Perşembe Mayıs 2, 2024

Herkes işini yapmalıdır

Yıllar önce önder karolarımızdan Sefagül Kesgin yoldaş çok önemli bir noktaya vurgu yaparak biz yoldaşlarını uyarmış, herkesin öncelikle kendi görevlerine yoğunlaşması gerektiğinin vurgusunu yapmıştı.

Herkes işini yapsın” demişti. Örgüt bir bilimdir. Bu bilimde en önemli ilkelerden biri “herkese uygun bir iş vermek”tir. Her militan da kendisine verilen işi amacına uygun bir biçimde sonuç alıcı şekilde yapmasıdır.

Öncelikle kendi işi üzerinde yoğunlaşıp işi daha iyi bir şekilde nasıl yaparım kaygı ve sorumluluğunu taşımalıdır.

Her militan, her savaşçı kendisine verilen görevi yerine getirmeye başlarsa “tek bir insan” gibi yürüyüş sağlam bir örgütsel güce dönüşür. Herkes öncelikle kendi işini yapmazsa, yaratıcılık ve zenginlik katarak başarıyı hedeflemezse ilerleme sağlanamaz. Militan kendi işi dışında her şeye karşı ilgili ve duyarlı olursa burada ciddi bir sıkıntı var demektir.

Öncelikle işimizi yapmayı esas alan bilinci ve pratiği kendimizde başlatacağız. Önce kendimizi sorgulayacağız. Kendimize soru soracağız. “Ben nasıl bir yaşam ve çalışma içindeyim?” “Verilen görevi ve üstlenilen pratiği ne kadar başarıyla yapıyorum?” Önce görev yaptığımız bileşenin devrimci faaliyetlerini değerlendirip sorgulayacağız sonra dışımızdakilerin faaliyetlerini değerlendireceğiz ve sorgulayacağız. Yoğunlaşma ve çalışma, kendi görev ve sorumluluğumuzla başlamazsa ortaya kaos ve kargaşa çıkar.

Faaliyet yürüttüğümüz bölgede-alanda kitlelerin sorunları ve ihtiyaçlarıyla ne kadar ilgileniyoruz? Çözüm ve örgütlenmeler için hangi analizleri yapıp ne kadar kafa yoruyoruz? Propaganda ve ajitasyon pratiğinde ne kadar sahici yaratıcı ikna edici ve inandırıcıyız? Plan ve programlarımız, kampanya ve çalışmalarımız halkın sorunlarına, örgütlenme ihtiyacına ne kadar yanıt vermektedir?

Ne kadar halka dokunuyor, onları anlıyor ve ikna etmeye ve örgütlemeye çalışıyoruz? İnceleme-propaganda-örgütleme ve eylemde ne kadar militan duruş ve pratik ortaya koyuyoruz?

Çevremizde örgütlemeye çalıştığımız yoldaşları ne kadar kazanıcıyız? Cesaret ve kararlılıkta adanmış ve fedakarlıkta komutan Nubar Ozanyan yoldaşın çıtasını mı esas alıp hareket ediyoruz? Yoksa etrafımızda çevremizde örgüt dışına çıkmış, çok bilmiş insanları mı örnek alıyoruz? Pratik devrimciliği mi yapıyoruz? Yoksa sözün ve lafın daha ağır etkileyici olduğunu iddia edip militan devrimciliği ikincil plana mı atıyoruz?

Devrimler tarihi ve geçmiş devrimci faaliyetler, yaşanan tecrübeler gösterip ispatlamıştır ki; eğer biz devrimci teoriden vazgeçmeden devrimci pratiği onun önüne koyuyorsak işte o zaman gerçek anlamda güven veren, güven duyulan bir devrimci hareket yaratabiliriz.

Toparlanma ve örgütlenmeyi devrimci pratik ve eylemden uzak bir hatta sadece yürüyüş olarak ele alıyorsak ne toparlanma ve ne de örgütlenme yaratılır.

Kitleleri, sokağı, yaşamı doğru okuyarak ne istediklerini ne talep ettiklerini, neler yaşadıklarını, neler beklediklerini doğru anlayarak buna uygun propaganda ve ajitasyon çalışmalarını düzenleyerek stratejik hedef ve amaçlarımıza uygun pratiğin ve eylemin gücü içinde örgütlenme yaratılır. Örgütlenme ve toparlanma sorunu asgari oranda çözülür. Sadece kendini ve kitlelerin değişim ve dönüşüm taleplerini anlamaya çalışan ve bu çalışmayla sınırlanan bir devrimcilik asla örgütleyici ve güven verici bir hat yaratamaz.

Bugün burjuva-feodal sistemin en ileri düzeyde açık faşist diktatörlüğü biçiminde örgütlenen AKP-MHP faşist yönetimi saldırı ve kuşatmasını yaşamın her alanında, her bölge ve karesinde etkili hale getiriyor. 12 Eylül AFC’den asla geri kalmayacak şekilde hatta bazı gelişmeler ve durumlarda ondan daha azgın bir örgütleme ve saldırı içinde olan AKP-MHP faşist yönetimi yalnız bir dilden anlar: Silahların eleştiri gücü ve kitlelerin yıkıcı örgütlü pratiği!

En başta bulunduğu alanı, faaliyet yürüttüğü bölgeleri, hedef aldığı kesimleri adım adım parça parça örgütlemeye başlayarak devrimci eylemi de bu örgütlemeye uygun bir tarzda pratiğe sokanlar kitlelerin güven duyduğu bir hareket durumuna gelebilir. Kitleler, doğru olan her sözü dinler, akla uygun her lafa bakar ancak pratiğe daha çok güven duyar.

Her devrimcinin, her militanın temel görevi faaliyet yürüttüğü alanda kitlelerin ve düşmanın durumunu analiz etmek bunun üzerinden propaganda çalışmasını sürekli etkili ve örgütleyici tarzda yürütmek olmalıdır.

Propaganda sürekli ve etkili bir şekilde yapılmadan örgütleme çalışması yapılamaz. Boş zamanlarında, aklına estiğinde, takvimsel günlere sıkışmış halde değil örgütlemek için hedef alınan kitleye düzenli ve sürekli etkili ve canlı propaganda yapanlar örgütleme pratiğinde belli adımlar atabilirler.

Her devrimcinin başta gelen görevi bir yandan devrimci pratikler üzerinden kendi ve yoldaşlarının eğitimini örgütlenmesini gerçekleştirmek diğer yandan en yakınından başlayarak propaganda yapmaya, eylem örgütlemeye başlayarak örgütlenmeyi esas almaktır.

Örgütleme aynı zamanda etkili ve başarılı eylemlikler örgütlemektir. İnceleme analiz olmadan propaganda, propaganda olmadan örgütleme, eylem olmadan da örgüt yaratılamaz.

2157

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar