Cuma Mayıs 17, 2024

Herkes işini yapmalıdır

Yıllar önce önder karolarımızdan Sefagül Kesgin yoldaş çok önemli bir noktaya vurgu yaparak biz yoldaşlarını uyarmış, herkesin öncelikle kendi görevlerine yoğunlaşması gerektiğinin vurgusunu yapmıştı.

Herkes işini yapsın” demişti. Örgüt bir bilimdir. Bu bilimde en önemli ilkelerden biri “herkese uygun bir iş vermek”tir. Her militan da kendisine verilen işi amacına uygun bir biçimde sonuç alıcı şekilde yapmasıdır.

Öncelikle kendi işi üzerinde yoğunlaşıp işi daha iyi bir şekilde nasıl yaparım kaygı ve sorumluluğunu taşımalıdır.

Her militan, her savaşçı kendisine verilen görevi yerine getirmeye başlarsa “tek bir insan” gibi yürüyüş sağlam bir örgütsel güce dönüşür. Herkes öncelikle kendi işini yapmazsa, yaratıcılık ve zenginlik katarak başarıyı hedeflemezse ilerleme sağlanamaz. Militan kendi işi dışında her şeye karşı ilgili ve duyarlı olursa burada ciddi bir sıkıntı var demektir.

Öncelikle işimizi yapmayı esas alan bilinci ve pratiği kendimizde başlatacağız. Önce kendimizi sorgulayacağız. Kendimize soru soracağız. “Ben nasıl bir yaşam ve çalışma içindeyim?” “Verilen görevi ve üstlenilen pratiği ne kadar başarıyla yapıyorum?” Önce görev yaptığımız bileşenin devrimci faaliyetlerini değerlendirip sorgulayacağız sonra dışımızdakilerin faaliyetlerini değerlendireceğiz ve sorgulayacağız. Yoğunlaşma ve çalışma, kendi görev ve sorumluluğumuzla başlamazsa ortaya kaos ve kargaşa çıkar.

Faaliyet yürüttüğümüz bölgede-alanda kitlelerin sorunları ve ihtiyaçlarıyla ne kadar ilgileniyoruz? Çözüm ve örgütlenmeler için hangi analizleri yapıp ne kadar kafa yoruyoruz? Propaganda ve ajitasyon pratiğinde ne kadar sahici yaratıcı ikna edici ve inandırıcıyız? Plan ve programlarımız, kampanya ve çalışmalarımız halkın sorunlarına, örgütlenme ihtiyacına ne kadar yanıt vermektedir?

Ne kadar halka dokunuyor, onları anlıyor ve ikna etmeye ve örgütlemeye çalışıyoruz? İnceleme-propaganda-örgütleme ve eylemde ne kadar militan duruş ve pratik ortaya koyuyoruz?

Çevremizde örgütlemeye çalıştığımız yoldaşları ne kadar kazanıcıyız? Cesaret ve kararlılıkta adanmış ve fedakarlıkta komutan Nubar Ozanyan yoldaşın çıtasını mı esas alıp hareket ediyoruz? Yoksa etrafımızda çevremizde örgüt dışına çıkmış, çok bilmiş insanları mı örnek alıyoruz? Pratik devrimciliği mi yapıyoruz? Yoksa sözün ve lafın daha ağır etkileyici olduğunu iddia edip militan devrimciliği ikincil plana mı atıyoruz?

Devrimler tarihi ve geçmiş devrimci faaliyetler, yaşanan tecrübeler gösterip ispatlamıştır ki; eğer biz devrimci teoriden vazgeçmeden devrimci pratiği onun önüne koyuyorsak işte o zaman gerçek anlamda güven veren, güven duyulan bir devrimci hareket yaratabiliriz.

Toparlanma ve örgütlenmeyi devrimci pratik ve eylemden uzak bir hatta sadece yürüyüş olarak ele alıyorsak ne toparlanma ve ne de örgütlenme yaratılır.

Kitleleri, sokağı, yaşamı doğru okuyarak ne istediklerini ne talep ettiklerini, neler yaşadıklarını, neler beklediklerini doğru anlayarak buna uygun propaganda ve ajitasyon çalışmalarını düzenleyerek stratejik hedef ve amaçlarımıza uygun pratiğin ve eylemin gücü içinde örgütlenme yaratılır. Örgütlenme ve toparlanma sorunu asgari oranda çözülür. Sadece kendini ve kitlelerin değişim ve dönüşüm taleplerini anlamaya çalışan ve bu çalışmayla sınırlanan bir devrimcilik asla örgütleyici ve güven verici bir hat yaratamaz.

Bugün burjuva-feodal sistemin en ileri düzeyde açık faşist diktatörlüğü biçiminde örgütlenen AKP-MHP faşist yönetimi saldırı ve kuşatmasını yaşamın her alanında, her bölge ve karesinde etkili hale getiriyor. 12 Eylül AFC’den asla geri kalmayacak şekilde hatta bazı gelişmeler ve durumlarda ondan daha azgın bir örgütleme ve saldırı içinde olan AKP-MHP faşist yönetimi yalnız bir dilden anlar: Silahların eleştiri gücü ve kitlelerin yıkıcı örgütlü pratiği!

En başta bulunduğu alanı, faaliyet yürüttüğü bölgeleri, hedef aldığı kesimleri adım adım parça parça örgütlemeye başlayarak devrimci eylemi de bu örgütlemeye uygun bir tarzda pratiğe sokanlar kitlelerin güven duyduğu bir hareket durumuna gelebilir. Kitleler, doğru olan her sözü dinler, akla uygun her lafa bakar ancak pratiğe daha çok güven duyar.

Her devrimcinin, her militanın temel görevi faaliyet yürüttüğü alanda kitlelerin ve düşmanın durumunu analiz etmek bunun üzerinden propaganda çalışmasını sürekli etkili ve örgütleyici tarzda yürütmek olmalıdır.

Propaganda sürekli ve etkili bir şekilde yapılmadan örgütleme çalışması yapılamaz. Boş zamanlarında, aklına estiğinde, takvimsel günlere sıkışmış halde değil örgütlemek için hedef alınan kitleye düzenli ve sürekli etkili ve canlı propaganda yapanlar örgütleme pratiğinde belli adımlar atabilirler.

Her devrimcinin başta gelen görevi bir yandan devrimci pratikler üzerinden kendi ve yoldaşlarının eğitimini örgütlenmesini gerçekleştirmek diğer yandan en yakınından başlayarak propaganda yapmaya, eylem örgütlemeye başlayarak örgütlenmeyi esas almaktır.

Örgütleme aynı zamanda etkili ve başarılı eylemlikler örgütlemektir. İnceleme analiz olmadan propaganda, propaganda olmadan örgütleme, eylem olmadan da örgüt yaratılamaz.

2172

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Sayfalar