Cumartesi Nisan 27, 2024

Hücrem demir, yürek demir! (Nubar OZANYAN)

Amed Zindanı’nda ağır zulüm koşullarında mısralara dökülen acılar, ortaya konan direniş kavganın ve onurun şiiri olur. Yıllar geçmesine karşı halen kulaklarımda çınlar. İşkence ve zulmün vicdansız ve sınırsız olduğu Amed Zindanı’nda duyarlılıkla okuduğumuz sevgili Hasan Hayri Aslan arkadaşın şiiri gelir aklıma.

Aradan kırk yıl geçmesine karşı zayıflayan hafızama ilmik ilmik işlenen mısralar kavga kimliğimin parçası oluyor.

“İşkencede tükeniyor günlerim. Yara-bere-kan içinde inlerim… Kardeşlerim yanıyordu ateşte, ölüm orucunda ölür peşpeşe… Neylersin be cellat sen neylersin. Hiç usanmaz zulüm cefa eylersin. Bizden kemlik, döneklik mi beklersin? Hücrem demir, yürek demir, can demir…”

Yaşamın ölüm üzerinde, özgürlüğün kölelik üzerinde tam hakimiyet sağlamadığı sürece ölüm; emekçileri, devrimcileri, Kürtleri, Alevi ve kadınları mutlaka gelip bulur. Çünkü bu topraklarda para, adalet, hukuk kanla yıkanıp zulüm üzerine yazılmıştır. Sermaye, adalet ve devlet, şiddet üzerine kurulmuştur. Toprak ve emek, sömürü ve zulüm üzerine kazınmıştır.

Aralık ayı, ölümle yaşamın arasında kalan kara bir aydır. 2000 yıllarında dönemin faşist iktidarı tarafından gerçekleştirilen zindan katliamı devam ediyor. Hasta, sakat ve yaş almış tutsakların tedavilerinin zamanında yapılmaması ve tahliyesi edilmemeleriyle katliam devam etmektedir. Zaman ve mekan değişiyor, isimler farklılaşıyor. Ancak baki kalan faşizmin kuralsız, kendi hukukunu bile tanımayan, yasalarını bile hiçe sayan zulmü oluyor.

Aralık; ölümle yaşamın arasında

Farklı yıllarda da olsa Aralık ayı, Maraş, Zindanlar, Roboskî katliamlarının gerçekleştiği aydır. Bu topraklarda anaları ve çocukları öldürmeden önce adaleti katlettiler. Sonra Ermenileri, Pontus Rumlarını, Süryani ve Keldanileri, Kürtleri, Alevileri, kadınları, devrimcileri öldürdüler. Ama devrime ve direnişe güzelliğini, gençliğini, yaşamını ve canını verenler var oldukça devrim, emekçilerin ellerinde daha da büyüyecektir.

1915 yıllarında dönemin İttihat Terakki Partisi Dahiliye Nazırı Mehmet Talat, Ermeni halkını katletmek için “Vurun, Yıkın, Öldürün” talimatını verir. 1978 yılının Aralık ayında Maraş’ta Alevileri katleden faşistlere “Saldırın, bunlar Müslüman değil. Bunları öldürmek sevaptır. Öldürdüğünüzde cennete gideceksiniz” talimatı verilir. Otomatik silahlarla Alevilerine saldırırlar. Yaşanan vahşet o kadar büyük boyuttadır ki, gençler “Elimden bir şey gelmediği için kendimden bile nefret eder duruma geldim” diyebilmektedir.

2000 yılının Aralık ayında kadın devrimci tutsakları “diri diri yaktılar.” Böyle başlıyor devrimci tutsakların haykırışı… 19 Aralık 2000, devrimci hafızamıza kazınan katliam günüdür. Yüreklerimiz bir kez daha yangın yerine döndü. Şafağın sinsice karanlığa boğulduğu o gün öfkemiz hiç dinmedi, bilincimiz eylem fikrinden asla vazgeçmedi.

Önce Kürt kadınlar vurulur: Taybet Ana

Acılarına yas tutacak zaman dahi bulamayan bir Kürt halk gerçekliği yaşanıyor. Daha bir katliamın acı ve yaraları sarılmadan, yası bile tutulmadan başka bir infazla karşılaşıyor Kürt anaları, gençleri, halkı.

Ermenilerin yaşadığı soykırım sonrası varlıklarının son bulmasıyla birlikte -bir anlamıyla- fiziki acıları da sonlanır. Acılar geride kalanların hafızasında yaşamaya devam eder. Ancak Kürtlerin acıları soluk almadan devam ediyor. Bu tarifi ve tanımı zor acılar, anaları direniş ve onurun öncüsü yapıyor.

Taybet Ana’nın katledilmesi karşısında çaresiz kalan evladı “Annem vurulduğunda haber verdiler. Koştuk. Biz daha varmadan amcam gitmek istemiş onu da vurmuşlar. Annem sokakta cansız bedeniyle bize bakıyordu. Gitmek istedim tuttular. Ağladım. Ağladım. Ağladım. Bir hafta cansız bedeni yerde kaldı. Köpekler gelir, kuşlar konar diye uyuyamadık” demişti.

Türk savaş uçakları çocuk yaştaki 34 Kürt gencini sorgusuz sualsiz infaz eder. Türk Genel Kurmayı yaptığı açıklamada “PKK’li bir terörist grubun etkisiz hale getirildiğini” açıklar. Parçalanmış çocuk bedenleri yanık halleriyle battaniyelere sarılır, hayvanlara bindirilerek köye taşınır. Soğuktan ve güneşten yanmış esmer kaçakçı çocuklar, toprağı öperek adaletsiz dünyaya veda ederler. Sadece görüntüleri bile, izleyen her onur ve vicdan sahibi insanı öfke yağmuruna tutar.

Tarih ve an tanıktır ki, her Kürt “PKK’li olmak” bahanesiyle katledilme tehdidi altındadır. Katliam ve infazlara ses çıkaran, temel hak ve özgürlükleri savunan hukukçular da kalleşçe arkalarından kurşunlanarak, savundukları çocukların yüzlerine döndürülür.

Toprağa ve taşa sadece kan ve acı içinde Kürt anaları ve çocukları uzatılmaz. Aynı zamandan katledilen, kaybolan adaleti aramaya çıkan hukukçular da savundukları halkın yanına uzatılır. 12 Eylül 1980 Amed Zindan sürecinde bunlar yaşandı. Adaleti ve onuru savunan hukukçular da kelepçelenerek savundukları tutsakların yanına konuldu. Aynı zalim uygulamalara hukukçular da tanık oldu ve tanıklık etti. Milletvekilleri de benzer kaderi yaşadı.

Roboskî Katliamı’nı yaşayan ailelere sus payı için tazminat önerilir. Katliamı yaşayan aileler “Kan parası değil adalet istiyoruz, katiller cezalandırılsın” derler. Ama adalet arayışı için kurdukları dernekleri KHK ile kapatılır. Amed Diclekent’te açılan Rojava Parkı’ndaki Roboskî Anıtı faşistler tarafından parçalanır.

33 Kurşunu, Roboskî’yi, zindanlar katliamlarını, Taybet Ana’ya zulüm yaşatanlar; hapishanelerde tutsaklara ölümü dayatanlar bilmelidir ki, yaşadıklarımızı-yaşattıklarınızı asla unutmayacağız. Kürde her uçak sesinde irkilmeyi yaşatanlar, yağmur yerine bomba yağdıranlar, iyi bilmelidir ki, her gecenin bir sabahı vardır; sorarlar bir gün sorarlar…

2265

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar