksulluğun; şiddet ve zulmün müsebbibi olarak görmüş ve sandıkta hesap sormuştur. Sınıf mücadelesinin, devrimci-demokratik güçlerin bugünkü gerçekliği içinde bu duruş, kitlelerin özgüvenini ve direniş damarını büyütecek bir nitelik taşımaktadır.

İstanbul’u merkezi iktidarının adeta bir eşiği olarak gören AKP iktidarı, seçim sonuçlarını tanımamış ve YSK eliyle seçimlerin tekrarını sağlamıştır. Ancak bunu kendi tabanına bile açıklayamaz haldedir. AKP-MHP faşist-gerici ittifakı, toplumu düşmanlaştıran, kutuplara bölen, hamaset dolu bir dille hareket ederek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde sağır sultanın bile duyduğu korkunç yolsuzluk ve talanının üstünü bu şekilde örtme telaşındadır.

31 Mart’ta CHP-İYİ Parti/Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun söz konusu başarısını ve çıkışını da bu gerçeklik ve tablo içinde yorumlamak gerekir.

İmamoğlu, ezilenlerin AKP-MHP gerici ittifakında temsil olunan düzene karşı birikmiş öfkesine yaslanmakta, bu sinerjiyi açığa çıkarmaktadır. Ne var ki açığa çıkan enerji, başka bir kulvar üzerinden, AKP-MHP’nin geriletilmesi haklı mottosu üzerinden fakat yine sisteme kanalize edilmektedir. Sistem, AKP eliyle devrimci-komünist ve yurtsever güçleri sistematik olarak zayıflatmış, biriken öfke için de tek adres olarak İmamoğlu’nu göstermiştir. Devrimci-demokratik güçlerin bugünkü zayıf ve etkisiz durumunda kitlelerin İmamoğlu’na yönelen ilgisi bu bakımdan son derece anlaşılırdır. Ne var ki, AKP-MHP’nin geriletilmesi sürecinin, devrimci demokratik bir zeminde yaşanmadığı dikkate alınmalı ve tarihsel deneyimler hatırlanmalıdır.

Birleşik mücadeleyi büyütelim!

İmamoğlu’nun AKP iktidarının sarsılması ve hakim sınıflar arasındaki çelişkilerin derinleşmesine önemli katkı sunduğu açıktır. Ne var ki bu rüzgarın CHP-İmamoğlu’nu iktidar koltuğuna taşıyıp taşımadığını görmek için sadece zamana ihtiyaç vardır. Öte yandan gerçek anlamda bir devrimci-demokratik değişim ve dönüşüm için son adres CHP’dir.

Devrimci ve demokratik güçlerin pek çok başlıktaki sınırlı gücü ve kitleler üzerindeki etkisinden hareketle, süreçten çıkış adına bu zeminin dışındaki güçlere bel bağlanmamalıdır. Bu tutum bir yandan kendi iddia ve varlık gerekçesine aykırıyken diğer yandan da geniş kitlelerin geleceğe dair özlem ve umutlarının düzenin derin dehlizlerinde kaybolacağı bir güzergaha sokulmasına onay vermek anlamına gelecektir. İstanbul seçimlerinin açıkça YSK darbesiyle iptal edilmesine karşı sokağa çıkan hareketi, evine çağıran tutum da bu tehlikenin çok da uzak olmadığını göstermiştir. Açık ki geleceği kazandıracak olan, insanca yaşanacak bir dünyayı kuracak olan, sandığı da içine alan ancak onunla sınırlı olmayan gerçek bir fiili meşru mücadeledir.

İptali takiben YSK’nın gayr-ı meşru tutumunu ve seçim sistemini elbette AKP iktidarını protesto etmek için sokağa taşan öfke, fiili meşru ve birleşik mücadelenin yakıcılığını ve güncelliğini de göstermiştir. 23 Haziran İstanbul seçimlerinde tavrımız, AKP-MHP gerici faşist ittifakı eliyle yaşama geçirilen tüm uygulamalara karşı durmak adına “Gerici-Faşist Partiler Çözüm Olamazlar!” şeklindedir.

YSK darbesine karşı kitlelerin direnişi sokakta büyüten duruşundan beslenecek ve birleşik mücadeleyi büyüteceğiz!

8571

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar