Çarşamba Mayıs 29, 2024

On çılgın insan arıyorum

Düzen siyasetçileri karabataklara benziyor. Bu sinsi kuşlar avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar. Zavallı balıklar kılık değiştirmiş bu katil kuşların kendi türlerinden olduğunu sanarak onlara yaklaşmakta bir sakınca görmezler. Bu tedbirsizlikleri onların feci sonu olur, tehlikenin farkına vardıklarında artık çok geçtir, kendilerini bir anda bu canavarların karanlık midesinde bulurlar.

Ankaracı düzen siyasetçileri de halkı kandırmak için bu katil kuşların yaptığını yapar, halktan yanaymış gibi görünürler. Kenan Evren bile kanlı bir diktatörlük kurarken, il il dolaşıp ne kadar halktan yana olduğunu söylemez miydi?

Tayyip Erdoğan iktidar olmadan önce ne kadar demokrat görünüyordu değil mi? Peki ya sonra ne oldu? Alanları kana buladı, gençler ve çocuklar için ölüm fermanları verdi. Halkın iş, aş ve özgürlük istemesi suç oldu. Yarın başka bir düzen siyasetçisi başa geçsin o da aynı şeyleri yapacaktır. Bu nedenle mesele sadece Tayyip Erdoğan ve AKP meselesi değildir. Mesele Tayyip Erdoğan ve tüm benzerlerinin halkı cendereye alan bu düzenle birlikte siyaset mezarlığına yollanmaları meselesidir.

Tayyip Erdoğan birkaç yıl sonra ölecek veya o zamana kalmadan Kenan Evren, Süleyman Demirel ve daha birçokları gibi eskiyip evinde ölümü bekler hale gelecek. Söyler misiniz, o zaman halk özgürleşmiş mi olacak? Düzen kendi medyasını kullanarak kendisine başka bir Tayyip Erdoğan bulacak. Halk bu defa da televizyonların parlattığı o yeni liderin peşine takılacak. Medyanın "Sarışın Güzel Kadın,"diye allayıp pulladığı Tansu Çiller başbakan olmadı mı?

Halkın piyon olarak kullanıldığı bu kirli oyun bir asırdır oynanıyor.

Bakın, halk örgütlü ve güçlü ise, bin Tayyip Erdoğan da gelse haddini bilmek zorunda kalır. Ama… Halk kendi kaderini düzen siyasetçilerinin eline vermiş ve örgütsüz ise, mecliste güya kendisini temsil eden yüz milletvekili de olsa, daha birkaç hafta önce Meclisten geçen o Güvenlik Yasası gibi devlet terör yasaları ile başına ateş yağdırılır. Bu nedenle korkulacak şey, Ahmet, Mehmet veya Tayyip değil örgütsüzlük olmalıdır.

Dikkat edin, bu düzen siyasetçilerinin hiçbiri devlet ve mülkiyet meselelerine girmiyor. Devleti ve mülkiyeti sorgulayan tek bir söz duydunuz mu onların ağzından? Oysa bu iki mesele halkın iktidar olacağı şekilde çözümlenmeden bu sömürgeci düzen devam edip gidecektir. Bu nedenle televizyonlarda birbirleriyle koltuk kavgasına tutuşan bu siyasetçilerin tüm vaatleri ve sözleri yalandır, gülücükler dağıtan pırıltılı maskelerinin altında çirkin bir yüz saklıdır.

Hatırlayın, geçen seçimden hemen sonra hepsi elbirliği ile yeni anayasa tartışması başlattılar. Güya yeni bir anayasa yapılacak ve biz de özgürleşecektik! Sonra? Sonrası yok. İki yılı bu palavrayla geçirdiler. Biz de onlara inandık! Sonra da çözüm süreci yalanını piyasaya sürdüler. İki yılımızı da böyle harcadılar. Ne oldu şimdi, ortada hiçbir şey yok! Kazıklandığımız yanımıza kâr kaldı.  

Bitmedi. Şimdi de 7 Haziran seçimlerine kilitlendik. Bilmiyoruz ki, seçim sonuçları ne olursa olsun, hangi parti veya partiler iktidar olurlarsa olsunlar bize yine bir şey yok. Çünkü bu militarist meclis halkın değil egemen oligarkların meclisidir ve onlara hizmet eder. Yüz yıldır bu meclisten sizin faydanıza olan tek bir kanun çıktı mı?

 Seçim günü biz züğürtler bizim takım kazandı diye düğün bayram ederken, bu alçak düzen yine yerinde kalmaya ve canımıza okumaya devam edecek.

Sözü fazla uzatmayayım. Gören gözler için önümüzde iki yol var: Ya biz ezilenler el ele verip devlet ve mülkiyet meselesini çözecek şekilde iktidar oluruz ya da hep olduğu gibi solucan muamelesi görmeye devam ederiz.

Sözlerim, onurlu bir hayat sürdürmek istiyorum diyenleredir. Bir yıl önce yaptığım, ancak çeşitli nedenlerle gerçekleştiremediğimiz ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ çağrımı şimdi yeniden tekrarlıyorum:

İster Kürt, ister Türk emekçisi olun, ister Çerkes, ister Arap, Laz, Ermeni, Rum,  Süryani, E'zidi, Türk veya Kürt Alevi'si olun, ister kadın, ister erkek olun; bu yürüyüşe katılacak on çılgın insan arıyorum. Bu on çılgın insan halkla birlikte yeni bir tarih yazabilirler.

Yürüyüşün ne zaman, nereden ve nasıl başlayacağına ve nerede, nasıl biteceğine elbette onlar karar verecekler. Örneğin Kars-Şırnak, Şırnak- Diyarbakır arası yol düşünülebilir. Herhalde günde yaklaşık 20 km. yol yürümek mümkündür. Yol güzergâhında geçtiğimiz her yerde bu diktatörlük düzenini halka şikâyet edilir ve özgür bir yaşam kurmak için neler yapılması gerektiği halkla tartışılır.

Özgürlük Yürüyüşünü Diyarbakır'da çadır kurarak bir Özgürlük Nöbeti'ne dönüştürebiliriz. Bu nöbete ve nöbetin ne kadar süreceğine de yine yürüyüşçüler karar verecekler.

İstenirse otobüsle Diyarbakır'dan İstanbul'a da gidilebilir. Taksim meydanında da çadır kurularak Özgürlük Nöbeti sürdürülebilir.

Yola çıkmış o on çılgın insanı gözümün önüne getirdiğimde kalbim  tatlı bir heyecanla çarpıyor. 

Mail adresim aşağıdadır. Bilgisayarımın başında tarihte iz bırakmak   isteyen on çılgın insandan haber bekliyorum.      alinakmahmut@hotmail.com


74164

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Sayfalar