Pazartesi Mayıs 20, 2024

Dedef ve Dersim’in fethi (Ava Neşe KALP)

29 Aralık 2021 ile 2 Ocak 2022 tarihleri arasında İstanbul Yenikapı’daki 5 günlük "Tunceli Tanıtım Günleri" adlı organizasyon sonrası yaşanan eleştirilerle ilgili bir iki söz söylemenin vaktidir sanırım.

Tunceli, Sey Rıza ve İttihatçı Gül Ağa’nın yer aldığı afiş üzerinden genel anlamda Dersim ve kimlik tartışmalarında gerilime yol açan olayın perde arkasında İBB/CHP (devletin sol kolu), önünde ise belediye başkanı ile Dedef arasında paslaşılan bir ortaklık var. Bu olay, genelde tüm Türkiye’de, özelde de Dersim’de devrimcilik, yani sol/sosyalist cilalı devlet politikalarının yarattığı tahribatı gösteren güzel bir örnek.

Komünizm, İngilizce’de commune yani toplum/halk anlamına gelen kavramsal kökene dayanır. Community de bu kökenden gelen topluluk/toplum, komünizm ise tüm toplumun ortaklığına işaret eder.

Türkiye’de komünizme vebalı muamelesi yapılırken, HDP adayı seçilmesin diye elbirliğiyle parlatılıp seç[tir]ilen komünist belediye başkanımız, bu nadide olayın baş rollerinden birini oynuyor.

Bir 'komünist' belediye başkanı düşünün ki kendi meclis üyelerini atlatıp, CHP’li İBB’nin etkinliğine katılım sağlıyor. Daha da enteresan olan, Kürtlerin, yani HDP’lilerin oylarıyla seçilebilmiş bir İBB’ye HDP’li meclis üyeleri atlatılarak gidiliyor….

Ama hakkını yemeyelim, kendi meclis üyeleri yerine Dedef denilen ve güya tüm Dersim yöre derneklerinin federasyonu ve üstelik de "siyaset üstü" olduklarını -ne demekse artık- iddia eden bir kurumun birkaç yöneticisiyle, yani bayağı bir komünal karar mekanizmasıyla bir etkinliğe katılım sağlanıyor.

Eleştiriler karşısında ise kendilerinin sadece davetli olduklarını, yani etkisiz eleman olduklarını da sonradan bir güzel itiraf edecektir. Her yerde Fatih olunmuyor haliyle…

Dedef ise herkese haber verme olanaklarının olmadığını belirtiyor. Zaman darlığı! Zalimsin dünya… 21 yy’da, her türlü iletişimin birkaç dakika bile değil, saniyede yapılabildiği bir çağda söylüyorlar bu yalanı. Erdoğan kıskanacak sizi beyler… Açıklamada, oraya buraya bol bol devrimci sözcükleri serpiştirerek sıyrılmaya çalışılmışsa da kendilerinin de faili oldukları ve Dersim’de solculuk olarak pazarlanan gizli Kemalizm’e yedeklenme hallerini gizleyememişler haliyle.

Yöredeki muhalif potansiyeli dönüştürmek için önemli bir kısmı birer Kemalist kuruma çevrilen Dersim yöre derneklerinde, özellikle Kürt düşmanlığının sol ambalajı altında nasıl fermante edildiği, enternasyonalist olma palavrası altında Kürt kimliğine karşı oluşturulan asimilasyon havzalarına nasıl dönüştürüldüklerini bu olay oldukça net olarak göstermektedir.

Dolayısıyla -hepsi olmasa da- genelde Türkiye’de özelde de Dersim’de ön kapısına sol ve sosyalist olarak girilen bu kurumların arka kapısından 'sol' ambalajına itina ile sarılmış Kürt karşıtı Kemalizm’le çıkılan CHP vardır. Oradan hızını alamayıp ilerleyenler de Vatan Partisi gibi Kürt avına çıkan avcı kulübelerinde kendilerini bulmaktadırlar.

Sey Rıza’nın isminin afişte en sonda olması, alfabetik sıralama ile yapılmış "mini mini" bir teknik sorun olarak savunan Dedef, belli ki rolünü bayağı benimsemiş.

Tabi burada Dedef derken mucizevi şekillerde seçilen yöneticileri kast ettiğimi belirteyim. Kadınların büyük oranda ve malum nedenlerle terk ettikleri bu kurumlar, sadece Kemalist değil aynı zamanda erkek kıraathanesine de dönüşmüş durumdalar. Erkek kahvehanesinde de sosyalizm üremez haliyle…

Kendisini Dersim yöre derneklerinin federasyonu olduğunu iddia eden Dedef, kendi sitesinde "Ana dilimiz Kirmancki" diyerek orada Kirmanckiden daha fazla oranda insan tarafından konuşulan Kurmanci’den bahsetmemesi elbette şaşırtmıyor, mevcut angajmanını göz önüne alınca. Keza Dersim soykırımı için "Kızılbaş Tertelesi" olarak devletin bütün yazılı kaynaklarında yer alan Kürt kavramını kesip atacak kadar pervasızca bu kimlik silme işinde de hevesli…

Tek başına bu iki örnek bile bu kurumlardaki Kürt karşıtı devlet politikalarının nasıl örgütlendiğini göstermesi açısından yeterlidir: Kürtler yokmuş gibi davranmak... 90 yıllık resmi devlet inkarını şimdi çakma solcular/sosyalistler devam ettiriyor. Üstelik de Kürt diye soykırıma uğratılmış bir yerde.

Kürt halkı ile dayanışmaya giderken vahşice öldürülen Kaypakaya’nın devrimci kemiklerini sızlatan "Kaypakkaya usta mı değil mi" tartışmalarıyla Dersim’de sol tarikatçılığı sosyalizm olarak pazarlayan eller, gençleri kendi toplumuna, kimliğine yabancılaştırarak ve bir adım sonrasında CHP, TKP, VP vb. kapılarından içeri sokacaklarını biliyorlar.

Ezilenin yanında olması gereken sol -böyle olmayan küçük de olsa bir kesimini dışarıda tutarsak-, koca bir devletin gırtlağına çöktüğü Kürt halkını görmek şöyle dursun, köşe başında çelme takmak için bizzat pusuya yatacak kadar omurgasını yitirmiş.

İşte "küçük bir teknik sorun" denilen ince hesaplı İttihatçı mantığı, İttihatçı Gül Ağa’yı Dersim’in değerleri sınıfında baş köşeye alırken, Dersim’in direnme sembolü olan Sey Rıza’yı -tamamen silmeye henüz cesaret edemediklerinden- şimdilik en sona atma cesaretini gösteriyorlar. Bir afiş üzerinde bile söz söyleme iradesi olmayanlardan ya da öyle olduğu yalanının arkasına saklananlardan aldıkları cesaret ve onayla tabi ki…. HDP’lileri atlatmanın nedeni de bu. Buna izin vermeyeceklerini biliyorlar… Kral gibi çıplaksınız beyler…

2412

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

BURJUVA SEÇİMLERİ ve PROLETER TAKTİK

Bilim, ….. , isteklere ve görüşlere uygun tarzda, tek bir grubun, ya da tek bir partinin savaşım hazırlıklarına ve bilinç derecesine göre siyaseti belirleme yerine, ülkedeki bütün grupların, partilerin, sınıfların ve yığınların hesaba katılmasını emreder.[1]

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

Sayfalar