Pazar Mayıs 19, 2024

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

       Bu anlamıyla devrimcilerin özellikle de geleneğin bu bilinç ve duyarlılıkla soruna yaklaşacağından inancındayım. Faşizm toplum üzerinde egemenliğini sürdürmek için gayri resmi karanlık örgütler oluşturur. Çok zaman toplumla bu karanlık çeteleri karşı karşıya getirmek ister ki bazen bunda başarılı olur da. İşçi sınıfını, emekçi halkı devlete onun yönetsel şekli olan faşizme karşı mücadeleyi gündemde tutmasını, örgütlenmesini gelişip güçlenmesini engellemeye çalışır. Amaç saptırmayı, gündem değiştirmeyi sürekli yeniler.  

 

       Mit, Kontrgerilla, Mafya devlet eliyle ortak örgütlenir. Çok zaman provokasyonlar organize edilir. Devrimciler, komünistler organize edilen bu karşı devrimci provokasyonun içine çekilmek istenir. Karşı devrimci provokasyona bilinçli tavır takınılmaz, kitleler, taraftarlar uyarılmaz, bilinçlendirilmezse ferdi, hatta gruplar nezdinde -  bazında yanlışlar yapılarak devletin hazırladığı tuzağa düşülür ki, bu yanlış davranışlar devrimci güçlere zarar verir. Devlete karşı yürütülen her yönlü mücadele amacından uzaklaştırılır saptırılır

  

     Burada devrim güçleri devlete karşı mücadeleyi esas almalı işçi sınıfını emekçi halkı sosyal toplumsal siyasal ekonomik sorunlar üzerinden örgütlemeli yoğunlaşmalıdır. Çeteleri mafyayı devletin bir parçası görmeli devlete karşı yürütülen mücadele esas alınarak çetelerle de onların anladığı dilden hesaplaşılmalıdır.  Ancak devlet erkinin bir parçası olan mafya ve çete örgütlenmelere karşı mücadele hassas bir konumdur.

 

     Mücadele ediyorum adı altında okun sivri ucunu hassasiyetle korumalıyız. Zaten faşist Türk devleti sınıf savaşını amacından saptırmak için bu karşı devrimci örgütleri yaratmıyor mu? O halde faşizme karşı yürütülen sınıf savaşının bir parçası görülmeli, her bazda devlet ve faşizm okun ucunda olmalıdır.

 

   Geçen yetmişli, seksenli, doksanlı yılları ve günümüze kadar uzanan devletin örgütlediği faşist sivil odaklar, mücadelemizin yönünü, hedefini saptırmak amacıyla saldırılar düzenledi, katliamlar yaparak terör estirdiler. Bunda önemli oranda da başarılı oldular. Bir anlamda komünistlerin, devrimcilerin faşist devlete yönelmelerinin yolları engellendi. Toplumda kaos, korku, terör havası yaratıldı. Devletin organize ettiği karşı devrimci terör “sağ-sol çatışması “olarak lanse ettirildi. Faşist diktatörlük kendi kanlı saldırılarına meşruluk kazandırmak amacıyla mit, mafya ve kontrayı devreye soktu. Devletle hesaplaşma peşinde olan devrim güçleri bu oyunu esasta göremeyerek yanlışlara, hatalara düştü. Devletten öte, devletin örgütlediği sivil faşist çetelerle savaşıldı. Faşizm  kendine “haklı “zemin yaratma edasıyla “Zorunlu müdahale, kardeş kanını önleme vb. “gerekçeyle açık askeri faşist diktatörlüğü “meşru “gösterdi..

 

      Faşist diktatörlüğün derin örgütlenmesinin başı dünde bugünde Mehmet Ağar’dan başkası değildir. Erdoğan iktidarıyla kol kola yürümekte, devlet tarafından her zaman ödüllendirilmektedir.  Abdullah Çatlı, Yazıcıoğlu, Ökkeş Şemdinler, Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik, Alaattin Çakıcılar, Direj Aliler, Yeşiller, Pekerler vb. devletin derinden örgütleyip silahlandırarak, Komünistleri, devrimcileri, demokrat aydınları katletmeyi amaçladı. Provokasyon, katliam ve terör devletin organize ettiği karanlık güçler tarafından uygulandı, estirildi. Ağzı salyalı devlet faşizmi ellerini ovuşturarak 12 Eylül askeri faşizmine meşruiyet kazandırdılar. Bir anlamda başarılı da oldular. O sebeple olacak ki;12 Eylül faşizminin izleri hala üzerimizde devam ediyor. Bedenimizde nüfuz buluyor. Karanlığın korkuları hala toplumun ve de devrim güçlerinin üzerinde kırılmış değil. Gezi, Taksim ve Kürt ulusal hareketinin çıkısı, direnişi, korkuları bir nebze yıkmış, kırmıştır ama hala korku toplumu olmaktan çıkmış değiliz. Tam da bu noktada devrim güçleri, özellikle gelenek özel hassasiyet göstermeli, geçmişte devrimcilerin düştüğü hatalara düşmemeli, faşizmin yarattığı, yaratmak istediği oyunun, aksine hedeften zerrece sapmadan devlete yönelmeli, faşizmle hesaplaşmalıyız.

 

    Ülkemizde devletin yönetim şekli dönem dönem, açık askeri, yarı- askeri ve de parlamenter haller alsa da başından günümüze faşizmle, faşist diktatörlükle yönetilmektedir. Yani özde değişen bir durum yoktur. Bazen şer, bazen ehveni şer olarak karşımıza çıkıyor, baskı, zulüm, katliamların dereceleri `demokrasi, ‘adına yükseliyor veya göreceli düşüş gösteriyor hepsi bu.

 

    Günümüzde AKP iktidarı kendini devlete tamamen adapte ederek yasama, yürütme ve yargısıyla faşizmi uygulamaktadır. İşçiler, köylüler, gençler, aydınlar, kadınlar ve azınlıklar üzerinde `demokrasi` adına faşist terörü estiriyor. AKP günümüzde deyim yerinde ise devletin kendisi durumuna getirildi. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, diğer emperyalist devletlerin açık desteğiyle yerini sağlamlaştırdı. Kendine uygun yeni terör örgütlenmeleri yarattı. Eski klasik, yıpranmış, ayyuka çıkmış, vaadini doldurmuş örgütlenmelerin hepsini tasfiye etti. Panislamizm, Pantürkizm “liberal İslam „adı altında yeni bir şeymiş gibi piyasaya sundular. Amerikan emperyalizminin ve Avrupa emperyalizminin ortaklaşa oluşturduğu dünyayı yeniden düzenlerine uygun hale getirmelerinde Türk devleti bölgemizde ana rolü üslenmiş durumda. Plan ve projenin bölgemizde ana mimarları Erdoğan, Davutoğlu ve Mit müsteşarı Fidan’dan başkası değildir.

 

    Emperyalistlerin ve onların işbirlikçi faşist yönetimlerinin sömürü kar ve yine kar için yapmayacakları hiçbir şey yoktur. Kar için her yol mubah... Başta devlet terör ve katliamı olmak üzere, karanlık sivil faşist çeteler, örgütler oluşturmak, Mafya örgütleri oluşturarak ezilen sınıfları uyuşturucu, fuhuş, çek-senet, haraç, gasp, adam kaçırma, masum insanlar üzerinde devlet destekli baskı ve terörize etmek, dindar geçinip inançlı insanların inançları üzerinde sömürü ağı oluşturmak. Din –iman deyip sözde zıddı olan Amerika’yla Israil’le, İngiltere, Almanya, Fransa’yla birlikte olup, kendi dininden mazlum insanları, Kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden katletmektir. Aslında bütün emperyalistlerin ve işbirlikçi uşak yöneticilerin Allah’ı da, Kitabı da, Dini de paradır. Gerçek olan bu gerisi palavra ve de sahtekârlıktan öte bir şey değildir.

 

      Bu anlamıyla Devlet eliyle örgütlenen sokaklara salınan halka karşı terör estiren mafyavari çetelere karşı mücadele basit bir vaka olarak görülemez, görülmemeli de. Aksine, bilinçli planlı örgütlü hareket edilmeli, çetelerin varoluş kaynağı devlet, devletin erkleri, yaşaması, yürütmesi yargısı esas alınmalı, okun sivri ucu devlete esas yönetilmelidir. Hedef saptırmak, devletin istediği minderde dövüşmek halka devrime, sosyalizme zarar verir. Bu konuda yanlış hareketler dostça eleştirilmeli, provokasyonlara gelinmemelidir.

 

     Açık ki; Emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe ve de yozlaşmaya karşı mücadele uzun vadeli, soluklu sabır ve sebat, azim isteyen yolculuktur. Artık Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi yeterli tecrübe ve deneyime sahiptir. Geçmişte yaşadıklarımız bizlere yeterince deneyim sundu. Yapılan, yapılacak her hata faşizmin ekmeğine yağ sürmek olur ki; buna dur demek akli selim tüm devrimci örgüt ve komünistlere düşer. Bu gerçekten hareketle halkımızı faşizme karşı örgütlemeyi esas almalıyız. Devlete karşı yürütülen mücadelede, çetelere de gerekli ders mutlaka verilmeli, gelişip güçlenmeleri, karşı devrimci terör estirmelerine müsaade edilmemeli, müsamaha gösterilmemelidir. Dünyanın bütün ülkelerinde emperyalistler, işbirlikçi uşak yönetimleri karanlık emellerine ulaşmak için, karanlık güçler oluşturuyor, devrimcilere, halka saldırarak hedef saptırıyorlar. Brezilya’da, Meksika’da olanlarla ülkemizde olanlar arasında hiçbir fark yoktur. Özde fark görenler de beri gelsin... Yaşasın halklarımızın emperyalizme, faşizme, her türlü gerici iktidarlara karşı mücadelesi. Yaşasın ezilenlerin halk iktidarı mücadelesi.

   HASAN AKSU 12.10 2013

 

103462

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Sayfalar