Pazar Mayıs 19, 2024

HDP Merkez Yönetimine Açık Mektup

Yüksekova halkının aşağıdaki feryadı olmasa ve diken üstünde tuttuğunuz milyonlarca insanın gözü ve kulağı size kilitlenmese bu açık mektubu yazmazdım. Bana hiddetleneceğinizi biliyorum. Yanlışlıklara sessiz kalmak ruhunu satmak ve böcekleşmektir. Bu sınıf insanlardan biri olmak istemediğim için, halkın etrafında ördüğünüz sessizlik duvarına seslenmek istedim. 

Fırat Haber Ajansı - ANF geçenlerde Yüksekova halkının çığlığını,"Bizi yalnız bırakmayın," ara başlığı ile duyurdu. Haber şöyle sürüyordu:"Yüksekova'da polis saldırısına uğrayan halk kendilerini yalnız bırakan DBP-HDP'li yöneticilere, 'Halk bu zulme, teröre maruz kalırken, siz ne yapıyorsunuz? Her seferinde çağrı yapıyoruz ama hepsi cevapsız kalıyor. Milletvekillerinden heyet talep ettik ama ona da karşılık bulamadık. Bizi bunlarla baş başa bıraktınız…'diye tepki gösterdi."

Yüksekova halkının şikâyet ettiği bu yalnızlık yeni bir durum değil ki.

O günlerin tanığıyım

Hatırladıkça hep kor gibi yanar yüreğim. İhsan Fetahiyan, Fesih Yasemini, Ferzad Kemanger, Hüseyin Xizri, Şerko Maarifi ve daha pek çok Kürt genci İran faşist molla devletince idam edilirken de yürek paralayan bir yalnızlık içindeydiler. O zaman -size yapılan pek çok çağrıya rağmen- görmedi gözleriniz onları, duymadı kulaklarınız onların darağaçlarındaki yiğit seslerini.

Sadece bu gençler mi yalnızdı? Kim yalnız değildi ki!

Şırnak, Cizre, Digor, Bazid, Lice, Diyarbakır, Nusaybin, Yüksekova, Şemdinli ve daha pek çok yerde devlet güçlerince binler halinde katledilen insanlar da yalnızdı.  

Devlet tetikçilerince faili meçhul bir şekilde öldürülen 17 bin insan da savunmasız ve yalnızdı.

Binlerce köy yakıldığında, göç yollarına düşen milyonlarca insan da yalnızdı.  

Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve daha yüzlerce çocuk da, devletin vergi adı altında bizden gasp ettiği paralarla alınan bombalar ve kurşunlarla katledildiklerinde yalnızdılar.

Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'in emrindeki savaş uçaklarıyla bombalanan Roboskililer de yalnızdılar.

 Hak arayan işçiler, esnaflar ve gençler de devlet güçlerinin düşmanlık dolu saldırılarına uğrarken yalnızdırlar.

Soma maden faciasında görüldüğü gibi maden işçileri ile mevsimlik Kürt işçiler de verdikleri yaşam mücadelesinde yalnızdırlar.  

Papaz Gapon

"Kobani için direnin!" diyerek sokağa döktüğünüz insanlar da devlet güçlerinin saldırılarına uğradıklarında yalnızdılar. Ölenler öldü, kalanlardan iki bin beş kişi gözaltına alındı, beş yüz kişi de tutuklandı. Bu insanlar da zindana atılırken umurunuzda olmadı, yalnızdılar.  

Direniş için halkı sokağa çağırıyorsunuz, sonra da kenara çekilip devletin sergilediği kanlı vahşeti aldırışsızca seyrediyorsunuz. Bazılarınızın bu tavrı, 1905'de Rusya'da işçileri Çar'a dilekçeye vermeye götürüp, "Kanlı Pazar"da katliama uğratan Papaz Gapon'u hatırlatıyor insana.

Onlarca yüzlerce değil, daha binlerce örnek verilebilir.

Bütün bunlar olurken peki siz ne yaptınız?

1- Televizyonlara ve kürsülere çıkıp AKP ile güya kılıç kılıca bir kavga içindeymişsiniz gibi sahte bir görüntü yarattınız; ama AKP'yi zorlayacak tek bir proje bile ortaya koymadınız. Halkın acılarını ve gözyaşını sömürerek makam ve şöhret ticareti yaptınız. Halkı Ankara'nın kirli seçim ve sandık oyunlarında basamak olarak kullandınız. Yüksekova belediyesi başta olmak üzere halkın bin bir emekle kazandırdığı HDP belediyelerinin, düzen partileri CHP, AKP VE MHP belediyelerinden farkını soranlara ne cevap vereceğiniz merak konusudur!  

2- AKP nasıl ki eşi benzeri olamayan bir yalan makinesi gibi çalışıp halkı kandırıyorsa, siz de bir teki bile pratiğe geçmeyen altı boş sivri sözlerle duygularını sömürdüğünüz halkın önünde barikatlar kurup, AKP' nin ve düzenin işini kolaylaştırdınız. Dünya siyaset tarihinden de biliyoruz ki, iktidardakiler"zararsız muhaliflerin" kendileri hakkında söyledikleri en ağır, en keskin sözleri teşvik edip özendirirler. Hatta onlarla göstermelik söz düellosuna bile girerler. Böylece dilleri sivri ama ruhları düzenle uyumlu olan bu siyasetçiler aracılığı ile halkı frenler ve düzene karşı köpüren hoşnutsuzluğu dizginlemiş olurlar. Düzen medyası de parlatıp durur bu siyasetçileri. 

Şike yaptınız

3- Mikrofonlarda kopardığınız onca gürültüden sonra vardığınız yer, Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan'ı, diğer iki düzen partisi CHP ve MHP ile birlikte mecliste ayağa kalkarak hararetli alkışlarla karşılamak oldu. O alkışlarınız ki aslında adım başı yapılan kalekollara, ardı arkası kesilmeyen askeri sevkiyatlara, Roboskililerin başına yağdırılan bombalara, Gezi protestocularına sıkılan kurşunlara ve AKP'nin katliamcı IŞİD'e yaptığı yardımlaraydı.

4- Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer öteki düzen partileri gibi şike yaptınız: Seçime girerek Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığını meşrulaştırdınız. Böylece çivisi çıkmış bu işgalci oligarşik düzene bir badireyi selametle aşmada yardımcı oldunuz.   

Bir kampanya bile başlatamadınız

5- Dikkatlerden kaçtığını sanmayın: Legal siyaset yaptığınız 25 yıl boyunca (arşivlerdeki pek çok öneriye rağmen) başlattığınız ve sonuç aldığınız tek bir kampanya bile örgütlemediniz. Şimdi de, "Yüzde 10 barajını devirip gümbür gümbür geleceğiz," diyorsunuz. Sekiz yıldır grup olarak meclistesiniz ve her gün televizyonlardasınız. Bugüne kadar ne yaptınız ki, barajı "gümbür gümbür" aştıktan sonra ne yapacaksınız?! Parçası olduğunuz Ankara siyaseti halkın siyaseti değildir; sizin ve düzenin siyasetidir.

6- Sorunlarını nutuklarınıza çerez yaptığınız halkı kasıtlı olarak eğitimsiz, örgütsüz ve dağınık tutmaktasınız. Yoksa onları başka türlü denetim altında tutamaz ve enerjisini düzen içi kanallara akıtarak buharlaştıramazdınız.  

7- İdari, siyasi ve ekonomik hayatı durduracak ve düzeni işlemez hale getirecek  çalışmalardan bilinçli ve özenli olarak uzak duruyorsunuz. Bu korkunç tutumunuzla AKP'yi beslemiş oluyorsunuz. Düzenin kanlı çarkı sizin bu ibret verici desteğinizle dönmektedir.

Sanmayın ki halk hep arkanızdan gelecek

Geçen hafta Diyarbakır ve Yüksekova' lı birkaç gençle sohbet ettim: Bir dokundum, bin ah işittim…

Size kamuoyu önünde çağrıda bulunuyorum: Çok değil altı ay için halktan el çekin ve işin ehli olan öncü kadroları halkla birlikte, AKP ve bu çürümüş düzenle baş başa bırakın. Kurduğu "Çözüm Süreci" kapanında sizinle yıllardır oyun oynayan AKP'nin ne hale geleceğini ve şimdi hayal bile edilmeyen ne büyük gelişmelerin olacağını o zaman görün! 

(alinakmahmut@hotmail.com)

87218

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar