Cumartesi Nisan 27, 2024

Katliamlar Diyarı Şırnak

Röportajda Vali Mustafa Malay 15 Ağustos 1992 tarihli olayda asker ve PKK'lilerin öldürüldüğünü söylüyor. Belleği kendisini yanıltıyor herhalde. Olayda asker ya da PKK'li kimse ölmemişti.

Ben o tarihte Şırnak milletvekiliydim.

15 Ağustos gecesi Şırnak'ı harabeye çeviren silahlı saldırıyı gelen telefonlarla haber aldım. Hükümetin oralarda hiçbir yetkisinin olmadığını biliyordum. Ancak bir ümit yine de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i aradım ve duruma müdahale etmesi istedim.

İsmet Sezgin PKK'in saldırdığını ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Sonra Şırnak valisini aradım, ancak kendisine ulaşamadım. Vali'nin tugayda olduğu söylendi bana.

Şırnak birkaç ay önce Newroz'da da Devlet güçlerinin saldırısına uğramış ve onlarca insan öldürülmüştü.

O 15 Ağustos saldırısında tüm geceyi telefon başında geçirdim. Şehir gece boyunca ağır silahlarla ateş altında tutuldu. Kan ve barut kokusunun sindiği Şırnak'tan sadece top sesleri ve insan feryatları duyuluyordu.

Telefon susmuyordu, arayanlar çığlıklar arasında yardım istiyor, telefonda top ve makineli tüfek ses¬lerini dinletiyorlardı. Şehirde kıyamet kopmuştu sanki.

Telefon rehberinden rastgele numaralar çevirip anlık haberler almaya çalışırken bir taraftan da gelen telefonlara cevap veriyordum. Yaklaşık iki saat sonra telefonlar sustu. Bir ölüm sessizliği çöktü Şırnak'ın üstüne. Şehirle bağlantı kurmak için çırpınıp durdum. Nafile, telefonlar cevap vermiyordu.

Şehrin üç gün boyunca dünya ile bağlantısının kesilmesi ve sessizliğe gömülmesi işte böyle başladı.

Üç gün sonra Şırnak'a gittik. Heyette milletvekileri Mehmet Sincar, Orhan Doğan, Selim Sadak, Ahmet Türk, Ali Yiğit, Zübeyr Aydar, Naif Güneş ve ben vardım.

Gittiğimizde gördüğümüz manzara karşısında gözlerimize inanamadık. Sanki deprem olmuştu; yakılan ve yıkılan ev ve iş yerleri ile şehir bir enkaza dönmüştü.

Şehri dolaştıktan sonra valiliğe gittik. Vali Mustafa Malay'dı. Bildik devlet bürokratlarından farklı bir edası vardı. Devlet güçlerini korumaya çalışmayan düzgün bir tavır sergiliyordu. Sanki yalan söylememeye yemin etmişti. Gel gelelim yetkisiz ve çaresizdi. Açık açık söylemese de sözlerinden saldırının devlet güçleri tarafından gerçekleştiğini anlamak mümkündü.

İç İşleri bakanı İsmet Sezgin medyaya askerlerle özel timlerin verdikleri bilgilere göre açıklamalar yapıyordu. Ona göre 1000, 1500 kişilik PKK'li bir grup şehrin çevresinde kazılan mevzilerdeki askerlere görünmeden Şırnak'a girmiş ve şehri top ateşine tutmuştu. Bakanın bu sözleri havada kalıyordu. Çünkü onca insanın o ağır silahlarla mevzilerdeki askerlere görünmeden şehre girmesi mümkün değildi. Üç gün sonra da yine askerlere görünmeden şehirden çıkamazlardı. PKK ve güvenlik güçleri arasında bir çatışma çıktı ise, güvenlik güçlerinden ya da PKK'lilerden ölenlerin ölmesi gerekiyordu. PKK bu kadar ağır silahları şehir merkezine nasıl sokabilmişti! Evleri ve işyerlerini delik deşik eden on binlerce mermi üzerinde balistik inceleme yapılmamıştı.

Vali Mustafa Malay basının önünde, "Onlar (PKK'liler) bir ateş ettilerse, bizimkiler on ateş etti," dedi bize.

Vali ile görüştükten sonra şehirdeki incelememizi sürdürmeye devam ettik.

İnönü mahallesinde yıkılmayan ve zarar görmeyen ev yok gibiydi. Evi yıkılan, yakılan herkes bize evlerini göstermek istiyordu. Evlere tek tek baksak inceleme haftalarca sürerdi.

Halit Güngen adlı esnaf saldırıda eşini ve iki çocuğunu yitirmişti. Olayı sesi titreyerek iç çeke çeke şöyle anlattı bize: "Şehrin meydanındaki tanklar bizim mahalleyi bombalıyordu. Eşim, iki çocuğumun üzerine kapanmış, eve isabet eden kurşunlardan korunmaya çalışıyordu. Eve isabet eden bir tank bombası duvarın yıkılmasına neden oldu. Eşimle iki çocuğum enkazın altında kaldı."

Halit Güngen devlet güçlerinin yoğun ateşi sürdüğü için cesetlerle üç gün evde birlikte kaldığını, çatışma bittikten sonra eşini ve iki çocuğunu kendi imkânları ile gömdüğünü anlattı.

Çocuklarının enkaz altında yanarak küle dönüştükleri yeri gösteren başka bir baba, "Külleri bir naylon torbanın içine koyduk. Mezara da öyle gömdük,” dedi.

İki çocuğa mezar olan harabeye dönmüş evden çıktığımızda yanımıza yaklaşan temiz giyimli, yaklaşık kırk beş yaşlarında bir bey, "Benim evime de lütfen bakın ve yaşadığımız felaketi kendi gözlerinizle görün,” dedi.

Birlikte gittiğimiz iki katlı binanın dış kapısının önünde, toprağa bulanmış giysilerinden ve taranmamış dağınık saçlarından yıkıntıların içinden çıkarıldıkları belli olan iki çocuğu kucağında tutan ev sahibi anne hıçkırarak ağlıyordu.

İkinci kattaki evin cephesi tamamen yıkılmış, televizyon, karyola, buzdolabı, büfe evine içinde ne varsa hepsi paramparça olmuştu.

Evin beyi Trabzonluydu, Ziraat Bankası'nda memurdu. Kırılıp dökülen eşyalarını gösterirken, sesi öfke ve isyan yüklüydü.

"Ben yirmi yıllık devlet memuruyum,” dedi. "Gördüğünüz bu eşyaları almak için koca yirmi yıl çalıştım. Tüm emeğim bir anda yok olup gitti. Ben de Apocu muydum, terörist miydim? Ben Trabzonluyum, Kürt de değilim."

"Peki nasıl oldu, bütün bunlar? Evini kim bu hale getirdi? “diye sorduk.

Ön duvarı çökmüş oturma salonundan Atatürk büstünün bulunduğu karşımızdaki Cumhuriyet alanını eli ile işaret ederek, "İşte, bu alandan ateş edildi,"dedi. "Panzerlerden ateş ediliyordu; kendi gözlerimle gördüm. Zaten işin gizlisi saklısı da yoktu. PKK, diyorlar. PKK filan yoktu. Bu işi yapan, güvenlik güçleriydi. Bunlar, düşmana bile yapılmaz. Ne günahımız vardı? Gazeteciler de burada. Söylediklerimi aynen yazsınlar." Konuşurken sinirden zangır zangır titriyordu.

Taş ve toprak yıkıntısı altında kalan evi geride bıraktığımızda evine hanımı iki çocuğunu kucağına almış, gözleri yerde yaslı yaslı düşünüyordu.

25 Ağustos 1992 tarihli gazeteler o devlet memurunun feryadını, "Biz PKK'li Olduk, Tanklar Bizi Bombaladı" başlığı ile haberleştirmişlerdi.

Şırnak'ın uğradığı o vahşet o araştırılmayı bekliyor. Failler aramızda dolaşıyor.

94582

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar