Pazar Nisan 28, 2024

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ama konu Kürt ve Kürdistan olunca oldukça açıktır. Nihayetinde “sınır ötesi” dedikleri işgal operasyonları hem 100 yıldır bir türlü ayakları üstüne doğru düzgün dikilememiş Türk burjuvazisinin işine gelmektedir hem savaş meydanlarında erkekliği sarsılmış gericiliğin hem de her türlü yolsuzluğun ustası mevcut hükümetlerin. Zira bölge halklarına devrim umudu olan Rojava’ya yönelik saldırılarda bunların hepsinden biraz ve hatta daha fazlası vardır.

Daha fazlası emperyalistlerle ve bölgedeki diğer gerici devletlerle girişilen pazarlıklar, yapılan anlaşmalardır.

R.T.Erdoğan’ın “bugün yarın düşecek” dediği Kobanê, Halk Savunma Birliklerinin (YPG) ve Kadın Savunma Birliklerinin (YPJ), Enternasyonal ve Türkiyeli devrimcilerin destansı direnişi ile özgürleştirildiğinde başta ABD ve Rusya olmak üzere bölgedeki emperyalistler tercihlerini Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nden yana yapmaya karar vermişlerdi.

Oysa son ana kadar beklemelerinde kan içiciliğin ötesinde bir amaç vardı: DAEŞ mi daha güçlü yoksa Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi mi? Kiminle yol yürüyeceklerine böyle karar vereceklerdi. Ki, dünyada halk kitlelerini harekete geçirmeyi başarmış bu direniş zafere dönüşürken AKP/MHP faşizmi kan ter içinde çetelerini kurtarmaya çalışıyordu. Türkiye devlet hastaneleri kaç DAEŞ’liyi kurtardı? Bu devlet hastanelerinde sıradan bir TC vatandaşı bu kalitede sağlık hizmeti alamadı 100 yıldır.

Kobanê zaferi, Rojava Devriminin garantisi oldu. Küçücük bir köyü koskoca bir direniş simgesi haline getiren korkusuz şehitleri, Arin Mirkan ruhu diye adlandırılan bir iradenin mümessili oldular. Kobanê zaferi özelde Ortadoğu’da genelde tüm dünyada çok şeyi değiştirdi. Yalnıza halklara devrim umudu olarak kalmadı.

Emperyalistler arasındaki vesayet savaşları yeni bir biçim aldı, bölge gericileri arasındaki güç dengeleri değişti, ticaret anlaşmaları yeniden yapıldı, kimliği geçiştirilen bir ulus olan Kürtler tarih sahnesinde farklı bir rol almaya başladı, devrimci güçler arasındaki birlik ve dayanışma yeni bir boyut kazandı, kadınların bölgedeki makus kaderini kırdı vs.

Ancak neresinden bakarsak bakalım bu devrim, TC devletini hep rahatsız etti. Değiştirdiği birçok şeyle ataerkil, Müslüman ve Türk olan devlet için “PYD/PKK terörü” kabul edilemezdi. Hele de içinde bulunduğu ekonomik krizde nefes borusu olacak yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle Kuzey-Doğu Suriye’de tarihsel Osmanlılık hakkı vardı. Düne kadar kardeş olan, canciğer olan Esat’a bir anda atıp tutmaya başlamak, Suriye devletine karşı savaşan radikal İslamcı çetelere milyarlarca lira yardımda bulunmak boşuna değildi.

Zira Efrin’i işgal eder etmez önce zeytin bahçelerini talan etmek, Irak Kürdistanı’nda ormanları kesmek tek başına beton sevicilikten gelmiyor. Bu müteahhit kafa kestiği her ağacı satamazsa bile yerli ve milli inşaat iskelesi yapıyor.

Şimdi yeniden yapılan emperyalist pazarlıklarda Rojava bir kez daha tehdit altında. Efrin işgaliyle başlayan ve bugüne kadar devam eden saldırıları kesinlikle emperyalistlerden aldığı icazetten bağımsız değil. Zira ABD üssünün kenarında bulunan bir noktayı vurabilmesi ancak bu icazet ile mümkündür. Hem Rusya’nın hem ABD’nin hem de Avrupalı emperyalistlerin bu konuda TC’ye verdiği destek açıktır. TC’nin bütün gücünü seferber ettiği bu son saldırılarda DAEŞ de dahil bütün çete gruplarından destek almak için yapmayacağı bir şey yok gibi görünüyor.

Zira geçtiğimiz günlerde sözde “DAEŞ’e darbe operasyonu” sonunda önemli komutanlarını yakaladıklarını iddia etmişlerdi. Bu hem DAEŞ’le bir pazarlık hem de kitlelere “biz DAEŞ’i desteklemiyoruz ona karşı mücadele ediyoruz” şovu anlamına geliyor.

Peki Rojava’da ne oluyor?

Rojava’da düşmanın her türlü saldırısına ve teknolojik üstünlüğüne rağmen devrimciler devrimi savunmak için cephedeki yerlerinden vazgeçmiyor. Rojava’da suyun TC tarafından gaspına ve her türlü ambargoya rağmen halk devrimini savunma sözü vererek ajanlaştırma politikalarına karşı sokakları dolduruyor.

Kadınlar çıktıkları karanlığa yeniden dönmemek için ihanet çemberlerini kırıp umutlarını şarjörlere dolduruyor. Rojava’da çocuklar okullarına devam edip sokaklarda güvenle oynabilsinler diye çetelere karşı mücadeleden geri durulmuyor.

Yok mu kaçan-göçen, mücadeleden geri düşen, elbette var ama örnek aldığımız şey teslimiyet değil İbrahim Kaypakkayalardan, direniş ruhudur. Her türlü olanaksızlığa, bölgede kültürel kodlar haline gelmiş gerici düşüncelere, ataerki ve heteroseksizmin kuşatmalarına, eksiklik ve hatalara rağmen bir devrim, gelecek için savunuluyor ve bu gelecek başta TC olmak üzere tüm bölge gericilerini rahatsız ediyor.

Bugün için Rojava yalnız kalmış gibi görünse de aslında öyle değil. İbrahimlerin, Mazlumların, Denizlerin, Mahirlerin, Merallerin, Saraların, Sevelerin, Sibellerin, Arinlerin, Sosinlerin ve ismini burada sıralamayacağımız binlerce direniş ve zafer yıldızının geleneğini kuşanmış yürekler var Rojava’yı savunan, savunacak.

Bütün bütçesini son çırpınışlarında savaşa ayıran AKP/MHP hükümeti, her şeye rağmen ağır darbeler almaya devam ediyor. Seçimden önceki son çıkışı yine ve yeniden Kürt düşmanlığı ile aşmaya çalışsa da bu akıl ne Ermeniyi, ne Asuriyi, ne Rumu ne de Çerkezi kabul edebilir.

Ve hatta bu akıl bütün varlığıyla kendisinin kölesi değilse Türk Müslüman erkeği bile kabul edemez. Ancak Efrinde HRE, dağda HPG ve YJA-STAR, Rojava’da YPG ve YPJ ile birlikte direnen Türkiyeli devrimci örgütler, ülke içinde ise her türlü yüksek güvenlik önlemine rağmen milis eylemleri örgütleyen HBDH ve KBDH iradesinden aldığı darbelerden kaçamaz.

Darbe aldıkça zulmü artıyor, zulmü arttıkça savaş bütçesine yatırımları da artıyor. Türkiye’de halk açlıktan kırılırken son 5 günde kaç savaş uçağı ve keşif kaldırdığı, ne kadar kimyasal silah kullandığı, ne kadar ağır silah mühimmatını boşa harcadığı düşünülünce gerçekten son çırpınışlarını yaşıyor diyebiliriz.

Ancak savaşın bir yasası var ki, son ana kadar kimse kazanmış sayılmaz. Şimdi burada yürüttüğümüz direnişin zafere dönüşmesi Kobanê ruhunu tüm dünyaya yeniden yaymakla mümkün olacak.

Sokakları doldurmak yetmeyecek, onları savaş alanına çevirmek gerekecek halkın geri kesimlerinin duymadığı, görmediği faşizm propagandasıyla kör olduğu düşünülünce o gözleri açacak derinlikte ve genişlikte bir propaganda-ajitasyon çalışması ve eylemlikler gerekecek.

Devlet dağda aldığı ağır darbeleri genişleyen bir savaş cephesiyle zafere dönüştürmeye çalışıyorsa ona genişleyen bir halk yığınları tepkisiyle cevap vermemiz gerekiyor. Bizler burada umudu savunmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.

Ne teknolojik üstünlükleri, ne işledikleri savaş suçları ne de kimyasal silah depoları fayda etmedi, etmeyecek.

Ancak unutmayalım her direniş ve savunma bir yerde zaferle buluşmak zorundadır. Şimdi o zaferi hep birlikte ve en kalabalık şekilde kesin kılmalıyız!

KKB’li bir TİKKO Savaşçısı

1363

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar