Cuma Nisan 26, 2024

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

         Sadece bu mu? Doğanın cömertçe sunduğu sınırsız gıda zenginliklerine rağmen birçok ülkede insanlar -en çok da çocuklar- hâlâ açlıktan ölüyorlar.

         Ülkeleri yağmalayan zenginler ve onlar adına devletleri yönetenler krallara mahsus şatafatlı hayatlar sürerken, cehaletin ve akılsızlığın pençesindeki yoksullar tutuşturuldukları vahşi savaşlarda birbirlerini katlediyorlar. Yoksulların yoksullara yağdırdıkları bombalarla her gün onlarca, yüzlerce insan parçalanarak can veriyor. Bir yamyam devri hüküm sürüyor dünyada; akılları başlarından gitmiş yobazlar koyun boğazlar gibi kesiyorlar insanları.  

         Dünyada bunlar yaşanırken bizim durumumuz da pek farklı değil. Bizi diktatörlükle yöneten hükümet ülkeyi polis terörü ile cehenneme çevirmiş; hak arayan kalabalıklara pervasızca ateş ediliyor, gencecik insanlar öldürülüyor. 

         "Susmak ve baş eğmek şartıyla herkes özgürdür,"deniyor bize!

         Cezaevlerinde yıllardır sürüp gelen şu vahşete hangi yürek dayanır: Kadın, erkek, adli ve siyasi tüm mahpuslar hâlâ çırılçıplak soyundurularak aranıyor. Elle yapılan ince aramalar ve bir iğneyi bile ele veren cihazlarla yapılan taramalar yetmiyor, bir de soyundurularak arama yapılıyor. Aslında bir bahanedir arama. Ruhu, onuru ve kişiliği esir alınan insanlar birer canlı cenazeye, robota dönüştürülmek isteniyor.

         Bu haysiyet kırıcı uygulama yaşadığımız kentlerde, belki de evlerimizin olduğu semtlerde gerçekleşiyor.

         Ne yazık ki dedelerimiz babalarımıza, babalarımız da bizlere işte böyle kana bulanmış bir dünya ve ülke teslim ettiler.

         Ne büyük bir acı ki, bizler de çocuklarımıza ve torunlarımıza insanlığı böyle aşağılayan, acıtan ve böcek gibi ezen korkunç bir dünya ve ülke bırakmaktayız.      

         Kimin yarın ne olacağı hiç belli değil! Bizim de çocuklarımız ve torunlarımız yarınlarda tutuklanabilir ve cezaevlerinde çırılçıplak soyundurulabilirler. Kızlarımızın, oğullarımızın ve kardeşlerimizin o vahşi ellerce çırılçıplak soyunduruluşunu bir an getirelim gözümüzün önüne! İnsanlığın bittiği o gün yüzü görmemiş soğuk hücrelerdeki iki büklüm olmuş çırılçıplak halleri, ses geçirmeyen beton duvarlarda yankılanan çığlıklar ve bizim çaresizliğimiz…

         Evet, bu insanlık trajedisi şimdi her gün onlarca kez tekrarlanmakta devlet hapishanelerinde. Aslında mahpusların şahsında böyle çırılçıplak soyundurulan bizim insanlığımızdır. Çiğnenen bizim şerefimiz ve haysiyetimizdir. Ben cezaevine girdiğimde soyundurulmuş, güya savmıştım sıramı. Oysa şimdi cezaevinde yatanları her düşündüğümde sokak ortasında çırılçıplak soyundurulduğumu hissediyorum. Utanıyorum.  

         Tam bir mezarlıktır insanlığın sıfırlandığı cezaevleri. Üzerleri kırmızı tuğlalarla örtülmüş koca mezarlıklar… Kapalı hücrelerde ve hücrelerin önündeki nemli beton kuyularda geçer mahpusun ölü zamanı. Sinekler bile korkar o derin kuyuların alacakaranlığından aşağı bakmaya. Kalabalık yaşamdan kopukluk, hücrelerdeki gri sessizlik ve donuk kımıltısızlık insan hafızasını ve aklını bir fare gibi kemirir durur günün yirmi dört saati. İçe kapanma, dikkat dağınıklığı ve bellek kaybı gibi kalıcı tahribatlar bekler tüm mahpusları. 

         Çocuklarımızı ve torunlarımızı bekleyen bu vahşeti düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Babamın ve annemin bana teslim ettiği bu cehennemi torunlarıma devrederek gitmek istemiyorum bu dünyadan. Hiç değilse bu ateşle mücadele etmiş olmalıyım giderken. Eminim, siz anne ve babalar da isyan edersiniz bu vahşiliğe. Siz de böyle şiddet dolu bir dünya ve bir ülke teslim etmek istemezsiniz çocuklarınıza ve torunlarınıza.

         Olması gereken şey bellidir: Öncelikle bir Özgürlük Yasasıyla cezaevleri tümüyle boşaltılmalıdır. Bu arada çıplak aramaya kesinlikle son verilmeli ve kuyu sisteminden bahçe sistemine geçilmelidir. Her blok, günü ortak bir bahçede geçirecek, akşam olunca da odalara geçilecek. Bunun ne kimseye bir zararı, ne de bir maliyeti ve zorluğu var.

         Hükümet iki satırlık bir genelgeyle bu sorunu kolaylıkla çözebilir. Ne var ki hükümetin ve Parlamento'daki sözde muhalefetin böyle bir dertleri yok. Mahpuslar hükümet için birer "terörist", muhalefet partileri için de  demeçlerini süsleyen birer kelimedirler.

         Biz ne yapabiliriz diye içimde volkanlarla düşünüp duruyorum uzun zamandır. Bilmem siz ne dersiniz; bu zulmü teşhir etmekten ve hükümeti zorlamaktan başka bir şey gelmiyor aklıma. İç ve dış kamuoyu baskısı yaratmak gerekiyor. Görünürde icraattan başka bir çare yok. Ben bu nedenle önümüzdeki günlerde Kandıra Cezaevi önünde ÇIPLAK ARAMAYA VE KUYU SİSTEMİNDEN BAHÇE SİSTEMİNE GEÇİLMESİ gerekliliğine dikkat çekmek için üç gün "İnsan Hakları Nöbeti" tutacağım. Sonra da olabilirse sizlerle, değilse kendim başka çalışmalar yapmak istiyorum.    

         Sizden bana moral destek vermenizi umuyorum. Bu nöbeti başlattığımda bir tek kaygım var: Bazıları beni şov yapmakla karalayıp eyleme gölge düşürebilirler! Vereceğiniz psikolojik destek hem direncimi arttıracak, hem de bu kara çalmaları boşa çıkaracaktır.

         Birlikte bir şeyler yapalım derseniz, o zaman zaten dünyalar benim olur. Oturur konuşur, ne yapacağımıza birlikte karar veririz. Çocuklarımıza ve torunlarımıza teslim edeceğimiz ülke ve dünya için lütfen bir şeyler söyleyin!

         Telefonum ve mail adresim aşağıdadır. Dört gözle sizden haber bekleyeceğim. 9 Ekim 2013

alinakmahmut@hotmail.com

0546 518 86 86

101468

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar