Pazartesi Nisan 29, 2024

“Düşünceyi Korkmadan Açıklamak”

Sınıf savaşımında örgüt yaşamında komite çalışmasında en zor ve sancılı olandır militanın kendi gerçek düşüncesini olduğu gibi açıkça ortaya koyması. Gerek komite gerekse değerlendirme ve eleştiri-özeleştiri toplantılarında yaşanan en ciddi sorunların başında militanın-savaşçının kendi gerçek düşüncesini korkmadan düşündüğü gibi ifade etmesi her zaman ciddi bir sorun olarak yaşanmıştır.  

Sahip olunan düşüncenin taşınan eleştirinin doğruluk derecesinde yaşanan tereddüt, komite içindeki yoldaşlar tarafından nasıl kabul görüleceği yönünde yaşanan çekinceler sorumlu yoldaşların nasıl karşılayacaklarına dair duyulan kaygılar çok zaman fikirlerin olduğu gibi açıklanmasına perde çeker. Tutukluk-kekemelik-gizleme-saklama-erteleme-cesaret edememe-açıklayamama vb. birçok durum yaşanır.

“Hayır” düşündüğü halde “evet” demek. “Evet” düşündüğü halde “hayır” demek. Karşı çıktığı halde onay vermek, onay vermediği halde karşı çıkmak, çoğunluk olanlarla benzer düşünce taşımadığı halde kendisi de çoğunluğun akıntısına kapılmak. İyi gitmeyen işler ciddi hatalar yaşanırken ses çıkarmamak, susmak. Üst-sorumlu olanın yanlış yapmasına karşın hemen konuda ona tabi olmak, yanlışlarına göz yummak, iradesine boyun eğmek, yanlışına körü körüne biat etmek asla kendisi olamamak. Disiplin adı altında küçük burjuva yönetimin biat ettirme kültürüne boyun eğmek. Soru sorma yetisini kaybederek, hiç bir sorgulamaya gitmeyerek üste kölece bağlılık göstermek.  

Yoldaşların önünde başka bir şey söyleyip arkada başka bir şey konuşmak. Komite ve yoldaş ortamında ses çıkarmayıp arkadan konuşmak gibi birçok hal ve durumlar yaşanır.

Gittiği her ortamda fikir değiştiren savaş alanına gidince o alandaki yoldaşların başka alanlara gidince başka yoldaşların fikirlerini savunmak-sahiplenmek. “Üstün-sorumlu”ların yanında başka “Altlar–yönetilen”lerin yanında başka konuşmak gibi yaşanan sayısız durumlar yaşanır. Sıralanabilenecek tüm olumsuz durumlar yanlış giden pratikler devrime-partiye-özgürlüğe bir şey kazandırmaz. Bu durumu yaşayanların, yaptıklarının devrime-halka-partiye hizmet etmediklerini bilmek gerekir.

Unutmamak gerekir ki; özellikle ters giden işler yapıldığında yanlış pratikler yaşandığı süreçlerde sessiz kalmak karşı çıkmamak kadar utanç verici bir durum yoktur. Her şeyin başında dürüst olmak gelir. Dürüstlük, gerçeklik karşında gözlerini kırpmadan gerçekliğin gözünün içine bakabilmektir. Gerçeği ifade edebilme cesaretidir. Devrimci durmaktır. Eğilip bükülmemektir. Ezilip yıkılmamaktır. Devrimci kimliğini amirin önüne sermemektir. Ters giden sürecin akıntısına kapılmamak yanlış yapıldığında haksızlık yaşandığında sonucu ne olursa olsun dik ve karşı durmak temel devrimci niteliklerdir.

Ancak ve ancak sınıf bilinçli proleterler her koşul ve ortamda kendi gerçek düşüncelerini açıklayıp fikirlerini cesurca ifade ederler. Zalime minnet etmeyeceği gibi devrimci gömleği giyip yanlış yapanlara da sessiz kalmaz.

Gerçeklik karşısındaki duruş ideolojik bir temele tekabül eder. Sınıf bilinçli proleterler hem dışındaki hem de içerideki yanlışlıklara göz yummaz.

Proleterleşemeyen küçük burjuvalar örgüt içinde yoldaş olmak, yoldaş kalmak yerine memur olmayı kul kalmayı tercih eder. Çünkü iddia ve amacı küçük burjuva hesapları ve dar dünyaları kadardır. Üstü tarafından olumlanmak-pohpohlanmak-hak etmediği halde ödüllendirilmeye ihtiyaç duyar. Biat kültürü boyun eğme tutumu onun küçük burjuva sınıfsal gerçekliğinden kaynaklıdır. Küçük burjuvazi ne proleter ne burjuva sınıfına dahildir. Tarihi boyunca kendi sınıfının iktidarını yaratamamıştır. Burjuvazi iktidar olduğunda burjuvaziye biat etmiştir. Proletarya iktidar olduğu zaman onun yönetimini ve ideolojisini sahiplenmek zorunda kalmıştır. Küçük burjuvazinin bir kısmı proleter ideolojiyi yürekten benimseyerek kendi sınıfına sırtını dönmüştür. Bir kısmı ise zorunluluktan kaynaklı olarak ideolojisini çizgisini içtenlikle kabul edip benimsemediği halde proletaryaya boyun eğmiştir.  

Kendisi olamama, güçlüye-zora boyun eğme, memur ve kul olma durumu küçük burjuvazinin önemli karakteristik özellikleridir. Bu sınıftan gelip proleter saflara örgütsel ve fiziki olarak katılan ideolojik ve ahlaki olarak katılmayanlar her dönem üste-sorumlulara inanmazsa bile biat etme yolunu seçmiştir. Memurluk-kulluk hali, biat kültürü örgüt içinde de devam eder. İki arada bir derede kalma iki zıt sınıf, iki zıt ideoloji-yöntem-yol arasında kendi gerçek düşüncelerini cesurca açıklamama halini örgüt içinde de yaşar.  

Oysa proleter sınıfın insanı-militanı olma durumu bir yandan sistemden bir yandan içinde çıkılıp gelinen küçük burjuva sınıftan tam kopuş sağlamayı gerektirir. Kendi sınıfından kopamayan sistemden de kopamaz. Keza sistemden kopma savaşımını veremeyen kendi sınıfından da tam kopuş sağlayamaz.

Kendin olmak, kendi sınıfının insanı-militanı olmak doğru bildiğini savunmak gerçek düşüncelerini açıklamak ciddi bir iddia ve cüret meselesidir. Devrim ve özgürlük iddiası olanlar kendi gerçek fikirlerini her yerde her ortamda korkmadan açıklar tereddüt etmeden ifade eder. Proleterleşemeyen küçük burjuvalar kendi gerçek düşüncelerini açıklama cesaretini gösteremez. O, sürecin-dönemin-başkasının insanı olmaktan memur kişiliğinden kul olma halinden kurtulamadığı için esen rüzgâra göre hareket eder. Sınıf savaşımının dalgaları arasında bir o yana bir bu ana sallanır ve savrulur.

(Bir ÖG okuru) 

38599

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Sayfalar