Perşembe Mayıs 2, 2024

“Fırtınalar içinde, bıçak sırtında”

Komünist önder Mehmet Demirdağ anısına...

“Durum iyidir, çünkü gerçekler devrimcidir” sözleri Mehmet Demirdağ yoldaş tarafından Proletarya Partisi’nin bilinç ve yürüyüş dünyasına taşındı. Bu ilke her türlü zorluk ve engeller karşısında yılmadan yürüyen devrim taşıyıcılarının kararlılık felsefesi oldu. Bu felsefeyle “fırtınalar içinde bıçak sırtında” yürünmeye başlandı. Bu ilkeye dayalı direniş ve savaş kararlılığı sayesinde sürecin zorlukları önemli oranda aşıldı ve devrimci görevleri yerine getirildi. Cesaret ve cüret her türlü korku ve kararsızlığın önüne geçti.    

Önder yoldaş tasfiyeciliğin yarattığı ideolojik kargaşa ve yönelim belirsizliğine karşı gerçeğin sesini dinleyerek izini sürdü. Ve bütün gücüyle Kaypakkaya yoldaşın belirlediği devrimci savaş güzergahında yeniden bir yol açmaya çalıştı. Kaypakkaya yoldaşın açtığı devrimci yolun muğlaklaştırılıp-belirsizleştirilmesine çalışan anlayışa karşı bilinçle ve örgütlü bir mücadele gücüyle durmayı başardı. Devrimci savaş yönelimi yeniden netliğe ve açıklığa kavuşarak büyük bir itibar gördü ve ciddi bir saygınlık kazandı.  

Demokratik halk devriminin ideolojik-politik önderliği örgütlenemeden hiçbir mücadele hattının doğru bir rotada örülemeyeceğini, sağlam bir şekilde ilerleyemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Önderliğin örgütlenmesinin ana halkasını ise ideolojik-politik zemin oluşturur. Bu devrimci zemin üzerinde örgütsel-pratiksel önderliğin diyalektik birliği ve bütünlüğü sağlanabilir. Gerçek anlamda önderlik, teorik ve pratik halkanın birleştirilmesiyle başarılır. Bu devrimci bakış açısını, yeniden sınıf savaşımında örgütlenme sorununun çözümü sürecine taşıdı Demirdağ yoldaş. İdeolojik-teorik önderlik olmadan örgütsel-pratiksel önderliğin olamayacağını, keza sınıf savaşımının ateşi içinde örgütlenip yürüme cesareti ve iradesi gösteremeyen bir önderliğin asla doğru ve sağlam bir politik önderlik yaratamayacağı gerçekliğini partinin bilinç ve yürüyüş dünyasına taşıdı. Ve örgütlenmede profesyonelleşme ve kurumsallaşmanın vazgeçilmezliği ve kaçınılmazlığı üzerinde durdu.

Dar pratik içinde dolanıp dönen pratik-örgütsel önderlik sınırları içinde hapsolan bir anlayışın pratiksel önderliği bile layıkıyla başaramayacağını öğretti. Önderlik anlayışına devrimci bir açıklık kazandırdı. Ve bunun yaratılma zemini için var gücüyle çalıştı. Yoldaşların-halkın-gerilla savaşının içinden gerçekliğe dokunarak kavramaya ve gerçekliği değiştirmeye çalıştı. Düşüncede proleter devrimciliği esas aldığı gibi değiştirme pratiğinde de proleter devrimciliği ilke edindi.  

Proletarya partisinin önderliğine yükselinceye kadar gençlik içinde büyük bir enerji ve yüksek bir sorumluluk ve zengin bir yaratıcılıkla çalışarak gençlik örgütlenmesini maddi bir güce dönüştürdü. Düşünsel-örgütsel çaba ve çalışmalarıyla gençlik örgütlenmesini ileri bir seviyeye çıkardı. Demirdağ yoldaşın önderlik sürecinde gençlik örgütü etki gücünü artırdı. Kendini daha güçlü bir şekilde gençliğin özgürlük mücadelesine taşıdı. Demirdağ yoldaşın ve birlikte faaliyet yürüttüğü yoldaşların sayesinde gençlik örgütlenmesi döneminin en devrimci gelişkin dönemlerini yaşadı. 

Komünist önder Mehmet Demirdağ yoldaş gençlik örgütlenmesinin kurmay heyetinin başında olduğu dönemde de Proletarya Partisi’nin gelişim ve ilerlemesine çok yönlü hizmetlerde bulundu. Proletarya Partisi’nin sağlam, güvenilir bölüğü ve kolu olan bir gençlik örgütlenmesi çalışmaları yürüttü.

“Sürekliliği sağlanmış gerilla savaşı-Sürekliliği sağlanmış önderlik” fikrini temel devrimci görevlerin merkezine ve önüne koyarak mutlak yürünmesi gereken yolu yeniden açtı. Gerilla savaşı fikrinin var ve sürdürülüyor olan biçiminden daha derin daha güçlü anlam yükleyerek ona emekçilerin-ezilen tüm kesimlerin sorunlarına-ihtiyaç ve taleplerine yanıt olabilecek bir içerik kazandırmaya çalıştı. Belirleyen-tanımlayan değil değiştiren-devrimcileştiren pratiğin öncüsü ve öğreticisi oldu. Zirveleri yüksek Karadeniz’in dağlarına, yoksul emekçi topraklarına proletaryanın demokratik halk devrimi fikrini ekmesini başardı.   

Parti içi ideolojik mücadelede sağ ve sol tasfiyeciliğin gerçekleri çarpıtan parti hukukunu kendi grupsal-kişisel çıkarlarına göre düzenleyen, örgüt bilimin değerlerini tersyüz eden anlayış-yaklaşım  ve pratiklere karşı devrimci açıklıkla karşı koyarak mücadele yürüttü. Sahte MLM ile gerçek MLM’ler arasında görünmesi kolay olmayan sis perdesini aralayarak gerçeğin izinde yürüyerek sahtelerin ikiyüzlülüklerini deşifre etti. Parti içi ideolojik mücadelede her ne pahasına olursa olsun demokratik merkeziyetçilik ilkesinden, devrimci ahlak değerlerinden asla vazgeçmedi. Laf kalabalığı içinde gizlenip saklanmaya çalışılan gerçekliği açığa çıkarmasını başardı. Her türlü sahteliğin şifresini ve dokusunu bozmayı başardı. Tasfiyeciliğin yarattığı kaos ve karmaşa içinde görülmesi kolay olmayanı göstererek, anlaşılamayanı anlaşılır kılmayı başararak gerilla savaşını süreklileştirme yolunda kararlılıkla yürüdü.  

Tıpkı Kaypakkaya yoldaş gibi partinin önderliğinin örgütlenmesinin sürekliliği sağlanmış gerilla savaşı içinde olacağı fikrini benimsedi ve bunun gerçekleşmesi pratiğini örgütledi. Partinin içinde bulunduğu durumu-gerilla savaşının önünde ki görev ve sorumlulukları doğru belirledi. Belirlediklerini görev kabul edip gerçekleştirme pratiğinin öncüsü ve önderi oldu. Gerçekliğin izinden yürüyerek gerçekliği değiştirme sürecine girdi. “Gerçekler devrimcidir” ancak gerçekliğin sesini dinleyip onun izini sürebilenler “kralları ve zenginleri yeyüzünden kaldırabilir.” Bu bilinç ve cüreti sadece sınıf bilinçli proleterlerin bilinç dünyasına değil tüm  devrimci hareketin bilinç dünyasına taşımasını bildi.

Demirdağ yoldaş tüm devrimci yaşamı boyunca gerçeğe olan tam inancıyla, güçlü sarsılmaz iradesiyle savaşacak devrimci bir ordu yaratmaya kadro ve savaşçılarını eğitmeye çalıştı. Komünist önder Mehmet Demirdağ yoldaş bugün daha fazla bilinç dünyamızda ve daha fazla savaş yürüyüşümüzde yaşamaktadır.  Önder yoldaşı anarken gerçeğin izinden yürüme kararlılığımızda ideallerini yaşatma sözümüz devrim sözümüz olacaktır.

44354

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar