Pazar Mayıs 19, 2024

”İklim Krizi”, Kapitalizmin Genel Bunalımının Bir Parçasıdır

“...belli bir zaman için toprağın verimliliğinin artmasındaki ilerleme, aynı zamanda, bu sonsuz verimlilik kaynağının mahvedilmesine doğru bir ilerlemedir.” Karl Marx

Kapitalizm genel anlamda bir bunalım içindedir ve bu bunalım giderek derinleşmektedir. Sık sık ekonomik durgunluk ve krizlerin yanı sıra, kitlelerin öfkelerinin kabarması, politik krizleri daha da derinleştirici bir rol oynamaktadır.

Pazarlara egemen olma savaşımının düzeyi, şu anda doğrudan kendi aralarında silahlı çatışmaya dönüşmüş olmasada, bu olasılık giderek artmaktadır. Çünkü burjuvazinin kapitalist sistemi her alanda bir çözümsüzlükle karşı karşıya kalmıştır. 

Uluslararası burjuvazi, kapitalizminin kendini sürdüremez duruma geldiğini itiraf etmeye başlasada, bu sorunu, tek tek devlet başkanlarının arasındaki, çelişme ya da bunların birbiriyle dalaşı ya da yeteneksizliklerine bağlama eğilimi içindedir. Sorunun kaynağı elbette ki; burjuvazinin politik arenadaki tek tek temsilcilerinin “marifetliliği-marifestsizliği” değil, kapitalist sistemin kendi iç çelişmelerinden kaynaklanmaktadır.

Burjuvazi, burjuva demokrasisini çoktan terk etmiştir. Kapitalizmin geldiği aşama, daha baskıcı, totaliter ve demokratik hakların yok edilmesini sürekli hale getirme eğilimidir. Avrupa ülkelerin bir çoğunda yasallaşan günlük çalışma süresinin 12 saate çıkarılması ve bunu yagınlaştırma çabası ve eğilimi, burjuvazinin doğayı ve işçiyi daha fazla tahrip etme süreci içine girdiğini göstermektedir.

Kapitalizmin ekonomi-politikasının ürünü olan doğanın tahribatı ve ekolojik dengenin geri dönüşümsüz bozulmaya ramak kalması ya da bazı bilim insanlarının ileri sürdüğü gibi “artık çok geç” olması, kapitalist sistemin hem bir sonucu hem de altından kalkamayacağı bir krizle karşı karşıya kalması demektir.

Aşırı sermaye birikimi için, burjuvazinin birbiriyle ölesiye rekabetinin kaçınılmaz bir sonucu olan kapitalist teknolojinin devasa ilerlemesi, kapitalist sistemin toplumsal gelişmeyi ileri götürdüğünün bir göstergesi olamaktan çıkmış, gelinen aşamada dünyayı, üzerinde yaşayan canlılarla beraber bir uçurumun eşiğine getirmiştir.

Burjuvazi, yaklaşık her on yılda bir peryodik olarak içine girdiği ekonomik krizden çıkabilmesine karşın, iklim krizinin içinden çıkmasının ekonomi-politiği yoktur. Çünkü, onun ekonomik sistemi iklim krizinin yaratmış ve kapitalizm varolduğu sürece iklim krizinin derinleşmesi durdurulamazdır.

İşçi sınıfını aşırı sömürerek sermaye birikimi sağlayan burjuvazi, doğayıda aşırı sömürerek sermaye birikimini artırmaktadır. Ne denli “doğayı kurtarmak” için önlem alırsa alsın, kapitalizm sistem olarak var olduğu sürece yaşayan doğanın ölümü ya da bir başka söylemle iklim krizinin geri dönüşümsüz olarak derinleşmesinin önüne geçilemez.

CO2 salınımının azaltılması da artık bir çözüm değildir. Ya da elektirikli otomobillere geçişte sorun değildir. Burjuvazi fosil yakıtları bitmeden ondan vazgeçmesinin koşulu da yoktur. Marx; “kapitalist asılacağı ipinde kendisinden alınmasını ister” derken, tam da bunu söylüyordu. Çünkü, kapitalist sermayeyi değil, sermaye kapitalisti yönetmektedir.

Ayrıca sorun salt fosil yakıtların kullanılmasıyla ilgili olmayıp, işçinin ve doğanın tahrip edilerek tüketilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Yani, sömürücü özel mülkiyetçi sistemin kendisidir sorun olan.

Toplumsal yapıyla birlikte doğayıda bütünüyle tahrip eden bir sistemin savunucularının, doğayı kurtarması söz konusu olamaz. Doğa ve toplum bir bütündür. Birinin tahribi diğerinin de tahribi demektir. Dünyanın en zengin 8 kişinin serveti (426 milyar ABD doları), dünya nüfusunun yarısının gelirinden (409 milyar ABD doları) fazla olması, kapitalizmin onulmaz yıkıcı ve tahrip edici toplumsal bir sistem olduğunun yalın bir göstergesidir.

Kapitalizm artı-değer üretimidir. Bunun daha geniş anlamı; burjuvazi, işçiyi ve doğayı sömürerek kar elde eder. Kar olmadan burjuvazi ve sermaye olmaz. Aşırı sömürü olamadan kapitalist üretim tarzı işlemez. Kapitalist üretim, insanların gereksinmelerine göre değil, daha fazla kar için üretim yapar, bu da onu, doğayı kaçınılmaz olarak tüketmeye (geri dönüşümsüz tahrip etmeye) götürür.

Marx’ın dediği gibi:

kapitalist üretim, ... insanın yiyecek ve giyecek olarak tükettiği öğelerin tekrar toprağa dönüşünü engelleyerek toprağın verimliliğinin sürekli olması için gerekli koşulları bozmuş olur. Böylece aynı anda hem kentli işçinin sağlığını ve hem de kır işçisinin zihni hayatını tahrip eder. ... “1

Bugün kapitalizmin dünyayı getirdiği yer, tam da Marx’ın 160 yıl önce belirtiği yerdir.

“...bütün zenginliğin kaynağını, yani toprak ve işçiyi kurutarak çeşitli süreçleri toplumsal bir bütün içinde birleştirir.”

Aynı bugün olduğu gibi, iklim krizinden dolayı iklim grevinde tüm gençliği ve işçileri birleştirdiği gibi. Ve insanlığı bir uçurumun eşiğine getirmesinde olduğu gibi. Ve gelinen aşamda her işçi, sömürüye karşı mücadele ettiği gibi doğanın tahribatına karşı da mücadele etmek durumundadır. Bu iki görev birbirinden ayrılmaz olmuştur.

Son yıllarda, kapitalizmin artan ölçüde işçi ve doğa üzerindeki yarattığı tahribata karşı kitle hareketlerindeki gelişmeler, işçi sınıfının umutlarını büyütürken, kapitalizmin de sürdürülemez oluşunun ve onun alternatifi sosyalizmin yeniden gündemleşmesinin güçlü eğilimlerini de içinde taşımaktadır.

Kapitalizmin genel bunalımı içine doğanın tahrip edilmesi de gelip yerleşmiştir. Bunu aşmanın yolu, oyalayıcı önlemler yerine, kapitalist sistemin yıkılması, sosyalizmim inşası konmalıdır. 

Salda Gölü’nde “mutmain” olan sınıfın, derelere akan tüm suların önlerine “elektrik santralleri” adı altında bentlerin örülerek kurutulması, “altın çıkarma” adı altında doğanın alçakça talan edilmesi karşısında “mutmain” olması için fazladan sermaye birikimi yeterlidir. Ya da BM’in “yeşil kapitalizm” destekçisi, gaz salınımı sahtekarlığı ayyuka çıkmış, dünyanın en büyük emperyalist tekellerinden biri olan VW’nin, “yeşil kapitalizm”den “mutmain” olmaması düşünülemez. Ve BM’nin “yeşil kapitalizmi”ne imza atan ülkelerin doğaya gaz salımında geri adım atmadıklarını, tersine salınımın artığını, istatikler ortaya koymaktadır.

Kapitalizmin barbarlığından doğa da fazlasıyla nasibini almıştır. Bu nedenle de insanlığın ve doğanın kurtuluşu ancak ve ancak sosyalizmle olacaktır.

 Absehbar: Tahmin edilebilen. Erlaubt laut EU Verordnung: AB düzenlemelerine göre

IPPC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli)’nin2 bildirdiğine göre, “sıcaklığın iki derece artmasına 26 yıl bir ay” kalmış. Burjuvazi, buna rağmen, doğayı ve işçiyi kurutan sermaye birikimi düzeninden en küçük bir geri adım atmadığı gibi, yıkım ve tahribatında geri adım atmış ya da zayıflatmış değildir. O hala işçi sınıfını ve doğayı sömürmeye devam etmektedir. 04.10.2019

1 Marx, Kapital, C1

2 https://www.mcc-berlin.net/forschung/co2-budget.html

3266

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

“KORKU KITASI” AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN FELSEFESI

 

KÜÇÜK BURJUVAZININ SEFIL HALLERI

 

KAYPAKKAYACILAR HAIN BERKTAY'I IYI TANIR

 

Sayfalar