Perşembe Mayıs 2, 2024

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ -4-

Mehmet Demirdağ ve “birlik anlayışı” üzerine

Demirdağ yoldaşın tarihsel pratiğini, belirli ve gündeme denk düşen özellikleri ile tartışmaya çalıştığımız yazı dizisinin son bölümünü, onun 94 tasfiyeciliği ile yürüttüğü hesaplaşmadaki en kritik nokta olarak “birlik sorunu”na yaklaşımı olarak belirledik. Zira, Demirdağ yoldaşın “kolektifi ilkeleri üzerinden ayağa dikme” sürecindeki en kritik manevra alanını ve kolektifin o dönemki tasfiyeci etkiden arındırılması çabasını en net özetleyen yönelimlerin başında birlik sorununa yaklaşım gelmektedir.

Birlik sorunu sadece bir “birleşme” sorunu olarak ele alınamaz. Esas itibari ile birlik sorunu, bir partiyi Komünist Partisine dönüştüren ilke ve işleyişlerle temelden ilintilidir ve Demirdağ yoldaşın 94 tasfiyeciliğine karşı yürüttüğü mücadele (92 Birliğini de ele alacak şekilde) öz itibari ile bir KP’yi KP yapan işleyiş özelliklerini pratiğe geçirme mücadelesidir.

Güncel itibari ile kolektifin yaşadığı sorunların özünü de bu oluşturmaktadır. Olaylar silsilesini bir kenara bıraktığımızda bugün Proletarya Partisi’ndeki sıkıntıların temel çözüm yöntemi olarak kolektifin iradesini açığa çıkartacak mekanizmaların işletilememesi ve çözümsüzlüğün palazlandırılarak krizin derinleştirilmesi durumu söz konusudur. Ancak, açık olan şudur ki, bu gerçekliği üreten de kolektifin bütünü olmakta, tüm bu gelişmeler ise elimize ilke ve işleyişte ciddi oranda dejenere olmuş bir gerçeklik bırakmaktadır. Tüm bu gerçeklikten ötürüdür ki, Demirdağ yoldaşın birlik anlayışını tartışmak, aynı zamanda güncelde yaşanan dejenerasyonu tartışmak anlamı taşımaktadır.

Birlik sorunu üzerine Demirdağ

Komünist partilerde birlik olgusu esas itibari ile ideolojik birliği temsil etmekte bu da stratejik hatta anlamını bulmaktadır. Ancak, bu genel tanım, bir KP’deki her bireyin aynı şeyi düşünmesi demek değildir. Aksine, KP’ler sınıflar mücadelesinin en keskin şekilde karşılık bulduğu alanlardır. İki çizgi mücadelesi olarak tanımladığımız genel ilke, tam da bunu özetlemektedir. Kuşkusuz ki bu olgu KP’yi salt tartışma platformu olarak görmek değildir. KP’yi bir tartışma platformu olmaktan çıkartmanın ve KP’de birliğin teminat altına almanın tek geçer koşulu ise MLM bilimini kavramaktan geçmektedir.

Güncelde yaşadığımız sıkıntıların özü MLM biliminin kavranmayışında ve sürece yön verecek politik kadroların yetersizlikleridir. Eğer bir hareket kendi içinde iki çizgi mücadelesini yürütemiyorsa kitleler arasındaki çelişkileri çözmede nasıl başarılı olabilir? Bu noktadaki tasarruflara baktığımızda karşımıza koca bir hiç çıkmaktadır. Gerçekliğin verili koşulu münferit ve tek yönlü değildir. Demirdağ yoldaş “Gerçekler devrimcidir” derken burada ifade edilen münferit bir olgu değildir. Zira gerçek zıtların varlığıdır, çelişkisidir ve buna diyalektik müdahale devrimcidir.

Devrimci hareket çelişkiler üzerinden yükselir ve kendini burada örgütler ve yayar. Çelişki karşısında kayıtsızlık ve ona metafizik yaklaşım biçimi hareketi tökezletir, yere çalar ve onu kendi süreci içinde kitlelerden kopartarak çalındığı yerde emeklemeye mahkûm eder. Dolayısıyla gerçekler devrimcidir kavramı içinde esas olarak ifade edilen bir çizginin değil iki çizginin gerçekliğidir. Zıtların birliği gerçeklerin devrimci olduğudur.

Demirdağ yoldaş da kavrayışı da, birlik anlayışı temelinde, bu çerçevededir. O parti içi çelişkileri sınıflar mücadelesinin bir tezahürü olarak kavrarken, sürece müdahaleyi de MLM bilimine sarılmakta, partiyi MLM ilkeleri üzerinden inşa etmekte görmüştür. Bu nedenledir ki, 94 süreci sonrası bir yandan saflardaki bozulmayı toparlamaya çalışırken esas itibari ile de parti içerisindeki ideolojik kavrayış düzeyini artırmaya çalışmış, tasfiyeciliği saflardan silmek için yeni bir kadro şekillenişi üretmeyle uğraşmıştır.

Birlik anlayışında yöntem sorunu

MLM kavrayışın yükseltilmesi KP’lerde birliği inşa edecek bir temel sunmakla birlikte tek başına bir işlev taşıyamaz. İdeolojik seviyenin artışı, politik sorgulama düzeyindeki artış anlamına da gelmekte, bu da açık bir yöntem sorununa işaret etmektedir. Marksistler için bu yöntem ideolojik mücadele ve iki çizgi mücadelesi olarak tanım bulmaktadır.

İki çizgi mücadelesi sadece farklı fikirlerin tartışması değil, diyalektik anlamda, çelişki ile doğruyu bulmanın da KP’ler için tanımıdır. Bu nedenledir ki yoldaş Mao “Eğer Parti içerisinde çelişmeler olmasaydı, parti ölür giderdi” demekte, ideolojik mücadeleyi KP’ler için bir gelişim dinamiği olarak koymaktadır.

Komünist partilerde iki çizgi mücadelesi, esas itibari ile ideolojik düzeyde yansır. Politik çizgiye dair her görüş, yaklaşım ve öneri belirli bir sınıfsal zeminin sosyal, kültürel, ideolojik ve felsefi karşılıkları olarak varlık bulur. Dolayısıyla iki çizgi mücadelesi burjuva fikirlerle proleter fikirlerin kapışma arenası olduğu kadar, çelişkiyi büyütme ve bir üst düzeyde senteze erişmenin de alanıdır.

Bu da esas itibari ile kurum içi demokrasi sorununa işaret etmektedir ki, güncelde yaşadığımız sıkıntı da bu şekilde hayat bulmaktadır. Şöyle ki, kolektifte yaşanan sıkıntıları bu çıtaya taşıyan şey, on yılların gerçekliği olarak bürokrat çalışma tarzıdır. Bu çalışma tarzı, merkezi düzeyde bir körelme ürettiği gibi, parti içi üretimi, sorgulamayı ve doğallığında gelişimi de kısıtlamakta, memur biçiminde çalışan kadrolar üretmektedir.

İki çizgi mücadelesi adına yaşanan tıkanıklık, bugün ancak ideolojik mücadelede ısrar ile aşılabilir ve bunun seviyesini yükseltmek adına en temel ihtiyacımız MLM kavrayış düzeyimizi yükseltmekten geçmektedir.  Bunun dışındaki her burjuva yöntem MLM’ye aykırı olup burjuva otlaklardan beslenmektedir.

Bugün, gazete bürolarının basılmasından bir dizi okurumuzun tehdit edilmesine ve çözüm çağrılarının hizip açıklamaları ile çözümsüzlüğe itilmesine kadar bir dizi açık sorunla karşı karşıyayız. Bu pratiği üreten ve savunan kaynağın ideolojik mücadele yöntemleri yerine sarıldığı pratik, esas itibari ile MLM kavrayış düzeyini gözler önüne serdiği kadar, örgütsel birliğe verdiği kıymeti de deşifre etmektedir. Tam da burada Demirdağ yoldaşın, 94 tasfiyeciliği karşısındaki ideolojik mücadele ısrarını hatırlamakta, onun 94 tasfiyeciliğinden çok bu olguya zemin sunan kurum gerçekliği ile uğraştığını hatırda tutmamız gerekmektedir. Tam da böylesi bir süreçte esas olan Demirdağ yoldaşın izinden yürümek, kolektifi ilkeleri üzerinden ayağa dikmek olmalıdır.

 

(Bitti)

 

1- Mehmet Demirdağ ve “sürece devrimci müdahale” üzerine

2- Mehmet Demirdağ ve “örgütlü olmak” üzerine

3- Mehmet Demirdağ ve “darbeciliğe karşı mücadele” üzerine

48351

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Darbe'nin imitasyon ve fason hali...

Bu ya bir tiyatrodur ki ben öyle düşünüyorum;  ya da sinemanın gala gecesinden yalnızca bir sahnedir ki, düşünmek bile istemiyorum!

Soralım!

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

TKP/ML Merkez Komitesi;“Faşist kliklerin dalaşına değil, halk savaşına taraf ol!”

Türk egemen sınıflarının yaşadığı siyasal kriz derinleşerek devam ediyor. Faşist diktatörlük içindeki klik çatışması 15-16 Temmuz 2016’da ordu içinde örgütlenmiş bir cuntanın askeri darbe girişimiyle yeni bir evreye geçmiştir. Türk egemen sınıflarının tarihinde pek tanık olunmadık bir darbe girişimi olmuştur. Darbe girişiminin başladığı saatten (15 Temmuz saat 21.30), örgütlenme biçimine ve kısa sürede yelkenleri indirmesine kadar fiyasko niteliğinde bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu darbe girişimi TC tarihi açısından bir ilktir.

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir.

Parti inşası; ve sürekliligi saglanmış önderlik ;Halil Ahmet

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız kulaklar sağır gözler kör uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Parti ve önderliğin inşası,doğru bir siyasal hattın MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.

Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bunun la berabar doğru temelde çizginin sürekliliği nin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız

ÇÖZÜLME, PARÇALANMA VE KUTUPLAŞMA GÜZERGÂHINDA[*]

“Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı,İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.”[1]

III. Büyük Bunalım’ın yerküresinde, Sykes-Picot’un miadını doldurduğu Ortadoğu’da, nihayet coğrafyamızda devasa bir dissolution (çözülme) fragmantasyon (parçalanma) ve polarizasyon (kutuplaşma) yaşanıyor.

Bunu hâlâ görmeyen, bilmeyen, kavramayan varsa ne yazık.

Çünkü gelecek(imiz) “Fortis imaginatio generat casum/ Zengin hayalgücü, olacakları (önceden) tahmin eder,” kaydı düşülmesi gereken söz konusu gerçeğin biçimleneceği güzergâhtaki çatışmalarla karara bağlanacak.

Gündem'e, düne ve bugüne dair…[1]

“halkımın damlayan kanını gördüm ve ateş gibi tutuşuyordu her damla!”[2]

Bu benim Gündem’e ilk gelişim değil. Yıllar önce, “kirli savaş” döneminde daha çok -orada yaşadığım için- Ankara’da, ama aynı zamanda İstanbul’daki merkez ile Diyarbakır büroda gözüpek genç gazetecilerle yanyana olmanın onurunu yaşamıştım. O zamanlar, gazeteyi yanılmıyorsam Gültan yönetiyordu… Yurdusev haber müdürüydü. Hüseyin dış haberlerde, Ali ve Emine Kültür-Sanat servisindeydiler… Koordinatör yanılmıyorsam Sanlı’ydı…

Neden suriyeli savaş mağdurları istenmez

Dünyamız küresel  emperyalist  semayenin yaşadığı ekonomik kriz sonucu büyük sarsıntılar yaşıyor. Ortadoğu’da başta Amerikan  emperyalizmi olmak üzere,empryalist haydutlar kendi çıkarları,sömürü ve rahatları için insan kanına doymuyor. Daha fazlasını istiyor,kan , katliam kâr, kâr, kâr …Onları kendi çıkar ve menfaatleri ilgilendiriyor. Biz bunları yüzyılın tarihinde çokca yaşadık. Alman emperyalizmi birinci emperyalist savaşta Ermeni soykırımını  İttihat-Terraki paşalarıyla birlikte  gerçekleştirmedimi?

Sayfalar