Cuma Nisan 26, 2024

Değişimlere Direnen İdeal İnadımı

Aradan otuz yıl geçmişti, ben daha ülkedeyken tanıdığım kadim bir dost diye bildiğim Hasan’a misafirliğe gitmiştim. Hal hatır faslından sonra kardeşi olan Hüseyin’in durumunu sormuştum. Aldığım cevap ise, ‘’Annesi ve babası bir olan bir ilişki içinde değiliz maalesef’’ olmuştu.

Çocukluğumdan beri anne ve babası bir diye bildiğim bu kadim dostumun söyledikleri kafamı epey karıştırmasına yetmişti bile. Hasan bana dönerek ‘’Yok yok zannettiğin gibi değil ya da düşündüğün anlamda baba veya annemiz bir değil anlamında söylemedim’’ diye tekrar aynı vurguyu yapmıştı.

Elini omzuma atarak: “Bak şu duvardaki asılı olan fotoğraflara.” dedi. Duvara gözümü kaydırdığımda, Dr Nuri Dersimi, Koçgiri kaplanı Alişer ile silaha kuşanmış Zarife, Şeyh Mahmud Barzanci, Mustafa Barzani, Seyit Rıza, Qadi Muhammed, Şeyh Saidê Kal. Alt sıralardaysa Mazlum Doğan, Necmettin Büyükkaya gibi yeni neslin yeni kahramanların portreleri asılıydı.
Portrelere tek tek, uzun uzun baktım. Sonra Hasan: ‘’Kalk Hüseyin’in evine çay içmeye gidelim’’ dedi.
Kısa bir yürüyüşten sonra Hüseyin’in evine vardık. Kapının zilini çaldık. Sıcak bir kucaklaşmanın ardından, bize gösterilen yere oturduk. Hasan beni dürterek, gözleriyle de duvara asılan portreleri işaret etti. Marks’ın, Engels’in, Lenin’in, Stalin’in, Mao’nun ve Fidel gibi dönemin birçok liderlerinin posterleri asılıydı. Alt sırada ise, bahsi geçen dönemle göbek bağı olduğuna inanılan günümüzün bildik portreleri vardı.

Otuz yıl sonra Hasan dostumla karşılaşmamı tesadüflere borçluydum. Her ikimizde de baş gösteren fiziksel değişimleri ayırt emek imkânsız gibiydi. Beyazlaşmış saçlarımız, kırışıklarla dolan yüz haritamız, sağ ya da sol omuzların aşağıya esnek bir dalışla aşağıya doğru çöküşü, depolaşan göbeklerimiz… ve birçok şeyi gördüm dercesine birbirimize bakan gözlerimiz. Her ikimiz de fiziksel var oluşumuzla, değişen dünyayla birlikte değişmişiz gibi bir görüntü sergiliyorduk.

Hasan’ın kardeşi olan Hüseyin’i görünce bilinçli değişim dediğimiz esas değişmez değişimin sadece bizler de değil, Dünya sorunlarıyla birlikte, ağırlıklı Kürt sorunuyla başlayan Türk soluyla biten sohbetimizde, tarihi gelişmelerine paralel bir değişimin zerresini bile, ciddi bir değişim içinde olmadığımızı gördük. 30 yıl öncesinde birbirimizi bıraktığımız yerde oturuyor gibiydik, tabii ki duvarlara bakan göz aynalarımızla.

PKK’nin diğer Kürt grupların üzerinde yarattığı baskıcı tavra devamla, Türkiye demokratik güçlerin gelişmesinin önündeki engel oluşturduğunu, kendi algılarıyla bütünleştirdiği bakışını, ballandıra ballandıra anlatıp duruyordu. Yıllardır konuşulan, söylenen, çoğu zamanda yaratılan bu baskıdan dolayı da Kürtler arası güçlü bir muhalefetin gelişmemesine sebep olarak da gösterildiği bir baskıdan hareket iddiasıyla hareketlenmişti Hüseyin.

Kendi dışındaki Kürt ulusal demokratik güçlerin gelişmesine balans ayarına başvurmayan PKK’den bahsetmek her ne kadar güç de olsa, her halükarda yaratılan ortama boyun eğen koşulların yaratılmışlıklarına bir başka bahane bularak hayallere dalan, PKK’ye karşı güç olma hayali ile yaşayan diğer Kürt siyasal hareketlerin kendi hayal dünyasının kabuğunu kırıp gerçeklerin vadisine inmemeyi, PKK’nin balans ayarına bağlama bahanesine sarılmanın ne kadar yanlış olduğunu anlattıysam da, kendi hastalıklarının her türünü PKK ile ilişkilendirme hastalığının tedavisine yardımcı olamadım maalesef…

PKK’yi, olumlu ya da olumsuzluklarıyla eleştirmek, ulusal demokratik talebine kucak açmak, karşıt olmazlarına karşı durmak demokratik bir halkın ötesinde siyasal var oluşun olmazsa olmazıdır da aynı zamanda. Olumlu olan hiçbir şeyi görmeden olumsuzluklarıyla görüp hedef tahtasına koymaksa. Kendi yetmezliklerini değil halka karşı örtmeyi, kendi reel varoluşlarına dahi örtme girişimin ötesine taşınmıyordur maalesef.

Hüseyin Akıncı

99747

Hüseyin Akıncı

1956 Doğumlu, KuK davasında yattıktan sonra yurt dışına çıktı. 1996 Yılından beri sıradan bir birey olarak  mücadaleye katkı sağlamak için siyasi makaleler yazar. 

Son Haberler

Sayfalar

Hüseyin Akıncı

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar